26 Mart 2013 Salı

“Kuto” Herkesi Uyarıyor! “Rehavete Kapılma!”

Veysi Sarısözen

“Rehavet” ne demektir?

“Rehavet”, tembellik demektir, uyuşukluk demektir, dikkatin gevşemesi, sorumluluk duygusunun aşınması, aklın uykuya dalması ve en kötüsü de şahsiyet gücünün zayıflaması demektir.

Büyük kavgalardan ve savaşlardan sonra, yorgun halklarda görülen rehavet ise rehavetlerin en tehlikelisidir…

Şu anda Türkiye’de ve Kürdistan’da barış isteyen halkların böyle bir rehavete kapılıp kapılmadığını bilmiyorum. Bunu anlamak kolay değil. Ama ne demişler, “sanatçıdan al haberi!” Özgür Gündem’de “Qırıx”ta “Kuto” beni uyandırdı. Sanatçı ta uzaklardan kendi toplumunun nabzını elinde tutuyor. 

Siyasi mücadeleyi yürütenler, halkın psikolojisini anlamak için, gözlerine sanatçının “gözlüğünü” takmalıdır.

“Kuto” kendi “ailesini” şöyle uyarıyor: “Hop hop hop, ne oli? Başqan daha müzakereye bile geçmemişken nedir, sanki Kürdistan qurulmuş gibi bi havaya giriyiz. Baqiyem de hemen bi gevşeme, bi kendini qoyverme…Yanlış!”

“Kuto” Kürdistan’ın ve tüm barışsever insanların sağduyusudur.

“Kuto”nun kendi ailesine yaptığı uyarı o kadar önemlidir ki, onun uyarısını dikkate almayanlar barış mücadelesini kaybederler.

“Kuto”nun “rehavet” denilen belaya karşı yaptığı uyarısını büyük bir dikkatle okuduğum sırada, ANF’ye şu haber düştü:

“Alınan bilgilere göre bugün sabah saatlerinde Türk savaş uçakları sınır ihlali yaparak gerillanın denetimindeki Behdinan bölgesi içerisinde bulunan Kurajaro, Avaşin, Geliyê Balinda ve Muzira alanları üzerinde uçuş yaptı. Uçakların bombalamada bulunup bulunmadığı konusunda bilgi alınamadı.

Ayrıca bir insansız hava uçağının (Heron) saat 09.00'dan bu yana gerilla alanları üzerinde dolaştığı da edinilen bilgiler arasında.”


Şimdi anlayacağız: 21 Mart’dan sonra bir rehavet durumunun toplumu gevşetip gevşetmediğini göreceğiz.  Toplumun rehavete kapılmasına karşı hepimizin neler yapıp, neler yapmadığımız da şu haber karşısında takınılacak tavırla ortaya çıkacak…

Şimdi kararlı bir sese ihtiyaç var. Türkiye Cumhuriyeti Devletine şu söylenmelidir: 

“Uçaklarını indir! Kürdistan hava sahasını ihlal etmekten vazgeç! Karşılıklı ateşkes durumunda savaş uçaklarını gerilla bölgelerinin üzerinde uçurtmak, insansız hava araçlarıyla keşif yapmak tehlikeli bir kışkırtmadır.”


Bu sözler öyle “fısıltıyla” değil, “diplomasinin” çelebi diliyle değil, gürültüyle dile gelmeli. 

“Bu uçakların Kürdistan hava sahasında ve gerilla bölgelerinde işi ne?” 

Bu soru sorulmalıdır.

Biliyorum, “rehavete kapılmış” olan kişi, içinden şöyle demekte: “Büyütmeyelim, devlettir uçağını uçuracaktır, keşfini yapacaktır…Bomba atmıyor ya…”

İşte bu “rehavetin” zehirleyici sonucudur.  

Şimdi Kuzey dağlarında mevzilenmiş gerilla ne düşünecek? 

“Çekileceğimiz anayurt topraklarımızın üzerinde Türk devletinin savaş uçakları uçuyor, insansız hava araçlarıyla keşifler yapılıyor? Acaba neden bütün bunlar oluyor? Savaş uçaklarının Medya Savunma Alanlarında uçması bir tehdittir; insansız hava araçlarının keşif yapması bir saldırı hazırlığıdır. Bu ne biçim ateşkestir? Bu ne biçim iştir?”

Evet. Onlar haklı olarak böyle diyeceklerdir. 

Biz birbirimize, “aman şu barış sürecine zarar vermeyecek bir dil kullanalım” diye uyarı üstüne uyarı yapıyoruz. Kürt özgürlük hareketinin en radikal insanları ve bu hareketle ittifak kurmuş en “radikal” sosyalistler bile dillerine “fren” yaptırmış. Herkes “yeni dönemin” istikrar kazanmasına kitlenmiş. 

Hükümet ise, bırakalım bağırıp çağırmayı, ses hızını aşan savaş uçaklarının semada yaptığı patlamalarla Türkiye sınırları dışındaki gerillaların üzerinde güç gösterisi yapıyor.

Amed’den kalkan ve sınırı aşıp gerilla alanları üzerinde uçan her uçak, barış sürecine karşı yapılmış büyük bir suikasttir. Kürt halkının devlete güveni yok. Bunu herkes biliyor. O halde ve o nedenle sınırı aşan her uçağın, barış sürecine karşı bir provokasyon olduğunu nasıl bilmiyor? 

Eğer gerilla “sınır dışına” çekilecekse, Türk devleti de kendi sınırlarının içine çekilmelidir. Barışın en önemli şartlarından birisi de budur. 

TBMM’de barıştan yana herkes, hükümetin “sınır ötesi” her türlü operasyonunu, her türlü “sınır ihlalini” durdurmak için harekete geçmelidir. 

Hükümete açıkça şu söylenmelidir: Uçaklarını ve askeri güçlerini kendi sınırlarının içinde tut. Sınırı ihlal eden her uçak, barış sürecine karşı atılmış bir bombadır. 

Rehavet barış süreci bakımından en büyük tehlikedir. “Bomba atmayan” uçağın sınır ihlaline ve gerilla üzerinde güç gösterisine sesini çıkartmayanlar, yarın “bomba atan” uçağa karşı ses çıkaracak gücü kendilerinde bulamazlar.

Hiç yorum yok: