30 Ekim 2012 Salı

Açlık Grevi Karşısında Susanlar Saldırganların Suç Ortağıdır

ZEYNEP KURAY/ Bakırköy Cezaevi'nde Tutsak


BAKIRKÖY CEZAEVİ - Öcalan'a özgürlük talebiyle Bakırköy kadın kapalı cezaevinde 24 Eylül'den bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayan 10 kadın tutsağın direnişine, 15 Ekim'den itibaren dahil olan 12 kadın tutsak, zindanlardan yükselen çığlığa karşı hüküm süren sessizliğe "Susanlar saldıranların suç ortağıdır" sözüyle cevap verdi.

PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin sonlandırılması, ana dilde eğitim ve savunma hakkı talepleriyle PKK ve PAJK tutsaklarının 12 Eylül'de başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi 48'inci gününü doldurup, kritik sürece girerken , direniş kararlılığı gün geçtikçe büyüyor.


15 Ekim 2012 tarihinden itibaren açlık grevine giren ve 12'nci gününü geride bırakan Semra Karabaş, Belgin Karaboğa, Aysel Diler, Hülya Yar, Pervin Yerlikaya Babir, Şehnaz Akdoğan, Meltem Yıldırım, Nurcan Yoluvercan, Emel Çetin, Yasemin Aslan, Jiyan Polat ve Ruşen Gültekin isimli tutsaklar, bugün Kürt halkının kimlik bilincine ulaşarak, zulme karşı değerlerine onurlu bir şekilde sahip çıkmalarının arkasında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın büyük emeği olduğunu hatırlatarak, "Sayın Öcalan olmadan asla" dediler.

Kiminin köyü yakıldı, yakınları infaz edildi. Kiminin çocukluğu cezaevi ziyaretleriyle geçerken, kimisi devlet tarafından dayatılan asimilasyon politikaları nedeniyle ana dillerini bilememenin ezikliğiyle büyüdüler. Ancak hiç biri Kürt halkının yaşadığı baskı karşısında sessiz kalmadı. Bugün de aynı duyarlılıkla bedenlerini açlığa yatırdılar.

1987 yılında Bitlis Hizan'a bağlı Tasuh köyünde doğan Semra Karabaş, henüz 7 yaşındayken devlet terörüyle tanıştı. Kirli savaşın en yoğun yaşandığı 1994 yılında Kürt halkına dayatılan, „ya korucu olacaksın, ya da köyünü boşaltacaksın" baskısıyla bir sabah ansızın köyü askerler ve Özel Harekatçılarla sarıldı. Annesinin kendisi ve kardeşlerini korumak için gönderildiği tarlada doğup, ilk adımlarını attığı köyünün kül oluşunu izledi. Bu vahşet sonrası ailesiyle birlikte İstanbul'a zorunlu göç eden Karabaş, bu kez de kimliğine yönelik asimilasyon ile karşı karşıya kaldı. Tek kelime Türkçe bilmezken, tekçi eğitim sistemi sonucunda anadili olan Kürtçe'yi unuttu. Gerçek ismi Berivan olmasına rağmen, doğduğu yıllarda Kürtçe isimlerin yasak olmasından dolayı, kimliğinde Semra ismini kullanmak zorunda bırakılan Karabaş, "bir devlet düşünün ki bir isimden bile korkuyor" diyor. 13 Ocak 2012 tarihinde KCK adı altında yürütülen operasyonlarda tutuklanan Karabaş, "İnsanın kimliği bedenidir. Bunu kimse ne inkar edebilir, ne yok sayabilir. Kimse bize dilimizi öğretip, öğrenemeyeceğimiz, kültürümüzü yaşayıp yaşayamayacağımızı dikte edemez. Bu hususta Sayın Öcalan'ın Kürt halkına kimlik bilincinin oluşmasında büyük emeği ve çabası olmuştur. Bunu kimse inkar edemez. Onsuz bir çözüm arayışı, ancak çözümsüzlüğü derinleştirir" diye konuştu.

ÖCALANSIZ BİR YANIMIZ HEP TUTSAK

Tıpkı Semra Karabaş gibi Belgin Karaboğa da henüz 3 yaşında iken tanıştı devletin acımasız yüzüyle. 1989 yılında doğduğu Bitlis Tatvan'a bağlı Pinkos köyünde, 1991 yılında etrafı askerlerce sarılan evlerinden babasının zorla alınıp götürülüşü bir film karesi gibi hafızasına kazındı. Babası cezaevine girerken annesi ve kardeşleriyle göç ettikleri Van'da köylerinin yakılıp, akrabalarının infaz edildiğini öğrendi. Sonra ki yıllarda ailesi ile İstanbul'a taşınan Belgin Karaboğa, bu kez baskıların bire bir hedefi oldu.30 Eylül 2011 tarihinde BDP'nin yapılandırmasına yönelik yapılan operasyonlarda tutuklanan Karaboğa, "Bugüne kadar ödenen bedellerle yaratılan farkındalıklar büyük kazanımlar sağladı. Burada temel rol önder Apo'nundur. O gözlerime ışık oldu. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sürdükçe bir yanımız hep tutsak kalacak. Onun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür" dedi.

ANADİLİNİ BİLEMEMENİN EZİKLİĞİ

Aysel Diler Van'lı bir ailenin çocuğu olarak 1988 yılında Tekirdağ'da doğdu. Babasının 1994 yılında polisin bastığı evlerinde gözaltına alınıp tutuklanmasıyla çocukluğu cezaevi ziyaretleriyle geçti. Okuduğu Trakya Üniversitesi'nde süre gelen ırkçı saldırılarla kimlik bilincine varan Biler, anadilde eğitim hakkı için mücadele ederken 19 Haziran 2011 tarihinde tutuklandı. Onurlu bir yaşan için bedenini açlığa yatırdığını vurgulayan Diler, "Gelecek nesillerin daha özgür bir ortamda ve daha eşit koşullarda yaşayabilmeleri için herkes elini taşın altına koymalı. Türk ve Kürt halklarının ortak ve barışçıl bir ortamda yaşayabilmeleri isteniyorsa, Sayın Öcalan tek adrestir. Yıllarca göç ettiğimiz batı illerinde maruz kaldığımız yoğun asimilasyon nedeniyle anadilimizi öğrenememenin ve bilmemenin ezikliği içinde yaşadık" diye konuştu.

1987 yılında Muş Malazgirt'te doğan Nurcan Yolvercan, İstanbul'da öğrenciyken katıldığı basın açıklamaları gerekçe gösterilerek 9 Ocak 2011 tarihinde tutuklandı. Bugün cezaevlerinde dalga dalga yayılan açlık grevi direnişi köprüsünün barışa vesile olması umuduyla oluşturulduğunu belirten Yolvercan, "Taleplerimiz gerçekleşene kadar eylemimize kararlılıkla devam edeceğiz" dedi.

GEÇ OLMADAN...

1976 yılında Dersim Pertek'te doğan Hülya Yer, BDP Parti Meclis üyesiyken 4 Ekim 2011 tarihinde KCK adı altında eş zamanlı yapılan operasyonlarda tutuklandı. Yer direnişini şöyle özetledi,"Baskı, ret ve inkar politikalarına muhalefet eden her kesime pervasızca saldıran AKP iktidarı, toplumu ayrıştırma noktasına getirmiştir. Türkiye'de ki mevcut sorunların temelinde Kürt sorunun çözümsüzlüğü yatmaktadır. Ben de Alevi Kürt bir kadın olarak, sorunun çözüm kilidinin Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın elinde olduğunu biliyorum. 14 yıllık tecridin Sayın Öcalan'ın şahsında özelde Kürt hareketine, genelde ise eşit, özgür ve kardeşçe bir arada yaşamı savunan tüm insanlara uygulanan bir tecrittir. Kadın rengimle bu tarihsel direnişte yer almayı vicdani bir sorumluluk olarak ele alıp, taleplerimiz kabul edilene kadar direniş bayrağını elden bırakmamaya kararlıyım. Duyarlı olan tüm kesimlerin ayağa kalkmasını bekliyorum. Bedenimizi onurlu, eşit ve kardeşçe bir yaşam için açlığa yatırmışken, bu çığlığın karşısında sessiz kalanlara, Hz Ali'nin, "Suskunlar saldıranların suç ortağıdır" sözünü hatırlatmak isterim. Geç olmadan yapılanlar önemli ve anlamlıdır. Geç yapılan hiç bir şeyin kıymeti ve anlamı yoktur" diye konuştu.

1984 yılında Batman'ın Beşiri ilçesinde doğan Emel Çetin, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okurken, muhalif Kürt bir öğrenci olduğu ve demokratik taleplerinin dile getirildiği basın açıklamalarına katıldığı için 11 Mayıs 2012'de tutuklandı. Çetin, "Eylemimiz Kürt halkına kimliğini kazandıran, onu yeniden yaratan Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşana kadar tüm kararlılığıyla sürecek" dedi.

BASINDAN BASINA : ÜÇ MAYMUNU OYNAMA

1982 yılında Diyarbakır Ergani ilçesinde doğan Pervin Yerlikaya Babir, 20 Aralık 2011 tarihinde Özgür Basın'a yönelik KCK adı altında yapılan operasyonda tutuklandı. Sayın Öcalan nezdinde tüm kürt halkı üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması ve yıllardır süren asimilasyon politikasını sona erdirip, anadil hakkının verilmesi herkesin bilip, bilmezden geldiğini hatırlatmak için açlık grevinde olduğunu hatırlatan Babir, basına," Üç maymunu oynamaktan vazgeçin " diye seslendi.

KARANLIĞI YIRTACAĞIZ

1989 yılında İstanbul'da doğan Meltem Yıldırım tarihi bir sürecin yaşandığını belirterek "Özgürlük hareketi bizlere bu süreçte başımız dik bir şekilde direnmenin imkanını sağladı. Yüzlerce arkadaşımla birlikte bu süreçte açlık grevinde yer almaktan dolayı onur duyuyorum. Açıktır ki tarihin altında kalan biz olmayacağız. Zaman ilerliyor. İnsanlar bedenlerini büyük bir kararlılık ve iradeyle ölüme yatırıyorken, buna seyirci kalmak tarihin altında kalmaktır. Tüm yurtsever, devrimci, demokrat ve duyarlı kesimleri de rollerini oynaması, geleceğe alnı açık, başı dik bir şekilde çıkabilmek için, sesimize ses olmaya davet ediyorum. Tek silahımız bedenlerimizi namluya sürdük, karanlığın ortasına nişan aldık. Ya yırtacağız ya yırtacağız karanlığı" diye konuştu.

BDP üyesi olduğu gerekçesiyle 4 Ekim 2011 tarihinde Kürt siyasetçilere yönelik yapılan eş zamanlı operasyonlarda tutuklanan 27 yaşında ki Şahnaz Akdoğan, direnişinin anlamını çocukken yaşadığı bir olayla anlatarak şöyle ifade etti, "Küçük bir çocukken iki civcivim vardı. Ele avuca sığmazlardı. Bir sabah kümeslerini açmak için gittiğimde, birinin cansız bedeni yerde yatıyordu. Başı yoktu ve kanıyla , "hepinizin başınızı keseceğiz" diye yazmışlardı. Diğerini ortada bulamadım. Onu da götürdüklerini sandık ve çok üzülmüştük. İki hafta sonra bir sabah onun sesiyle uyandık. O gün çok neşeliydik çünkü ölmemişti. Kaçmış ve kendini kurtarmıştı. Günlerce açlığa ve soğuğa dayanmıştı. Ortaya çıktığında büyümüştü. Çok güzel bir duruşu vardı. Meydan okuyordu adeta. Bu olay kimliğimin dışlanmışlığı ile tanışmamdı. Bir civcive bile tahammülleri yoktu. Kürdün civcivi bile ölmeliydi onlar için. Ama biri kurtulmuş ve büyümüştü. Bizler gibi yaşamayı ve yaşamıyla umut olmayı başarmıştı" diye anlattı.

GÜNEŞSİZ BİR YAŞAM OLMAZ

2,5 yıldır tutuklu olan 21 yaşında ki Jiyan Polat, direnişin onun için ne anlama geldiğini şöyle anlattı, "Bende bir Kürt bireyi olarak, İmralı'daki tecridin kırılması için rolümü oynamak istiyorum. Bunu halkıma bir borç olarak görüyorum. İsmim gibi yaşamayı çok seviyorum. Bu borcu ödeyebilmek için en sevdiğim yaşamdan vazgeçmeyi göze alıyorum. Güneşle aydınlanmamış böyle bir yaşamı da zaten istemiyorum" diye konuştu.

Yasemin Aslan 2008 yılından beri tutuklu, "Acaba eylemimizin sebebini biliyor musunuz? Eylemimizin sesini duyabiliyor musunuz? Eylemimizin dilinden anlıyor musunuz? Duygularımızı hissedebiliyor musunuz?" diye soran Aslan, "Dilimiz asimile olmaya doğru gidiyor, baş ve bedenimiz birbirinden ayrılıyor, akıl ve yürek seslerimiz birbirinden kopartılıyor. Bizler hep beraber özgürlük orkestrası olacağız. Onurlu bir ölüm, esir-köle, asimile ve anlamsız bir yaşamdan daha anlamlıdır. Bu esasla yüzümüzü Güneş'e döndük ve diyoruz ki; direniş yaşamdır" diye konuştu.

ÖLÜMLERDEN AKP SORUMLUDUR

16 Nisan 2012 tarihinde tutuklanan Ruşan Gültekin de "Her şeyi göze alarak bu direnişe başladık. Artık oyalama taktikleri ve yaratılmak istenen sahte umutlara dur demek için, bedenlerimizi açlığa yatırdık. Geri adım atmayacağız, finaldeyiz. Olası ölümlerden ve ya sakatlıklardan başta AKP hükümeti olmak üzere bu çığlık karşısında duyarsız kalan kesimler sorumludur" dedi. 


ANF

Hiç yorum yok: