4 Kasım 2012 Pazar

Ölmek Sorun Değil...

İran'da Politik faaliyetlerinden dolayı İdam edilen Kürt genci ölüme gülerek gidiyor...ÖLÜM KÜRT HALKI İÇİN ARTIK YENİLMİŞTİR...
Türk ırk sistemi altında en çok konuştuğumuz tema, ölüm. Ölüme endeksli yaşayanlar için ölüm sorun değil. Böylesi zamanlarda çoğumuz ölmenin yaşamaktan daha kolay olduğunu biliyoruz. Bir çoğumuz düşlerimizde cenaze töreni yapılmış ölmümlü bir ruh haliyle yaşıyoruz. Ölüm kararımızın hala Türk ırk devletinin elinde ve ağzında olması ne kötü. Yazgımı, cezaevlerinde ölüm orucunda olan arkadaşların yazgısına bağlamak istiyorum ama, nereden nasıl bağlayacağımı bilemiyorum. Diyorum ya, yazgımızı, ölüm oruçlarını "şiş kebap" muhabbetiyle geçiştirmeye çalışan Türk sömürgeci alçaklığının ellerine bırakmatır insanı asıl öldüren.
 
Yoksa gerçekten çoğu zaman ben de ölmek istiyorum. Ellerime bakıyorum, binlerce Kürt şehidinin ellerini sıkmış. Ellerim üşüdüğünde, onlar üşüyor sanıyorum. Aynada gözlerime bakıyorum, binlerce Kürt şehidinin gözlerine bakmış, ağladığımda onlar ağlıyor sanıyorum. Sonra sanki, erken ölmenin onların kurtuluş umutlarına ihanet anlamı taşıdığını düşünüyor, cenaze töreni yapılmış sağ gövdemi köşe bucak kaçırıyorum.

Ölmek gerçekten sorun değil. Tatlı bir bahar esintisi gibi; daha şiddetlisi, şu sıralarda solmuş yaprakları savuran şiddetli bir güz fırtınası... 

Kürtlerin kendi vücutlarına yönelik ölüm tehdidinin bir blöf olmadığını herhalde en çok Türk ırk devleti biliyor. Biz hiç ölümle dalga geçmedik. Vakti geldiğinde, büyük bir olgunluk ve edeple başımızı ölüm anının altına yatırdık. Kimimiz öldük, kimimiz şans eseri kurtulduk. Arkamızda çevrilen ölüm planlarının binde birini dahi öğrenemedik.

Ben de çoğu zaman ölmek istiyorum, basit bir intihar duygusu değil bu. Bir kurtuluş şenliği, bir zafer havasında gelmeli ölüm.

Ama ölüm yazgısının sömürgeci Türk devlet yöneticilerinin ağzılarındaki şarlatan sözcüklerde takılı bulunması ne kötü. Yani "şiş kebap" muhabbetinde.

Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı varlıktır insan. Hayvanların ölüm bilinci yoktur, mutlaka güdüleri vardır. Ölümün mihenk taşında ölümün kendisini defalarca yenmiş insanlar için beş yıl önce veya sonra ölmenin ciddi bir hesabı da olmaz. Ölüm ancak, hayata tatlı bir uyuşuklukla bağlandığın hafif neşeli zamanlarda biraz itici gelir. Hepsi bu kadardır ve bunun abartılacak hiçbir yanı yoktur. Kaç kez ölüme hazırlanmışken, yeniden yaşamak zorunda kaldık!

Bu gece sabahlara kadar ölüm orucunda olan arkadaşları düşündüm. Gün doğmadı bir türlü, kesik uykularımın cezaevlerine uzanan dehşet kabuslarından kutulamadım. Ölmek, hayatımızı gasp etmiş ölüm kabuslarından çok daha kolay bir şey...

Her sabah, gün içinde ve akşam yatağa girmeden önce, Türk sömürgecilerinin cezaevlerindeki arkadaşlarımın yaşam veya ölümleri üzerine verdiği demeçleri okumak ve onlardan bir karar beklemek ne kötü.
"Şiş kebap" muhabetti altında bin kez ölmek istiyor insan, vücuduna benzersiz ölümler tattırmak istiyor, sömürgecilik altında inleyen lanet olası vücudu bin parçaya bölüp atmak istiyor.

Biz galiba ölümün de anlamını tam bilemiyoruz. "Yeter artık, öleceksek ölelim" noktasında isek hayatla bağı kopardığımız gibi, bize ölümlerden ölüm beğendiren sömürgeci alçaklıkla her türlü alışverişi kesip bari öyle ölelim. Ölümümüz bu kez bunun için olsun.

Ama hala ölüm yazgımızın, sömürgeci Türk şarlatanlarının konuşurken ki salyalı tükürüklerine takılı bulunması, işte bu, en berbat ölümden daha beter. Ölmek istediğimiz halde, işte bu nedenle ölüm anında da çaresiziz.
Ölmek istiyorum, ama beni tatmin edecek bir ölüm yok.  

Türk sömürgeciliği altında yaşamak böyle bir şey mi acaba? Benzin içerek gövdesini ateşe veren gençler o an ne düşünmüşlerdi?

Yılın en az yarısını bir an önce ölmek düşüncesiyle geçiren binlerce, onbinlerce Kürde yeni ölüm tarzları mı bulmak gerekiyor? Ölmek istiyoruz, ama mutlu yaşam bulamdığımız gibi tatmin edici bir ölüm yolu da bulamıyoruz.

Ölüm kararımızın sağını solunu düzeltmeye çalıştığımız katliam sisteminin şarlatan yöneticilerinin ağzından çıkacak sözcüklere bağlı olması ne kötü.

Ölüm orucunda olan arkadaşların yaşam ve ölüm kararı Türk devlet yöneticilerinin eline geçtiği içindir ki, her yanım param parça. "Şiş kebap" muhabbetinin yapıldığı kasvetli Ankara binalarının katliam kokan karanlık dehlizlerinden yaşamımıza ve ölümümüze dair ipucu çıkarmaya çalışmak çok kahredici... Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarında açlık grevlerini bitirecek devlet ilişkileri arandığında, ölüm anından daha ağır acılar hissetmek...

Ölümün siyasetini konuşur hale geldik. Siyasetten anlamadığım gibi, ölümün siyasetinden de bir şey anlamadığım konuşulacak. Öyle sanılsın.

Ama kararı, sömürgeci Türk yöneticilerinin kan kokan salyalı ağızlarından çıkacak bir ölüm biçimi ne yapayım ki, bana çok ağır geliyor.

Sömürgeci alçaklığın ağzındaki gövdesinden kan sızan ülkemi koparıp alacak özgür bir ölüm arıyorum ben.
Kürt dolu cezaevleri olmasın ve bir daha çocuklarımız ölmesin diye....

bildiricihasan@hotmail.com

Rojeva Kurdistan web sayfasından alınmıştır

Hiç yorum yok: