27 Ekim 2012 Cumartesi

YPG'den Halep’te Misilleme: 19 Ölü

Suriye’nin Halep kentinde Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri (YPG), dün kendilerini Özgür Suriye Ordusu olarak tanıtan ve Eşrefiye mahallesine halkı tarayarak 5 kişiyi öldüren silahlı gruba karşı misilleme eylemi gerçekleştirdi. Eylem sonucu gruptan 19 kişi öldürülürken, çok sayıda saldırgan da yaralandı. Grubun mahalleden kaçtığı çatışmalarda 1 YPG'li  yaşamını yitirirken, 1 YPG'li ise yaralı olarak esir düştü.

Halep’te dün kendilerini Özgür Suriye ordusu olarak tanıtan silahlı bir grubun Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı Eşrefiye mahallesine girerek burada 5 sivili katletmesi ardından Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri (YPG) güçleri müdahalede bulunmuştu. Müdahale sonucu yaşanan çatışmalar gece geç saatlere kadar devam etmişti.

YPG, silahlı gruba karşı gerçekleştirdikleri müdahale ile ardından yaşanan çatışmalar hakkında yazılı açıklamada bulundu.

Açıklamada, Özgür Suriye Ordusu adı altında hareket eden silahlı bir grubun, kontrolüne alarak rejime karşı savaşta çatışma alanına dönüştürme amacıyla Eşrefiye mahallesine girdiği belirtilerek, “Söz konusu silahlı grup, mahallelerinden çıkmalarını dile getirmek amacıyla barışçıl yürüyüş düzenleyen halkımıza karşı silah kullanarak birçok kişiyi şehit ederek çok sayıda kişiyi de yaraladı” dendi.

‘MEŞRU SAVUNMA TEMELİNDE MİSİLLEME YAPILARAK 19 SALDIRGAN ÖLDÜRÜLDÜ’

Olay ardından YPG güçlerinin meşru savunma ve ‘Eşrefiye şehitlerinin intikamını alma’ temelinde saldırılara cevap verdiği belirtilen açıklamada, ”Yaşanan çatışma sonucu silahlı gruptan 19 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı ve bazı saldırganlar silahlarıyla birlikte esir alındı. Bir silah deposu ele geçirildi. Yine söz konusu grubun kaçarken arkada bıraktığı çok sayıda araca da el konuldu” bilgisi verildi.

1 YPG’Lİ YAŞAMINI YİTİRDİ

Açıklamanın devamında, çatışmada Omer adlı bir YPG’linin de yaşamını yitirdiği, bir YPG’linin yaralandığı, diğer bir YPG’linin de yaralı olarak esir düştüğü belirtildi. Eşrefiye ve Şeyhmeqsud mahallelerinin YPG güçlerinin kontrolü altında olduğu belirtilen açıklamada, “Bundan böyle bu iki mahalle ile burada bulunan tüm halkların savunmasını ‘Şexmeqsud Şehitleri Tugayı’ yapacaktır” dedi.

‘HİÇBİR SALDIRIYI KARŞILIKSIZ BIRAKMAYACAĞIZ’


YPG, açıklamanın devamında hiçbir saldırıyı karşılıksız bırakmayacaklarını belirterek, kimden gelirse gelsin saldırılara mislisiyle karşılık vereceklerini vurguladı. YPG, “Biz Batı Kürdistan halkının güvenliğini hiç kimseyle pazarlık konusu yapmayız” diye belirtti.

Açıklamanın devamında, YPG olarak kendilerini Suriye devriminin bir parçası olarak gördüklerini, Kürt halkının meşru haklarını tanıyan tüm demokratik güçlerin yanında yer alacakları vurgulandı. Suriye devriminde yer alan tüm devrimci demokratik çevrelere Kürt halkının iradesine saygılı olmaya davet eden YPG, tüm Kürt siyasi ve toplumsal çevrelere de birlik ve her türlü saldırıya karşı Kürt halkının değerlerini savunmada seslerini yükseltme çağrısında bulundu. YPG, açıklamanın sonunda Kürt gençlerine de YPG etrafında örgütlenme çağrısında bulundu.

HALEP’TE NELER OLMUŞTU?

25 Ekim günü Özgür Suriye Ordusu’na bağlı bir grup Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı Eşrefiye mahallesine girmek istedi. Mahalle sivil savunma güçleri ile YPG güçleri buna izin vermedi. Bu olaydan kısa bir süre sonra aynı günde Suriye rejim ordusu mahalleye havan topları ile saldırı düzenledi. Saldırıda 9’u Kürt 15 sivil hayatını kaybetti, 15 kişi de yaralandı. Halk henüz cenazelerini kaldırmamışken, bir gün sonra, 26 Ekim günü sabah saatlerinde Özgür Suriye Ordusu’na bağlı silahlı bir grup Eşrefiye mahallesine girdi. Bunun üzerine mahalle halkının talebiyle, silahlı grubun mahalleden çıkmasını istemek amacıyla bir heyet oluşturuldu. Heyet görüşmeye gideceği sırada silahlı grup Eşrefiye mahallesinde kontrolü ele geçirerek ‘özgürleştirdiklerini’ ilan etti. Buna tepki gösteren halk öğle saatlerinde toplanarak mahallede barışçıl yürüyüş yaparken silahlı grup tarafından tarandı. Olayda 5 sivil hayatını kaybederken, 10 sivil de yaralandı. Sivil halka saldırı arından YPG güçleri olaya müdahale ederek söz konusu silahlı grupla çatışmaya girdi. 


ANF

Ağır Yaralı AKP, Hafif Ölü Askerler-2

Savaş haberciliğinin 5N 1K olarak bilinen "Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim?" sorularına yanıt olacak bilgileri birinci elden gerilla güçlerinden aldık. Bilgiler belgeler tanıklar dolayısıyla gerçek apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeği gizlemek için büyük bir çaba gösteriyor.

Gerillalar ve gerilla komutanları ile yaptığımız sohbetlerde, öne çıkan konu doğallığında son eylemler oluyor. Gerilla, AKP iktidarına, Tayyip Erdoğan'a ve onun danışmanlarına çok öfkeli. Çünkü sorunu yanlış tahlil edip Kürtleri oyalamakla çözüm getirmenin büyük bir yanılgı olduğuna işaret ediyorlar. AKP'nin de medyayı kontrol ederek bu alışkanlığını hala bozmadığına vurgu yapıyorlar. Medyanın AKP ve Tayyip Erdoğan'ın korkusuyla savaş gerçeğini nasıl gizlediğini günlük örneklerle anlatıyorlar. Gerçekten de öyle. Eylül ayının sonlarından itibaren Ekim ayının ilk iki haftasında Çarçela ve Cilo bölgesindeki yoğun operasyon, çatışma ve savaş uçaklarının bombardımanını anımsatıyorlar. Suriye'deki iç savaşta bile bu kadar hareketlilik yokken, Türkiye Suriye'yi gündemde tutuyor. Kendi savaşını ise gizleme telaşında.

AKP'nin son dönemdeki gerçeği gizleme politikası öylesine abartılı bir hal aldı ki, 1980'leri, 1990'ları bile geçiyor. AKP iktidarı gerillanın alan hakimiyeti karşısında zorlanıyor. Ordusunu savaştıramıyor. Karakollar gerilla kuşatmasında. Karakollara gitmesi gereken erzak, cephane ve yeni askerlere izin verilmiyor. Askeri yollardaki köprüler imha ediliyor. Karakolların elektirik ve telefon şebekeleri işlevsiz hale getirilmiş. Karakollar çaresiz kalmış. Bazı karakollar köylüleri kendilerine kalkan olarak kullanıyor. Köylülerden büyük paralar karşılığı erzak alıyorlar. Hatta bazı köylerde köylüler vasıtasıyla alandaki gerilla komutanlarına haber gönderip elektrik ve telefon hatlarının yapılması için izin isteyenler bile var. Gerillalar bunu reddediyor. Türk ordusunun askeri üslerinin bu topraklarda meşru olmadığını söylüyorlar.

Evet savaşın gerçeği böyle. Biz bile bu gerçeğin çok küçük bir bölümüne ancak tanık olabiliyor ve size aktarıyoruz. Çünkü öylesine örnekler var ki! Örneğin Oramar (Dağlıca) Karakolu'nda gerillar bir tankı imha ediyor. Tankın içerisinden asker cenazeleri çıkarılıyor. Et soğutma araçları içinde taşınan asker cenazeleri, gerillanın eylemi ile yanan tanklar, büyük paralar ve reklamlarla Türk ordusuna satılan zırhlı araçların nasıl işlevsiz hale gelip parçalandıklarını görüyoruz. Askerlerin sahip olduğu üstün teknolojiye karşı gerillalar da teknikler geliştirmiş.Gerilla bu konuda askeri yaratıcılığı ile Türk ordusunun kullandığı tekniği işlevsiz hale getirebiliyor.

BMC'NİN KİRPİLERİ PARÇALANIYOR!

Bunun en çarpıcı örneğine yine Zagros alanındaki bir dağ doruğundaki gerilla mevzisinde tanık oluyoruz. Bir gerilla komutanı Çukurova Holding'e bağlı BMC firmasının ürettiği ve Türk ordusuna sağladığı zırhlı araçlardan "Kirpi" olarak tanımlanan araçların nasıl parça parça haline geldiğini anlatıyor. Bunun görüntüsünün olduğunu ve yakında basına vereceklerini de sözlerine ekliyor. Bize de bazı görüntüler gösteriyor. Askerlerin nasıl korktuklarını, yolların nasıl işlevsiz hale geldiklerini anlatan görüntüler bunlar. Türk ordusu, hükümeti ve medyası bizim gözümüzle gördüğümüz bu yaşanmışlıkların hiçbirini kamuoyuna duyurmadı.

HAKİMİYET GERİLLADA HÜKÜMET GİZLİYOR

Türk ordusunun başındaki orgeneral Necdet Özel'in bizzat gelip operasyonlara katıldığı ve denetim kurmaya çalıştığı Şemzinan, Gever ve Çele hattında gerillanın hakimiyeti devam ediyor. Cilo, Avaşin, Zap eyaletiyle Şemzinan'ı içine alan Xakurke eyaletinden sorumlu gerilla komutanlarını görüyoruz. Gerillala komutanlarına bu alanla ilgili son bilgileri soruyoruz. Her komutan kendi alanı ile ilgili bilgiler veriyor. Gever/Şemzinan ve çevresini kuşatan Cilo Eyaleti komutanlarından Perver ve Kendal Gılord 12 Ekim günü 14.00-18.00 saatleri arasında yapılan eylemin detaylarını bize anlatıyorlar. Türk medyasının 6 askerin hafif yaralandığını haber yaptığı bu eylemin detayları ise AKP'nin yaşanan gerçeği nasıl gizlediğini göstermesi açısından ibret verici bir örnek teşkil ediyor. İşte gerçek yaşananlar:

12 Ekim günü gerillalar 3 koldan Salara tepesine giriyor. Birçok asker mevzisi imha ediliyor. Eylem 4 saat sürüyor. Eylemde gerillalar 27 asker cenazesinin üzerine gidiyor. 30'un üzerinde de yaralı asker var. Bu eylemde de BMC firmasının sattığı 1 kirpi aracı tahrip ediliyor. Gerillalar bu eylemlerde 2 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet A6 ağır makineli tüfek, 1 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet BKC tam otomatik silah, 20 şarjörüyle birlikte 1 adet HK33 melez tipi silah, 20 mermisiyle birlikte 1 adet G3 silah, 3 asker raxtı, 1 Nicon dürbün, 1 gece dürbünü, 2 telsiz, 1 bilgisayar, 2 çanta, 1 yağmurluk ve ölen askerlere ait 2 kimliğe el koyuyor. Gerillalar eylemde ayrıca 2 kutu A6 ağır makineli tüfek mermisi, 1 adet BKC ve 1 adet termal cihazı da imha ediyor. Bu eylemde bir gerilla da yaşamını yitiriyor.

Biz bu eylem yerine yakınız. Savaş uçakları bulunduğumuz alanları yine rastgele bombalıyor. Bir gerilla "Kayıpları çok ve yine çok kızmışlar" diyor. Eylemden sonra yaralanan bir gerilla ile karşılaşıyoruz. O gerilla bütün yaşananları ayrıntıları ile arkadaşlarına ve bize aktarıyor. Yaşanılanlar bu kadar net. Tanıklı. Belgeli. Ancak AKP iktidarı, Türk ordusu ve medyası bu yaşanılanları "6 Hafif Yaralı asker" olarak geçiştiriyor. Oysa ölü ve yaralı asker sayısı çok ağır. Paralı askerlerin anlaşma gereği ölümleri açıklanmıyor. Yaralı askerlerin ölüme varmış halleri ise daha sonra "intihar, kaza, şimşek çarpması, trafik kazası" altında küçük haberler olarak verilip geçiştiriliyor.

AKP'NİN YALAN VADİSİ "KAZAN"

Devletin savaş gerçeğini gizlemesine tipik bir örnek de "Kazan Vadisi" (Geliye Tiyare) gerçeği. Son iki yıldır AKP'ye yakın medyada "Kazan Vadisi" çokça yer alıyor. Devlet medyası kendilerine verilen telkinlerle Kazan vadisini 1990'lardaki Zap, 2000'li yıllarda ise Kandil gibi sembolleştirmek istiyorlar. Kendilerine göre Kazan vadisi'nde olan biten herşeyi önce tanımlayıp sonra da tanımladıkları gerçeği istedikleri gibi şekillendirip yorumluyorlar. AKP'nin akıl hocaları ve medyası hiçbir coğrafik bilgiye sahip olmadıkları, gerilla mevzilenmesi konusunda cahil kaldıkları bu alan için "şehir efsaneleri" üretip duruyorlar. Hakkari'nin Çele (Çukurca) bölgesindeki bu alan için olmadık haberler üretildi. Gerillalar, kendi çalışmaları için her alan gibi kullandıkları ve mevzilendikleri bu vadide tabii ki de varlar. Ancak AKP medyası Kazan vadisinde akla ve hayale sığmayan gerilla kampları kurdu. Bu kamplarda aslı ve astarı olmayan operasyonlar düzenledi. Sayısı yüzleri neredeyse binleri bulan gerillayı imha ettiklerini açıkladılar. Oysa HPG bu alana ilişkin de gerekli açıklamaları yaptı. Ancak Türk medyasında her gün "Kazan Vadisi" ile ilgili yeni bir haber çıkıyor. Son günlerde de bu haberlere sıkça yer veriliyor.

Bu alanı iyi bilen HPG yetkililerine bu durumu sorduğumuzda aldığımız yanıtlar yine oldukça somut ve açıklayıcı. HPG yetkilileri bu alana ilişkin Türk medyasında çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor. Gerçekten de yine hem tanık olduğumuz gerçekler, hem resmi açıklamalar, hem de bütünüyle ortaya çıkan sonuçlar Türk medyasında yer alanları açıkça yalanlıyor.

ÇELE'DE 8 NOKTAYA GERİLLA BASKINI

Zagrosların en sarp bölgelerinden geri döndüğümüzde bu alanda yaşanan operasyon ve çatışmalara ilişkin yeni bilgiler edindik. Birlikte yolculuk yaptığımız üst düzey gerilla komutanı Çele bölgesinde bir hareketlilik olduğunu söyledi. Biz her saat başı TRT radyosu ve fırsat bulduğumuzda izleyebildiğimiz Türk televizyonlarında Çele (Çukurca) kırsalıyla ilgili haberlere kulak kabarttık. Türk televizyonları önce her zamanki gibi sessizdi. Sonra önce askerlerin bu bölgede operasyona çıktığı ve gerillalar ile sıcak temasın sağlandığını söyledi. Sonra 3 askerin öldüğünü haber verdi. TRT radyosu ilk haber yaptığı bu çatışmayı "Hakkari'nin Çukurca Kırsalı'nda çıkan çatışmada şehit oldu" cümlesiyle geçiştirdi. Biz beraberimizdeki üst düzey gerilla komutanına baktık. Gerilla komutanı "asker operasyona çıkmadı. Arkadaşlarımız birkaç koldan eylem yaptı" dedi. Biraz daha ilerledikten sonra TRT radyosu bu kez "Gerillaların 3 koldan karakollara baskın yaptığını" duyurdu. Gerilla komutanı ise bir süre sonra birliklerinden aldığı bilgileri bizimle paylaştı.

Çukurca hattında gerillalar eş zamanlı baskın eylemleri gerçekleştirmişti. Kazan Vadisi'nde 14 Ekim günü saat 20:00'de 50 araçlık bir askeri konvoya eylem yapılmış. 6 zırhlı araç imha edilmiş, 2 araç da tahrip edilmiş. Kepe Mirişka alanına indirme yapmak isteyen helikopterlere de gerilla müdahale etmiş. 14/16 Ekim tarihleri arasında meydana gelen çatışmalarda tespit edilebilen 25 asker ölmüş. 2 gerilla da çatışmalarda yaşamını yitirmiş. Haberin gerçeği böyle. Türk medyası ise gazete manşetlerinde ve tv haberlerinde "kazan vadisi" ile ilgili yalan bir habere daha yer vermiş. Ancak çatışmalar bununla sınırlı değildi. Helikopter, obüs ve havan saldırılarıyla bir köylü kadın da yaşamını yitirmişti. Gerillanın eylemi kapsamlıydı. Daha geniş bilgiyi ise yine HPG'nin üst düzey yetkilisi bize haber verecekti.

Gerilla komutanının aktardığı kadarıyla, 16 Ekim günü saat 22:10'da Çele kırsalındaki Gire Orte askeri üssüne yönelik gerillalar bir baskın geliştiriyor. Gerillalar eş zamanlı olarak Çukurca Tugayı, Sere Seve taburu, Gire, Şîkêr, Karataş karakolları ve Karataş karakolu güvenlik tepesini ateş altına alıyor.

2 koldan tepeye giren gerillalar 1 tank ve 3 mevziiyi imha ediyor. Tank mevziisinde bulunan 5 asker ile diğer mevziilerde bulunan 8 asker gerillalar tarafından öldürülüyor. Eylem ardından 2 saat boyunca alanda çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalarda da 4 asker öldürülüyor. Toplam 17 asker ölümünü tespit edebiliyor. Diğer ölü ve yaralılar skorsky helikopterle alandan uzaklaştırılıyor.

Baskın eylemi sırasında 3 gerilla yaşamını yitiriyor. Yani gerillalar 8 ayrı koldan karakol ve askeri üslere eylem gerçekleştiriyor. Gerillalar 17 Ekim günü de Bilican Alayı'nı bütün gün boyunca ateş altına alıyor. Biz bütün bu bilgileri birincil elden alıyoruz. Hava hareketliliği ve yapılan bombardımanlar da gelişmeleri doğruluyor. Daha sonrasında eylem yerinden gelenleri görüyoruz. Onlar da detaylar veriyor. Yapılan eylemin kamera kaydının olduğunu ve bunu da kamuoyu ile paylaşacaklarını da sözlerine ekliyorlar.

SAVAŞ GİZLENSE DE AKAN KAN GİZLENEMİYOR

Sonuç olarak Türk medyasının geniş bir alana yayılan operasyon ve çatışma alanını "Kazan Vadisi" yalanı ile gizlemesi sonuç vermiyor. Çünkü sadece bizim tanık olduğumuz, gördüğümüz, yaşadığımız ve birincil elden aldığımız bu bilgiler ve savaş gerçeğinin nasıl gizlendiğini, gizlenmeye çalışıldığını yeterince gözler önüne seriyor. Bu eylemlerin yanı sıra Ağrı, Bitlis, Van, Amed, Botan, Dersim ve diğer bölgelerdeki çatışmaların bilançosu ise Türk ordusu açısından çok daha büyük. HPG ve YJA Star gerillalarının yaptığı eylemler, bu eylemlerde yaşanan gerçekler Türk devleti tarafından gizlenmek isteniyor. Medya ölümleri "hafif yaralı" başlıkları ile geçiştirmek isterken Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "Akan kanın durması için gereken yapılacak!" açıklamalarında bulunuyor. Bu açıklamaları yorumlayan bir gerilla haklı olarak "Madem savaş ve çatışma yoksa kan nerede ve nasıl akıyor!" diye soruyor.

Savaş gerçeği gizlense de savaşta akan kanın ölçüsü gizlenemiyor. Savaş haberciliğinin 5 N 1 K olarak bilinen "Ne nerede, ne zaman, nasıl, neden, niçin ve Kim?" sorularına yanıt olacak bilgiler böyle. Gerçek apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeği gizlemek için büyük bir çaba gösteriyor. Bizim tanık olduğumuz savaş gerçeği böyle. Bu bilgilerin bir kısmı HPG'nin resmi açıklaması olarak kamuoyuna yansıdı. Hal böyle olunca insanın sorası geliyor: Peki Türk medyası komşusu Suriye ile uğraşırken ve oradaki çatışmayı manşetlere taşırken neden bu topraklardaki savaşı gündemden düşürüp gerçeği gizliyor? Bunun nedenleri ve sonuçları üzerine neden barışcıl çözüm aklı inşa edilmiyor. Bunun önünde engel oluşturan faktörler neler?

Bu durumun oluşmasındaki birinci faktör Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yaşanan savaştaki kayıpları medya vermesin, görmesin" telkininin katı bir talimat olarak medya tarafından uygulanıyor olması. Erdoğan bunun için Afganistan'daki savaşta NATO üyesi ülkelerin kayıplarının medyada yer almamasını örnek olarak göstermişti.

İkinci faktör ise Türk ordusunun gerilla karşısında kullandığı gelişmiş teknik, ağır silahlar ve çok yönlü ittifaklarının inisiyatifsiz kalması ve büyük kayıplar vermesi gerçeği. Verilen asker kayıp sayısının fazla olması hem orduyu, hem de hükümeti zor durumda bırakıyor. Türk ordusunun sayısal, teknik üstünlüğüne karşın gerilla karşısında hem arazide, hem de çatışmada büyük bir gerileme yaşıyor olması savaş gerçeğini kamuoyuna yansıtmada isteksiz kılıyor.

Üçüncü faktör ise AKP iktidarının Fetullah Gülen Cemaati ile birlikte oluşturduğu ve hala sürdürdüğü KCK operasyonların sonuçlarının da başarısız olma gerçeğini göstermesi. Çünkü siyasal alanda bütün baskı ve zulüm politikalarına rağmen gerilla/halk ilişkisindeki bağ zayıflamadı. Aksine gerilla ve halk ilişkisi daha da derinleşti. Çatışmalarda yaşamını yitiren gerillaların cenaze törenlerine nitelikli, kitlesel ve radikal halk katılımı ve en önemlisi de gerillaya katılım oranının giderek artması AKP'yi gereğinden fazla zorluyor. Bunun için AKP gerçeğin üzerini örtmek için daha fazla çaba gösteriyor.

AKP'nin savaş gerçeğini örtme ve kendine göre yansıtma çabasındaki dördüncü faktör ise "PKK'yi tasfiye planı ile Öcalan'ı etkisiz kılma politikalarının" iflas etme gerçeğidir. Çünkü AKP 2009'da başlattığı ve 2010 ve 2011 yıllarında hız kazandırdığı "oyalama siyaseti" ile PKK'yi yenilgiye uğrattığını, Öcalan'ı etkisiz kıldığını ve Kürt sorununu kendine göre çözdüğünü iddia etmişti. Ancak yaşanan gerçekler ne PKK'nin yenilgiye uğradını, ne ağır tecrite rağmen Öcalan'ın etkisiz kaldığını ne de Kürt sorununun çözüldüğünü gösteriyor. PKK siyasi, toplumsal ve askeri olarak belki de tarihindeki en güçlü süreçlerden birini yaşıyor. Siyasal alanda gücünü nitelikli hale getirmiş, toplumsal alanda en kitlesel dönemini, askeri alanda da yeni strateji ve taktiklerle en güçlü dönemini yaşıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise bütün ağır tecrit koşullarına rağmen en etkili aktör konumunda. Kürt sorunu ise Kürtlerin verdikleri ağır bedellerle kazandıkları hakların bir halkın sahip olması gereken statü bağlamında hala yasal/anayasal alanda güvence altına alınamamış durumda.

Dolayısıyla AKP iktidarı kendisini kurtarmak için ya yaşanan gerçekleri görmezden geliyor ya da gerçekleri kendisine göre tersyüz ederek topluma sunuyor. Ancak bu eksenli bütün bu politikalar hiçbir şekilde sonuç vermeyecek. Çünkü AKP, her gün ortalama bir düzine asker kayıbını gizliyor. Her gün onlarca savaş uçağını harekete geçiriyor. Onlarca karakol ve asker mevzisinden yüzlerce tank ve top bombardımanı yapıyor. Savaş helikopterleri ya asker taşıyor ya da boş araziyi bombalayıp duruyor. On binlerce askeri bir yerden bir yere geçiriyor ve operasyon yaptırmak istiyor.

2012 yılının geride kalan bütün zamanında gerilla ile Türk ordusu arasında büyük çatışmalar yaşandı. Gerilla yeni eylem strateji ve taktikleri ile Türk ordusunu ve AKP iktidarını şaşkına uğrattı. AKP'nin 2011 ve 2012 yılı kışında yürürlüğe koyduğu "PKK'yi bitirme planı" ise tasfiye olmuş durumda. Bunun en önemli göstergesi ise AKP iktidarının yaşanan gerçeği toplumdan gizlemesidir.

BİTTİ


ANF