12 Haziran 2012 Salı

Kont Drakula - Faşist Erdoğan

AKP rejimi, tarihe vampir (kan içici) tiplemesiyle geçmiş Kont Drakula (Drecula)’nın korku hayaleti gibi Kürtlerin tepesinde dolanıp, insan avlıyor.

1400’lerde, Romanya’nın Transilvanya (Eflak) bölgesine hükmeden Drakula, yüz yıllar sonra, İrlandalı yazar Bram Stoker tarafından dişleri fırlak vampir tipi olarak geçti, edebiyat tarihine.


Çağımız, kendi çıkarını ülke çıkarı gibi gösteren Drakulalar mezarlığıdır. Ama aslı, bir başka fenomendi. Bir deli, ancak taklitçilerine örnek olacak düzeyde, olağanüstü kurnaz biriydi Drakul’a. Ülke çıkarı deyip, düşmanlarını kazığa geçirtirken zevklenerek seyreden. 


Yaşadığı dönemde, henüz kavmiyet, ulus, halk, millet olma bilinci yok, din birliği geçerli değer yargısıydı. O dönemde de açık göz zalimler, dini masal anlatıcısı dolandırıcılar, bu yoldan servetler topluyor, makamlar ediniyorlardı.


Yemek yerken, insanların kazığa geçirilmesini seyrettiği gravürlere bile geçti.


Öte yandan Kont, kendince Hıristiyan aziziydi. İşkence ve insan kırımına “ileri demokrasi” yerine, “din yolunda ilerlemek için iyilik” adını veriyordu.


 O da annesine düşkün bir evlat, çocuklarını servete boğan bir babaydı. Fakat, başkasının anne ve çocularına ilişkin duygularına yabancıydı.


Bugünkü Kürtlerin yaşadığı kader gibi Tresilvanyalı kadın ve çocuları zindanlarda topluyor, günah işlediğine hükmettiği kadınların memelerini kesiyor, bedenlerini diri diri kazığa geçiriyor, çocukların kesik başlarını kazıkların ucunda teşhir ediyordu.


Tarihin kayıtlarına göre, bir keresinde zindanda akıbetlerini bekleyen çocuklarını kurtarmak için Şatosunun önünde toplanan kadınları (o dönemde henüz biber gazı icat edilmemişti) özel yetiştirilmiş dövücülerle dağıtmayı gereksiz bulmuş, hepsini toplatmış, sonra onları iki gruba ayırmış, bir gurubu kestirip, etlerini çocuklarına yedirmiş, öteki gurubun kesik memelerini çocuklarının başına geçirtmişti.


Öldürttüğü insan kanını içtiğinden tarihe vampir olarak geçen Drakula için, bütün Tresilvanya birer Roboskî manzarasıydı.


Buna rağmen, öldürülmüş çocuklarını yasını tutan anneleri “istismarcı“ sevenlerini de “ölü sevici” ilan etmiyordu.


Drakula’nın ruhu öte yana, AKP rejiminde Kürt köylerinde, şehir ve kasabalarda evler gece yarısı, sabaha karşı basılıyor, kadın ve çocuklar polisler, askerler tarafından tutuklanıp, sorgulanıyor, sonra mahkemeler hukuk varmış gibi yaparak, hepsini cezaevine gönderiyordu.


İki yıldan beri, günde ortalama 20-30 Kürt tutuklanıyor. Bir hesaba göre AKP rejiminin esir sayısı 40 bine ulaştı.


Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, topyekün taarruza “sömürge yönetim tarzı” diyordu.


Hayır, sömürge yönetimlerinin de bir hukuku ve o hukuku yürütenlerin bir ahlakı, insanlıktan utanması vardı. İngiliz sömürge yönetimi, Hintlileri önce toplayıp, sonra gerekçe uydurmayacak kadar dürüsttü.


Bugüne kadar toplama kamplarına karşı sessiz kalan Kürdistan artık, patlamaya hazır barut torbası gibi. Patlamın en gürültülüsü Van’da duyuldu. Anlaşılıyor ki, ok yaydan çıktı. Zalime tepki giderek yayılacağa benziyor.


Rejimin Beşir’i ise sanki zalime başkaldırmamış gibi Kürdistan ulusal direniş hareketini teslime çağırıyor, sanki Kürtler onun arzusuyla isyan etmiş ve isteği üzerine “baş üstüne” demeye amadeymiş gibi “arzumuz bu” diyordu.


Bununla yetinmiyor, Güneylilerin esir kardeşlerini bastırma havasında olduğu yalanını uyduruyor.


Oysa, yeni Kürt gerçeği, Güneyli lider Mesut Barzani, bunlara laf anlatma çabasıyla, aralıksız “Kürtlerin birbirine silah çekme dönemi bitti” diyor. Çünkü o, kardeşinin özgürlüğüne silah doğrultanın asla iflah olmayacağını biliyor…


Lakin gelin de Beşir kafaya anlatın, anlatabilirseniz…


AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: