9 Eylül 2014 Salı

Prof.Dr. Samir Abdelahad: IŞİD'e Sadece PKK Geri Adım Attırdı

Samir AbdelahadProf.Dr. Samir Abdelahad, IŞİD’e karşı savaşan tek gücün PKK olduğunu söyledi. Abdelahad, PKK’nin Şengal ve Mexmûr’daki direnişinin IŞİD’e geri adım attırdığını da ifade etti.
Yeni Özgür Politika gazetesinden Ali Ongan’a konuşan, Mısır Üniversitesi Ortadoğu Stratejileri eski uzmanı Lübnan asıllı Prof.Dr. Samir Abdelahad, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) bölgesel bir maşa olduğunu belirterek, “IŞİD bölge üzerinde tehdit aracı olarak kullanılıyor. Bir İngiliz projesidir. ABD, IŞİD’in gelişmesi için zemin hazırladı ve Türkiye ise lojistik destek sundu ve sunuyor” dedi.
Türkiye’nin Suriye, Amerika’nın İran-Irak ve İngiltere’nin yüzyıllık projelerinin IŞİD’i yarattığına dikkat çeken Abdelahad devamla şu ifadeleri kullanıyor: “Özellikle Ortadoğu’da bir süredir yaşanan mezhep eksenli güç savaşı bilinçli bir şekilde körüklend. Irak ve Suriye’deki İran’ın nüfuzunun etkisini kırmak isteyen, Suudi Arabistan, Katar gibi Körfez ülkelerinin oluşturduğu ‘Sünni Blok’un, bir dizi fiyaskonun ardından radikal İslamcı yapılardan medet umdular. Bu blokla iyi ilişkiler içinde olan bölgesel ve küresel güçler (Avrupa’da dahil) vahim hatayı engellemek için çaba göstermedikleri için sorumludurlar.”
Samir, bu değerlendirmeleri yaparken, bir noktaya özellikle parmak basıyor: “Hesaplar Rojava’da bozuldu.”
Samir devamla gözlemini şu şekilde anlatıyor: “IŞİD, neresi belirleniyorsa oraya yöneliyor. Gittiği her alanda serseri bir mayın gibi hareket ediyor. Bazı Kürt örgütleri bunu henüz çözmüş değil. Bu son hamle, Mexmûr’da başarılı olsaydı, IŞİD kaçınılmaz olarak hedefi Kandil ve çevresi olacaktı. Kürdistan ise sadece Hewlêr’e sıkıştırılacaktı. Ki, Mexmûr’daki başarıda ABD’nin hiçbir katkısı yok.
Prof.Dr. Samir Abdelahad, 2003 yılında Özgür Politika’ya vermiş olduğu demeçte “Kürtler Ortadoğu’da stratejik bir konuma sahip, özellikle PKK’nin üçüncü yol stratejisini geliştirmesi durumunda dört parça Kürdistan’da ve bölgede hayati önem taşıyacaktır” demişti.
Abdelahad, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geçen 12 yıllık sürede o dönemlerde abartıldığı düşünülen görüşlerin şimdi hayat bulduğu, giderek PKK’nin “Ortadoğu Konfederalizmi” stratejisinin meşruiyet kazandığını sözlerine ekliyor. Samir Abdelahad ile son bölgesel gelişmeler başta olmak üzere IŞİD çetelerinin amaç ve hedeflerine ilişkin konuştuk.
Arka plan organizasyonu
Sayın Abdelahad, dünyanın gündemine bir anda oturan ve yine dünyanın gözleri önünde bölgede acımasızca bir terör estiren IŞİD’in konumuna ilişkin birçok analizler yapılıyor. İki soru ile başlamak istiyorum. IŞİD nedir ve neden bu kadar hızlı yayıldı?
IŞİD karmaşık bir örgüt veya karmaşık bir stratejiye sahip değil. Mezhep şavaşlarını, güncel ve tarihsel politikalara entegre etmek için önü açılan bir arka plan organizasyonudur. Evet, IŞİD bölgede ortaya bırakılan bir organizasyondur. Ancak bir stratejik akıl arıyorsak, yerli akıl olarak eski Baasçı geleneğin sahip olduğu devlet aklı burada var. Bu örgüt ismini 2013’te Irak Şam İslam Devleti olarak değiştirdi. Buradaki Şam, Suriye’deki Şam değil. Osmanlı dönemindeki eski ‘Bilad-ı Şam’ yani geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Dışarıdan kim destekler? Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan için en büyük tehlike, İran’ın güçlenmesi olduğu için bu ülkeler destek oluyor. Ama sadece destek. Bu desteğe başta İngiltere ve ABD’nin çok sessiz kalması manidardır.
İngiltere’nin aklındakini okumadan…
Peki, IŞİD’in fikir babası kim? Ki, önemli olan ya da asıl mesele budur. 1916’dan bu yana bu coğrafyayı, kim dizayn ettiyse ve bugün bu coğrafya yeniden tanımlanacaksa 1916’ların aktörüne bakmak gerekiyor.
Buradaki esas akıl Amerika veya başka bir ülke değil, İngiltere’dir. İngiltere’nin aklından geçenleri okumadan bu coğrafyada olanları çözemezsiniz. “Bize rağmen harita çizilmez” diyen İngiltere’nin bu gibi oluşumları desteklediği, fikir verdiği ve haritalar sunduğu bilinmelidir.
İngiltere bölgede görünmez bir esaslı güçtür. Tarihten bu yanada sürekli görünmez gücünü kullanmıştır, kullanıyor. Özetle, mesele bir mezhepler savaşı değil, mezhepleri çatıştırarak (başka argüman kalmadı) güç politikası yürütmektir.
Tarihte bunun binlerce örneği var ve nihayetinde kaybedenler her zaman sahadakiler olmuştur. Kazananlar ise, türübünlerde sahaları yöneten hakemler olmuştur. Çünkü burada bir hak, özgürlük, adalet savaşı yoktur bir güçler savaşı vardır. Yine tarihte binlerce örneği vardır. Sahalarda güç için besledikleriniz bir süre sonra farkında bile olmadan birazcık güç kazandıklarını düşündükleri an, türübünlere itirazlar ve bir adım ötesi saldırmaya başlarlar. İkinci sorunuzun cevabı da aslında buradadır. Yani IŞİD hızlı bir şekilde nasıl gelişti? Doğrusu başta İngiltere olmak üzere, ABD ve Türkiye neden IŞİD’e bunca zemin hazırlayarak destek verdi demek daha esaslı olacaktır. Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan planlayıcı değil bir plan olduğunun farkında bile olmadan IŞİD’e destek sundular. İngiltere böyle çalışır ve hiç kimse farkında bile olmaz. Bilirsiniz, Esad’a ilk yönelimlerde ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) vardı. Özellikle ABD ve Türkiye’nin planlayıcı rolleri çok etkindi. “Esad gitsin de kim gelirse gelsin” teorileri, gelişti ve hemen önü kesildi. ÖSO işi fiyaskoyla sonuçlanınca İngiltere devreye girdi. Cenevre görüşmelerine katılan Britanya Dışişleri Bakanı William Hague’nin bile bunda haberi yoktu. Esad’ın gitmesi için IŞİD’in silahlandırılması fikri, İngiltere’nindir ve Türkiye bu planın üstüne neredeyse atladı ve IŞİD’i beslemeye başladı.Tıpkı Suudiler gibi. İlginç olan Türkiye’nin öncülük ettiği ÖSO’ya bir süre sonra yine Türkiye’nin lojistik destek sağladığı IŞİD saldırmaya başladı.
Ellerinde kala kala IŞİD kaldı
Yine tuhaf olan “Suriye özgürleşecek muhaliflere destek vermeliyiz” diyen başta Türkiye, ABD ve bir takım batılı ülkelerin elinde kala kala Suriye muhalefeti olarak IŞİD kaldı. IŞİD dün de, bugün de bir muhalif ornanizasyon değildi. Bugün de, sonra da muhalif olarak kabul edilmesi saçmalık olur ama IŞİD daha bir süre kullanılacak ve sonra pimi çekilecek.
Ama ABD IŞİD’i bombalıyor, İngiltere’de IŞİD’e karşı önemli önlemler alacağını açıkladı…
Bu bizim vitrinde gördüklerimizdir. Ama, biliyoruz ki esas olan vitrin değil esas olan arka planıdır. ABD bombaladı. Doğrudur ama IŞİD'i kesinlikle hedef almadan bombaladı. ABD’nin bir tek IŞİD’ elemanını öldürdüğünü kanıtlaması mümkün değildir. Maliki’nin gitmesi gerekiyordu. Zaten ABD’nin IŞİD şartı buydu. Düşen bombalar IŞİD’e mesaj niteliğindeydi. “Tamam artık çekilebilirsin” denildi. ABD bu yolla hem bölgedeki siyasi otoriteleri kendisine bağlıyor hem de kurtarıcı rolünü üstleniyor.
Yapılan budur. Musul bir gecede IŞİD’in eline geçti. ABD bu kadar bölgeye hakimken bu nasıl olur, hiç kimse uyarılmıyor? Hiç bir önem alınmıyor ve tek kurşun sıkılmadan peşmerge dahil Irak askerleri geri çekiliyor? Bir çok alanda böyle oldu. İlk bombardımanın Mexmûr’a yapıldığı belirtildi. Bu doğru değildir. Bombalar, Mexmûr’un kilometrelerce ötesindeki boş arazilere atıldı. Burada IŞİD’i durduran PKK oldu. KDP bile ABD’nin kendilerini kurtaracağını bekliyordu. Eğer IŞİD’ Mexmûr’u düşürseydi ve PKK Şengal’e koridor açmasaydı kesinlikle hedefi Kandil ve çevresi olacaktı. Kandil’in İran-Suriye hattında stratejik bir güzergah olduğu biliniyor. Dikkat edin IŞİD’in gerek Rojava’da gerek Güney Kürdistan topraklarında çatıştığı tek ciddi güç, PYD ve PKK’dir. Zaten bölgedeki bazı güçler bu yönelime izin vermişti. Ama, PKK bunu fark etti ve sürekli uyarılarda bulunarak tedbirlerini aldı. Öcalan’ın iki, üç yıl önceki uyarıları, dikkate alınsaydı ne Şengal ne Mexmûr ne de Musul bugün bu konumda olmazdı. İngiltere tarihten bu yana hep derin işlerle meşgul. Yapacaklarını bir tek askerini bile feda etmeden yapar. ABD bunun farkında olmasına rağmen IŞİD’i o da kullanmaya çalıştı. Hiç bir zaman İngiltere değil ABD İngiltere’nin yedeğine düşer. İngilizler sabırlı ve uzun vadeli stratejiler yaparlar. Sonuç olarak bölgenin iki kazananı var İngiltere ve Esad.
Türkiye’nin Suriye politikası iflas etti diyebilir miyiz?
Evet ÖSO’dan sonra etti. Ama Türkiye bunun farkında değil. IŞİD’i lojistik alanda besleyen tek ülke Türkiye oldu. İngiltere bu hususta başta ekonomik olarak Türkiye’ye sonsuz imkanlar sundu. ABD istihbarat desteği sundu. Türkiye, IŞİD ile Esad’ı en kısa sürerede tasfiye edeceğini düşünüyordu. İngiltere, ABD ve Avrupa, Türkiye’nin Esad’a karşı tavrını takdir ediyordu. Ama Türkiye tam bir bataklığa saplandı. Türk konsolosluk rehineleri tam bir tiyatroydu. IŞİD, Türkiye’yi kurtarmak istedi. Türkiye’nin bunda zaten haberi vardı. Rehine alımı önce Türkmenler için düşünüldü ama bunun etkin olmayacağı düşünülerek Musul’a karar verildi.

Direkt Türk vatandaşları üstelik konsolusluk daha etkin olurdu. Bu plan IŞİD’in bizzat komutanları ile yapıldı. Türkiye her ne kadar rehine olayını kullanmışsa da başarılı olamadı. Şimdi IŞİD’in Suriye’de muhalif güç olarak kalması artık kimsenin işine gelmez. Suriye için İran, Rusya, Çin, İngiltere ile zaten anlaştı. ABD büyük ölçüde Irak politikalarında alacağını aldı. Türkiye ortada kaldı ama Türkiye hala bunu kabul etmek istemiyor. Aslında buna mecbur. 1.5 milyon Suriyeli mülteci, Türkiye’de ve bunların önemli bir kesimi radikal kesimlerden oluşuyor.

IŞİD Türkiye’ye yerleşmiş durumda
IŞİD, Türkiye’nin bir çok alanına yerleşmiş durumda. Türkiye IŞİD’le arasına mesafe koysa bu onun için büyük bir tehlike anlamına gelir. Ki, Türkiye bunu kaldıramaz. Öyle ki Türkiye Suriyeli mültecileri bir plan dahilinde kışkırtmalar yaratarak Suriye’ye dönüşünü sağlamak istiyor. En önemlisi Türkiye Rojavadaki oluşumu IŞİD’le bertaraf etmek istedi. IŞİD bunu başaramadı. Türkiye bunu anlayınca IŞİD’le arasına mesafe koymaya çalıştı ama bu kezde IŞİD misilleme olarak Türkmenlere karşı savaşacağını belirtti. Artık IŞİD-Türkiye ilişkileri zorunlu bir evlilik gibi sürüyor. Türkiye’nin IŞİD’i teörör örgütleri listkesine almamasının en büyük nedeni burada yatıyor. Yani IŞİD Türkiye’nin ayağına dolandı ve bunu planlayan ise İngiltere oldu.
Türkiye Kandil’i IŞİD’le vurmak istiyordu
Belirtiklerinizi doğru okudun mu? IŞİD, Mêxmûr ve Şengal’i ele geçirdikten sonra Kandil ve çevresine yönelecekti ve bu planda Türkiye haberdardı.
Hiç şüpheniz olmasın. Zayıflayan bir PKK, Türkiye’nin elini güçlendirecekti özellikle müzakere sürecinde bu Türkiye için altın tepside sunulan bir fırsat olacaktı. İngiltere Türkiye’yi biraz daha peşinde sürükleyecekti. ABD-Türkiye ilişkileri bir üst aşamaya sıçrayacaktı. Güney Kürdistan Yönetimi ile Türkiye’nin ilişkileri daha sorunsuz yürüyecekti. IŞİD, PKK’yi bölgede tasfiye edemese bile İran’la birlikte PKK’nin haraket alanını daraltaracak ve Rojava ile ilişkilerine ciddi bir darbe vuracaktı.
Türkiye bu planda oldukça umutluydu. Özellikle IŞİD’in Rojava’da düştüğü konum, PKK’nin Şengal ve Mexmûr’daki duruşu ve PKK’nin IŞİD’e her alanda karşı koyabileceğinin görünmesi IŞİD’e geri adım attırdı. Bu adım Türkiye PKK ilişkilerini ya da Öcalan’la yapılan görüşmeleri zor da olsa ciddiyete sürükleyecektir. Türkiye artık PKK’ye karşı eskisi gibi bir savaş veremez. Bunu ancak kendisine bağlı dış organizasyonlar ya da IŞİD gibi örgütlerle gerçekleştirebilir. Bunun gerçekleşmediğini gören Türkiye, PKK’yi ve gücünü bir kez daha göz önünde bulundurmak zorunda kalacak.
IŞİD’den kaçarak Lübnan Hizbulahı’na sığınan ve Rojava saldırılarını yöneten bu kişiler, Rojava’yı düşüremeyince Rojava’nın anaüssü olarak tanımladıkları Kandil’e yöneleceklerini çok önceden planlandığını zaten belirtiyorlar. İngilizlerin bunda haberi vardı. ABD istihbaratı bu hususta yeterli bilgiye sahipti. Suriye ve Irak’taki bazı Kürt örgütleri de planın tamamı olmazsa da bilgiye sahiplerdi. IŞİD-Türkiye işbirliğinin gerçekleştireceği bu planda Kürdistan rahat edecek miydi. Hiç zannetmiyorum. Bu planın başarılmasın ikinci aşaması kaçınılmaz olarak Kürdistan’ı ve Kürtleri Hewlêr’e sıkıştıracaktı. Yine de Türkiye ve bazı bölgesel ülkeler ve örgütler kesinlikle güçlü bir PKK istemeyeceklerdir ve zayıflaması en azından bugünkü konumundan aşağılara çekmek için çabalarını sürdüreceklerdir. Öyle ki IŞİD’e karşı dolayısıyla bölgede hali hazırda direnen tek muhalif güç PKK’nin kaldığı biliniyor. Önümüzdeki kısa bir sürede renkler daha fazla ve daha keskin ayrışacaktır. Biraz zamana ihtiyaç var.
Tekrar sormak istiyorum. Lübnan Hizbullahına sığınan bazı IŞİD elamanlarının Rojava saldırılarını koordine eden kişiler olduğunu belirttiniz. Komuta düzeyindeki bu kişiler için Kandil planı sadece bir duyum mu yoksa koordinede yer alan kişiler miydi?
Bana gelen bilgi bunların koordinede yer aldığına dairdir. Bu çok önemli değil zaten. Gelişmeler okununca Türkiye-IŞİD işbirliğine Türkiye-PKK görüşmelerine bakılınca ve bunun dışındaki bazı gelişmeler örneğin KDP’nin Rojava ambargosu iyi okununca plan tüm çıplaklığıyla görünecektir.
Bazı analistler Irak, Suriye hattında IŞİD’in bir Sünni blok oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor. Bunun gerçekleşmesi veya bu husustaki ayrışmalar ya da mezepsel çatışmalar, bölgeyi nereye götürür?
Bir kez daha belirtiyorum. Sorun mezhep çekişkisi değil. Bu çelişki yaratıldı. Bu çelişki üzerinde yeni bir dizain stratejisi gerçekleştirmek isteniliyor. Evet bölgede Sünni topluluklar olmak üzere Mücahidîn Şûra Konseyi, El Kaide, Jaysh el-Fatiheen, Jund el-Sahaba, Katbiyan Ansar el-Tevhid vel Sunnah, Jeish el-Taiifa el-Mansoura gibi farklı isyancı gruplar, IŞİD’le birlikte hareket ediyor. Buna benzer başta şiiler olmak üzere faklı mezhepsel blokların olduğu bir gerçektir. Fakat bu blokajlara rağmen mezheplerin bölgeyi sarsacak ciddi savaşımları olmamış. Mezhep şavaşları bilinçli bir şekilde özellikle ABD’nin Irak’ta çekilmesinden sonra derinleştirildi. Bunun mimarı İngiltere’dir. Oysa İnglizler, ABD kadar bölgede açık politikalar yürütmedi, yürütmüyor. Daha çok belirttiğim gibi Arka planda ama stratejik olarak en ön saflarda yer aldı. İngilizler bu mezepsel çelişkileri derinleştirerek stratejisini oluşturmaya çalışıyor. Batı durumda memmun. 11 Eylül sonrası İslam algısı mezhepsel savaşlarla birlikte zirveye çıktı. Müslümanın Müslümanla çatıştırılması bir çok devletin ellerini ovuşturmasını sağlıyor. İç ve dış politikalar için bulunmaz bir nimmettir bu.
Ortadoğu’daki şimdiki durumları gözönüne alarak PKK’nin projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu halklarına sürekli savaşlar yakıştırıldı. Şiddet ve Ortadoğu bütünleştirildi. Oysa Ortadoğu halkları gayet başarılı bir şekilde barış, kardeşlik, eşitlik ve özgürlükler içinde yaşayabilir. PKK’yi bu nedenle önemsiyorum. Sayın Öcalan’ı bu nedenle gerçekçi buluyorum. Açık ve net olarak söylüyorum ki gelişmeler sonuç olarak bizi Ortadoğu Konfederalizmi’ne götürecek. Son gelişmeler, Ortadoğu Konfederalizm stratejisinin ne kadar gerçekçi, ne kadar stratejik ve ne kadar hayati olduğunu tescilledi. Bu gerçeğin yani Ortadoğu Konfederalizm stratejisinin dolayısıyla PKK ve Öcalan dünyasının Ortadoğu’da gerektiği gibi kendisini tanıtmamasıdır. Ortadoğu Konfederalizm stratejisinin halklarla buluşturulması konfederalizmin yaşaması anlamınada gelecektir.
2003 yılında yine sizinle yaptığım bir söyleşide şöyle bir belirleme yapmıştınız “Kendi Kürt’ü ile barışık olmayan bir Türkiye’nin Ortadoğu’da yer edinemeyeceğini, Kürtlerin Ortadoğu’da kilit bir güç olduğunu” belirtmiştiniz. Türkiye şu anda size göre hangi noktada?
Türkiye’nin PKK’yi tam anladığından emin değilim. Şimdi önemli bir keskin viraj alınmak üzere. Bu virajda halen “PKK’yi tasfiye ederim” hesapları varsa, Türkiye bölgede kendi altını oyar. Ortadoğu’da PKK’ye bir kuşbakışı bile olan-bitenleri anlamak bakımında yeterlidir.
Abdelahad kimdir?

1953 yılında Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta doğdu. Londra Üniversitesi’nden siyasal bilimler alanından mezun oldu. Oxfort Üniversitesi’nde ‘Ortadoğu’nun siyasal, ekonomik ve toplumsal analizi’ adı altında hazırladığı yüksek lisansı ile profesörlük ünvanı aldı. Sırasıyla İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya, Avusturya, Kanada, ABD ve Rusya’nın çeşitli üniversitelerinde dersler verdi. En son Mısır Üniversitesi’nde emekliye ayrıldı. Prof.Samir Abdelahad’ın Ortadoğu’da halklar tarihinin son 300 yılını değerlendirdiği üç ciltlik “Soğuk Çöl” adlı bir kitabı bulunuyor.

Kaynak:  http://alternatifsiyaset.net/2014/08/23/prof-dr-samir-abdelahad-sadece-pkk-geri-adim-attirdi/