21 Eylül 2012 Cuma

Suriye Kürt Ulusal Meclisi Üyesine Suikast


Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri
Qamişlo - Batı Kürdistan’daki Yüksek Kürt Konseyi’nin bir bileşeni olan Suriye Kürt Ulusal Meclisi (ENKS) üyesi Mahmud Wali, Serekaniyê’de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Bölgenin en büyük partisi PYD, saldırıyı şiddetle kınayarak, Kürt birliğinin hedef alındığını kaydetti.
Aynı zamanda Azadi Partisi’nin üyesi olan Mahmud Wali Ebu Candi, Perşembe akşamı yüzü maskeli bir kişinin saldırısına uğradı. Wali’nin başına iki el ateş edildiği bildirildi. Olay yerinden kaçan saldırganın kimliği belirlenemedi.

Wali, Batı Kürdistan Halk Meclisi ile birlikte kurulan Yüksek Kürt Konseyi’nin bir bileşeni olan ENKS üyesiydi.

PYD yaptığı açıklamada, “''Partimiz ENKS yöneticisi sayın Mahmud Wali’nin ölümünü büyük bir üzüntüyle karşıladı. Biz PYD olarak bu karanlık saldırıyı kınıyor, Wali’nin ailesi ve Kürt halkına başsağlığı diliyoruz”'' dedi.

Saldırının Kürtler arası birliğe karşı yapıldığını kaydeden PYD, Kürtlerin Yüksek Konsey çatısı altında birleşmesinin bazı çevreleri rahatsız ettiğine işaret ederek, Wali cinayetinde de bu kirli ellerin olduğunu söyledi.

EL ARABIYE PROVOKASYONU!

Cinayetin ardından bazı çevrelerin PYD’'yi işaret etmesine de sert tepki gösterilen açıklamada, El Arabiye televizyonunu da yalanladı. Suriye’deki silahlı grupları destekleyen ve finanse eden Suudi Arabistan kraliyet ailesine bağlı bu televizyon ''saldırıyı PKK’nin düzenlediğini'' iddia etti.

PYD, Suudi televizyonunu bu haberinden dolayı kınayarak, El Arabiye haberinin de Kürtler arası birliğin bozulmasını hedefleyen planın bir parçası olduğuna dikkat çekti.

PYD, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yüksek Kürt Konseyi’ne karşı olduğunu açık bir şekilde dile getirdiğine de işaret ederek, ''“Bölgemiz özerk yönetimi ile örnek oldu. Bu da Türk, Baas ve diğer egemen sistemlerin hedefi oldu''” dedi.

SALDIRI NASIL OLDU?

Saldırının nasıl gerçekleştiği konusunda da bilgi veren PYD, “Ebu Candi, Kürt Ulusal Meclisi’nin Hiwi mahallesindeki binası önündeyken, bir kişinin saldırısına uğradı. Saldırgan daha sonra olayı yerinden yaya kaçtı. Ebu Candi’nin bir akrabası da olay yerindeydi ve havaya ateş açtı. ''Meydandaki gençler de saldırganı öldürmek istedi, ancak Candi’nin yakınları engel oldu ve sağ yakalanmasını istedi”'' diye belirtti.

PYD saldırının aydınlatılması için tüm gücüyle çalışma yürüttüğünü ve bu amaçla ilgili tüm kurumların da devreye girdiğini belirtti.


ANF

NÛÇE TV Kameraları Savaş Alanında - Şemzînan'da Gerilla Denetimi


Şemdinli, Çukurca ve Gerillanın Cesareti

BAKİ GÜL

Çukurca ve Şemdinli’deki savaşı anlatmak ve yazmak gerçekten çok zor. Gerillaların gösterdikleri fedakarlık ve cesaretin örnekleri o kadar çok ki… Ne anlatılsa ve yazılsa eksik kalır. Gözlerini kırpmadan her an her bedeli ödemeye hazır Kürt gençlerini gördüm. Kadın ve erkek neden bu dağlarda olduklarını çok iyi biliyorlar. Herşeyin farkındalar. Bir birleri için ölüme giderlerken bir halkın, bir ülkenin ve onların önderliğinin özgürlüğünün yakınlaştığını biliyorlar. Kendilerini öylesine hedeflerine kenetlemişler ki çatışmaların en önünde olmak için birbirleriyle yarışıyorlar. 

Geri cepheden ön cephelere savaş alanının en sıcak yerine “iç firar” eden gerillalar gördüm. Yazdıkları notlarda “Beni başka yerde aramayın ben Şemdinli’de cephedeyim. Bijî Serok Apo” cümleleri yer alıyor. Çatışmaları ve eylemleri koordine etmesi gereken tabur komutanları, bölük komutanları saldırı grupları içinde en önde yer alıyorlar. Kadın-erkek, genç yaşlı gerillalar bir bütünlük içinde mevzilerde yerlerini alıyor. Ne doğanın zor şartları ne de Türk ordusunun kullandığı en ağır silahlar ve bombardımanlar gerillayı yıldırmıyor. Hangi görev olsa seve seve kabul ediyorlar. Bütün zorluklar gerilla için adeta yaşama gerekçesi olmuş durumda. 15 Ağustos 1984’de atılan “ilk kurşun”un etkisi bugünlerde Şemdinli’de etkisini daha iyi gösteriyor. Yılların tecrübesi, mücadelelerine olan inançları giderek daha fazla derinleşmiş. Giderek uzmanlaşan gerillalalar her alanda askeri ve siyasi hakimiyetlerini geliştirmiş durumdalar. 


Devam eden çatışmaların son 30 yıldaki gerilla savaş tarihinde çok önemli ve çok özgün yanları var. Hem askeri strateji ve taktik olarak hem de siyasal özellikleri olarak HPG gerillalarının bu dönemde yürüttükleri savaş oldukça farklı. Dolayısıyla Türk medyasında ve siyasetinde yapılan tartışmalar, ortaya konulan “uzman” analizleri hiç de doğruya yakın değil. Ankara siyasetinin ezberleri ile hala gerilla gerçeği anlamaya çalışanlar ise sadece kendilerini kandırıyorlar. Türk televizyon kanallarında ve gazetelerde gerilla üzerine yapılan siyasi ve askeri yorumların toplamının klasik devlet söyleminin tekrarı olduğunu da vurgulamak gerekli. 


AKP’nin paralı askerlerinin savaştaki performansı ise tam bir fiyasko. Şemdinli cephesindeki bir gerilla komutanı AKP’nin paralı askerleri konusunda önemli tespitlerde bulunup şöyle diyordu: “AKP paralı askerlerle savaşı yürütmek istiyor. Ancak para karşılığı savaşan bu askerlerin savaşamadığını söylüyor. Çünkü onlar paraları yemek için yaşamak istiyor. Bir ülke ve halk sevgisi onlarda sözkonusu değil. Paralı askerlerin çok kez mevzileri bırakıp kaçtıklarını gördük.” Gerçekten de birçok yerde benzer örnekleri gerillalar anlattı. Dolayısıyla ne paralı askerler, ne gözden geçirilip yapılan TOKİ imzalı yeni karakollar, ne olağanüstü teknik ve modern silahla gerillanın eylem aktivitesini kıramıyor. 


Gerillalar asker mevzilerine, karakollara, karakol tepelerine, askerlerin geçiş yerlerine istedikleri tarzda eylemler düzenliyor. İstedikleri sonuçları ortaya çıkarıyorlar. Yani AKP Hükümeti’nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun “çok bilmiş” cahil danışmanlarının yarım aklı ile Türk ordusu bu savaşı yürütemiyor. Özel timler, paralı askerler, kaymakam ve valileri bir araya getirerek bu savaşı Türk ordusu başarıya götüremez. Komutanların karakollarda yatması, Bolu’dan, Özel Kuvvet Komutanlarının sıcak savaş bölgesine gelmesi de bir şey ifade etmiyor. Zaten askerlerin de bundan bir moral alabilecek durumları yok. Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın ergenekoncularla uzlaşma sinyali verdiği ve bazı eski askerlerin ve korucuların bu cephede yer alacağını ifade etmesi de AKP’nin ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyor.


AKP, gerilla karşısında önceki hükümetlerden daha büyük bir başarısızlığa kendisini hazırlamak durumundadır. Çünkü gerillanın 2012’deki performansı potansiyelinin tamamı üzerine kurulu değil. Gerilla potansiyelinin küçük bir bölümünü hayata geçirmiş durumunda. Bu küçük potansiyel Çukurça, Şemdinli hattından Botan’a, Amed ve Serhad bölgesine kadar çok büyük askeri ve siyasi sonuçlar ortaya çıkarmış durumunda. Bu nedenle AKP ve akıl hocalarının yürüttüğü siyasetin ne yazık ki yanlış olduğunu söylemek durumundayız. Ancak yapılan bu yanlışın Demirel, Çiller, Ecevit, Mesut Yılmaz ya da diğer hükümetlerin akibetinden daha büyük sonuçlara yol açacağını AKP Hükümeti görmek durumunda. 


Gerillanın kışın Çukurca ile başlattığı, Şîtazin ve Oramar ile devam ettirdiği Çukurca ve Şemdinli ile yükselttiği, Botan, Amed ve Serhat ile yaygınlaştırdığı bu sürecin siyasete etkisinin birinci ve temel sonucu AKP’nin Kürt coğrafyasındaki askeri olarak yenildiği anlamına geliyor. 


YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

AKP Paralı Ordusuna Asker Bulamıyor

AKP Ölüme gönderecek asker arıyor
AKP'nin PKK'ye karşı yürürlüğe koymaya çalıştığı “profesyonel” ordu personel sıkıntısı yaşıyor. Türk ordusu Kürdistan'da savaştırmak için açtığı 25 bin 800 uzman kadrosuna ancak 956 sözleşmeli asker alabildi.

HPG gerillaları karşısında son dönemde darbe üstüne darbe yiyen Türk ordusunun ümit bağladığı “profesyonel” ordu uygulaması boşa çıkmakla yüz yüze. AKP medyasının yere göğe sığdıramadığı “profesyonel” orduya katılacak asker bulunamıyor.

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre AKP hükümeti 50 bin mevcutla kurmayı planladığı “profesyonel” ordusuna sadece 956 personel alabildi.

Sınır güvenliği ve HPG gerillalarıyla mücadelede kullanılmak üzere Türk ordusu ilk etapta 5 bin 103 paralı asker için ilana çıkmış ancak 503 personel alabilmişti. Bundan sonraki iki ilana çıkışta 885 paralı asker silah altına alındı.

Toplamda 1388 paralı asker alan Türk ordusu bunlardan 956'sını göreve gönderdi.

Türk ordusunun uzman erbaş alımında da aynı sorunlarla karşılaştığı ve HPG'yle mücadele konusunda gösterilen başarısızlık nedeniyle başvuruların sınırlı kaldığı haber veriliyor. 


ANF

HPG Gerillalarının 5 Dakikada Düşürdüğü Haruna 'Kalekol'una Eylem Görüntüleri(VİDEO-Haber)



Haruna Jandarma Karakolu’na düzenlenen eylemin görüntüleri yayınlandı. Görüntüler kale görünümündeki karakolla ilgili Türk yetkililerin yaptığı açıklamayı yalanlar nitelikte.

Gerillalar, Şemzinan-Gever yolu üzerinde bulunan ve Garê(Tekeli) Taburu’na bağlı olan Haruna (Güzelkonak) Jandarma Karakolu’na 14 Eylül’de gündüz saatlerinde bir eylem düzenlemiş, HPG eylemde en az 60 askerin öldüğünü duyurmuştu. Eylemde 3’ü kadın 8 gerilla da yaşamını yitirmişti. 


HPG Basın İrtibat Merkezi HPG-BİM, gerillaların nizamiye-nöbet kulübeleri ve mevzilerin imha edilerek 5 dakika gibi kısa bir sürede karakolun denetimini ele geçirdiğini açıklamıştı. Türk devleti ise eylemden sonra ‘araç karakola girmeden fark edilip imha edildiğini’ iddia etmişti.

Nûçe TV'de yayınlanan görüntüler bu iddiayı yalanlıyor. Görüntülerde bir gerilla birliği kamyonla karakolun nizamiyesinin önüne kadar geliyor, hareket halindeki araçtan hızla inerek karakolun bahçesine giriyor. Aracı kullanan gerilla da aracı eylem yerinden uzağa park ederek eyleme katılıyor. Karakola yönelik gerçekleştirilen operasyonun görüntüleri, Türk devletinin ‘1 korucu öldü, 9 asker yaralandı’ iddiasını da yalanlıyor. Gerillaların binaların içerisine girdikleri ve binaların içinde patlamaların olduğu görülüyor.
Gerillaların üç koldan harekete geçtikleri, çeşitli silahlarla karakolun vurulduğu görülüyor. Binalarda patlamalar meydana geliyor. 5 dakika gibi kısa bir sürede kale-kol tamamen gerillaların denetimine geçiyor. Eylem esnasında kale-kolda bulunan zırhlı araçların hareket bile edemediği dikkat çekiyor.


ANF

Şemdinli Gerilla Cephesi'nden Notlar-2


BAKİ GÜL - MEHDİ DOĞAN
 
ŞEMDİNLİ - Sarp dağların arasında gizlenmeden duran şirin Kürdistan ilçesi Şemzinan (Şemdinli) etrafında Türk ordusunun karakolları var. Askerin nüfusu kentin nüfusunun iki katı. Türk devleti memurları, askerleri ve polisleri ile kenti kuşatmış. Ancak halk devlete mesafeli. Şemzinan’ın etrafını kuşatmaya çalışan askerler ise HPG ve YJA Star gerillalarının kuşatması altında. İlçenin etrafındaki bütün dağlarda gerilla mevzileri var. Gerilla mevzileri askerleri kuşatmış durumda. Birçok karakolda askerler karakollar içinde bile hareket edemiyor. Bölge halkı bu durumdan ise memnun. Gerillanın dağlardaki mevzileri halkın kendine güvenini artırıyor. Öylesine ki yol kontrol noktalarında gerillayı görmek için gelenlerin sayısı da hiç de az değil. Gerilla için evinde yemek yapıp getirenlerden tutalım da gerillanın ihtiyacı olduğunu düşündüğü birçok ihtiyacı halk kendiliğinden karşılıyor.

Bölge halkı askerden rahatsızlığını her durumda ortaya koymaya çalışıyor. Türk ordusunun rastgele bombardımanından rahatsız olan köylüler bir keresinde karakola yürüyor. Karakol komutan köylülere “Dağdakiler de havan topu atıyor onlara karşı niye yürümüyorsunuz” diyor. Köylüler ise karakol komutanına “onlar bizimkilerin havanları” sözleri ile yanıt veriyor. Yani Şemzinan bölgesinde halk gerilla ile asker arasında böylesine belirgin bir ayırım koyuyor.

Bazı yerlerde teknik ve ağır silahların desteği ile araziye çıkan askerler olsa da gerilla rahat. Gerillanın mevzilenmesi ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Şemzinan Cephesi Komutanlarından Reşit Serdar ve Çiçek Botan; gerillanın hakimiyeti konusunda önemli bilgiler veriyor. Gerillanın askerlerin içinde de mevzi tuttuğunu, günün her saatinde istediği her eylemi gerçekleştirebileceğini söylüyor. Şemzinan kuşatması için “dış güçlerden yardım alıyorlar” sözlerine cevap veren cephe komutanlarından Reşit Serdar, “Biz halka bağlıyız. Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Erzak vb ihtiyacımızı halkımızın desteği ile sağlıyoruz. Cephanemizin büyük bölümünü ise Türk ordusunun üzerinden kaldırıyoruz. Yaptığımız eylemler, karakollar baskınlarıyla kaldırdığımız silahlar bizim için önemli cephane kaynağı” diyor. Reşit Serdar; gerillanın arazi hakimiyeti için de önemli mesajlar veriyor. Gerillanın Şemzinan’ın her alanında her düzeyde inisiyatifli olduğunu vurguluyor. Bu sözleri ederken hemen karşımızdaki tepelerde başlayan gerilla eyleminin detaylarını da bize aktarıyor. Bir yandan yol kontrolü, diğer yandan araziye çıkıp mevzi tutmak isteyen askerlere yönelik gerilla eylemi, öte yandan Gever ve Şemzinan arasında gün ortası Haruna Karakoluna yapılan kapsamlı baskını olduğunu söylüyor. Yani gerilla askerle iç içe mevzilenmiş durumda. Askerler istediği yere istediği gibi gidemiyor. Karakolların ve asker mevzilerinin gerillanın kontrolü altında olduğunu da sözlerine ekliyor.

HPG komutanlarından Reşit Serdar, gerilla karşısında sıkışan askerlerin aşırı teknik kullanarak, hava saldırıları ile sonuç almak istediğini; ancak böyle bir yöntemle gerilla karşısında Türk ordusunun istediği sonucu alamayacağını söylüyor. Serdar, Türk ordusunun koruculuğu yeniden aktif hale getirmek istediğine dikkat çekiyor. Korucuların Türk devletinin bu oyununa gelmemesi gerektiğini vurgulayan Reşit Serdar; “bu dönemde Türk devletinin yanında yer alanlar Kürdistan tarihinde büyük bir ihanet içinde yer alır. Kürtlerin artık bu devlete ihtiyacı yoktur. Korucuların oyuna gelmemesi gerekiyor” diyor. Devletin Kürdü Kürde kırdırtma politikasının boşa çıkması için Kürt halkının çok duyarlı olması gerektiğini de sözlerine ekliyor.

Şemzinan Cephesi komutanlarından Çiçek Botan da, aynı çağrıları yineliyor. 23 Temmuz’dan bu yana Şemzinan’da Kürt kadınlarının tarihi önemde direnişe öncülük ettiğine dikkat çeken Çiçek Botan, savaşta yaşananları özetliyor. Kürt kadını ve erkeğinin onurlu bir direniş içine eşi görülmemiş fedakarlık ve cesaret örneğini verirken, savaşın en önünde yer almak isteyenlerin sayısının çokluğuna dikkat çekiyor. Eylemi koordine etmesi gereken komutanların saldırı gruplarına giderek fedai eylemi yaptığını, arkadaşlarının kurtulması için kendini siper eden kadın ve erkek gerillaları anlatıyor. En zor koşullarda büyük başarıları yaratan gerillaların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürdistan halkı için mücadelelerine devam edeceklerini söyleyen Çiçek Botan, Şemzinan halkının da bu direnişin bir parçası olduğunu söylüyor.

Gerilla komutanlarının cephedeki performansı da dikkat çekiyor. Gerillanın lojistik, üslenme, mevzilenme ve daha birçok alandaki ihtiyaçlarını planlayan, gideren çabaları hiç durmuyor. Gerillalar ise oldukça moralli. Türk ordusunun bütün saldırıları gerillalara bir adım bile geri attıramıyor. Gerilla istediği mevziye giriyor, istediğinden çıkıyor. Askerlerin araziye girmesi taktiği ise şu an büyük ölçüde tutmuş durumda. Gerilla araziye çektiği askerle zengin bir taktikle çarpışıyor. Gerilla ile asker arasındaki bu savaşın tarifi ne klasik gerilla savaş taktikleri ne de düzenli ordular arasında yapılan savaş taktiklerine benziyor. Bu savaşın taktik ve stratejisi HPG’ye özgü. İç içe geçen savaş, zengin taktik ve eylem tarzlarının işletildiği bu alanda Türk ordusunun iç dengesi bozulmuş durumda. Tabii bir tek Türk ordusunun iç dengesi değil Ankara siyasetinin havası da bozulmuş durumda. Sadece Şemzinan’a yapılan hava saldırılarının düzeyi bile bunu rahatlıkla gösteriyor. Bir günde saatlerce, onlarca bombardıman yapan ve hiçbir sonuç alamayan Türk ordusu, gerilla karşısında oldukça huzursuz durumda. Bir ordunun bütün kuvvet komutanlarının Şemzinan’a gelmesi ve özel planlama yapması da psikolojisi bozulmuş ordu ile izah ediliyor. Çatışmalarda yaşamını yitiren gerilla cenazeleri etrafında poz veren askerlerin de ne hale düştüğü ise askerdeki ahlaki çöküntüyü göstermesi açısından önemli.

Sonuç olarak mevzilerdeki gerillaların görüşüne göre, Kürdistan’a yayılan çatışmalar gerillanın inisiyatifli eylem gücü olarak kendi varlığını sürdürmesi, Türk ordusunu ve AKP hükümetinin alt üst etmiş durumda. Gerillalar, Tayyip Erdoğan'ın kahırdan çatlamak üzere olduğunu, Necdet Özel'in en başarısız ve kişiliksiz Türk genelkurmay başkanı olarak tarihin dibinde yerini almak üzere hazırlandığını söylüyor. En önemlisi de para ile savaşan Türk askerlerinin ismi açıklanmayacak kadar değersizleşmiş durumda. Her konuştuğumuz gerilla para karşılığında Türk ordusunda görev yapan askerlerin AKP’nin ordusu olduğunu söylüyor. Hiçbir duygu ölçüsü olmayan bu askerlerin psikolojik ve ahlaki olarak da bir değer taşımadığını belirten gerillalar, paralı askerlerin kendileri için temel hedef olduğunu da sözlerine ekliyor.

AKP’nin savaş politikalarının Türkiye’yi getirdiği durum böyle tanımlanıyor, Şemzinan cephesinde. 


ANF

Bunu mu İstemiştiniz?

GÜNAY ASLAN

Türkiye, Oslo süreciyle yakaladığı barış fırsatını devlet geleneği olan şark kurnazlığı yüzünden kaybetti.

 Türkiye Başbakanı Erdoğan, Oslo’da uluslararası bir gücün hakemliğinde müzakereler devam ederken PKK’nin 'iyi niyet’ göstergesi olarak ilan ettiği ateşkesler sayesinde önce Anayasa Refarandumu, sonra da milletvekili genel seçimlerinde ezici zafer elde etti.


Ne var ki Erdoğan zaferini Türkiye’nin gerçek manada demokratikleşmesi, ülkenin yapısal sorunlarına çağdaş çözümler üretilmesi için değil, hegemonyasını pekiştirmek, rantını genişletmek ve kendisine iktidarda kalma fırsatı yaratan PKK’yi tasfiye etmek için değerlendirdi.


Kürt sorununu çözmek yerine, PKK’yi çözmeyi amaç edinen Türkiye’nin başbakanı, iktidarını sağlama alır almaz harekete geçti.


İlk olarak yıllar süren müzakereler sonucunda ortaya çıkan mutabakat metnini reddetti. Ardından PKK lideri Öcalan’a tecrit uygulanması emrini verdi. Anlaşmanın reddedilmesi ve tecritle birlikte de yeniden çatışmalı sürece girildi.


Ateşkese rağmen 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde sürdürülen askeri operasyonlar neticesinde 50’yi aşkın PKK gerillası hayatını kaybetmişti.


Seçim sonrasında da operasyonlar devam ediyordu. 13 askerin hayatını kaybettiği Silvan çatışması da bu günlerde yaşandı.


Erdoğan ve hükümeti Silvan çatışmasını daha önceden hazırladığı 'güvenlik konseptini’ hayata geçirmek amacıyla bahane etti. AKP Hükümeti askeri ve siyasi operasyonlara hız verdi.


Çatışmalar şiddetlenirken, KCK Operasyonları da gazetecileri ve avukatları içine alacak şekilde genişledi.  


PKK’ye karşı takiyyeci politika yürüten AKP Hükümeti’nin askeri ve siyasi operasyonları yüzünden genelde Kürt halkı, özelde ise PKK 2012 kışını zorlanarak geçirdi.


Bu arada AKP ve yandaş medya da PKK’ye karşı zaferini ilan etti.


PKK’nin karşı hamleleri sonucunda şimdi şaşkına dönenler o günlerde birbirlerine PKK’nin yenildiği, AKP’nin PKK’ye karşı kesin zafer elde ettiği müjdesini(!) veriyor, zaferlerinden(!) birbirlerini kutluyorlardı.


Son bir yılda PKK’nin sonunun geldiğine dair yazılan ve söylenen her söz ortada duruyor. İsteyen bakabilir. Ancak gelişmeler Erdoğan’ın istediği gibi seyretmedi. Süreç tam aksi yönde gelişti.


Bu yılın Nisan ayında Kandil’de görüştüğüm PKK’nin üst düzey bir yöneticisi, 'göreceksiniz, bu sene yaz bittiğinde artık kimse askeri çözümden söz edemeyecek’ demişti.


25 Nisan tarihli 'Geri sayım başladı’ başlıklı yazımda dağdan yükselen öfkenin altını çizmiş, şiddetli bir çatışma sürecinin başlayacağına işaret etmiştim.


PKK samimi bir biçimde barışçıl çözüm ararken ve bu amaçla masadaki yerini alırken AKP 'ince tasfiye’ politikası gütmüş ve bütün cephlerde var gücüyle PKK’ye yüklenmişti.


Bu yüzden PKK’nin öfkesini ve tepkisini üzerine çekmişti. Yani bu yazın çok şiddetli geçeceği daha geçen kıştan belliydi.


AKP Hükümeti'nin tasfiye hesabının ters tepeceği, PKK’nin değil, AKP’nin çözüleceği belliydi ancak, AKP’nin zaferini ilan ettiği o günlerde bunu anlatmak çok da kolay değildi.


AKP ve yandaş medyaya göre PKK bitmişti; Türkiye onun üstesinden gelmişti. Dolayısıyla konuşulacak, tartışılacak pek de bir şey kalmamıştı. Kürt sorunu derseniz o da zaten çözülmüştü.


Sadece Kürt vatandaşların bazı ufak tefek sorunları kalmıştı, onlar da yakında çözülecekti.


Yaz bitti ve dengeler yaz boyu süren PKK eylemleri sonucu şimdi tamamen değişti. AKP’nin hesabı tutmadı.


Erdoğan danışmanları ve yandaşlarıyla birlikte fena çuvalladı.


Türkiye şimdi derin bir hayal kırıklığı daha yaşıyor. AKP,  Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riskiyle de karşı karşıya kalmış bulunuyor.


Evet, açıkça görüldüğü gibi yazla birlikte bir dönem de sona  erdi. Türk devletinin geçen yıldan bu yana AKP Hükümeti  üzerinden yürüttüğü bir 'ezme' dönemi daha yenilgiyle bitti.


Rüzgar eken AKP fırtına biçti. AKP'nin istediği buydu ve fazlasıyla elde etti!


Artık kimse bir daha PKK’yi ezmekten, yenmekten söz edemez. Etse de inandırıcı olamaz.


Gerçi, yenilen pehlivanın güreşe doymaması misali AKP, hala savaş naraları atıyor ama, PKK’nin yenileceği ya da bitirileceğine inanan kimse kaldı mı? Sanmıyorum.


AKP de bunu bütün gücüyle denedi ve dersini aldı.


AKP’nin umurunda değil ama bu arada olan bu bir yıl içinde hayatını kaybeden Türk ve Kürt yoksullarına oldu.


"PKK yaklaşık 2 aydır bölgede, hepimizi hayretler içinde bırakan bir gerilla savaşı sürdürüyor. Şimdiye kadar görülmemiş bir saldırı yoğunluğu yaşıyoruz. TSK da binlerce askerini ve büyük ateş gücünü aynı bölgeye yığdı, ancak çatışmaları bir türlü bitiremiyor. Şimdi herkes aynı soruyu soruyor: PKK mı başarılı yoksa TSK bu işi beceremiyor mu?"


Bu satırları dün Mehmet Ali Birand yazdı.


Birand Amerika’nın desteğine rağmen ordunun PKK’yi yenemediğini yazıyor! Bunun nedeni olarak da 'gerillanın halktan aldığı desteği' gösteriyor.


Kürt halkının yenilmezliği hem dost düşmen herkese parmak ısırtıyor hem de özgürlüğü yakına getiriyor.

Şemdinli Gerilla Cephesi’den Notlar-1

BAKİ GÜL

ŞEMDİNLİ - HPG gerillalarının 23 Temmuz’da başlattığı ve “Devrimci Operasyon” olarak tanımladığı süreç devam ediyor. Yaklaşık iki aydır süren bu savaşın kapsamı ve ortaya çıkardığı sonuçlar ise çok yönlü olarak gündemi belirledi. Her cepheden farklı sonuçlar çıkarıldı ve yorumlar yapıldı. Ancak savaşın gerçeği konusunda özellikle AKP iktidarı, Türk genelkurmayı ve Türk medyasının ağırlıklı bölümü Kürdistan’daki savaşta olduğu gibi özellikle Çukurca ve Şemdinli’de olup biteni gizlemeye çalıştı.

Peki Çukurca ve Şemdinli’de gizlenen neydi? Türk hükümeti, genelkurmayı ve medyası kamuoyundan savaş ve gerilla gerçeğini gizleyerek neyi hedefliyordu? İşte bu soruların yanıtlarını almak için yaklaşık bir aydır gazeteci-kameraman arkadaşım Mehdi Doğan ile Çukurca ve Şemdinli’de savaşı cepheden izlemeye çalıştık. Haber ve izlenimlerimizi görüntüledik. Mevzilerdeki gerillalar, cephe komutanları ile konuştuk. Askerlerin karakollarını, asker mevzilerini gözlemleme şansımız oldu. Bombardımanları yaşadık. Bu yaşadıklarımızı önümüzdeki günlerde Nuçe Tv ve ANF, Özgür Politika ve Özgür Gündem’de kamuoyu ile paylaşacağız.

Ancak Türk genelkurmayı ve Kuvvet komutanlarının Şemdinli’den yürütmeye çalıştığı operasyonlar ile yaptıkları açıklamaların gerçeği yansıtmadığını hemen belirtmek gerekiyor. HPG’nin kayıpları yaptığı açıklamalardaki gibidir. Ancak askerlerin kayıpları konusunda aynı şeyi söyleyemiyoruz. Çünkü her gün yapılan eylemlerde kesinlikle asker ölümleri sözkonusu. Ancak Türk hükümeti, genelkurmay bu kayıplarını hiç açıklamadı. Bizim Şemdinli’de olduğumuz süre içinde sadeci Gare (Tekeli Karakolu) ve çevresinde yapılan suikastlar sonucu ölen askerlerin hiçbiri açıklanmadı. Hatta bu suikastların kamera kayıtları sözkonusu. Yine Senela bölgesinde benzer biçimde 10’nun üzerinde ölen askerlerin sayısı da açıklanmadı. Haruna (Güzelkonak) karakoluna yapılan eylemin gerçeğini de Türk genelkurmayı gizledi. Ancak kamera kayıtları bütün gerçeği ortaya koyuyor. Dolayısıyla Türk medyasında yer alan genelkurmay açıklamaları ve AKP hükümet sözcülerinin konuşmaları gerçeği hiç yansıtmıyor.

Yaklaşık iki haftadır Şemdinli’deki askeri üsleri bütün yönleri ile kuşatan gerilla mevzilerindeydik. Savaşın önemli bir boyutuna tanıklık ettik. Gerilla karşısında Türk ordusu bir hamle yapmaya çalışıyor ancak hala bir başarısı sözkonusu değil. Gerilla ile Türk ordusu arasındaki savaş iç içe cephe savaşı olarak amansız bir şekilde sürüyor. Gerillalar aynı günde birkaç koldan ayrı noktalardan çeşitli eylemler gerçekleştiriyor. Gerilla Türk ordusunu istediği taktiğin içine de çekmiş durumda. Bu nedenle askerin kayıpları giderek çoğalıyor. Ancak Türk ordusu içinde bulunduğu sıkışıklığı teknik yöntemleri kullanarak sıklaştırılmış aşırı hava saldırıları, topçu atışları ve bazı alanları tutmaya çalışarak gerillanın aktivitesini kırmaya çalışıyor. Hemen belirtelim ki HPG'nin Şemdinli’de sadece bir cephesindeki yüzlerce gerilla mevzilerini aktif hale getirmesi ile Türk ordusu çok büyük darbeler yiyebilir. Çünkü gerilla karakolları, yolları, askerin geçiş hatlarını çok iyi kontrol ediyor. Askerlerin anlık bütün hareketlerini gözlemliyor. Gerilla aylardır arazi hakimiyetini daha da geliştirmiş, iç içe çatışmalarla ordunun hareket kabiliyetini alt-üst ediyor. Çok dinamik, donanımlı ve hazırlıklı gerilla mevzilerinden söz etmek gerekiyor.

Şemdinli’deki savaşın çok şiddetli olduğunun da altını çizmekte fayda var. Savaşın şiddeti öylesine büyük ki genelkurmay ve kuvvet komutanları bu alana özel önem veriyorlar. Çünkü Şemdinli’de Türk ordusu ve Türk devletinin kırılmasının sonuçları stratejik önemde olacak. Daha şimdiden bu kırılmanın özellikleri de ortaya çıkmış durumda. Türk ordusu ve hükümeti bu alanda ne yapacağını bilecek durumda değil. Savaşı kaotik bir şekilde sürdürüyor. Askerlerin ruh hali de bu kaotik durumu yeterince gösteriyor. Nöbet yerlerinde askerler kafalarını çıkaramıyor. Yaptıkları korkuluk ve kuklaların başındaki asker miğferi sallayarak yer değiştiriyorlar. Askerler nöbet yerlerine yarış atları gibi koşarak gidip geliyor. Başlarını mevzilerden çıkaramıyorlar. Gerillaların karakol-kalekol ya da asker tepelerine sıktıkları bir kurşun ya da attıkları bir havana karşı rastgele onlarca havan, obüs ve tank atışı ile karşılık veriyor. Askeri mantıkta bu çok büyük bir korkunun ifadesi olarak tanımlanıyor. Yine askerlerin araziye çıkarken taşıdıkları korku ve kaygının düzeyi attıkları adımlarda rahatlıkla görülüyor. Gerillanın arazideki gizliliği, yaptıkları tuzaklar askerlerin ilerlemesini engelliyor. Kısacası askerin ruh hali de aynen Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Necdet Özel’in ruh hali gibi. Kahırlı, korkulu bir ruh hali. Ne ABD destekli teknik istihbarat desteği, ne kapsamlı hava saldırıları bir sonuç vermiyor.

Askerler bu nedenle koruculardan yardım istiyor. Ancak bu siyasal ve toplumsal konjonktürde Kürdistan’da siyasi ve askeri koruculuğun iflas ettiğini belirtmek durumundayız. Gerillalar bu konuda çok hassas. Asker mevzilerindeki korucuları bile direk hedef almıyorlar. Koruculara çağrılar yapılıyor. Ancak korucular çok ısrarlı ve askerle birlikte kurşun sıkarsa kendilerini hedef haline getiriyorlar. Görüştüğümüz HPG komutanları, Şemzinan’daki cephe komutanları ve gerillaların hemen hepsi koruculara Türk ordusunun yanında yer almamaları gerektiğini açıkça ortaya koyuyorlar. Çağrıları bu dönemde korucuların Kürdistan’daki kirli savaşa ortak olmamaları yönünde.

Dolayısıyla gerillanın Şemdinli kuşatması devam ediyor. Asker çıkış peşinde ancak hesapladıkları ve planladıkları her şey aleyhlerine dönmek üzere. Gerillanın 30 yıla yakın bir süredir gösterdiği tecrübe ile son 2 aylık kuşatmanın Kürdistan’ın Özgürlük tarihinde bir dönüm noktası yarattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık sonucu ne olursa olsun Şemdinli’deki “devrimci operasyon” büyük ölçüde hedefine varmış, Türk devleti, ordusu ve sömürgeci siyaseti işlevsiz hale gelebilmiştir. Bu süreç bunu bütün yönleri ile göstermiştir. Ama bu gerillanın Şemdinli direnişini sona erdireceği anlamına gelmiyor. Aksine gerilla direnişi daha da derinleşerek devam edecek. Önümüzdeki günlerde bunu daha iyi göreceğiz.


ANF