29 Kasım 2012 Perşembe

Karayılan: Yoğun Biçimde Silahlanma Çabası İçindeyiz

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, silahsızlanmanın gündemlerinde olmadığını belirterek, “Gündemimizde olan şey, silahı bırakma değil yoğun bir biçimde silahlanma sorunudur. Biz şu anda daha yetkin biçimde silahlanma çabası içerisindeyiz. Ortadoğu bölgesi kaynıyor” dedi. Karayılan, “AKP kendisi Suriye’deki muhalifleri silahlandırarak grup grup içeri gönderiyor. Biz niye silah bırakalım?” diye ekledi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan dün akşam Sterk TV’de yayınlanan özel programa konuştu. PKK’nin 34. Yılının büyük bir mücadele yılı olarak geçtiğinin altını çizen Karayılan, 35. yılın çözüm yılı, Kürt sorununun çözümünde sonuç alma yılı olacağını belirtti.

PKK’NİN 34. YILI GERİLLANIN HAMLE YILI OLDU

Karayılan’ın değerlendirmeleri şöyle: “2011 yılının ortalarına kadar çözüm demokratik yöntemlerle çözüm ihtimali vardı. Daha o zaman Oslo süreci gündemdeydi. Protokoller verilmişti. Seçimlerin sonucu bekleniyordu. Seçimler sonrası Başbakan’ın cevap vermesi bekleniyordu. Temmuz ayının sonunda Başbakan olmuş bir olayı gerekçe göstererek süreci askıya aldı. Ardından hareketimize karşı topyekün bir savaş gündemleştirildi. Başta Önderliğimize karşı tecrit, siyasi soykırımın derinleştirilmesi yaygınlaştırıldı. Avukatlar gazetecilere kadar boyutlandırıldı. 2011 yılı kışı itibariyle operasyonlarla hareketimiz hedeflendi. Bunun karşısında biz direniş mücadelesini daha da boyutlandırma gereğini gördük. Gerillanın hamlesel çıkışı gerçekleşti. Alan hakimiyeti temelinde daha yoğunluklu bir savaş durumu pratikleşmek durumunda kaldı. Hemen belirteyim, 2012 başlarında da ve yıl boyunca da Türk devletinin saldırıları sürekli gündemde oldu. Ancak gerillanın hamleleriyle buna karşı gereken cevaplar verildi. Dolayısıyla gerillada bir büyüme, bir sıçrama gelişti. Ve birçok yerde önemli sonuçlar elde etti. Bu anlamda yıl bir gerilla hamle yılı oldu. Aynı biçimde bütün faşizan baskılara saldırılara rağmen halkımızın direnişi serhildan biçimindeki duruşu da özellikle son aylar itibariyle çok daha yükselerek gereken düzeyi yakaladı.

AÇLIK GREVİ DİRENİŞİ GERİLLA HAMLESİNİ TAMAMLADI


İşte mesela 17 Kasım’da cezaevindeki açlık grevlerini desteklemek amacıyla yapılan toplumsal açlık grevi direnişi her şeyi ortaya koymaktadır. Kürt halkının sürekli kendini yenilediği, militan ürettiği, hiçbir zaman öncüsüz kalmayacağı, açıkça ortaya çıktı. Zaten 2012 yılında partimizin 34. Yılında gerçekleşen diğer bir olay da gelişen savaş sürecinin tırmanış göstermesi, serhildan hareketinin gelişim kaydetmesi cezaevlerini de mücadele sürecine katmayı beraberinde getirdi. Cezaevinde başta 600-700 kadronun geliştirdiği daha sonra yayılarak on bini aşan açlık grevi direnişi tümüyle süreci tamamladı. Hem gerillada hem kitlede hem zindanlarda hem de Kürdistan’ın diğer parçalarında özellikle Batı Kürdistan’daki devrimsel çıkış, yine diğer parçalardaki diyelim kazanımları daha da ilerletme ulusal bilincin gelişmesi, uluslar arası alanda yürütülen Öcalan’a Özgürlük İmza kampanyası ve bunun gibi gelişmeler gösterdi ki 34. Yıl aslında bir zirve yılıdır. En fazla güçlü olduğu en fazla kitleleri mücadeleye yönlendirdiği en çok kamuoyunu etki altına aldığı yıldır. 35. yıl artık giderek sonuç alma yılı olacaktır. Mevcut uluslar arası bölgesel koşullar Mücadelemizin dayandığı süreç artık bunu dayatıyor. 35. yılda bir çözüm süreci olabilir diye düşünüyoruz. Çözüm süreci olabilmesi için halkımızın toplumsal kalkışı direnişi daha da kapsamlılaşacak, eğer sömürgeciliğin konumunda herhangi bir değişiklik olmazsa gerilla çok daha ileri düzeyde bir hamleyle sürece cevap verecektir. Çünkü Ortadoğu kaynıyor. Ortadoğu’da gelişen süreç birçok şeyi alt üst edecek bir süreçtir. Kürt halkı da kendi doğal hakları için verdiği mücadeleyi yükseltecektir. Bunun iç ve dış etmenleri mevcuttur. Bu anlamda mücadelemizde 35. Yıl büyük yükselişin olduğu bir yıl olacak. Ya çözüm olacak, ya da toplumsal direnişin yükseldiği özgürlük mücadelesinin yükseliş kazanarak artık bir irade güç haline geldiği bir yıl olacaktır.”

AÇLIK GREVLERİNDE MESAJ YERİNİ BULDU

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan cezaevlerinde 68 gün devam eden ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sona eren açlık grevlerinin ortaya çıkardığı sonuçları da değerlendirdi.

“Cezaevi direnişinin gündeme girmesinin temel amacı, sürece müdahale etmekti. Yani bu tamamen zindandaki arkadaşların kendi inisiyatifleriyle gelişti. Süreç tıkanmış, çatışmaya dönüşmüş ve çatışma yaygınlaşmaktaydı. Bu arkadaşlar talepleriyle süreci farklı bir yöne evriltme gayretiyle, barışı getirmek, demokratik çözüm sürecine yol vermek için kendi bedenlerini ortaya koydular. Büyük bir fedakarlıkla, büyük bir insani duruşla bunu gerçekleştirdiler. Ama AKP Hükümeti bunu görmedi. Özellikle AKP Lideri, Başbakan bunu hiç görmek istemedi. Amaç neydi, Önderliğin özgürlüğü ve üzerindeki tecritin kaldırılması, anadil eğitim hakkı ve savunma hakkı. Şimdi bunlar gerçekleşirse çözüm süreci gelişmez mi barış gündeme girmez mi, girer. Burada strateji nedir çözüm sürecini dayatmadır. Önemli bir düzey kazandı, yüksek kararlılık ve fedakârlık sergilendi. Her ne kadar Başbakan bir sürü yakıştırma yaptı tahrik edici bir üslup kullandıysa da, onlar da herkes de anladı ki bu iş ciddi bir iştir bunu yapanlar kararlıdır. Mesaj yerini buldu. Eylem amacına ulaştı. Doğru, belki bugün şunu diyemeyiz demokratik süreci gündemleştirdi, geliştirdi diyemeyiz. Ama öyle bir sürecin gelişmesi için zemin yarattı. Bir yerde Önder Apo’nun üzerindeki tecrit özgürlük sorunu anadil hakkını uluslar arası gündeme oturttu. Dolayısıyla demokratik çözümün gündemleşmesi için zemin oluşturdu. Bu ne kadar değerlendirilir değerlendirilmez ayrı bir konu.”

TUTSAKLAR ÖLÜM ORUCU YAPACAKTI BİZ ÖNÜNE GEÇTİK

Karayılan, Türk devletinin propagandasının aksine açlık grevi sürecinde daha büyük bir krizin önüne geçmek için çaba harcadıklarını ifade etti. Tutsakların açlık grevini ölüm orucuna dönüştürme kararlarının olduğunu belirten Karayılan şu açıklamalarda bulundu:

“Cezaevindeki arkadaşlar bunu ölüm orucu biçiminde tasarlamışlardı. Kendilerinin görüşü ölüm orucu biçiminde geliştirmeydi. Ölüm orucu biliyorsunuz şartlarını ortaya koyar, gerçekleşmezse sonuna kadar gider. Ama açlık grevi ucu açıktır. Tartışmaya açıktır. Sanırım 50. günündeydi. Tekrar bir öneri getirildi. Önceden 40 arkadaşın belirlendiği, bu arkadaşların kademeli bir biçimde açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştüreceklerini, bu işin sonuca doğru götürülmek üzere kararlı olduklarını yansıtan yazılı bilgilendirmeleri bize ulaştı. Biz düşündük. Eğer süreç bu biçimde boyutlanırsa ki kademeli ölüm oruçları gündemleşecek. Ve aylar sürecek peş peşe şahadetlerin yaşanması gündeme gelecek. Karşı taraf, Erdoğan her gün tahrik ediyor biz de ‘siz bilirsiniz’ desek süreç giderek daha da büyük bir kriz ve çatışmaya dönüşecekti. Her gün cezaevinde şahadetlerin yaşandığı yerde gerilla eli kolu bağlı kalamaz, Kürt gençliği eli kolu bağlı kalamaz. Zaten toplum ayağa kalkmış. Çatışma daha da büyüyecek hatta toplumsal bir çatışmaya dönüşecekti. Bu nedenden dolayı biz yönetim olarak yumuşatmaya çalıştık. Ölüm orucuna geçilmemesi açlık grevi biçiminde sürdürülmesi konusunda ısrar ettik. Yani bir nevi biz yumuşattık. Sonra da Önderliğimiz yaptığımız çağrı ile sonlandırdı. Türk devleti ise, PKK’nin militanlık gerçeğini, PKK’de oluşan sorumluluk duygusunu herkesin kendi inisiyatifi ve iradesiyle mücadelenin en ağır yükünü omuzlama isteğini görmediği için Kandil’den talimat gelmiş dediler.

Belki son dönemde Türk devleti içinde belli kesimler de işin ciddiyetini gördü, onların da çabaları oldu. Ama esas olarak Önderliğimiz bu süreci en iyi gözlemleyen izleyen ve bu sürecin bir yerde temel direği haline gelen bir kurumsal kişilik olarak sürecin önüne geçme inisiyatifini kullandı. Açlık grevinin bırakılması yönünde yaptığı çağrı çok önemlidir. Birçok şeyi kurtarmıştır. Bunun değerinin iyi görülmesi burada önem taşımaktadır. Şunu da herkes iyi bilmeli; PKK kadrosu dediğini yapan insandır. Sözünü çiğnetmeyen kimsedir. Eğer dünya âlem karşısında söz verilmişse asla o sözü çiğnetmez. Ve hepsi sonuna kadar giderdi. Önderlik de kendi kadrosunun yüksek kararlılığını bildiği için sona erdirin dedi. Sonuç nedir, Türkiye’yi daha fazla geren çatışmayı daha fazla tırmandıran bir sürecin önüne Önder Apo geçmiş oldu, Hareketimiz bunun zeminini sağladı. Artık top karşı tarafa geçti, onlar ne yapar yakın süreçte göreceğiz.”

‘NİÇİN SİLAH ALDIK NİÇİN BIRAKACAĞIZ?’

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın “silah bırakırlarsa başka ülkelere gidebilirler” şeklindeki sözlerini değerlendirdi ve “yeni bir ateşkes gündemde mi” sorusunu da yanıtladı.

“Mevcut durumda gündemimizde olan şey, silahı bırakma değil yoğun bir biçimde silahlanma sorunudur. Biz şu anda daha yetkin biçimde silahlanma çabası içerisindeyiz. Ortadoğu bölgesi kaynıyor. AKP kendisi Suriye’deki muhalifleri silahlandırarak grup grup içeri gönderiyor. Biz niye silah bırakalım? Niçin silahı aldık ve şimdi niçin bırakacakmışız? Bir amaç için aldık. Şimdi de herhangi bir zorluğumuz yok. Bu silahlı mücadeleyi yürütmek için koşullar her zamankinden daha fazla elverişlidir. Neden bırakacakmışız? Öyle yağma yok. Kimse çocuk değil. Batı Kürdistan’daki Kürtler eğer erkenden durumu fark edip silahlanmamış olsalardı, kendi savunma örgütünü kurmamış olsalardı şimdi o silahlı grupların kölesi olurlardı. Ama erkenden fark edip silahlandıkları için bir irade durumundadırlar. Kürt halkı her yerde tarihin bu döneminde irade olmada ısrar edecektir. Herhangi biçimde gerileme, teslim olma, pasif durma asla olmayacaktır. Bunu herkes bilmeli. O açıdan silahları bıraksınlar, yurtdışına yaşayabilirler bunlar çok bayat şeyler. Gelişen süreci doğru okuyan siyasetçiler daha doğru konuşabilir. Biz öyle siyasetçilerin ortaya çıkmasını bekliyoruz” diye konuştu.

Türk devletinin diyalog süreci ile bu sorunu çözelim demesi halinde buna da hazır olduklarını beyan eden Karayılan, Kürt sorununun çözümünde muhatap olarak Kürt Halk Önderi Öcalan’ı gördüklerini yineledi. Karayılan şöyle konuştu:

"Kendisinin güvenlik, sağlık ve serbest hareket etme olanaklarını geliştirin. Diyalogla çözmek üzere köklü biçimde çözmek tümden silahları devre dışı etmek üzere diyalog sürecine böylece imkan verin deriz. Türkiye’yle bir arada yaşama Türkiye sınırları içerisinde demokratik eşit özgür bir biçimde bir yaşamı geliştirme stratejisinden vazgeçmiş değiliz. Ama eğer bu değil de işte öteden beri Türk devletinin Kürt halkına onun özgürlük mücadelesine ‘terördür terör şiddetle yok edilecek’ diyerek üzerimize gelmeye devam edeceklerse de bizim zaten tutturduğumuz bir mücadele stilimiz var. Herkes yolunda yürür. Ama bizim tercihimiz elbette ki cezaevindeki yoldaşların da ortaya koyduğu gibi yeni demokratik bir çözüm sürecinin gündemleşmesidir. Eğer Türk tarafı buna kani olmuşsa, eskisi gibi öyle oyalama kandırma taktikleriyle gelinecekse kimse hiç buna teşebbüs etmesin. Bizim bu tür şeylere karnımız tok. Ama yok gerçekten bu süreci siyasal diyalog yöntemlerle çözmeye karar kılmışlarsa bu konuda zihinsel bir oluşum süreci gelişmişse biz buna varız. Şimdi bu zindan direnişleri ardından gelişen bir yumuşama ortamı vardır. Ama bize yansıyan açık resmi bir şey söz konusu değildir. Biz ortamdan bahsediyoruz. Zemininin oluşmuş olmasından bahsediyoruz. Kimse farklı durumlar mı var gibi bir arayışa girmemeli. Bizim açımızdan öyle bir şey yok. Somut şeyler olursa ortaya konulur. Fakat bir zemin var. Bazı yumuşatıcı sinyaller var. Bunlar ne kadar gerçeğe dönüşür bilemeyiz. Biz mücadelemizi yürütmek zorundayız. Her şeyden önce Önderliğimiz üzerinde tamı tamına 486 gündür kanunsuz bir tecrit uygulaması vardır. Bu kadar şey ortadayken birileri bizden adım bekliyorsa yanılıyor. Bu büyük bir haksızlık olur. Hele hele Önderliğimiz çatışmaya doğru tırmanışın önüne geçtikten sonra tekrar bizden adım beklemek yanlıştır. Bu konuda top tamamen karşı taraftadır.”


ANF

Hiç yorum yok: