5 Eylül 2012 Çarşamba

Batı Kürdistan İzlenimleri; Kürtlerin Geleceğe Bakışı

Qamışlo'da Yüksek Kürt Konseyi üyeleri Ahmet Silêman, Salih Müslüm ve Sînem Mihemed'le görüşüyoruz.

Salih Müslüm aynı zamanda PYD Eşbaşkanı. Bu göreve gelmeden önce defalarca tutuklanıp işkence görmüş, bir süre Suriye dışında kaldıktan sonra son gelişmelerle birlikte Batı Kürdistan’a geri gelmiş. Üniversite eğitimini İstanbul ve Londra'da görmüş. Kürtçe ve Arapçanın yanısıra; iyi derece İngilizce ve Türkçe konuşuyor. Dünya'nın değişik yerlerinden arayan gazetecilerden dolayı telefonları susmak bilmiyor.

Sinem Mihemed ise Efrinli, İngilizce öğretmeni. 20 yıl Suudi Arabistan'da yaşamış. Yaklaşık bir senedir Batı Kürdistan Demokratik Halk Meclisleri Eşbaşkanı. Yüksek Kürt Konseyinde yer alan 2 kadın üyeden biri.

Ahmet Silêman ise yıllarca Kürdistan Demokrat Parti paralelinde siyaset yapmış, Batı Kürdistan'da saygınlığı olan bir isim. Defalarca Baas rejimi tarafından tutuklanmış, son 8 yılda yurtdışına çıkışı yasaklanmış. Şimdi Yüksek Kürt Konseyi basın sözcüsü...

Yüksek Kürt Konseyi 10 üyeden oluşuyor. Batı Kürdistan'daki en yüksek siyasi irade. Üyelerin tümü değişik siyasi parti ve örgütlerde yer almış insanlar. Kuruluş aşamasında üyelerin tespiti için bazı örgütler arasında tartışmalar yaşanmış olsa da, mevcut durumda tüm örgütlerin üzerinde konsensüs sağladığı en üst siyasal yapı.

Yüksek Kürt Konseyi bünyesinden üç önemli komite kurdu. Siyasal Komite, Savunma Komitesi ve Dış işleri komitesi. Bu komitelerde tüm örgütlerin temsili bulunuyor.

Siyasal Komite Batı Kürdistan'daki siyasal eylem ve etkinlikleri organize ediyor. Savunma Komitesi asayış ve genel güvenlikten sorumlu. Dış işleri komitesi ise diplomasiden sorumlu. Bu komitenin yurtdışında alt komiteleri de kuruldu. Siyasal ve savunma komiteleri bünyesinde bölge ve şehir alt komiteleri kuruluyor.

Peki Yüksek Kürt Konseyi Suriye’nin ve Batı Kürdistan'ın geleceği hakkında ne düşünüyor?

Dünkü yazımızın son bölümünde yer alan sorunun cevabı da burada gizli...

Konsey bünyesinde yer alan Kürt siyasal parti ve örgütler daha önce Batı Kürdistan ve Suriye’deki Kürtlerin geleceğine ilişkin değişik perspektif ve programa sahiptiler. Halen de bu konuda değişik görüşler var. Zaten böylesi bir konseyin oluşma sebebi de bu değişik görüşleri bir araya getirmek ve Kürtleri ortak bir programa kavuşturmaktır.

Nitekim Konsey üyeleri ve doğrudan konseyde üyesi bulunmayan parti ve örgütler bu konuyu tartışarak ortak bir konsensüse ulaştılar.
Konsey, 'Yeni Suriye’de Kürtlerin bir halk olarak tanınması, bunun anayasada tanımlanması ve haklarının güvenceye alınmasını' Kürtlerin kırmızı çizgisi olarak tanımlıyor.

Peki Konsey Suriye’nin geleceği hakkında ne düşünüyor;

Öncelikle mevcut durumdan memnun değiller. Yaşanan savaşın Suriye halklarının lehine olmadığını düşünüyorlar. Baas rejiminin kesinlikle gitmesini ve her kesimden, tüm Suriye'li dinamiklerin içinde yer alacağı yeni bir yönetim öneriyorlar. Dünya ve bölgesel güçlerle konunun konuşulmasını benimsiyorlar ancak dış müdahalenin Suriye’nin geleceğini karartacağını belirtiyorlar. Dış müdahale fikrinin Türkiye gibi 'Kürt karşıtı' ülkelere ait olduğunu belirtiyorlar. Nitekim Ahmet Silêman, 'Hewler toplantısında bunu Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yüzüne söyledik' diyor.

Ancak Kürtler, 'durum bir sakinleşsin ona göre bakarız' diye düşünmüyorlar. Kendi yönetimlerini oluşturma ve güvenliği sağlama çalışması devam ediyor.

Suriye için konuşulan olası iki temel senaryoya 'Kürtler hazırız' diyorlar.

Birinci senaryo; tüm tarafları bir araya getirmek, herkesin temsil edildiği bir geçici yönetim oluşturmak ve uzun vadede Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde sorunu çözmek. Bu senaryoya göre mevcut Baas rejimi iktidarı bırakacak. Kürtlerin benimsediği proje bu. 'Bu proje hayata geçerse talebimiz Demokratik özerklik olacak' diyor Salih Müslüm.

Ama aynı zamanda tarafların birbirinden oldukça uzaklaştığı ve projenin zemin kaybettiği de herkesin paylaştığı genel bir kanaat. Eğer Demokratik Özerklik temelinde bir çözüme gidilecekse Kürtlerin üç Özerk Bölgesi olacak; Derik'ten Serekaniye'ye kadar Cizre bölgesi, Kobanê bölgesi ve Efrîn bölgesi.
 

İkinci senaryo ise Suriye’nin parçalanması, Alevilerin, Sunnilerin, Durzi'lerin, Kürtlerin ayrı ayrı devlet kurması.

Yüksek Kürt Konseyi bunu tek kelimeyle bir felaket senaryosu olarak tanımlıyor. Böylesi bir durumda yaşanan savaşın derinleşeceği, mezhep çatışmalarının uzun yıllar süreceğinden endişe duyuyorlar.
Zaten Kürt bölgelerinin tek bir Kürt devleti çatısı altında birleşmesi ise maddi olarak mümkün değil. Zira Cizre ile Kobanê bölgeleri arasındaki 200 km coğrafyaya Sunni Araplar yerleştirilmiş. Kobenê ile Efrin arasında ise 70 km'lik bir ara bölge var. Mevcut durumdaki savaş en çok bu bölgelerde yaşanıyor.

Eğer Suriye parçalanırsa bu coğrafik parçalanma Kürtler için bir soru işareti.

Özetle; Kürtlerin gelecek için modeli;
Demokratik Suriye Özerk Kürt bölgeleri.


AMED DİCLE

Hiç yorum yok: