6 Haziran 2012 Çarşamba

Türk Devletinin Savaş Severliği

MUSTAFA KARASU

Türk devleti Kürtlerin Suriye’de kazanım elde etmesinden çok korkuyor. Her fırsatta “Türkiye’nin aleyhine olacak gelişmelere izin vermeyiz” diyor. Bununla orada Kürtlerin kendi kendini yönetmesi durumunu kastediyor. Şu anda Rojava Kürdistan’da Kürtler kendi kendini yönetme konumuna ulaşmışlardır. Kürtler örgütlü güçleriyle her alanda sorunlarını kendileri çözmektedirler. Devlete ihtiyaç duymadan yaşamlarını sürdürmektedirler. Devlet engeli olmazsa toplumun kendi kendini daha iyi yöneteceği Rojava Kürdistan’daki gerçeklikle bir daha ortaya çıkmıştır. Türk devletinin Kürtlerin bu kendi kendilerini yönetmelerine gösterilen düşmanlığa faşist sömürgecilik, inkarcılık, soykırımcılık denmez de ne denir.

Türk devleti Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerini kamuoyunun gözünden düşürmek için her türlü kara propaganda yapıyor. En son komşularla sıfır sorun politikasının patent sahibi Ahmet Davutoğlu Rojava’daki Kürtlerin Suriye’deki muhaliflere karşı kullanıldığı yalanını ortaya atmıştır. Hiçbir Suriyeli muhalif böyle bir iddiada bulunmazken Ahmet Davutoğlu böyle bir iddia ortaya atıyor. Böylece Kürtlerin Suriye’deki politikaları konusunda kuşku uyandırmaya çalışıyor. 


Suriye’deki Kürtler sadece kendi demokratik ulusal haklarının kabul edilmesi ve tanınmasını istiyor. Çünkü Kürtlerin haklarının tanınmadığı bir Suriye’nin demokratik olamayacağını çok iyi biliyorlar. 

Türkiye aslında Suriye’de de kendisinin çözüm dediği şeyi hakim kılmak istiyor. Kürtleri toplum olarak kabul etmeyen, anadilde eğitim ve demokratik özerkliği tanımayan, “bireysel haklara” dayalı çözümü, yani çözümsüzlüğü oluşacak yeni Suriye rejiminin politikası haline getirmek istiyor. Bu politikaya İlker Başbuğ “liberal demokratik çözüm” demiştir. Türkiye, İlker Başbuğ’un ifade ettiği bu çözüm dışındaki her çözümü kendisi için tehlikeli görüyor. Çünkü Rojava’da gerçekleşecek bir demokratik özerklik Türkiye’nin mevcut Kürt politikasını çökertecektir. Türk devleti Kürt sorununu demokratik temelde çözmek zorunda kalacaktır. Çözüm niyeti olmayan AKP Hükümeti bu nedenle Kürtlerin Suriye’de kazanım elde etmemesi için büyük bir çaba göstermektedir.


Milyonluk ordusu, yarım milyonluk polis ve istihbarat örgütüyle Kuzey Kürdistan’da Kürt halkının mücadelesini bastıramayan Türkiye, tabii ki Rojava’da ne yapsa da sonuç alamaz. Ya on binlerce insanı öldürmek zorunda kalır ya da Kürtlerin kendi kendini yönetmesini kabul eder. Bırakalım binleri, yüzlerce Kürt’ü öldürdüğünde zaten kaybetmiş olur. Bu nedenle Türkiye’nin Rojava Kürdistan’a yönelik tehditlerinin sonuç alması mümkün değildir. Türkiye bunu gördüğü için şimdiden Kürtleri karalama kampanyası yürütüyor. Kürtleri Esad’ın ortağı gibi gösterip hedef yapmaya çalışıyor.  Kürtler kendi kendilerini yönetmek istiyor. Bunu artık Rojava’da engellemek mümkün değildir. Buna ister Esad rejimi, ister muhalif güçler, isterse başka bir güç engel koymaya çalışırsa karşısında direnen Kürt halkını bulacaktır. Özcesi Kürtler özgürlüklerini elde etmede kararlıdırlar. 


Mevcut durumda Kürtlerle muhalifler arasında herhangi bir çatışma ve gerilim yoktur. Herhangi bir güç kışkırtmadığı takdirde Kürtlerin muhaliflerle çatışma konumu olamaz. Mevcut iktidarda Rojava’da Kürtlerin örgütlenmesine yönelmez ve Kürtlerin özyönetim güçlerine karşı savaş açmazsa Kürtler de saldırı içinde olmaz. Kürtlerin muhalif güçlerle bir çatışması yoktur. Ancak Suriye’nin baskıcı rejimi bırakmasını ve demokratikleşmesini istemektedir. Zaten örgütlenmelerini geliştirme ve özyönetimleri kurumlaştırmalarıyla Suriye’yi demokratikleştirme mücadelesi içindedirler. Demokratik Suriye projesi olan herkesle ilişki içinde olmaya da hazırdırlar.


Suriye’deki muhalif güçler hala Kürtlerin özyönetim hakkını kabul etmiyor. Türkiye ilişki içinde olduğu muhalifleri zaten bu nedenle destekliyor. Suriye muhalefetinin ulusal konsey hizbinin içinde yer alan Kürtler bile ayrıldılar. Bu gerçek bile Rojava Kürtlerinin tutumunun ne kadar doğru olduğunu göstermektedir.  Türk devletinin askeri işgaldeki ısrarının nedeni de Kürtlerdir. Zaman uzadıkça Kürtlerin örgütlenmesinden ve kendi özyönetim sistemlerini kurmasından korkuyorlar. Bu nedenle dünyadaki en erken müdahaleci yaklaşım Türkiye’ye aittir. Türkiye’nin Suriye halkını düşündüğü yoktur. Onun tek derdi, zaman uzadıkça Kürtlerin örgütlü hale gelmesidir. Bu nedenle sahte gözyaşları dökerek bu yüzünü saklamaya çalışıyor. Bu kaygı nedeniyle başka ülkeleri erken müdahale etmemekle suçluyor.


Müdahale olursa Türkiye sınırdan içeri girerim savaşın tozu dumanı altında Kürtleri ezerim diye düşünüyor. Birinci Dünya Savaşında Ermenileri nasıl soykırıma uğrattıysa Suriye savaşının tozu dumanı altında da hem Rojava’daki hem de Bakur’daki Kürtlerin işini hal ederim hesabı içindedir. Savaşı bu nedenle hararetle istiyor. Normal ortamda yapamadığı zulüm ve katliamları savaş ortamında yapmayı umuyor. Savaş olursa birkaç Uludere daha yaparım kim vurduya gider diye düşünüyor. İşte Türk devletinin savaş severliğinin nedeni budur.

Hiç yorum yok: