9 Temmuz 2012 Pazartesi

‘KCK’ Davasının Genç Avukatlarından Koray Çalışkan’a Yanıt




Silivri’de süren KCK Davası’nın genç avukatları, Radikal Gazetesi yazarı Koray Çalışkan’ın 7 Temmuz günü Radikal’de yayınlanan yazısına kamuoyuna açık bir mektup ile yanıt verdi. Genç avukatlar adına Sinan Zincir tarafından yapılan açıklamada, davada Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinin yargılandığı belirtildi, “Genç avukatlar, müvekkillerinin haklı ve meşru taleplerini onların adına mahkemede dile getirmekten geri kalmayacaktır” denildi.

'KCK' Davasının ‘Genç’ Avukatları, başlıklı mektubun tamamı şöyle:

“2 Temmuz günü olağan üstü hal koşullarında başlayan BDP'li siyasetçilerin yargılandığı kamuoyunda KCK İstanbul Ana Davası olarak bilinen davanın ilk haftasını geride bıraktık. Bu yazıyı yazmamızın nedeni bazı dostlarımızdan gelen eleştirilerdir. Gerek basın yayın organlarında gerek sosyal medyada genç avukatların iddianamenin tamamının okunması talebinin ve ısrarının anlaşılır olmadığı, bu tavrın yanlış olduğu, mahkemeyi rehin aldığı, iddianame okunmadan sorgular yapılabilse birçok kişinin tahliye olabileceği vurgusu yapılarak bu talepte bulunan avukatlar acımasızca eleştirilmiştir.

Özellikle Sayın Koray Çalışkan 07.07.2012 tarihli Radikal Gazetesi'ndeki yazısında bu konuya değinerek genç avukatları eleştirisinde bu talepte bulunan ve talepleri kabul edilen genç avukatların duruşmaya dahi gelmediğinden bahsederek, esasında iyi niyetinden şüphemiz olmasa da Sayın Çalışkan farkında olmadan başka bir şeye hizmet etmiştir. Şunu hatırlatalım ki bu genç avukatlar aynı zamanda tutuklu avukat arkadaşlarımızın müvekkillerinin ve Kürt gençlerinin avukatlığını yaptıkları için haftanın beş günü Çağlayan adliyesinin DGM dediğimiz 1.2.ve 3. kat C Bloklarında günde ortalama on beş tutuklu davaya girmektedirler. Bir örnek vermek gerekirse duruşmanın ikinci günü duruşma salonunun önünde militarist kuvvetler tarafından darp edilen genç meslektaşımız Avukat Hüseyin Boğatekin 3.gün iddianamenin tamamının okunması talebinde bulunmuş 4. gün Silivri'ye gelememiştir. Çünkü Çağlayanda Kürt gençlerinin yargılandığı beş davada avukatlık yapmaya gitmiştir. BDP'li siyasetçilerin, öğrencilerin ve Kürt gençlerinin avukatları tutuklandığı için ve hemen hemen tüm BDP'liler yargılandığı için genç Kürt avukatlar enerjisinin büyük bir bölümünü de bu davalara ayırmaktadır. Genç avukatları iddianameyi dinlemeye bile gelmedikleri için eleştirenlerin vakti olursa Kürt gençlerinin ve öğrencilerinin yargılandığı duruşmalara gelmelerini öneririz. Her gün duruşma salonlarının önünde Kürtler için adalet talebinde bulunan genç avukatları ve yaşadıkları mağduriyetleri izlesinler. O zaman bu avukatlar yemek yemeye vakit bulabiliyorlar mı diye içten içe soracaklar. Biz iddianameyi çok iyi okuduk genç arkadaşlarımız soruşturma aşamasında olmayan hukukun ve yapılan rehine operasyonunun kovuşturmada olmaması için çaba harcıyor. Bizim talebimiz “iddianame” denilen bu metnin usulüne uygun bir şekilde okunmasıdır.

Özellikle dostlarımızın iddianamenin tamamının okunmasının sorguları geciktireceği ve tahliyeleri engelleyeceği savı Türkiye mahkemelerinde Kürt Halkına karşı uygulanan hukuku bilmedikleri anlamına gelmektedir. Sanki müvekkillerimizin sorgusu yapılsa ve avukatlar tahliye talebinde bulunsa hepsinin tahliye olacağı yönünde bir havanın yaratılması Türkiye'de siyasal iklimi, Kürt Siyasetine karşı yaklaşımı, siyasal iktidarın yargı üzerindeki etkisini gözardı ederek hayalci, romantik yorumlardan başka bir şey değildir.

80'lerin sonu ve 90'ların başında Kürdistan'da büyüyen bu davanın genç avukatları, babalarına dışkı yedirtilirken, köyleri yakılırken, anneleri, babaları, yakınları kontrgerillanın kurşunlarıyla katledilirken kat be kat faşizmi yaşadılar ve “hukuku” çocuk yaşta öğrendiler. Onun için romantik ve hayalci değil, gerçekçidirler. Bu topraklarda bizzat kendi gördükleri ve yaşadıkları acı gerçeklerden kaynaklı bu avukatlar çok tecrübelidirler. Gelenekleri kontrgerilla kurşunlarıyla katledilen ve asla adalet mücadelesinden vazgeçmeyen Avukat Medet Serhatların, avukat Şefket Epözdemirlerin, avukat Fuat Erdoğanların geleneğidir. Onun için coğrafyanın siyasal, sosyolojik gerçekliğini göz ardı ederek meslektaşlarımızın yaşına bakarak yorum yapanlar tarihsel bir yanılgı içinde olduklarını bu dava sürecinde göreceklerdir.

Bu davanın genç avukatları hukuk nosyonu ve pratiği bakımından yaşlarını kat be kat aşan bir tecrübeye sahiptirler. Bizi eleştiren dostlarımızın bu siyasi soykırım davasının savcılık ve hakimlik ifade tutanaklarına bakmaları yeterlidir. İddianame tartışmalarını ve anadil taleplerini tali talepler olarak algılamak ve algılatmaya çalışmak Türkiye'de Kürt sorununa tepeden bakmacı anlayışın ürünüdür. Bu dava en başta bir anadil davasıdır. Müvekillerimiz şahsında Kürt Halkının meşru ve demokratik talepleri rehin alınmıştır. Kürtler anadilde yaşam ve anadilde eğitim dedikleri için rehin alınmışken, bir halkın dil talebini öteleyip rehine mantığına dayanan ve bizzat siyasal iktidar kurmaylarının talimatlarıyla yapılan bir operasyon sonucu “tutuklanan” müvekkillerimizin TCK, CMK, TMK tartışmalarıyla tahliye olmayacağını çok iyi biliyoruz. Dostlarımızın da bu davanın kriminal bir dosya olmadığını, siyasi rehin alma dosyası olduğunu anlamalarını ümit ediyor ve bu temelde eleştiri yapmalarını bekliyoruz.

Gerek Kürt gençlerinin yargılandığı davalardan gerek benzer KCK davalarından çok iyi biliyoruz ki; müvekkillerimiz bir şafak operasyonuyla, yüzlerle ifade edilen rakamlarla gözaltına alınıyor ve hepsi sorgusuz sualsiz tutuklanıyor. Arada “hukuki denetim”den geçirdiklerini kanıtlarcasına üç ya da dört kişinin tutuksuz yargılanmasına karar veriyorlar. Bir yıl içinde İstanbul'da yapılan beş siyasi soykırım operasyonunda da aynı yöntem izlendi. Başlayan davalarda da aynı yöntemin izleneceğini biz çok iyi biliyoruz. İlk hafta 4 gün boyunca avukatların yaptığı 60 civarındaki talebin hemen hemen tamamını reddeden bir Mahkeme Heyetinden bizim ve müvekkillerimizin bir beklentisi yoktur.

Genç avukatlar, müvekkillerinin haklı ve meşru taleplerini onların adına mahkemede dile getirmekten geri kalmayacaktır. Çünkü dilleri yasaklı olan müvekkillerimizin hem tercümanları hem de avukatlarıyız. 205 klasörlük bir dava 10 klasörlük emniyet fezlekesi haline geliyor, emniyet fezlekesinin özeti 2400 sayfalık iddianame haline geliyor, o da yetmiyor mahkeme heyeti iddianameyi 133 sayfalık özete çevirerek gayrıresmi bir belge yaratıyor, talebimize rağmen bu belge tarafımıza verilmiyor ve iddianame okundu diye tutanaklara geçiyor. Bunu bizlerin ve müvekkillerin kabul etmesi mümkün değildir. Biz OHAL uygulamaları altında yürütülen bir davada asla figüran olmayacağız. Müvekkillerimiz bize bu yönde irade beyanında bulunmuşlardır. Bu iddianame hukuki bir metin değil siyasal rehin alma belgesidir. Okunması talebimiz aynı zamanda Türkiye'de hukukun Kürt Halkına ve onların siyasal iradelerine nasıl uygulandığını teşhir etmek içindir.

Dostlarımız şunu bilsin ki Kürtler eski Kürtler değildir. Genç avukatlar da öyle... Mahkeme Heyeti anadil talebini reddederken Kürtlerin azınlık olmadığını cumhuriyetin asli kurucu unsuru olduğunu, tercüman talebi hakkının azınlıklara tanındığından bahisle tercüman talebimizi reddetmiştir. Doğrudur Kürtler Cumhuriyetin asli kurusu unsurudur. Ama cumhuriyetin asli kurucu unsuru bir halkın evlatları kuruluşun akabinde sorgusuz tiyatral yargılamalarla idam edilmişlerdir. Şeyh Saitler, Pir Seyit Rızalar kurucu halkın evlatları İstiklal Mahkemelerinde idam edilmiştir. Bugün Silivri toplama kampında “yargılanan” asli kurucu halkın evlatları kurdukları cumhuriyeti cinsiyet özgürlükçü, demokratik ekolojik toplum paradigmasıyla demokratikleştirmeye çalıştıkları için İstiklal Mahkemelerinin devamı olan ÖYM' lerde yargılanmaktadır. Ama sonları ataları gibi olmayacak. Genç avukatlar buna geçit vermeyecektir. Bu davanın iddianamesinin tamamı okunacak ahlak dışı kirli yöntemlerle elde edilen tüm deliller tek tek okunup tartışılacak ve adil bir yargılama yapılacaktır. Genç avukatların çabası ve ısrarı bunun içindir. Masumiyetine inandığımız müvekkillerimizin beraat etmesi için siyasal soykırımın deşifre olması ve Mahkeme Heyetinin davaya dayanak teşkil eden soruşturmanın kirli bir soruşturma olduğunu anlaması için biz yaşımızı aşan tecrübemizle bunu başaracağız.

Ayrıca dostlarımız şunu bilmeli ki Mahkeme heyeti tensip zaptının düzenlendiği ve duruşma gününün belirlendiği gün 15 kişiyi tahliye ettiği gibi iddianame okunmadan, kimlik tespiti ve sorgular yapılmadan da tahliye kararı verebilir. Biz tüm müvekkillerimizin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Ama üç ya da beş kişi tahliye olsun diye de tiyatral bir yargılamayı kabul etmiyoruz. Bu müvekkillerimizin talebidir. İddianamenin tamamının okunmasının tahliyeler önünde hiçbir engeli yoktur. Mahkeme Heyeti bunun farkındadır. Aksi yorumlar müvekkillerimizin iradesini kırmaya yöneliktir.

Bu davanın genç avukatları Cuma günü mahkeme heyeti ve tarih önünde Kürtçe düşünerek Türkçe bu davanın siyasi, sosyolojik, hukuki teşhirini yaparak özgürlük manifestosu yayınlayacaklardır. Aydınlarımızı ve bizi eleştiren dostlarımızı Cuma günü Silivri toplama kampındaki duruşma salonuna “Genç” Kürt avukatların Kürt Halkına ve Kürt siyasetine Özgürlük Manifestosunu dinlemeye bekliyoruz. Bu arada yoksul genç Kürt avukatların öğlen yemeklerini kutsal barış annelerimiz hazırlıyor. Dostlarımızı Kürt annelerinin kurduğu BDP çadırında Güneş'in sofrasında öğlen yemeğini yemeye ve amacımızı anlatmaya davet ediyoruz.''


ANF

Hiç yorum yok: