25 Ağustos 2012 Cumartesi

Hiç Düşündünüz mü: Ya PKK Terörist Olsaydı?

Veysi SARISÖZEN

Sizinle otuz yıldır çarpışan bir örgüt, eğer “biz sivillere dönük bombalı eylem yapmayız, Antep saldırısıyla ilgimiz yok” diyorsa, siz en önce bu açıklamayı ciddiye alacaksınız.

Elbette eğer siz ciddiyseniz...


İçişleri Bakanı hiçbir kanıta dayanmadan konuşuyor. Köşe yazarları, örneğin Ruşen Çakır, Oral Çalışlar, Ahmet Altan gibi yazarlar, böyle konuşuyor.


Taraf gazetesinin manşeti bu açıdan örnek. AKP hükümetini amansızca eleştiren Ahmet Altan’a masa altından sürekli tekme atan Taraf’ın “derin unsurları”, bu manşeti hazırlamışlar. AKP başlarından Hüseyin Çelik’le yapılan röportajın manşeti şu: “Ayan beyan bir PKK saldırısı”...


AKP sözcüsü, “sivil kayıplar olunca toplumsal tepki” korkusuyla PKK’nin bu tür saldırıları reddettiği iddiasından hareketle, saldırıyı PKK’nin yaptığını söylüyor. Diğerleri de.


Demek ki Hüseyin Çelik, PKK’nin polis karakollarına karşı bu tür bombalı saldırılar yaptığını, ancak “sivil kayıplar” olunca, bu saldırıları reddettiğini söylemekte. Buradan ne çıkar?


Buradan şu çıkar:  AKP’nin bu çok önemli adamı bile, PKK’nin “bilerek, isteyerek sivil ölümlerine neden olacak saldırılar yapmadığını, ama yaptığı bir saldırının sivil ölümlerine yol açtığında o saldırıyı kabul etmediğini” resmen açıklamış bulunuyor.


Evet, Hüseyin Çelik’in de söylediği gibi, PKK, örneğin Irak’ta Şii halka karşı Sünni militanların ve Sünni halka karşı Şii militanların yaptığı gibi, sivilleri hedef alan terörist saldırılarda bulunmuyor.


Hüseyin Çelik başka türlü konuşamazdı. Eğer Hüseyin Çelik deseydi ki, “PKK sivilleri hedef alan bombalı saldırılar yapıyor”; o zaman PKK’nin neden bu saldırıları “sürekli” tekrar etmediğini açıklayamazdı. “Şehir merkezlerinin patlayıcı ile doldurulduğunu” Oslo’da MİT mensubu müzakereci dile getirdiğine göre, PKK eğer sivilleri hedef alan bir eylem çizgisini benimsemiş olsaydı, bu eylemleri tıpkı Irak’da, Afganistan’da, Suriye’de ve Lübnan’da olduğu gibi “sistemli” bir şekilde ve amaca, yani “iç savaşı başlatana” kadar devam ettirmesi gerekirdi.


Ettirmiyor. Demek ki, Kürtler Türkiye’yi Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye, Lübnan’a çevirmiyor. Elinde böyle bir kaosa yol açacak olan gerekli silah ve patlayıcı -MİT kaynaklarının söylediğine göre- var olduğu halde böyle bir şey yapmıyor.


Şimdi yukarda adını yazdıklarıma soruyorum: Kimi zaman askeri hedeflere yönelik saldırılar esnasında sivil can kayıplarının ortaya çıkması, kimi zaman da HPG merkezinin dışında yerel birimlerin bu tür sivil can kayıplarına yol açan eylemlere yönelmesi, (diyelim ki Antep’te de böyle olması) PKK’nin sivilleri sistematik bir şekilde hedef almadığı gerçeğini değiştiriyor mu?


Bu soruya açıkça yanıt vermek zorundasınız. Eğer ahlaklı insanlarsanız...


Otuz yıldır süren bir savaş gerçeğiyle yüz yüzeyiz.


“Toplumsal tepkiden korktuğu” için PKK sivil kayıplara yol açan patlamaları kabul etmiyormuş.


Terör örgütü “toplumsal tepkiden” korkar mı? 11 Eylül günü İkiz Kulelere saldıran “terörist” (ki 11 eylül'ün gerçek mimarlarının kimler olduğu bugün dahi tartışma konusudur) nasıl “toplumsal tepkiden” korkmadıysa, eğer PKK terörist bir örgüt olsaydı, Hüseyin Çelik’in “toplumsal tepkisini” tırışkadan tayyare yerine koyardı. Umursamazdı.


Çelik’in dediği gibi, PKK elbette “toplumsal tepkiden korkuyor”. Bu dünyanın en medeni, en namuslu, en insani, en ahlaklı, en doğru, en isabetli korkusudur. Bu korku, o “toplumla” birlikte yaşamak isteyenin haklı korkusudur. O korku sayesindedir ki, Kürt özgürlük hareketi “terörist” yöntemlerden kaçınmakta.


Terörist “toplumsal tepkiden” zerre kadar korkmaz. Hatta terörist tam tersine, bombadan çok “toplumsal tepkiyi” patlatır, toplum terörize olsun, zıvanadan çıksın ister.


Şu anda bu “toplumsal tepkiyi” patlatan kim?


Bu “toplumsal tepkiyi” patlatan bizzat AKP’dir. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, BDP’li vekilleri kast ederek, “sizi görenler ne yapacağını bilir” diyerek linç çağrısı yapmış, “toplumsal tepki” bombasının pimini çekmiştir. Bu “olgun ve demokrat” görünme cambazı, gerçek bir “teröristin” bombayla yapamayacağını, işte bu sözleriyle yapmıştır. Antep’in altı üstüne bomba tarafından değil, bu “işaret fişeği” tarafından getirilmiştir. BDP binaları yanıyor. Bu yangın Batıya doğru yayıldığında ve Arınç’ın adamları yolda gördükleri BDP’lilere, örneğin bir BDP’li vekile “ne yapacaklarını” bilerek saldırdığında, kan döküldüğünde Türkiye kendini “terör cehenneminde” değil, onunla kıyaslanmayacak bir “iç savaş cehenneminde” bulur.


AKP ateşle oynuyor. “Toplumsal tepki”yi patlatarak BDP’yi yok etmeyi düşünen AKP, üç yıldır yürüttüğü, on bin insanı hapse attığı bu çizgide yürürken kendi bindiği dalı kesiyor.


İç savaş  “yeşil dolar zengini” AKP’nin altından kalkacağı bir şey değildir. O patladığı zaman, şimdi Antep’te kışkırttığı asıl güruh, tıpkı Suriye’de kelle kesen ve insanları altıncı kattan atanlar gibi, iç savaşın başına geçer. Ve “şehit cenazesinde” kafalarına pet şişesi yağan Bakanların partisi, bu iç savaş hengamesinde kaynayıp gider.


Şu anda kan revan içindeki sahnede herkes var. Bir kişi hariç: Öcalan! Savaş Öcalan’sız sürebilir ve sürüyor; ama Öcalan’sız barış olmuyor işte... Anlayın ve elinizi çabuk tutun...

Hiç yorum yok: