18 Aralık 2015 Cuma

Karayılan: Süreç Yeni Bir Aşamaya Geçmiştir, Yaşanan İç Savaştır

Karayılan, Kürdistan’da açılan hendeklerin savunma amaçlı olduğunu ve herkesin bu durumdan mesaj çıkarması gerektiğini söyledi.

18 Aralık 2015 Cuma
 
ANF
 
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Kürdistan’da devam eden devlet terörü ve halk direnişine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Karayılan, 14 Aralık itibariyle sürecin yeni bir aşamaya geçtiği ve bir iç savaş durumunun yaşandığını belirtti.

Devletin Kürt halkını iradesizleştirmek istediğini vurgulayan Karayılan, bu saldırılara karşı direneceklerini bir kez daha hatırlattı.

Karayılan, Kürdistan’da açılan hendeklerin savunma amaçlı olduğunu ve herkesin bu durumdan mesaj çıkarması gerektiğini söyledi.

Gerillanın henüz şehre inmediğini vurgulayan Karayılan, direnişin Kürt gençleri öncülüğünde devam ettiğini, kendilerinin de sonuna kadar gençliğe destek olduklarını belirtti.

Ordunun artık şehirlerdeki savaşa katıldığını anımsatan Karayılan, devlete şu mesajı verdi;

Ateşle oynuyorsunuz. Böyle yapmaya devam ederseniz, gerilla da daha da fedaice katılacaktır. Ve artık Kürt halkı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki bağ tamamen kopacaktır. Siz tank ve toplarla halkımızı ezerseniz, biz artık beraber yaşayamayız. AKP yetkilileri şimdi şunları söylüyor: 'Ezeriz sonra da masa çekeriz'. Kusura bakmasınlar. Analarımızı, ihtiyarlarımızı, çocuklarımızı şehit ederlerse kimse onlarla masaya oturmaz. Ne masası. Onlara muhtaç değiliz. Durum eskisi gibi değildir. Bunu bilmeleri gerekiyor ve böyle yaklaşmamalılar. Katliam yapmamalılar. Ordu kendisini başta kendisini geri çekti. Genelkurmay Başkanı başta ''ordunun şehirlere inmesi diye bir şey olmaz'' dedi. Peki niye indi? Demek ki darbe gerçekleşti. Demokrasiye, Kürt halkına karşı darbe gelişti. Peki bu halk sizinle nasıl yaşayacak. Türk ve Kürt halkı arasındaki bağlar bu saldırılar ile kopuyor. Herkes geleceğe böyle bakmalı. Biz her gün böyle konuşmayız. Herkesin adımını ölçülü atması gerekiyor. Kürt halkı hiçbir zaman zalime teslim olmaz. Hayatını direnişte görüyor. Herkesin bunu görmesi gerekiyor.

Kürdistan ve Türkiye halklarına çağrıda bulunan Karayılan, ‘gün bugündür, herkes direnişe katılmalıdır’ dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Dengê Kürdistan radyosunun sorularını yanıtladı:

YENİ BİR AŞAMAYA GİRDİK, ARTIK LOZAN ANTLAŞMASI ORTADAN KALKIYOR

Öz yönetime karşı Türk devletinin yoğun saldırıları söz konusu. Türk devleti bu saldırılarla neyi amaçlıyor?

Halkımızın mücadelesi dönem itibariyle tarihi ve önemli aşamaya geçti. Bilindiği gibi Ortadoğu bölgesinde bir savaş yaşanıyor. Kürt halkı ve özgürlük mücadelesinin bu savaştaki rolü ön plana çıktı. Bu savaşın sonunda bölgenin yeniden yapılandırılacağı herkes tarafından biliniyor. Özellikle Kobanê ve Şengal'in başarısı ile Kürt halkının Ortadoğu'da temel bir aktör olduğu ortaya çıktı. Kürt halkı olmadan bölge yeniden dizayn edilemez. Bu düzeyde bir yeni aşama başladı. Kürt inkarı üzerinde şekillenen Lozan Antlaşması artık ortadan kalkıyor. Bu gerçeklik Kürdistanı elinde bulunduran egemen güçleri korkutmuştur. Dolayısıyla, Davutoğlu daha bir yıl önce karar aldıklarını söylüyor ki bu doğrudur. Kobanê başarısından sonra, daha Ekim ayı sonunda, Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında topyekun savaş kararı aldılar.

ÖNDER APO’YA KARŞI SAVAŞ İLAN ETTİLER

Bu savaşla, Önder Apo'nun iradesini kırmak istiyorlar. Savaş zaten 5 Nisan tarihinde İmralı’da başladı. Önder Apo'ya karşı bu savaş başlatıldı. Ve bugünde halkımıza karşı yönelimler ile bu savaş yeni bir aşamaya geçmiş bulunuyor. Türk devleti, AKP devleti Kürt halkını iradesizleştirmek istiyorlar. Kürt halkını ezmek, köleliği kabul ettirmek istiyorlar. Kürt halkının özerlik talebinde bulunmamasını, teslim olmasını istiyorlar. AKP devleti savaşı bu amaç ile başlattı. Gittikçe bu savaşı derinleştiriyorlar. 14 Aralık'tan sonra bu savaş yeni bir düzeye ulaştı.

ARTIK İÇ SAVAŞ DURUMUNA GELİNDİ

Yeni aşama nedir? 

Artık iç savaş haline geldi. Kimi çevreler bu savaşın 90'lara benzediğini kendilerince söylüyorlar, ancak bu tespit doğru değildir. Bu süreç, 1925, 1930, 38 dönemlerine benziyor. Nasıl ki halkımız Dersim'de özerkliğini savunmak istediğinde Türk devletinin yönelimiyle karşılaştı ve devlet tarafından ezildi, şimdi de durum böyledir. O yöntemi kullanıyor. Özellikle halkımızı ve halkımızın dostları bu hakikati iyi görmelidirler. Bu işgal, soykırım, teslim alma, iradesizleştirme ve köleleştirme hamlesidir. Ve bu bir iç savaştır. Türkiye kendi içinde Kürt halkına karşı savaş ilan etmiştir. Zaten Cumhurbaşkanları açıkça söylüyor, 'sizleri o hendeklerde boğacağız, ezeceğiz' diyor. O 'hendeklerde yok olacaksınız' diyor. 'Daha önce birçok defa başkaldırdınız başınız ezildi, eğer bin defa daha başkaldırırsanız biz yine ezeceğiz' diyor. Yani durum açık ortada. Bazı çevreler, anlamıyor gibi davranıyor. Açıkça halkımızı ezmek istiyor, iradesizleştirmek istiyorlar. Çünkü Önder Apo önderliğinde halkımız iradeleşti, ulusal, örgütsel, mücadele düzeyine ulaştı. İşte birçok bölge de özerklik ilan etti. Öz yönetimini ilan ederek sahip çıkıyor. Bu Kürt Özgürlük Hareketi açısından elbette çok ileri bir durumdur. Türk devleti, AKP, Kürt halkını bu düzeyden geri çevirmek istiyor. Çocuklarının kanı ile elde ettiği mevzileri tekrar Kürt halkından alarak, Kürt halkını köleleştirmek istiyor. Bu savaşın gerçekliği budur. Yani Dersim, Zilan, Şeyh Said davasına karşı yürütülen soykırımı, şimdi AKP post modern de diyebileceğimiz yeni bir tarz ile geliştiriyor. Adım adım dünyadan saklamak istiyor. Medyasının devreye sokmuşlar, her şeyi tersyüz ederek yansıtıyor. Ve bazı kuyrukçuları da var, kendisine aydın diyen fakat gerçekten hakikati görmeyen var. Kürtlerden de bazı işbirlikçileri söz konusu. Bunlarda 'hendek var, her şey hendekten dolayı gelişiyor' diyor.

KÜRTLER HENDEK AÇMAYA MECBUR BIRAKILDI

Hendek kendini savunmadır. Kürt toplumu kendisini savunmak için hendek açmaya mecbur kalmıştır. Esas mesele bu değildir. Meselenin esası; Kürt halkını iradesizleştirmek istiyor. Bunu yaparken de, dünyanın bunu görmemesini istiyor. Mesela Dersim 1938, bir dönemdi. Ancak bilgi çağı olarak adlandırılan 2015 yılındayız. İnternet çağındayız. Böylesi bir süreçte bile, gerçekliği tersyüz ederek dünyaya farklı yansıtmaya çalışıyor. İşte 'Orada hendek var, PKK var, mecburen müdahale edilmesi gerekiyor ve bundan dolayı müdahale ediliyor' yaklaşımı ile yansıtıyor. Bu doğru değildir. Kürt halkı iradeleşmiş, yeryüzündeki tüm halklar gibi kendisi de hakkı ile yaşamak istiyor, iradesiz, şereften yoksun yaşamak istemiyor, statüsüz kalmak istemiyor. Onlarda Kürt'ün kafasına vurarak köleleştirmek istiyorlar. Bunu da parça parça yapıyor. Bugün işte Cizre, Silopi, Sur, Kerboran, Nusaybin, öncesinde Gever, Bismil, Derik idi. Yani parça parça teslim almak istiyor. Yürütülen geniş kapsamlı bir savaştır. Öte yandan gerçekliği de yanlış yansıtmaya çalışıyor. Yani, kendi helikopterleri ile camiye saldırıyor, yakıyor sonra da "PKK vurdu" diyor. Kendi yapıyor ancak sorumluluğu karşısındakine yüklüyor. Gerçekleri tersyüz ederek iç savaşı yansıtmamaya çalışıyor. Dünya'nın görmesini istemiyor. Hatta Türk toplumunun da farkına varmasını istemiyor. Kürt halkının da yaşananın farkına varmamasını istiyor. Temel amaç, Kürt halkının iradesizleştirilmesidir. İleriki süreçte, bölge yeniden yapılandırılırken, 1920'li yıllardaki gibi Kürt halkını güçsüzleştirip hakkını savunamayacak düzeye getirmek istiyor. Bunun için Rojava'yı bir yöntem ile kırmak istiyor. Kürt siyaseti arasına savaş, karşıtlık çıkararak sonuca varmak istiyor. Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılmasında Kürt halkının yerini almaması için uğraşıyor. AKP'nin temel stratejisi budur.

HZ. MUHAMMED DE SAVUNMA İÇİN HENDEK KAZDI

Bu saldırılara karşı öz yönetim alanlarında genç, ihtiyar, kadın, çocuk herkes direniyor. Kürt halkı direnişinde yeni bir tarz olan hendek ve barikat, ne anlama geliyor?

Her şeyden önce bugün direnen tüm halkımızı canı yürekten selamlıyorum. Kobanê'de Arin Mirkanlar, Gelhatlar şahsında dünyada yankı bulan Kürt gençliğinin sesi bugün de Cizre, Silopi, Nusaybin, Kerboran, kutsal Sur'da yankılanıyor. Aynı ruhla direniliyor. Bu Kürt Özürlük Hareketinde yeni bir düzeyi ifade ediyor. Çok kutsal bir durumdur. İki de bir ‘hendek hendek’ diyenlere diyoruz; bu hendekler savunma içindir. İrade savunması içindir. Hendek saldırı değildir. Medine de Hz. Muhammed de hendek kazdı, savunma için hendek kazdı. Kendisini zalim imparatorluklara karşı savunmak isteyen herkes tarih boyunca hendek kazmıştır, kale yapmışlardır. Ve kendisini böyle savunmuştur. Kürt halkı artık iradesini Türk devletine ve AKP polisine teslim etmek istemiyor. Zulüm yapıyor, tutukluyor. Bu hendekler, zulme karşı tedbirdir. Hendeklerin olmadığı yerde, örneğin bugün basında yer aldı; Mersin'de Akdeniz'de Belediye Eşbaşkanı dahil 53 kişiyi tutuklamışlar. Her tarafta tutuklama var. Bu hendekler olmasaydı şu an binlerce Kürt genci zindanlara tıkamış olacaklardı. Zaten herkesi ezmek istiyorlardı. Buna karşı iradeleşme durumu ortaya çıktı. İlk önce daha 2014 yılında YDG-H hendek kazdı. O dönemde süreç vardı, sürecin hatırına Önderlik müdahale ederek durdurdu. Biraz durdu. Bu yeni dönemde de, başka ne yapılabilir? Yani Kürt halkının teslim olması mı gerekiyor? Kürt gençliğinin teslim olması mı gerekiyor? Hayır. Bunu çare olarak gördüler. "Niye hendek" diye soranlar, çözüm üretsinler o zaman. Bu faşizan saldırılara karşı çare üretsinler bakalım. Bu AKP çetelerini durdurabilirler mi? Hayır. Yani bunlar "teslim olun" diyor. Bunlar teslimiyet laflarıdır. Hatta bazıları çıkıp, "Direnenler PKK'li, YDG-H'lidir ve toplumun yüzde 10’u destekliyor, geri kalanı desteklemiyor" diyor. Bunlar işgalciliği onaylayan sözlerdir. Yani saldırı için yol açmadır. Hayır, gerçeklik bu değil. Eğer halkımızın desteği olmamış olsaydı, bu direniş gelişebilir miydi? Bunu diyenler metropollerde bir yerde hendek açıp dirensinler bakalım yapabilecekler mi? Bu direniş halkın direnişidir. Halkımızın katılımıdır. Bu önemli bir durumdur. Kürt Özgürlük Hareketi'nin geldiği düzeyde, toplum kendi iradesine sahip çıkarak, iradesini işgalcilere teslim etmiyor. Bu çok anlamlıdır.

BU HENDEK SON ARAYIŞTIR

Nedir anlamı? 

Birincisi; Kürt halkının birlikte yaşamın arayışıdır. Türkiye birliğinin son arayışıdır. Diyorlar ya 'hendek parçalıyor'. Hayır. Hendek hangi yöntem ile gelişti? Demokratik özerklik yöntemi ile gelişti. Demokratik özerklik, Kürt halkı olarak Türkiye ile yaşamak istiyoruzun formulasyonudur. Demokratik Cumhuriyette Türkiye'yi parçalamayarak birlikte yaşamadır. Formulü, programı budur. Bu hendek, son arayıştır. Türkiye birliğinin son arayışıdır. Ya da Türkiye birliğinin çabasıdır. Kürt halkı birlikte yaşamak istiyor, ancak köle olarak değil. İşte 'kardeşiz' safsatası ile değil. Türkiye sınırları içerisinde kendisi gibi, kimliği, onur ve şerefi, dili, zenginliği ve kerameti ile yaşamak istiyor. İllaki Türk olmak mecburiyetinde yaşamak istemiyor. Hendek bunun programını sunuyor. Çünkü hendek ve siyasi programı birdir. Bu Türkiye'nin birliğini amaçlıyor. Eğer bunu istemiyorlarsa ve kırmak için saldırılara devam ederlerse, herhalde Kürt halkı sonuna kadar böyle düşünmeyecektir. Farklı arayışlara girecektir.

KÜRT HALKI ÇARESİZ DEĞİLDİR

Nasıl bir arayış?

Kendisine başka bir yol arayacaktır. Yani bölge bugün kaynıyor, Kürt halkı çaresiz değildir. Bunun herkes tarafından iyi bilinmesi gerekiyor. Bu birleşik demokratik bir Türkiye için önemli bir adımdır. Amaçlarından bir tanesi budur. Diğer bir amacı nedir; Hendek AKP faşizmine karşı ulusal direniştir. Kürt ulusal direnişidir. Öyle bazı kişiler tarafından yürütülen bir şey değildir. Kendisine bu topraklarda yurtseverim diyen herkes ve her parti bu direnişi görmeli ve katılım sağlamalıdır. Bugün katılmayıp yarın ahkam kesilmeye kalkışırsa kimse bunu kabul etmeyecektir. Gün bugündür. Kendisine ben Kürt'üm hatta insanım, Kürdistanlıyım, demokratım diyen herkesin katılım sağlaması gerekiyor. Dayanışması gerekiyor. Bu zulme, faşizme karşı insanlığın mücadelesidir. Varlık, irade mücadelesidir. Böyle bir ulusal amacı var. Bir başka amacı ise; demokrasidir. AKP faşizmine karşı Kürt halkı bugün direniyor, bu direniş aynı zaman Türkiye demokrasisi içindir. Türk toplumunun genelinin iradeleşmesi içindir. Bu direniş bu anlamda Türkiye demokrasi ve özgürlük mücadelesidir. Dolayısıyla tüm sol, sosyalist, demokratik, barışsever hareketlerin sahiplenmesi dayanışması gerekiyor. Bu direniş, toplum iradeleşmesi, inanç iradeleşmesi, Türkiye'de yaşayan farklı halkların iradeleşme mücadelesidir. Bu direniş Alevi halkının direnişidir. Tüm etnik ve dini azınlıkların direnişidir. Tekleşmeye karşı, 'Tek dil, tek ulus, tek devlet, tek bayrak, tek din' e karşı farklılıkların, demokrasi ve özgürlüğün direnişidir. Türkiye halkının tümü, sistem tarafından ezilen kesimlerin, emekçi ve inanç gruplarının Kürt halkının direnişini sahiplenmesi gerekiyor. İstanbul'da gençler 'Kürt halkı yalnız değildir' pankartı açmışlardı. Türkiye'nin bütün metropollerinde yaşayan, kendisine insanım, zulme karşıyım diyen herkesin Kürt halkını sahiplenmelidir. Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Kerboran’a sahip çıkmalı. Şu an aslında Kürdistan'ın her yerinde savaş var. Kürt halkının direnişi sahiplenmesi gerekiyor.

AKP ARTIK MHP OLDU

Eğer şimdi teslim alınırsa, kim AKP'nin karşısında durabilir? AKP artık eski AKP değildir. AKP artık MHP oldu. Faşist bir zalimdir. Herkes ezmek istiyor. İrade tanımıyor. Kürt halkı buna karşı demokrasi, özgürlük, varlık, iradeleşme ve tüm Türkiye halkının direnişidir. Kuşkusuz ulusal yönü var, Kürt halkının ulusal direnişidir. Kürt ulusu bölgede artık iradeleşmek istiyor. Hiçbir zaman teslim olmayacaktır. Durum budur. Sıradan bir durum değildir. Anlamlı bir şeydir. Doğrudur başta gençler, gözde, aziz gençler tarafından bu başlatıldı. Ancak bugün çok tarihi bir aşamaya ulaştı. Ve artık çözümün tek yolu haline geldi. Kürt halkının özgürleşmesi ve Türkiye'nin demokratikleşmesi ve barışını buradan, bu direnişten geçiyor. Bir de şöyle bir durum var; artık adım atıldı. Belki çok ölçülü ya da çok hazırlıklı değildi ancak adım atıldı. Bu adımın kararlı bir şekilde yürütmek gerekiyor. Yani bunda hiçbir zaman tereddütte düşmemek gerekir. Güçlü bir karar ile yürütmek gerekiyor. Yani halkımızdan kimsenin yerini yurdunu terk etmemesi gerekiyor. Savaşan gençlik güçlü bir kararlılık ile mücadelesinin sürdürmesi gerekiyor.

KOBANÊ GİBİ BAŞARABİLİRİZ

Bu saldırılar onların zayıflığından kaynaklanıyor. Kürt halkının güçlü olmasından korktukları için bu saldırıları başlattılar. Zayıf olmamış olsalar idi tankları sokaklara çıkarmazlardı. Tankları sokaklara sürmüş ise, bunun son nokta olduğunu biliyorlar. Korkuyorlar, zayıftırlar. Ancak halkımızın iradesi tanktan daha güçlüdür. Tüm yurtseverlerimizin bunu böyle bilmesi ve buna göre hareket etmesi gerekiyor. Onların tankından korkmamalıyız, tanklardan kaçmamalıyız, geri çekilmemeliyiz. Kuşkusuz kendimizi savunmalıyız. Savunma gereklidir. Ancak bu direniş halkın direnişidir. Halk her şeyden güçlüdür. Hiçbir şey halkını gücünü kıramaz. Yaşadığımız yüzyılda AKP devleti yeni bir Dersim'i yaşatamaz. Halkımız Dersim'de direndi ve kırıldı, ancak şimdi halkımız direnecek ve kazanacaktır. Kırılmaz. Dolayısıyla her yer de yurtseverler ve Kürt halkı, dostları birlikte hareket etmeli ve AKP'nin bu saldırılarını kırmalıyız. Çünkü AKP en zayıf dönemini yaşıyor.

GERİLLA HENÜZ ŞEHRE İNMEMİŞTİR

Türk devleti 200 PKK'li ve YDG-H'li sıkıştırdıklarını ve sonuca yakın olduklarını söylüyorlar. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanırım bu iddia Silopi ya da Cizre için söylenmiş. Bu doğru değildir. AKP devleti halkımıza yönelik saldırılarını meşru göstermek için gerillanın dağdan indiğini, şehirlere girdiğini ve bazı YDG-H'lilerin olduğunu ve bizde kırmak istiyoruz, diyor. Bu doğru değildir. HPG bu savaşa katılmamıştır. HPG resmi bir şekilde bu sürece dahil olmamıştır. Bunun herkes tarafından iyi bilinmesi gerekiyor. Orada sivil Kürt gençleri silah kaldırarak, hendek kazarak direniyor. Halkımız direniyor. Görüntülerden de açıkça görünüyor; devlet o topları halka atıyor. Tankları halkın üstüne sürüyor. Halkı korkutarak, kaçırarak gençleri yalnızlaştırıp ezmek istiyor. Her gün Erdoğan ve Davutoğlu tehdit ediyor. Toplumu korkutmak istiyor. Toplumu kaçırmak, teslim almak istiyor. Çünkü onlar 'başını kaldıranın başını keseriz, geri kalanı iste köle olacak' diyorlar. Burada dur dememiz gerekiyor. Ne başımızı ezdiririz, ne de köle oluruz. Biz senin kafanı keseriz dememiz gerekiyor. Toplumumuzun böyle bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor. Her gün o kadar kişi öldürdüklerinin söylüyorlar, peki cenazeler nerede? Silahlar nerede. Hepsi yalan. Sivil insanlarımız katlediyorlar. Gerillanın dağdan indiğini, "dolayısıyla bizde oraya asker sürüyoruz" diyorlar. Yalandır. Halk direniyor, gençlik direniyor. Gençlik ferdi silahlar ile savaşıyor. Ancak biz sonuna kadar onların arkasındayız. Onlar Kürdistan halkının geleceğidir. Onlar özgürlük ve demokrasi savaşçılarıdır. Direnişleri kutsaldır. Kürt halkı olarak bu gençliğini yalnız bırakmamamız gerekiyor. Çünkü yolları Önder Apo'nun perspektifidir. Önder Apo demiyor muydu, barış, demokratik çözüm özgürlük ile gelişecek. Bu direnişi kırıp, Önder Apo'ya 'sen güçsüzleştin, geri adım at' demek istiyorlar. Bundan dolayı topyekün bir savaştır. Yani AKP'nin açıklamaları psikolojik savaşın ürünüdür. Bu savaşı alçakça yürüyor.

DEVLETE UYARI: ATEŞLE OYNUYORSUNUZ

Bilindiği gibi daha önce Farqin’de şimdi ise Cizre'de ordu bu savaşa dahil olmuş durumda. Özellike AKP, devlet ve ordu yetkililerini uyarmak istiyorum: Böyle yapmayın. Ateşle oynuyorsunuz. Böyle yapmaya devam ederseniz, gerilla da daha da fedaice katılacaktır. Ve artık Kürt halkı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki bağ tamamen kopacaktır. Siz tank ve toplarla halkımızı ezerseniz, biz artık beraber yaşayamayız. AKP yetkilileri şimdi şunları söylüyor: 'Ezeriz sonra da masa çekeriz'. Kusura bakmasınlar. Analarımız, ihtiyarlarımızı, çocuklarımızı şehit ederlerse kimse onlarla masaya oturmaz. Ne masası. Onlara muhtaç değiliz. Durum eskisi gibi değildir. Bunu bilmeleri gerekiyor ve böyle yaklaşmamalılar. Katliam yapmamalılar. Ordu başta kendisini geri çekti. Genelkurmay Başkanı başta "ordunun şehirlere inmesi diye bir şey olmaz" dedi. Peki niye indi? Demek ki darbe gerçekleşti. Demokrasiye, Kürt halkına karşı darbe gelişti. Peki bu halk sizinle nasıl yaşayacak. Türk ve Kürt halkı arasındaki bağlar bu saldırılar ile kopuyor. Herkes geleceğe böyle bakmalı. Biz her gün böyle konuşmayız. Herkesin adımını ölçülü atması gerekiyor. Kürt halkı hiçbir zaman zalime teslim olmaz. Hayatını direnişte görüyor. Herkesin bunu görmesi gerekiyor.

KÜRDİSTAN HALKINA ÇAĞRI

Kürt halkına çağrınız nedir? 

Kahraman Amed, Mardin ve Botan halkımızı selamlıyorum. Diğer bölgelerin de sahip çıkması gerekiyor. Savaş bu alanlarda yürütülüyor olabilir ancak Serhat, Urfa, Dersim, Garzan'ın sahip çıkması gerekiyor. Yani Kürt halkının tamamı bu savaşı kendi evinin içinde görmesi gerekiyor. Metropoldeki Kürtlerde sessiz kalmamalı. Sessiz kaldıkça daha fazla teslimiyeti dayatıyorlar. Halkımızın, bu sürecin olağanüstü olduğunu bilmesi gerekiyor. Bir iç savaş başladı. Kürt bulunduğu her yerde elinden ne geliyorsa yapması gerekiyor. Kürt gençleri; örneğin şu an İstanbul'da, İzmir'de, Çukurova'da evde kalmaması gerekiyor. Ellerinden ne geliyorsa yapması gerekiyor. Botan, Mardin, Amed, Gever’e sahip çıkması gerekiyor. Başta biz kendimizi yanlız bırakmamalıyız ve daha sonra dışarıya sahiplenme çağrısını yapmalıyız. Düşüncesi ne olursa olsun, her Kürt bu süreçte sessiz kalmamalı. Ülke dışında, Avrupa'da yaşayan Kürtlerin rolü önemlidir. Onlarda çabalıyor. Çabalarını geliştirmelidir. Bu savaşın varlık yokluk savaşı olduğunu bilmelidir. Bu savaş iradeleşme savaşıdır. Bu savaş artık son savaştır. Bu halkın diğer halklar gibi bu topraklarda onurluca yaşamasını isteyen herkesin bu sürece katılım sağlaması gerekiyor. Bugünler çok önemlidir. Kürdistan'ın diğer parçaları da, direnişe sahip çıkma görevi ile karşı karşıyadır. Kürtlerin birleşmesi gerekiyor. Demokratik çevrelerin de sahip çıkması gerekiyor. Bir zulme izleyici kalmak, o zulme ortak olmak demektir. Kimse kendisini AKP'nin katliamlarına ortak etmemelidir. AKP Kürdistan'da katliam yapıyor ancak Avrupa Birliği böylesi bir dönemde Türkiye ile üyelik müzakerelerini yürütüyor. Bu çelişkili bir durumudur. Kürdistan’da katliam var katliam. Erdoğan'ın Suriye'de eleştirdiği durumu şu an kendisi yapıyor. Cizre, Sur'un şu anki durumu nedir? Halep ile nasıl bir farkı var? Bundan dolayı herkesin hakikati görmesi gerekiyor. Bıçak artık kemiğe dayandı. Şerefli onurlu bir insan bu zulme sessiz kalamaz. Gün onur günüdür. Onurlu olan herkesin fedakarlık yapması gerekiyor.

KORUCULARA ÇAĞRI

Gite köyü korucuları Silopi'de Türkiye işgalcilerinin yanında, Kürt genç ve kadınlarına saldırıyorlar. Onlara buradan diyorum; siz Kürt değil misiniz? Kimsiniz, nesiniz? Kim bunların başını çekiyor onu bilmiyoruz. Ancak bu kadar da olmaz. Namussuzluk olur ama bu kadarı olmaz. Kürt halkı bunu unutmaz. Bu toprağın üstünde nasıl yaşayacaksınız? Yani onların saldırılara katıldığını duydum. Türk devleti birçok yerde korucuları katmak istiyor. Kürtleri Kürtlere kırdırtmak istiyor. Bu oyun deşifre olmuş bir oyundur. Kimse artık bu oyuna gelmemeli. Korucular gençlere saldırmamalı. Orada gerilla bile yok, çocuk var çocuk. Tüm koruculara, saldırılara katılmama çağrısında bulunuyorum.

Hatip Dicle: Özyönetim Talebi Haktır, Mücadeleyi Sahipleniyoruz



Ortak basın açıklamasında konuşan DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, “Özyönetim bir haktır. Bir taleptir ve meşrudur. Bu nedenle biz DTK olarak diğer bütün kurumlarımızla da bu mücadeleyi sahipleniyoruz,” dedi. 


Diyarbakır’da basın açıklaması düzenleyen HDP, HDK, DBP, DTK yetkilileri, kentlerde sürdürülen operasyonlar ve sokağa çıkma yasaklarına ilişkin açıklamalarda bulundular.

Yasakları ve ablukayı eleştiren yetkililer, operasyonlar karşısındaki direnişi sahiplendiler.

Burada konuşan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Hatip Dicle üç konuya dikkati çekerek, bu konular nedeniyle devletin çözüm masasından kalktığını söyledi. Dicle, Rojova’daki gelişmelerin, PYD’nin uluslararası meşruiyet kazanmasının ve 7 Haziran sonuçlarının bu üç başlığı oluşturduğunun altını çizdi.
Dicle’nin konuşması şöyle:

“Her şey olumlu giderken, Cumhurbaşkanı diyalog masasını yıktı”

“Bir çözüm önerisi geliştirmeye çalıştık. Bu, demokratik özerklik çözümüdür. 26-27 Aralık tarihinde Diyarbakır’da yapılacak DTK kongresinde tartıştıktan sonra kamuoyunun ve ilgili herkesin dikkatine sunmak istiyoruz. Umarız bu çözüm önerisi bu kaostan çıkmanın yolları olur ve tekrar çözüm imkanı sağlar. 3 yıl önce bugünlerde 2012’nin sonlarına doğru ki Roboski katliamının yıldönümünü yaşıyoruz. Korkunç ölüm kayıplarının yaşandığı bir yıl olmuştu. Daha kötüye mi gidecek kaygıları olduğu bir dönemde devlet yetkilileri ile Sayın Öcalan arasında görüşmelerin başladığı yönünde haberler yansıdı. Sonra bu devlet yetkilileri tarafından da doğrulandı. Sonra süreç başladı. 2013 Newrozu ile ‘Silahlar sussun fikirler konuşsun’ şeklinde özetlenebilecek çözüm yönünde büyük bir umut yaratıldı.

“O süreçten sonra neredeyse iki yıllık görüşmeler ve diyalog ortamında Dolmabahçe Mutabakatı olan resmi bir mutabakatla bir aşamaya gelindi. O mutabakatta 10 madde üzerinde yapılacak görüşmelerden sonra İzleme Heyeti gibi yerli bir izleme heyeti gözetiminde yapılacak olan müzakerelerde ve belli bir mutabakat sağlandıktan sonra Sayın Öcalan PKK’yi olağanüstü kongreye davet ederek, silahların bırakılması yönünde çağrı yapacaktı.

“Her şey olumlu giderken yine hafızalardadır, Sayın Cumhurbaşkanı mutabakatın yanlış olduğunu Kürt sorunun olmadığını, aslında izleme heyetine gerek olmadığını belirten olumsuz bir yaklaşımla 2-2.5 yıldır kurulan diyalog masasını yıktı. Bu herkes açısından büyük bir kayıptır.

“Hani bugün hendeklere sıkıştırılan halkın özyönetim talepleri o günlerde masada açığa çıkıyor, konuşuluyor, tartışılıyordu. Hatta en son Sayın Öcalan Demokratik Özerklik yerine yerel demokrasiyi kullanacağım demişti ki bu süreç bitirildi. Yine hatırlarsınız, Cizre’de yine tutuklamalara karşı açılan hendekler müzakere masasında görüşülerek kapatılmıştı. Demek ki her türlü sorun konuşularak hal edilebiliyor. Aslında Kürtlerin Ekim 2014’ün sonlarına doğru başlayan MGK toplantısında alınan savaş konseptinin gündeme alınması şeklindeydi.

“Devleti masadan kalkmaya üç konu zorladı”

“Bize göre 3 konu, devleti masadan kalkmasına zorladı. Birincisi, Rojava’daki gelişmeler ve PYD’nin gittikçe meşruiyet kazanması, ikincisi Rojava’da iki kantonun birleşmesi ve AKP’nin aldığı yenilgi ile HDP’nin başarısı eklenince bu süreç bitirildi ve artık acılı bir ortam yaşanmaya başlandı. Tüm Türkiye halklarını olumsuz etkileyen gerek ekonomik alanda gerek siyasi alanda zorlayan süreç başlamıştı. Aslında Dolmabahçe Mutabakatı’nda ulaşılan süreç devam etseydi, bugünkü ortamda olmayacaktı.

“Özyönetim talebi bir haktır”

“Bir kere bugün geldiğimiz aşamada sorun artık hendek sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha da büyüyen halkımızın özgürlük taleplerini tümden tasfiyeye yönelmiştir.

“Özyönetim talebi bir haktır, bu uluslararası sözleşmelerde de tamamen güvenceye alınmış bir talep ve haktır ve meşrudur. Biz DTK ve bütün kurumlarımızla bu mücadeleyi sahipleniyoruz. Hükümetin sürdüğü savaş konsepti ahlaksız, hukuksuzdur.

“Bu tür durumlarda Meclis’in de devreye sokulduğu OHAL veya sıkıyönetim kararları ile harekete geçirilirdi. Oysa Meclis’in de devreden çıkarıldığı hukuksuz bir savaş söz konusudur. Bu hukuk özel savaş hukukudur insan yaşamını hiçe sayan bir suç pratiği taşıyan bir seyir izlemektedir. Ahlaksızlıktır, çünkü savaşın da bir ahlakı vardır. Ahlaksızcadır, çünkü kentlerin tanklarla toplarla dövülme yaklaşımı yoktur. 15 merkezde yürütülen bu savaşta şehirleri harabeye çevirmekte ve büyük acılar yaşanıyor.

“Nasıl ki Ağrı İsyanı’ndan sonra ‘Hayali Kürdistan burada meftundur’ diyenler bir süre sonra Kürt sorunun bitmediğini anladılarsa bugünkü darbeciler de Kürt halkının demokratik taleplerini bitiremeyecek, halkımız özyönetim talebini sürdürmeye devam edecek.”

Demirtaş: Zulüm Bitsin Diye Direnişi Büyüteceğiz


Sokağa çıkma yasakları ve süren çatışmalarla ilgili HDP, DBP, HDK ve DTK eşbaşkanlarının Diyarbakır’da düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Zulüm günlerinin bitmesi için direnişi büyüteceğiz, halkımızı direnişe sahip çıkmaya çağırıyorum,” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Kamuran Yüksek, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak’ın katılımıyla Diyarbakır’da bölgede yaşananlara ilişkin basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda konuşan Demirtaş şunları söyledi:

‘Kürtlere karşı mı kahramanlık yapıyorsunuz?’

“Arkadaşlarımız halkımızın haklı meşru tarihsel mücadelesini ve gerekçeleri dile getirdi. Putin’e bir iki gün meydan okuyup daha sonra süt dökmüş kediye dönen Cumhurbaşkanı, Başbakan; Irak’a asker gönderip daha sonra çekmeyeceğim diye dayılanıp daha sonra pısırık pısırık askerlerini çeken Cumhurbaşkanı, Başbakan; İsrail’e van minut diye meydan okuyan daha sonra gece yarısı anlaşma imzalayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan sıra Kürt halkına gelince, Cizre’ye gelince mi aslan kesiliyorsunuz?

“Cizre’de birkaç PKK’liye karşı 6 general 10 bin askerle operasyon yaparak mı kahramanlık yapıyorsunuz? Bu kadar güçle operasyon yapmak, şehirleri bombalamak, halkın üzerine asker yollayarak aslında ne kadar zavallı olduğunuzu gösteriyorsunuz.

‘İnsanlar korkmuyor sizden’

“Bugün operasyon yaptığınız her yerde korku panik yok bir bayram ve şenlik havası var. İnsanlar halaya durarak bu operasyonlarını karşılıyor. Çünkü onlar kazanacaklarına başladıklarında o kadar eminler ki?

“Siz ne yapıyorsunuz tank sokarak evleri bombalıyorsunuz. TV Kanallarınızda cami yaktılar diye yalan haber yapıyorsunuz. Türkiye’nin yarısı size inanıyor olabilir, hırsızlık da yapsanız, çalsanız da çırpsanız da arkasında durabilir. Ya diğer yarası.

‘Çok şükür direnen kahramanlarımız var’

“Bir kez daha zulmün tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz. Öyle hendek çukur diyerek küçümsemeyenler şunu bilsin. O Kenan Evren’in yürüttüğü tanklara karşı direnenler vardı kim kazandı. Çok şükür o tanklara karşı direnenler var.

“Erdoğan darbe yaptı diye ona yalakalık mı yapsaydı, eteğine yapışıp çözüm mü dilenseydi. Çok şükür, onbinlerce yiğit kahraman bu darbeye karşı direniyor. Onbinlerce asker gönderiyorsan demek ki orada hendek yok halk var.

“Halk her yerde direniyor direnecek de. Öyle büyük zafer nidalarıyla konuşmayın. Utanç duyulacak bir durumdasınız. Daha elinizde tek bir çözüm yok planı yok, şehirlere tank sokmuşsunuz, çıkmışsınız yeni anayasadan demokrasiden bahsediyorsunuz.

“Bizi tankın namlusu ile korkutamazsınız’

“Evet, bu zulmünüze karşı insanlarımız sıkıntı yaşıyor, farkındayız. Ama bu zulmü sizin operasyonlarınız yaşatıyor. Camiyi yakan devletin görevlileridir. Bu iş uzun sürmeyecek zulüm baki olmayacak. Halkımızla birlikte çözüm mekanizmalarını tartışıyoruz, halkımızla bu zulüm bitsin diye direnişi büyüteceğiz.

“Önümüzdeki hafta sonu Diyarbakır’da DTK’nin genişletilmiş kongresine katılacağız, özyönetimin tartışılması için geniş bir katılım sağlayacağız önemli kararlar alacağız ve hepsini hayata geçireceğiz. Bize tankın namlusunu göstererek bizi korkutacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bizler ölüm korkusunu çoktan aştık. Ölüm Allah’ın emridir olacaksa onurlu olsun.

‘Kimi nereden temizliyorsunuz?’

“Büyük temizlik operasyonuymuş, siz kimsiniz ya? Kimi nereden temizliyorsunuz? Siz anca bu memleketin kanalizasyonlarını temizlersiniz. Bunu da bir yere yazın. AKP’nin darbesi hendeğe çarpmıştır ve tuzla buz olmuştur.

“Haklıyız kazanacağız. 7’den 70’e el ele vereceğiz kenetleneceğiz. Faşizm rica ile minnetle geriletilmez. Ancak direnişle geriletilebilir. Yılgınlığa gerek yok, halkımızı bulunduğu her yerde bu onurlu direnişi daha fazla büyütmeye çağırıyoruz.

‘Geri adım bu tarihi dönemin şerefine yakışmaz’

“Geri adım atmak bu tarihi döneminin şerefine yakışmaz. Biz kimsenin malını çalmadık kimsenin hakkını gasp etmedik, biz kendi topraklarımızda özgür ve onurlu bir halk olarak yaşamak istiyoruz, bu da bizim hakkımızdır.

“Bu direnişi ortaya koyan herkese partim adına teşekkürlerimi sunuyorum. Hükümetin yaptığı hiçbir şeyin kanunda yeri yoktur. Valiler suç işliyor, sokağa çıkma yasağı ilan edemez. Devletin kendisi, polisi, valisi kanun dışı davranıyor.

“Ne yapacak bu halk, savcılara mı şikayet edecekler, savcılar içeride, basına mı anlatacak, gazeteciler içeride. Gençler hendek kazıyormuş. Başka bir yol gösterin ne yapsınlar, kime şikayet etsinler.

‘Hiçbir şey yapmıyorsanız dua edin’

Herkes bu mücadelede yapabileceği yerde katkı sundu. Hiçbir şey yapamıyorsanız dua edin, hiçbir şey yapamıyorsanız yaradana yalvarın hiç değilse direnenlerin yanındaydım diye tarihe not düşün.”

‘Zaten halkın sinesindeyiz’

Demirtaş son olarak bir gazetecinin “sine-i millet” sorusuna da, “Zaten halkın sinesindeyiz. Gündemimizde Meclis’ten çekilmek gibi bir tartışma yok” sözleriyle cevap verdi.