25 Ağustos 2012 Cumartesi

Kitle Yanıltıcılığının Sapkın İlkeleri...


Delil KARAKOÇAN

Önce bir not düşüyorum:

“Kurşun adres sormaz” demek, ne amaçla olursa olsun sersemce ve serserice hedeften sapmaktır. “Kurunun yanında yaşı da yakmak”tır.


Böyleleri ister devlet, ister radikal İslam, ister devrimci kim olursa olsun, tılsımı bozulur; bir anda efsanelikten kontralığa düşerler, yaşayan her canlı için tehlikeli hale gelir. Tüketirken kendi de tükenir.


Antep’teki saldırıyı ve benzerlerini nefretle kınıyor, yazıma dönüyorum.


* * *

Devrim öngünleri, arifeler problemli olur.

Geçişler her zaman tehlikelerle doludur.


Böylesi günler, devrime/değişime direnen tutucu statükocu güçleri daha bir hareketlendirir. “Rutin dışına” çıkarır. Hak, hukuk adalet bir yana itilir. Devrimi bastırmak için her yol mubah sayılır.


Paramiliter güçler, özel birimler daha sık devreye girer. Her şey yeraltına çekilir. Ölçüler kaybolur. Gerçekler tersyüz edilir. Provokasyonlar, çarpıtmalar, yanıltmalar, saptırmalar başlar.


Taraflar hakkında oturmuş tanımlar, fikirler, yargılar bir anda kaybolur. Sempati biter. İç içe geçmiş ya da “sızmış”, karşı saflarda “depolanmış” birimler daha faal hale gelir. Kurt, koyun postuna bürünür.


Toplumsal hafıza darmadağın olur. Kuşku, güvensizlik artar.


* * *


Amaç devrimi/değişimi ötelemek olunca, karşıdevrimciler, “devrimcileşir.” “Devrim adına” infiale yol açacak, tepki toplayacak, karşıtlığı derinleştirecek (Antep tarzı) “eylemler” öne çıkar. Bilgi kirliliği artar. Gerçek yalanla karıştırılır.


Dahası her şey; kötü ve karanlık ne varsa klişe ifadelerle devrimci güçlere mal edilir. Böylece toplum, trajik kalkışmalarla gerçek kurtarıcılarına yönelmiş öfkeli yığınlar haline getirilir.


Devrim süreçleri, karşı devrimin zayıfladığı anlar olduğundan, iktidarlar savaşı uluslararası hukuka göre değil, “yeraltı hukukuna” göre yürütür. Her şeyi tersyüz eder. Sızma yapar, tahrik eder, ajanlaştırır, kontra örgütler, satın alır...

 * * *

Dünyada, Özellikle Ortadoğu’da örnekleri çoktur.


Türkiye’de tarza yabancı değildir.


Kürt hareketi içinde de kontrgerilla ilişkili eylemler yaşanmış, sistem kaynaklı çetecilik gelişmiş, özellikle “gerilla kıyafetli” özel birimler birçok alanda “gerilla adına” eylemde bulunmuştur.


Aynı taktiğin sokak eylemlerinde de kullanıldığı, toplumu açıktan tahrike zorlayan, imaj bozan, algı değiştiren birçok “eylemin” provokatörler eliyle geliştirildiğini bilmeyen yoktur.


Türkiye’de, Ortadoğu’daki halk kabarışın da etkisiyle devrimci durum geliştikçe, daha doğrusu değişim dinamiği olarak Kürtler, merkezi devletin değişim karşıtı baskıcı otoriter konumuna rağmen kendi çözümlerini geliştirdikçe yukarıda saydıklarımız bir bir devreye girmiştir.


Böylece devlet adına yürütülen savaş doğal seyrini yitirmiş; araç ve yöntemlerini kaybetmiştir.


* * *


Bu bağlamda Antep ve benzer olaylara şüpheyle bakmak; çözüm istemeyen ve değişime karşı duran merkezi devletin henüz olayın mahiyeti bile tam anlaşılmadan “PKK yaptı,” “teröristler gerçekleştirdi” sözlerine hem itibar etmeme hakkımız, hem de itiraz hakkımız vardır.


Değişim ve devrinin öngünlerinde statükocu güçler daha çok devreye girecek ve benzer olay ve eylemlerle değişim ve devrim karşıtlığını diri tutmaya çalışacaklardır.


Sorunlar farklı güçlerden de kaynaklansa, eylemi başkaları da yapsa, özenle Kürtlerin hanesine yazılacak, böylece yığınlar iktidar çeperinde tutulmaya çalışılacaktır.


Antep olayı ardından BDP il ve ilçe binalarının saldırıya uğrayıp, linç girişimlerinin ülke geneline yayılmaya çalışılması da bu çeperi güçlendirme amaçlıdır.


* * *


Durdum, MHP Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Emekli Korgeneral Altay Tokat’ın bir zaman önce durumu özetleyen korkunç sözlerini hatırladım:


“Güneydoğu’da görev yaparken bölgeye yeni gelen hâkim ve memurlar işlerini ciddiye alıp hizaya girsinler diye gündüzleri çarşıda birkaç yere bomba attırdım...”


Tepkilere ise şu karşılığı veriyor: “Bunda ne var. Bunların hepsi eğitim amaçlı, harekât planlarının bir parçası. Bu bir suç değil, nitekim bunların sonucunu da aldık, Alnım ak.”


Birilerini hizaya sokmak, korkutmak, karşı saflardan söküp iktidar çeperine almak... Devrim ve değişim güçlerine dönük kitlesel sempatiyi bitirmek...


Geçiş süreçlerinde kitle yanıltıcılığının sapkın tezleri bunlar...


İşte bütün mesele bu...


Ancak “Sonuç almak” kolay değil...

Hiç yorum yok: