24 Eylül 2014 Çarşamba

KCK: Ortada Bir Çatışmasızlık Durumu Kalmadı


KCK Yürütme Konseyi, Türk devleti ve AKP Hükümeti’nin süreci anlamsızlaştıran ve boşa çıkaran her şeyi yaptığına dikkat çekerek, "IŞİD’in Kobanê’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır. Bakur’da çatışmasızlık, Rojava ve Başur’da savaş politikası kabul edilmeyecektir“ dedi. KCK, Türk devletinin gerillanın geri çekilmesi dayatmasında bulunmasına da sert tepki gösterdi; "Kürt Özgürlük Hareketi'nin gündeminde gerillanın geri çekilmesi gibi bir durum yoktur. Müzakereye geçilip Kürt sorununun çözümünde ciddi pratik adımlar atılmadan böyle bir adımın atılması söz konusu olmayacaktır“ ifadesini kullandı.

Kongra Gel ara dönem toplantısındaki kararları da hatırlatan KCK, "Yürütme Konseyimiz AKP'nin halkımıza karşı her yerde çok boyutlu yürüttüğü savaşa karşı mücadeleyi her alanda ve her türlü yöntemle yükseltme kararı almıştır“ diye belirtti.

KCK Yürütme Konseyi, Türk devletinin DAİŞ çetelerine verdiği destek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı “demokratik çözüm süreci”, Türk devletinin geri çekilme dayatmasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

KCK açıklamasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2012 yılı sonbaharında çatışmasızlık çağrısı yaptığı, 2013 Newrozu’nda ise bu çatışmasızlık konumunu resmileştirdiği çağrısında esir asker, polis ve devlet görevlilerinin de serbest bırakılmasını istediği hatırlatıldı.

KCK, 2013 Newrozu ve sonrasındaki gelişmeleri şu sözlerle hatırlattı:

“Hareketimiz Önderliğin çağrısına derhal uymuş, esirleri serbest bırakmış, gerillanın Medya Savunma Alanlarına çekilmesi hazırlıklarını başlatmıştır. Çatışmasızlık tam sağlanmış, gerillalar da peyderpey üslerinden ayrılarak Medya Savunma Alanlarına çekilmiştir. Önder Apo tüm bu adımları İmralı’da yapılan diyaloglar temelinde atmıştır. Türk devlet yetkilileri bu adımlar atıldığında karşılığının olacağı ve Kürt sorununun çözümünde adımlar atılacağı taahhüdünde bulunmuştur. Önder Apo, Türkiye halklarının Kürt sorununun çözümünü istediğini; Kürdistan, Türkiye ve bölge koşullarının da Kürt sorununun çözümüne uygun olduğu gerçeğinden hareketle bu adımların karşılık bulacağını düşünmüştür. Bu açıdan da Türk devletini ve toplumunu çözüme hazır hale getirecek adımların atılmasını tüm Türkiye halklarının çıkarına olduğunu görmüş ve 2013 Newroz deklarasyonunu yayınlamıştır.

Önderliğimizin 2013 Newrozu’nda milyonların şahitliği önünde okunan Türkiye ve Ortadoğu demokrasisi manifestosu niteliğinde olan demokratik siyasal çözüm deklarasyonu, Kürtler ve Türkler başta olmak üzere tüm Ortadoğu halklarında heyecan yaratmıştır. Kürt sorununun çözümü temelinde Türkiye'nin demokratikleşmesine dayanan demokratik Ortadoğu vizyonu tüm halkların geleceğe umutla bakmasını sağlatmıştır. Kürt Halk Önderi bu tarihi sorumluluğu yerine getirmiş, Türk devleti tarafından da karşılık verildiği takdirde Ortadoğu halklarının kara kaderine son verileceği bir durum ortaya çıkmıştır.

Böyle bir gelecek açısından Kürt Özgürlük Hareketi olarak üzerimize düşen sorumluluğu ve fedakarlığı yerine getirmede hiçbir tereddüt gösterilmemiştir. Birçok çevre tarafından çözüm için hangi adımlar atıldı ki çatışmasızlık konumuna geçiyorsunuz, üs bölgelerinden çekiliyorsunuz, denilmiş; bu adımları atmamız karşısında şaşılmıştır.

AKP ATILAN ADIMLARI ZAYIFLATMA OLARAK ELE ALDI

Türkiye'nin siyaset sosyolojisini ve toplumsal psikolojisini dikkate alarak bu adımları attığımızda, AKP hükümetinin de oluşan siyasal ortamda adım atacağı düşünülmüştür. Sorumlu ve rasyonel düşünüldüğünde AKP hükümetinin de bu yönlü adımlar atacağı beklenilmiştir. Tüm halklar, demokrasi güçleri ve demokratlar da böyle bir beklenti içine girmişlerdir. Dünya kamuoyunda da Kürt sorununun çözüleceği yönünde bir kanaat oluşmuştur. Çünkü Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketimizin cesaretli adımları ve makul yaklaşımları böyle bir düşünce ve beklentinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Artık bu koşullarda bu sorun çözülür ve Türkiye demokratikleşir yargısı ve eğilimi gelişmiştir.”

Ancak AKP Hükümeti’nin tüm bu adımlara karşın, “kılını dahi kıpırdatmadığı”nı belirten KCK, “Sanki otuz yıldır süren çatışmasızlığın son bulması ve gerillanın geri çekilmesi önemsizmiş gibi davranmıştır. Öyle ki, attığımız büyük tarihi adımlar karşısında Başbakan yardımcısı Bülent Arınç gerillanın geri çekilişi için ‘Cehenneme kadar yolları var’ demiştir. Halklarımıza duyduğumuz sorumluluk gereği demokratik siyasal çözüm için attığımız adımları daha önceleri de olduğu gibi özel savaş mantığı ve psikolojik savaş yöntemleriyle Hareketimizi zayıflatma doğrultusunda ele almıştır. Böylece bir çözüm politikası olmadığı, çözümsüzlükte ısrar eden politikaları sürdüreceği anlaşılmıştır” ifadesini kullandı.

Bu politikalar karşısında AKP hükümetini uyarmak ve durumun ciddiyetini hatırlatmak amacıyla gerilla güçlerinin geri çekilmesinin durdurulduğunun altını çizen KCK, “böylece AKP hükümetine çözüm için adımlar atılmadığı takdirde mevcut tutumunun kabul edilmeyeceği vurgulu biçimde hatırlatılmıştır. Ancak AKP hükümetinin amacı çözüm değil, sadece çatışmasızlık ortamında toplumsal desteği alıp iktidarını sürdürmek olduğundan, gerillanın geri çekilmesinin durdurulması biçimindeki uyarımız karşısında da ciddi bir yaklaşım içine girmemiştir. Çatışmasızlığın devamını sağlayacak psikolojik savaş yol ve yöntemlerine başvurma dışında hiçbir şey yapmamıştır. Sürekli çözüm sürecinden söz edip bir şeyler olacak algısını yaratarak zaman kazanma ve oyalamayı esas almıştır” dedi.

AKP ÇÖZÜM SÜRECİNE HİÇ GİRMEDİ

KCK, Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin demokratik siyasal çözüm için atılabilecek tüm adımları attığını, şimdiye kadar da bu adımların sonuç vermesi için gerekli duyarlılık içinde olduğunu; AKP hükümetinin ise başından beri çözüm sürecine girmediğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“AKP Hükümeti Hareketimizin attığı adımlara süreci geri dönülmez hale getirecek hiçbir karşılık vermemiştir. Dolayısıyla Hareketimizin attığı adımlar ve gösterdiği çabalar AKP'yi çözüm sürecine sokmaya yetmemiştir. Geçen iki yıl AKP açısından hiçbir biçimde bir çözüm süreci olmamıştır. Sadece toplumsal desteği almak için çözüm sürecinden söz etmiş; ancak pratikte ise Önder Apo'nun başlattığı süreci anlamsızlaştıran ve boşa çıkaran her şeyi yapmıştır.

YILLAR ÇARÇUR EDİLDİ

Çatışmasızlık, tarafların bulunduğu pozisyonda kalmasını, sorumlu davranarak mutabakat, anlaşma ve çözüm için adımlar atılmasını gerektirmektedir. AKP, mütareke olarak ifade edilen çatışmasızlık ortamında demokratik siyasal çözüm için değil, bir savaş hazırlığını ifade eden pratik içinde olmuştur. Savaş sürecinde yapamadığı karakol, askeri amaçlı yol ve barajların yapımını hızlandırmıştır. Buna karşı Kürt halkının çatışmasızlığı korumak için gerçekleştirdiği demokratik protesto eylemlerine şiddetle saldırmış, birçok gencin ölümüne yol açmıştır. Önder Apo’nun başlattığı demokratik siyasal çözüm sürecinin ruhuna ters davranarak Kürt Halk Önderi’nin samimiyetini ve sabrını istismar etmiş, kötüye kullanmıştır. Özgürlük Hareketimizin defalarca yaptığı uyarıları ve Önder Apo’yla yapılan diyalog koşullarını da dikkate almamış, "ben hiçbir adım atmam, istediğim gibi davranırım" sorumsuzluğu içinde olmuştur. Hareketimiz AKP hükümetinin bu politikadan vazgeçmesi ve demokratik çözüm için adımlar atması çağrısını içeren birkaç deklarasyon yayınlamasına rağmen bunları da kaâle almamıştır. İki yıllık çatışmasızlık süreci oyalama ve zaman kazanma söylemleriyle boşa geçirilmiştir. Öyle ki, Kürt sorununun çözümünü isteyen birçok çevre bile ‘bu nasıl bir süreç, anlayamadık’ diyerek AKP'nin politikalarına yönelik kaygılarını dile getirmişlerdir. Biz Hareket olarak bu sürecin içindeyken hükümet yetkilileri hiçbir adım atılmadığı halde her gün ‘süreç iyi gidiyor’ diyerek toplumu aldatma yoluna gitmiştir. AKP hükümeti Önder Apo’nun sabrını ve Hareketimizin sorumlu davranışını böyle ele alarak yılları çarçur etmiştir.”

KCK, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm önerilerini yerine getirerek çözüm sürecine girmek yerine iktidarın "gerilla güçlerinin Kuzey Kürdistan’dan çıkarılması" dayatmasında bulunmasına da sert tepki gösterdi.

ADIM ATMADAN ÇEKİLİN DEMEK KENDİNİZİ TASFİYE EDİN DEMEKTİR

“Geri çekilme olacak, ondan sonra yol haritası olacak” türünden bir dayatmanın çıkmazda ısrar olduğunu ifade eden KCK açıklamasında şunlar belirtildi:

“Halklar ve kamuoyu AKP hükümetinin hiçbir adım atmaması ve sorumsuz davranmasına rağmen Hareketimizin her türlü sorumluluğu ve samimiyeti gösterdiğini bilmektedir. 12 yıllık AKP hükümetinin 8 yılında çatışmasızlık içinde kalarak hiçbir hükümete tanınmayan şans AKP hükümetine tanınmıştır. Merhum Turgut Özal’ın ateşkesi bir ay daha uzatmamızı rica etmesi dikkate alındığında tutumumuzun ne anlama geldiğini ortaya koyduğu gibi, AKP hükümetinin ne düzeyde sorumsuz olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Hareketimiz 2013 yazında gerilla güçlerini Türkiye sınırları dışına çıkarma iradesi göstermiş, ancak buna da hiçbir değer verilmemiştir. Bu açıdan geri çekilme olacak, ondan sonra yol haritası gündeme gelecek gibi AKP yandaşı basında çıkan haberler kabul edilmeyecek bir dayatmayı içermektedir. Kürt sorunu gibi sorun alanlarında en son atılacak bir adımı koşul gibi ileri sürmek arabayı atın önüne koşmak ve çıkmazda ısrar etmektir. Hiçbir adım atmamışken, psikolojik savaş dışında çözüm için bir irade ortaya koymamışken, halkımıza zor, baskı ve şiddet uygulayacak birçok unsur varlığını sürdürürken, halkımızın varlığını kabul edip savunmasını sağlayacak gerçek bir demokratikleşme olmamışken gerillanın geri çekilmesi dayatmasında bulunmak, açıkça çözüm için hiçbir adım atmıyorum, şimdiye kadar boşuna mücadele ettiniz, varlığınızı koruma ve özgürlüğünüzü sağlama iddiasından vazgeçin ve kendinizi tasfiye edin anlamına gelmektedir. Böyle bir istekte bulunmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur; haddine değildir.

DİYALOG BİLE KURMAYAN NASIL MÜZAKERE YAPACAK?

Demokratik siyasal çözüm için büyük çabası ve olağanüstü sabrına rağmen gerilla güçlerini çektirme çağrısı yap denilmesi, Önder Apo’ya saygısızlıktır; Önder Apo'ya yönelik bir hakarettir. Kürt halkının varlığını tanıyanlar, Kürt halkının iradesine saygılı olanlar böyle bir tutum içinde olamazlar. Sürece ve Önder Apo'ya böyle bir yaklaşım sadece çözümsüzlükte ısrar etme anlamına gelmemekte, diyaloğu da anlamsızlaştırmaktır. Diyaloğa bile ciddi yaklaşmayanların müzakere yapması ve çözüm için adım atması mümkün değildir.

Önder Apo büyük bir fedakârlık yaparak AKP hükümetinin adım atması koşullarını yaratmak için çatışmasızlığı sağlamış, gerillanın geriye çekilmesi iradesini ortaya koymuştur. Buna doğru yaklaşmayanların gerillanın geri çekilmesini istemesi, daha doğrusu dayatmada bulunması anlamsız hale gelen çatışmasızlığı tümden ortadan kaldırma anlamına gelmektedir.”

KCK, Türk devletinin DAİŞ çetelerine verdiği açık desteğe de dikkat çekti. “Zaten IŞİD’in Kobanê’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır” diyen KCK, “Bizzat Türk devleti ve AKP hükümeti çatışmasızlığı ortadan kaldırmış, Özgürlük Hareketi'ne karşı yürüttüğü psikolojik savaşı askeri bir saldırı haline getirmiştir. Kobanê’de sadece Rojava Devrimine değil, tüm Kürt halkına yönelik bir saldırı yürütülmektedir” belirlemesinde bulundu.  

“Kürt Özgürlük Hareketi'nin gündeminde gerillanın geri çekilmesi gibi bir durum yoktur. Müzakereye geçilip Kürt sorununun çözümünde ciddi pratik adımlar atılmadan, Kürt sorununun kalıcı bir çözüme kavuşacağı kesinleşmeden böyle bir adımın atılması söz konusu olmayacaktır. Hiçbir dayatma da böyle bir adımın atılmasını sağlatamayacaktır” uyarısında bulunan KCK açıklaması şöyle devam etti:

“Hareketimizin çatışmasızlığın sürdürülmesinin anlamsızlaştırıldığı, bunun sürdürülmesine gerek kalmadığını tartıştığı bir dönemde gerillanın geri çekilmesini dayatmak bir psikolojik harekat olmaktadır. AKP hükümeti bu tutumuyla müzakere yapmadan, çözüm için ciddi hiçbir adım atmadan çatışmasızlığın sürmesini sağlamaya çalışmaktadır. Böylece 2015 seçimlerine çatışmasızlık ortamında girip seçimi kazanarak iktidarını güçlendirmeyi hesaplamaktadır.  Gerillanın geri çekilmesi dayatması böyle bir planın psikolojik savaş boyutu olmaktadır.

DAİŞ’İN KOBANÊ’YE SALDIRTILMASI BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLAYDI

Böyle bir psikolojik savaşla çözümsüzlükte ısrar edilerek tasfiye saldırısında bulunulması karşısında Hareketimizin mücadelesiz kalarak bu oyalama hesabına yol vermesi mümkün değildir. AKP hükümetinin Hareketimizi çatışmasızlık ve mücadelesizlik içinde tutup kendini güçlendirerek tasfiye politikalarını derinleştirme ve saldırısını boyutlandırma stratejisi ve uyguladığı taktikler kabul edilmeyecektir. Çatışmasızlığı anlamsızlaştıran politikalarına, Kobanê’ye saldırıyla birlikte çatışmasızlığı ortadan kaldırmasına gereken tutum alınıp karşılık verilecektir. Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme saldırısını Rojava’da tırmandıran ve Kobanê’de olduğu gibi Kürtlere karşı savaşı her türlü askeri, siyasi, lojistik destekle IŞİD’e ihale eden AKP hükümetinin bu politikasına karşı sessiz kalınmayacaktır. Bakur’da çatışmasızlık, Rojava’da ve Başur’da savaş politikası kabul edilmeyecektir. Kaldı ki Bakur’da sağlanan çatışmasızlık özel savaş ve psikolojik harekat zemini olarak kullanılmaktadır. Böyle bir özel savaş ve toplumları aldatma politikasına son verilecektir.

Bakurê Kürdistan’da hiçbir adım atılmazken, özel savaş yönelimleri ve psikolojik harekatlarla Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek istenirken IŞİD’in, Kobanê gibi sadece Türkiye’ye kapısı bulunan küçük bir özerk bölgeye saldırtılması bardağı taşıran son damla olmuştur.”

SURUÇ’TA SALDIRI DAİŞ SALDIRISINA ORTAKLIKTIR

KCK Yürütme Konseyi, Suruç’taki devlet terörüne de tepki gösterdi. “Suruç ve Urfa halkının Kobanê’de bulunan akrabalarına manevi yardım yapmasına bile binlerce polis ve asker yığarak saldırtan bir devletin tüm Kürdistan halkına karşı bir savaş yürütmüş olduğu tartışmasız bir gerçektir” diyen KCK, “Suruç ovasında halka yönelik yapılan vahşi saldırganlık bir annenin ve babanın çocuğuna, bir çocuğun zor durumda olan kardeşlerine yaptığı yardıma yapılan saldırıdır. Bunu da hiçbir vicdanın, ahlakın, değerin kabul etmeyeceği ve bu tutuma isyan edeceği açıktır. Şu anda Bakur, Başur, Rojhilat ve Rojava’da tüm Kürdistanlılar Türkiye'ye karşı büyük bir isyan ve öfke patlaması içindedir. Bir Kürt şehri kuşatma ve katliam tehdidi altındayken Türk devletinin akrabalarının manevi yardımına koşan halka bile saldırması, tüm Kürt halkına karşı bir savaş ilanıdır. IŞİD saldırısına ortaklık anlamına gelen bu saldırı da tüm dünyada böyle anlaşılır. Biz de böyle anlamakta ve gereğini yapma kararlılığında bulunmaktayız” dedi.

İNSANSIZLAŞTIRMA VE ROJAVA DEVRİMİNİ BOĞMA HEDEFLENİYOR

KCK Türk devletinin bu saldırılarla Kürdistan’ı insansızlaştırma ve tampon bölge kurmayı hedeflediğine de şu sözlerle dikkat çekti:

“Türk devleti ve AKP hükümeti IŞİD’i saldırtıp Kürdistan'ı insansızlaştırmak istediği gibi, sınırı geçerek akrabalarının yanına gelen insanları bahane edip tampon bölge oluşturmayı hedeflemektedir. Türk devleti ve AKP hükümeti üç yıldır yürüttüğü Rojava Devrimi düşmanlığını şimdi de böyle bir tampon bölge yaratmayla sürdürmek istemektedir. Şimdiye kadar El Nusra ve IŞİD gibi çetelere her türlü destek vererek ve Suriyeli Arapların Türkiye'ye gelişini teşvik ederek Suriye'deki iç savaşı yaygınlaştıran AKP hükümeti, şimdi de Rojava Kürdistan halkını yerinden yurdundan ederek bunun üzerinden tampon bölge yaratmaya çalışmaktadır. Bu tampon bölgeyle Rojava’yı insansızlaştırmak, Rojava Devrimini boğmak ve faşist IŞİD çetesini kullanarak Suriye üzerindeki etkinliğini arttırmak istemektedir. Bunun için de her türlü kirli ilişki, yol ve yöntemi kullanmaktadır. Tampon bölgeyle Kürt halkına ve onun iradesi olan Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı yürütülen savaşı tırmandırmayı ve derinleştirmeyi hedeflemektedir.

Türkiye bugün Ortadoğu'da en kirli politikaları, yol ve yöntemleri devreye sokarak sorunları boyutlandıran ve kapsamlılaştıran bir ülke haline gelmiştir. Her yerde sorun yaratıp ondan sonra ‘durumdan vazife çıkartmak’ Türkiye'nin temel politikası haline gelmiştir. AKP hükümeti istihbarat teşkilatının dış operasyonlar bölümünü fazlasıyla genişletmiş ve bu departmana her türlü kirli yol, yöntem ve komploya başvurma yetkisi ve inisiyatifi vermiştir. Artık Ortadoğu'da her taşın altında AKP'nin mezhepçi Türkiye’si çıkmaktadır.”

ASKERİ VE SİYASİ HER TÜRLÜ MÜCADELE

KCK; son olarak geçtiğimiz günlerde Medya Savunma Alanları’nda gerçekleştirilen KONGRA GEL 7. Ara dönem toplantısında ulaştıkları kararları da hatırlatarak demokratik kamuoyunu AKP’nin Kürt halkına savaş açan politikalarına karşı tutum almaya çağırdı:  

“Türkiye’nin Ortadoğu'daki tüm politikalarını Kürtleri ezme ve yok etme üzerine kurması konusunu değerlendiren Kongra Gel 7. Ara Dönem toplantısı, AKP hükümetinin Önder Apo’nun başlattığı demokratik siyasal çözüm politikası ve bunun için iki yıldır sürdürdüğü çatışmasızlığı Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme ve Kürtler üzerindeki kültürel soykırımı tamamlama yönünde kullanma politikasını kapsamlıca değerlendirmiştir. 7. Ara Dönem Toplantısı, AKP hükümetinin Önder Apo'nun çabalarını istismar ettiği ve çatışmasızlığı anlamsız hale getirdiği kararına vararak Yürütme Konseyine AKP'nin bu politikasına karşı her türlü tutumu alma ve mücadeleyi geliştirme yetkisi vermiştir. Önder Apo'nun müzakerenin başlatılması ve Kürt sorunun çözümü için yaptığı çağrılara karşı gerilla güçlerinin sınır dışına çıkarılmasının dayatılması çözümsüzlükte ısrar etme olarak değerlendirilmiş, AKP'nin bu politikaları karşısında Yürütme Konseyimize siyasi ve askeri olarak her türlü adımı atma ve Kürt halkına yönelik uğursuz ve kirli politikaları boşa çıkarma görevini yüklemiştir.

Yürütme Konseyimiz bu yetki doğrultusunda gereken değerlendirmeleri yaparak çatışmasızlığın AKP tarafından  ortadan kaldırıldığı ve Kürt halkına yönelik bir savaş açıldığı tespitine varmış, AKP'nin halkımıza karşı her yerde çok boyutlu yürüttüğü savaşa karşı mücadeleyi her alanda ve her türlü yöntemle yükseltme kararı almıştır.

Tüm halkımızı, Türkiye halklarını, demokrasi güçlerini ve tüm dünya demokratik kamuoyunu AKP'nin bu politikalarına karşı tutum almaya, Özgürlük Hareketimizin Türkiye’yi demokratikleştirme ve Kürt halkını özgürleştirme için yükselteceği mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.”

ANF