12 Ağustos 2012 Pazar

Ruhsal Ekolojik Yıkım: Toprağın Nazileşmesi


Veysi Sarısözen


Artık “değişim sürecinden” söz eden kalmadı. Şimdi “ırkçılaşma süreci” yaşanıyor. Önce özet:

Türk liberal, demokrat ve hatta “liberal sol” aydınlarının önemli bir kesimi AKP hükümetinin AB yolunda yürüyeceğine ve onun önünün askeri vesayet güçleri tarafından kesildiğine inandı. O nedenle AKP’ye destek verdi.

Bu öyle bir destek oldu ki, AKP’nin “gerçek suratı” sisler gerisinde kaldı; Tayyip Erdoğan’ın “ırkçı, kindar, fanatik İslam fundamentalisti” suratını, bu liberal aydınların suratı gizledi. Herkes Erdoğan’a baktığında, örneğin Mehmet Altan’ı, Ali Bayramoğlu’nu, bu arada Taraf yazarlarını gördüğünü sandı. AKP böylece “liberal” bir parti hüviyetiyle, aslında “vesayete son verme” yolunda değil, ABD’nin 1 Mart tezkeresinin öcünü ordudan alma operasyonunda “aracı” rol oynadı. Ülkeye egemen oldu.

Şimdi bu egemenliğin yükselen boğucu kokusunu duymayan kalmadı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “yazıyı bombayla” eşitliyor; Başbakan köşe yazarlarını “deftere kaydettiğini” ilan ediyor; polis ve istihbarat unsurlarının cirit attığı “İslami fundamentalist” Akit Gazetesi de Cengiz Çandar ve Hasan Cemal’i, tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi Şemdin Sakık’ın “mektubuyla” PKK “yanlısı” olarak hedefe koyuyor.

Şu anda Türk dış politikası “Şii-Sünni savaşlarına” angajedir. Kendisi demokrat olmayan Türk devletinin Suriye’de demokrasi için “Sünni silahlı gruplara” yardım ettiğine dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse inanmıyor. AKP hükümeti Suriye’de “Şii-Sünni savaşına” katılmış bulunuyor. Hatay’da Usame Bin Ladin’in adamları boy gösterdi bile...

Ve bu ırkçı AKP siyasetinin iç yüzü tüm Avrupa devletleri için ibret verici örnekleriyle de ortaya çıkmaya başlamış bulunuyor. Mavi Marmara Gemisi baskınıyla birlikte ortaya çıkan “Yahudi düşmanlığı”nın, aslında derin köklere sahip olduğu ve AKP’nin gizli ajandasında “anti-semitizmin” önemli bir yer tuttuğu artık açıkça dile geliyor.

Dün, Taraf yazarı Roni Marguiles bunun çarpıcı ve bir o kadar mide bulandırıcı örneğini mükemmel bir yazıyla dile getirdi.

Uludağ Üniversitesi’nin İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde Dinler Tarihi hocası Yrd. Doç. Dr. Süleyman Sayar’ın “Yahudi Karakteri (Tarihî ve Sosyo-Psikolojik Bir Yaklaşım)” başlıklı “bilimsel” makalesinde dile getirilen anti-semitik hezeyanları gözler önüne serdi. Marguiles, Süleyman Sayar’ın makalesinden şu alıntıları yapıyor:

“Araştırmamıza göre, Kur’an terminolojisi bakımından... Yahudi karakterinin belirleyici kavramları şu şekilde sıralanabilir:

1. İnkâr (‘küfr’), 2. Allah’a eş koşma (‘şirk’), 3. Yalanlama ve yalancılık (‘tekzîb’ ve ‘kezib’) 4. Üstünlük taslama (‘istikbâr’), 5. Cinayet (‘katl’), 6. Döneklik (‘tevellî’ ve ‘iërâd’), 7. Aşağılık duygusu ve korkaklık (‘zillet’ ve ‘meskenet’). 8. Hâinlik ve ikiyüzlülük (‘hıyânet’ ve ‘nifak’), 9. Bozgunculuk (‘fesâd’), 10. Haksızlık (‘zulüm’), 11. İsyan ve serkeşlik (‘isyân’, ‘i’tidâ’, ‘tuğyân’, ‘isrâf’, ‘fısk’, ‘dalâlet’, ‘hevâ’), 12. İhtilâf ve tartışmacılık (‘ihtilâf’ ve ‘muhâcce’), 13. Kıskançlık (‘hased’), 14. Katı yüreklilik (‘kasvet’), 15. Dünya hayatına düşkünlük (‘hırs’), 16. Cehâlet ve beyinsizlik (‘cehl’ ve ‘sefeh’), 17. Sözü değiştirme (‘tebdîl’ ve ‘tahrîf’), 18. Hakkı gizleme (‘ketm’), 19. Gazap ve lânet (‘ğadab’ ve ‘lâ’net’).”

“Öğretim üyesi” denilen adam şöyle sonuca varıyor:

“Bu kavramlarla tasvir edilen karakter yapısına Yahudi millî karakteri olarak bakılamaz mı? Bize göre, bu soruya müsbet cevap vermek gerekir.”

“Hitler” taslağı devam ediyor:

Bu paragraflardaki her satır “ırkçılık ve nefret suçu”dur. Marguiles haklı olarak şöyle diyor:

“Bu makaleyi yayımlayan Fakülte Dergisi’nin Yayın Kurulu, dergiyi yayımlayan İlahiyat Fakültesi’nin dekanı, Uludağ Üniversitesi’nin Senato üyeleri ve rektörü ırkçıdır.

Türkiye’de yaşadıklarına şükretsinler. Başka ülkelerde bunların yeri üniversite değil cezaevi olurdu.”


Şimdi görelim bakalım, anlı şanlı Özel Yetkili Mahkemeler, Bursa’da kurulmuş bu “anti-semitik, Nazi taslağı” “örgütü” ortaya çıkaracaklar mı? Hükümetin emrindeki YÖK, Fakülte Dergisi Yayın Kurulu’nu, dergiyi yayımlayan İlahiyat Fakültesi dekanını ve Uludağ Üniversitesi rektörü ve Senato üyelerini görevden alıp, yargı önüne çıkartacak mı?

Kürt halkına karşı “ırkçı” saldırı, Türkiye’nin manevi hayatını işte böyle zehirliyor. Uludağ Üniversitesi’ndeki “anti-semitizm” aslında “Kürt düşmanlığıyla” gübrelenmiş toprakta boy veriyor.

İşte size örnek:
 

El Cezire Türkiye’de Kürtlere karşı trend” başlığı altında verdiği haberde, “En iyi Kürt ölü Kürt’tür kampanyasının tepkiyle karşılandığını” duyurdu.

El Cezire, trend yapan ırkçı söyleme katılanlardan bazılarını şöyle aktardı:

-BOB adlı kullanıcı ‘en iyi Kürt ölü Kürt’ ifadelerini tekrarlayarak katılım oranını yükseltmeye çalışıyor.

-ydillek: En iyi Kürt ölü Kürt. Her Kürt potansiyel bir PKK’lıdır..! ben bugüne kadar iyisine denk gelmedim!!

-Kimsinkim: ‘En iyi Kürt ölü Kürt’ yazmak bile yürek işi ben yüz kere yazarım.”

Evet. “Türk toprağı” zehirleniyor; manevi ekolojik yıkım kapımızdadır.
Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: