16 Aralık 2012 Pazar

Kürdistan'da Boynu Bükük, Ama Kral Tacı!


PERWER YAŞ


Berlin - 11 Ekim 1848 gecesi İstanbul-Beyoğlu'nda çıkan yangın mahalledeki yüzlerce evin yanmasına neden oldu. Yangın, Mekteb-i Tıbbiye'ye yani günümüzdeki adıyla İstanbul Tıp Fakültesi binasına da sıçramış, burayı küle çevirmişti. Yangında yok olan tıbbiyedeki arşiv aslında Osmanlı'nın bilim hafızasıydı. Yangında doğa tarihi koleksiyonları, kitaplık ve laboratuarlar büyük ölçüde harap oldu.

En çok zarar gören ise bir yıl önce 1844 yılında kurulan Mekteb’in Botanik Bahçesi ve herbaryumdu. Kurutulmuş bitki örneklerinin preslenerek saklandığı herbaryum dolaplarında neler yoktu ki; Anadolu, Mezopotamya ve İran'a uzanan geniş bir coğrafyada çiçekler, güller, bin bir çeşit bitki örnekleri.

İstanbul'daki botanik bahçesi ve herbaryumun kurucusu ise Alman bilim insanı Friedrich Wilhelm Noë'ydi. 1789 Berlin doğumlu Wilhelm Noë aslında eczacıydı. Ama doğa ve çiçek merakı onu Osmanlı'nın en büyük toplayıcılarından biri yapacaktı. 1858'de İstanbul'da vefat eden Wilhelm Noë, Anadolu'yu dolaşarak çiçek örnekleri topluyor, onları familya-tür ismi, toplandığı yükseklik-yere göre koleksiyonuna kayıt ediyordu.

1847, VAN GÖLÜ...

Friedrich Wilhelm Noë'nin yolu Beyoğlu yangınından bir yıl önce 1847'de Kürdistan'a da uğramıştı. Van gölünün güneyinde dolaşırken gördüğü laleler Wilhelm Noë'nin dikkatini çekmiş, onları Kürt coğrafyasından toplandığını belirterek koleksiyonuna not etmişti. Ters bakan bu laleler, Van'dan başlayıp Hakkari, oradan da Zagros dağlarına uzanan geniş bir coğrafyada, ortalama 1500 metreyi geçen bütün yüksekliklerde yetişiyordu.

Wilhelm Noë, bu lalelerin örneklerini aynı yıllarda onun gibi botanik bilimine merak sarmış İsviçreli bilim insanı Pierre Edmond Boissier'e gönderdi. Wilhelm Noë'nin topladığı örnekler hala Avrupa'nın birçok herbaryumunda bulunuyor. Van'da topladığı lale ise onun ölümünden bir yıl sonra, 1859'da "Fritillaria Kurdica" adı ve bulan kişi; "Boiss. & Noë" şeklinde doğa bilim literatürüne geçti.

Boissier ise Wilhelm Noë'den daha şanslıydı. Güney Avrupa'dan Afrika'ya, oradan Kafkasya ve İran'a kadar gitmiş, 6 binden fazla çiçek türünü kategorize ederek, dünya botanik bilimine büyük katkı sunmuştu. 1847 yılında Moskova'dan başlayıp Hazar gölü kıyısında tamamladığı gezisini ise 1860 yılında bastığı "Transkafkasya ve İran gezisinde topladığım bitkiler" kitabında anlattı. O kitapta Boissier'in not ettiği Kürt çiçekleri şunlardı:

Althea kurdica: Hazar gölü kıyısında genelde de ormanlık yerlerde yetişiyor. (Kayıt tarihi; Ağustos 1847). Veronica kurdica: İran'ın kuzey batısında yer alan 4 bin metre yüksekliğindeki Sabalan dağında bulundu. (Kayıt tarihi; Haziran 1847)

Ayrıca Boiss'in 1899'da isim verdiği bir başka çiçek de "Merendera kurdica" adıyla bilim dünyasında geçiyor. Hakkari'nin Uludere ve Şemdinli ilçelerinden başlayıp Güney Kürdistan'ın Rewanduz bölgesine kadar uzan coğrafyada, 1800 metreden başlayan yüksekliklerde bu çiçeğe rastlamak mümkün.

Ancak ne gariptir ki toplayıcıların notlarına rağmen, günümüzün bilim dünyası bu çiceklerin anavatanının Kürdistan olduğundan söz etmiyor. Çiçeklerin coğrafyasına ilişkin verilen bilgilerin Kürdistan'ı tarif ettiğini anlamaksa hiç de zor değil; Türkiye'nin güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi ve İran'ın batısı...

Halbuki Avrupa'nın Kürdistan'da yetişen çiçeklerle tanışması çok eskilere dayanıyor. İnsanlığın "çiçek aşkı" 16. yüzyılda keşiflerle başlamıştı. 1585-1702 yılları arasındaki "Hollanda Altın Çağı"nın vitrini ise baha biçilmez lalelerdi. Hatta kimi tarihçilere göre "ilk ekonomik kriz ve piyasalardaki 'spekülatif balon' lalelerden" dolayı çıkmıştı. 1634-1637 yılları arasında, "Lale Çılgınlığı" adı verilen bu dönemde lale soğanları bir ev veya bir gemi fiyatından daha pahallıya satılıyordu.

BRUEGHEL'İN TABLOSUNDA 130 ÇİÇEĞİN KRALI!

19. Yüzyılın sonunda Boiss ve Noë'nin adını verdiği "Fritillaria kurdica" laleler İran'ın kuzeyinden Hollanda'ya getiriliyordu. Laleler Avrupa'da "Kralın Tacı" adıyla satılıyordu. Aynı dönemdeki Osmanlı kayıtlarında ise lalenin adı "Tuğ-u şah" olarak geçiyor. Dönemin Hollandalı ünlü ressamı Jan Brueghel ise 1606/1607 yılları arasında çizdiği bir vazonun ortasına bu laleyi yerleştirmişti.

Şu an Avusturya'nın başkenti Viyana'daki tarih müzesinde bulunan, 93x73 cm boyutundaki gölgesiz tabloda Brueghel, vazoda 130 değişik çiçeği birlikte resim etmiş. Müzedeki çiçek tablolarını "Sanatta çiçeklerin pırıltısı" adlı katalog kitapta anlatan Dainel Uchtmann'a göre ise ressam Brueghel, bu lalenin Mezopotamya'dan geldiğinden habersizdi.

O yıllarda bu lale soğanın günümüz ekonomisiyle 100 bin Euro değerinde satıldığı hatırlatan Uchtmann "Laleler o kadar pahallıydı ki Brueghel'in bile bu laleleri gördüğünü sanmıyorum. Büyük ihtimalle o başka çizimlere bakarak bu tabloyu yaptı" diyor. Müzenin sanat tarihçisi Dainel Uchtmann ile ayrılırken, kitabını bize "Umarım Kürdistan Kral Tacının izini bulursunuz" sözleriyle imzalıyor.

Doğanın mı, yoksa duygularımızın dili midir? Belki de ikisinin. Kimi zaman hüzünlerimizi, kimi zaman üzüntümüzü, kimi zaman da sevincimizi anlatır. Milattan Sonra birinci yüzyılda yaşayan doğa bilimci Gaius Plinius Secundus tarihin ilk ansiklopedisi "Doğa Tarihi"nde "Doğa çiçeklerle sanat resmini gösterir; her an kaybolmaya hazır zenginliğini ve taze yüzünü bize hatırlatır" demişti.

Ralp Waldo Emerson'a göre ise "Çiçekler, yeryüzünün gülümsemesidir". Ancak Kürdistan'daki bu laleler "Gulxwîn" (Kanlı Gül) ya da "Guldexwîn" (kan içindeki gül), "Gultewandî- stû/Gerdenxwar, Nikûnser" (boynu bükük gül) veya "Ağlayan Gelin" olarak biliniyor. Bunun sırrı kim bilir belki yetiştikleri topraklardadır, Kürdistan'dadır...

Kaynaklar;

1- İstanbul Florası Araştırmaları (155-1965), Prof. Turhan Baytop, Eren Yayınları, İstanbul, 2002

2- Osmanlı Bilimi Araştırmaları, İstanbul Üniversitesi yayınları, Cilt 11, Sayı 1-2, (2009-2010).

3- "Aufzaehlung der auf einer Reise durch Transkaukasien und Persien gesammelten Pflanzen in Gemeinschaft", Pierre Edmond Boissier, Moskova, 1860.

4- İsviçreli botanik tarihçisi Martyn Rix'in derlediği ve "www.fritillariaicones.com" sitesinde yer alan bilgiler.

5- "Blumenpracht in der Kunst", Daniel Uchtmann, Brandstätter Yayınları, Viyana, 2011.


ANF

Hiç yorum yok: