24 Eylül 2012 Pazartesi

CHP'li Tanrıkulu: PKK Bölgesel Aktör, Meclis'te Masa Kurulmalı

Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, PKK’nin bölgesel bir aktör olduğunu belirterek, siyasi partiler ve sivil toplumun dahil edildiği eş zamanlı müzakere yapılmasını istedi. Tanrıkulu, bölünmeye gidebilecek bir ayrışma “tehlikesi”nden bahsederken, çözüm için mecliste bir masa kurulmasını önerdi.

Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e mülakat veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Oslo görüşmelerine ilişkin partilerinin yeniden gündeme getirdiği tartışmaları değerlendirdi.
MÜZAKERE EŞ ZAMANLI OLMALI

AKP hükümetinin çözüm odaklı bir politika izlemediğine işaret eden Tanrıkulu, “Görüşme yapılır ama yapılırken izlenen yöntem bu olmamalıydı. Bizim itirazımız buna. Müzakere ederken eşzamanlı olarak diğer siyasi partilerle görüşülmeli, toplumu da çözüme hazırlamalısınız. Hükümet bu sorunu çözmeye odaklı bir politika izlemedi. Hükümetin asıl amacı,12 Haziran 2011 seçimlerine eylemlerin ve ölümlerin olmadığı bir ortamda girmek ve böylece kendine avantaj yaratmaktı. Yani silah bırakma gibi hayati bir meseleyi kendi siyasi hesaplarına alet etmiş oldu” dedi.

TÜRKİYE ÇIKMAZA GİRDİ

“Oslo boyutu, İran, Irak, Suriye boyutlarıyla birlikte Türkiye’nin artık bir çıkmaza girdiğini” belirten Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Hükümet çözüm odaklı bir görüşme yapmamış. Bu siyasi başarısızlığı ortaya koymak durumundayız. O defter kapandı, bir daha demokratik zeminde açılmaz diye bir şey yok. Fakat yeni süreçler şeffaf biçimde bundan ders alınarak yürütülmelidir.”
HÜKÜMETİN BARIŞÇIL ÇÖZÜM ÖNERİSİ YOK

“Hükümetin aslında barışçıl demokratik bir çözüm önerisi olmadığını görmek durumundayız” diyen Tanrıkulu, Oslo görüşmelerine gösterdiği tepki nedeniyle CHP’ye gelen eleştirileri de şöyle yanıtladı: "Haluk Bey’in ifade tarzında farklılık olabilir ama aslında hepimiz aynı şeyi söylüyoruz. İki türlü müzakere yapılır. Birincisi gizli müzakeredir; devlet yetkilileri görüşmeleri kendilerine verilen çerçevede yürütür. Bunu yaparken toplumla da açık müzakere yapılmalı. İkisinin de eş zamanlı ve eş değerli olması lazım. Hükümet Oslo’da bir gizli müzakere yürütmüş, onu da çözüm odaklı yapmamış ama aynı zamanda toplumla açık bir müzakere de yapmamış. O dönemde Başbakanın kullandığı sert ve kutuplaştırıcı üslubu hatırlayın. Toplumu üslubunuzla hazırlayacaksınız. Diğer siyasi partilere bilgi vereceksiniz. Bu bilgilendirme süreci açık da olabilir, gizli de olabilir. Bizim CHP olarak bilgimiz olsaydı, varsa çerçeveye itirazlarımızı söylerdik ama herhalde davul zurnayla sokağa ilan edecek değildik."
PKK İLE MÜZAKERE YAPILABİLİR

Tanrıkulu, PKK ile görüşme şu öneriyi yaptı: “Elinde silah olan örgütle silah bırakma odaklı görüşürsünüz. Ama diğer siyasal konuları demokratik mekanizmalar içinde siyasal muhataplar ile görüşürsünüz. BDP’yi de kastederek söylüyorum. Bizim önerdiğimiz; bir masa olacak mecliste, çevresinde herkes yer alacak ama herkes de çözüm odaklı biçimde sorumluluğunu bilecek. Mecliste olacak ama. AKP’nin Genel Merkezi’nde ya da Başbakanlık’ta değil. Masa mecliste kurulsun ve şeffaf olsun.”

“Açıkça söylüyoruz, PKK’yla silahsızlanma amaçlı müzakere, görüşme yapılabilir” diye ekleyen Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Ama eş zamanlı olarak şunu da yapmak lazım: Mecliste bir masa kurulur ve çalışmaya başlar.. Devletin hangi bilgiye sahip olduğunu ve bu güne kadar ne yaptığı bu masaya getirilir ve gelişmelerin seyrini de böylece öğrenmiş oluruz. Olayın geldiği boyutu tüm detaylarıyla öğrenmemiz lazım. O süreçte siyasi partiler birbirleriyle konuşmaya başladığında ben birisinin bir adım geri öbürünün bir adım ileri atacağına inanıyorum. Başka bir çözüm şekli de yok zaten. Türkiye’de güvenlik kaygılarına kilitli, şeffaflıktan uzak her yol denendi ama bir tek siyasi partilerle mecliste barış odaklı bir süreç denenmedi.”

BÖLÜNME YAŞANABİLİR

Toplumdaki ayrışmaya dikkat çekerek bugünkü durumun 1990’lı yıllarla eşdeğerde olduğunu ifade eden Tanrıkulu, “Toplumda 1990’lı yıllar ile kıyaslandığına Toplumda da, artık değişime dair bir umut yok, toplumsal birliktelik de bir 20 yıl öncesine göre, kutuplaştırmalar nedeniyle çok daha zayıf. Ortadoğu coğrafyasında başka bir süreç başladı. O nedenle de biz kendi içimizde özgürlükler ve demokrasiyi öne alarak ve AB sürecini yeniden canlandırarak yeni demokratikleşme heyecanıyla toplumu bütünleştirmek durumundayız. Yoksa maalesef ayrışma giderek derinleşir” şeklinde konuştu.

PKK’NİN KANDİL’DEN ÇIKARILMASI BİR HAYAL

“Bölünme mi diyorsunuz?” şeklindeki bir soruya ise “Evet” diye yanıt veren Tanrıkulu, PKK’nin Kandil’den çıkarılmasının da bir hayal olduğunu ifade etti.

“Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Davutoğlu Erbil’e gittiğinde açıklanan ortak bildiride PKK ortak düşman tanımı yapıldı ama. Maliki, Barzani’nin kontrolündeki o coğrafyada ne yapabilir?” sorusuna, Tanrıkulu şöyle yanıt verdi: “Kandil varken nasıl mutlak kontrol olacak? Kandil 50 yıl boyunca Talabani ve Barzani’ye, peşmergeye evsahipliği yaptı. Bağdat, bütün savaş yöntemlerini kullanmasına rağmen peşmergeyi o dağlardan çıkartamadı. Erbil hükümeti Kandil’den doğdu. Barzani PKK’yı oradan çıkartır diye kimse bir hayale kapılmasın. Bunun dışında PKK, Suriye’de de hem silahlı hem de siyasal bir güç haline geldi. İran’da da siyasal bir güç haline geldi. Şimdi bir ateşkes var İran’da ama yarın ne olur belli değil.”

“Böyle bir aktöre karşı ne yapılabilir o halde?” sorusuna Tanrıkulu’nun yanıtı şöyle: “İkirciksiz, açık söyleyeyim. Yapılacak tek şey 1999 sürecine geri dönmektir. Örgütün bütün silahlı unsurlarının Türkiye sınırlarının dışına çıkmasını sağlamaktır.”

SURİYE’DE KÜRTLER GERİ ADIM ATMAYACAK

Suriye’deki gelişmeleri de değerlendiren Tanrıkulu, olası bir bölünmenin de ancak Türkiye içinde bir çözüm bulunmaması halinde mümkün olabileceğini söyledi. Tanrıkulu şöyle konuştu: “Ben Türkiye’nin bu ihtimaller nedeniyle bölünme tehlikesi yaşayacağını düşünmüyorum. Bölünme tehlikesi, soruna kendi içimizde bir çözüm bulamamaktan kaynaklanır. Ama şu var; Türkiye kendi içindeki sorunu çözemediği için de kendi dışındaki Kürtlerle doğru ve barışık bir ilişki geliştiremiyor. Yanı başımızda Suriye’de şu anda fiilen oluşan yapılar var. Suriye’nin kuzeyindeki fiilen özerk yapı, tanınan yapıya dönüşecek. Şunu akılda tutmakta fayda var: Savaş nasıl biterse bitsin Suriye’deki Kürtler şu an elde ettikleri konumu korumak için bütün güçlerini ortaya koyacaklar ve şimdikinden daha geriye düşmeyi kabullenmeyecekler. PYD de orada güçlü bir siyasi aktör olarak gelişmelerde önemli rol oynayacaktır.”

ASKERİ VESAYET DÜZENİ BİTMEDİ


Türkiye’de generallerin yargılandığı dava süreçlerini değerlendiren Tanrıkulu, askeri vesayetin bitmediğini kaydetti. Tanrıkulu şunları söyledi: “Kesinlikle bitmedi vesayet düzeni. Daha ortaya çıkarılmayan bir dolu iş var. Sivilleşme ancak siyasal iktidarın orduyla ilgili her şeyi sorgulamasından, şeffaflaştırılmasından geçer. Daha Uludere süreci ortada. O süreçte bir vesayet düzeni yoksa, Türkiye’de tam manasıyla bir sivilleşme söz konusuysa Başbakanın yapacağı tek şey sorumluları ortaya çıkartmaktı. Ama Başbakan ne yaptı? Aynı geçmişteki gibi teşekkür etti, sahip çıktı. Yani bir sivilleşme dönemi başlamış değil.“
PKK ESKİSİNDEN ÇOK FARKLI BİR STRATEJİ İZLİYOR

Tanrıkulu, Şemdinli’deki gerilla hakimiyeti konusunda ise şu ifadeleri kullandı: "Artık eskiden çok farklı bir stratejiyle karşı karşıyayız. Coğrafyanın her alanında aktif bir çatışma ortamı var. Geri çekilmeyen bir yapı. Beş milletvekilimiz gitti görüştü ve bu tabloyu ortaya çıkardılar. Halen de orada tam olarak ne olduğu konusunda net bir bilgi yok. Her türlü insani kaybı göze alan bir strateji var. Geçmişten farklı olarak çok daha mobil bir örgüt yapısı var ortada. Aynı anda Türkiye’nin farklı yerlerinde yol kesen, kimlik kontrolü yapan, bu kontrolü bir iki saate kadar uzatan bir örgüt. Ve çok kanlı ve çok ölümlü bir süreç var ortada. O nedenle de Türkiye’nin kaybedeceği zaman yok.


ANF

Hiç yorum yok: