25 Haziran 2012 Pazartesi

KCK: Tek Yol Silah Bırakmak Değil!

Behdinan - KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tek yol silah bırakmaktır” açıklamasında, “Tek yol silahların bırakılması değil, tek yol Türk devletinin Kürdistan’da uyguladığı sömürgeci politikalarına son vermesi ve Kürdistan halkının doğal haklarını tanımasıdır” şeklinde yanıt verdi. KCK, “Ya silah bırakacaklar, ya silah bırakacaklar’ sloganı Tansu Çiller’in yıllarca dillendirdiği ‘ya bitecekler, ya bitecekler’ sloganının bir tekrarı olup, bunda ısrar edenleri ancak hazin bir son beklemektedir” diye ekledi.

Yazılı bir açıklama yapan KCK, Kürt sorunu etrafında son günlerde yaşanan gelişmeler ve gerillanın 19 Haziran’daki Hakkari eylemini değerlendirdi. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Erdoğan’a da sert bir dille yanıt verdi.

ŞİTAZİN’DEKİ DEVRİMCİ HAREKATIN ÖNEMLİ MESALARI VAR

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: Kürdistan Halk Savunma Güçlerimiz tarafından 19 Haziran’da başlayan ve farklı biçimlerde devam etmekte olan Şitazin ve Oramar’daki devrimci harekatın verdiği önemli mesajlar vardır. Bunun herkes tarafından doğru anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Öncelikle sıradan bir eylem olmayıp sürekliliği olan, arazi hakimiyetini geliştiren, yeni ve yüksek bir askeri performansı açığa çıkaran bir eylemselliktir. Bu devrimci operasyonun gerçekleşmesinde büyük bir fedakarlık gösteren ve kahramanlık destanı yaratan değerli şehitlerimizi anıyor, anılarını Özgür Önderlik, Özgür Kürdistan mücadelesini yükselterek yaşatacağımızın sözünü veriyoruz. Direnen halkımızın onuru olan ve destan yaratan bu kahramanların değerli ailelerine ve tüm Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz.
SEÇMELİ DİL DERSİ KÜRT HALKINA HAKARETTİR

Hareketimizin bütün barışçıl çabalarına rağmen sömürgeci AKP zihniyeti, sorunu şiddet yöntemiyle çözme isteminden vazgeçmemiştir. Kürt Halk Önderliği’ne ve tüm Kürt halkına her türlü yöntemle saldırarak, parçalama, bölme, tasfiye ve yok etme ile sonuç almak istemektedir. Evrensel bir hak olan anadilde eğitim hakkını bile tanımayacağını ortaya koyan ve seçmeli dil dersi taktiğiyle provoke etmek isteyen bu zihniyet, Kürtleri bir halk olarak tanımayı değil, farklı biçimlerde Türkleştirmeyi ve asimilasyonu sürdüren yeni bir sömürgeci stratejiyi izlemektedir. Bu Kürt halkına ve kültürüne karşı yapılmış büyük bir hakarettir.

BAŞBAKAN’IN PARÇALAMA-BÖLME TAKTİKLERİ


Türk devleti, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Kürt halkını katliamlar da dahil her türlü sindirme ve teslim almaya dönük çeşitli özel savaş yöntemlerini uygulamıştır. Bugün bu yöntemleri pervasızlaştıran AKP hükümeti, Kürt halkının onuruyla oynamak ve iradesini kırmak istemektedir. AKP hükümetinin başbakanı ve bakanları bizzat psikolojik savaşı geliştirmeyi üstlenmiş bulunmaktalar. İmralı’da Kürt Halk Önderliği’ne karşı psikolojik bir savaş yürütülürken, Özgürlük Hareketi’nin saflarında ayrılıklar varmış gibi bir görüntü verdirmek istemektedirler. Özellikle AKP sömürgeciliğinin geliştirdiği siyasal soykırıma karşı büyük bir kararlılıkla direnen Kürt siyasetine dil uzatmakta ve açıkça parçalama-bölme taktiklerinin uygulanmasını bizzat Başbakan üstlenmiş bulunmaktadır.

AKP GÜN GEÇTİKÇE TOPYEKÜN SAVAŞI DERİNLEŞTİRİYOR

Buna karşı, gerek zindana atılan 8 bin civarındaki Kürt siyasetçisi ve dostları, gerekse de dışarıda bulunan Kürt siyasetinin dinamikleri, şahsiyetleri bu dönemde büyük bir birlik ruhuyla direnmeyi bilmiş ve bir irade olduğunu kanıtlamış bulunmaktadır. Özgürlük Hareketi’nin bütün bileşenleri yekvücut bir biçimde AKP sömürgeciliğinin her türlü saldırısına karşı bütün zeminlerde direnerek başarı yolunun nereden geçtiğini ortaya koymuş bulunmaktadır. Önder Apo’nun demokratik ulus çizgisinde kenetlenen tüm yurtsever-demokratik güçlerin bu yürüyüşü karşısında acze düşen sömürgecilik daha fazla saldırarak gerçek yüzünü açığa vurmaktadır.

Kürt sorununda öldürme ve şiddetle birlikte her türlü yöntemi önüne koyan AKP hükümeti, gün geçtikçe halkımıza karşı geliştirdiği topyekun savaşı derinleştirmektedir. Bu sömürgeci zihniyetin uyguladığı savaş politikalarını normal görenler, en son Van operasyonuyla görüldüğü gibi halkımızın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının hiç yere tutuklanmasını doğal görenler, Roboskî ve Urfa Cezaevi’ndeki katliamlara sıradan yaklaşanlar, Kürt halkına hakaret anlamına gelen seçmeli dil dersi ve benzeri özel savaş taktiklerini bir lütuf gibi görenler, “PKK neden böyle bir eylem yaptı” diyebilirler.


HAKKARİ’DEKİ EYLEM EVRENSEL YASALARDA YERİ OLAN MEŞRU MÜDAFAA HAREKATIDIR

Ancak gerçek şu ki; her alanda yaygınlaşan ve tamamen tasfiye ve yok etmeyi hedefleyen bir sömürgeci savaş vardır. Önderliğimize, siyasetimize, halkımıza, kültürümüze ve değerlerimize karşı geliştirilen bu kırım savaşına karşı Kürt halkının da kendini savunma hakkı vardır. HPG’nin geliştirdiği Şitazin ve Oramar’daki devrimci harekat, evrensel yasalarda da yeri olan bir meşru müdafaa harekatıdır. Saldırılara karşı savunma hakkı kutsal bir haktır; bugün halkımız bir saldırı altındadır ve Kürdistan Özgürlük Gerillası her saldırıya karşı misilleme hakkını kullanacak, Kürdistan’daki bütün yurtsever dinamikler AKP’nin sömürgeci-faşist uygulamalarına karşı sonuna kadar direnecektir.
“TEK YOL SİLAHLARIN BIRAKILMASIDIR” DEMEK “SONUNA KAN DÖKÜLECEK” DEMEK


“Tek yol silahların bırakılmasıdır” demek “sonuna kadar kan dökülecek ve savaşla sonuç alınacaktır” anlamına gelmektedir. Tek yol silahların bırakılması değil, tek yol Türk devletinin Kürdistan’da uyguladığı sömürgeci politikalarına son vermesi ve Kürdistan halkının doğal haklarını tanımasıdır. “Ya silah bırakacaklar, ya silah bırakacaklar” sloganı Tansu Çiller’in yıllarca dillendirdiği “ya bitecekler, ya bitecekler” sloganının bir tekrarı olup, bunda ısrar edenleri ancak hazin bir son beklemektedir.

Kürt halkı öz anayurdunda tüm işgal, istila ve teslim alma saldırılarına karşı yüz yıllardır hep direnmiş, zulme boyun eğmemiş ve teslimiyeti asla kabul etmemiş bir halktır. Bugün de Önderliği etrafında kenetlenerek gerilla öncülüğünde, serhildan ruhuyla direnmektedir. “Kürt sorunu ayrı, PKK sorunu ayrıdır”, “PKK’ye hayır, Kürt sorununa evet” teorisi yeni olmayıp Türk devletinin deşifre olmuş ve başarısız kalmış klasik bir politikasıdır. Mücadelemiz karşısında yenilgiye uğramış, boşa çıkmış, mahkum olmuş politikalara ve yöntemlere Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin yeniden başvurması Türkiye’yi uçuruma sürüklemekten, savaşı derinleştirmekten başka bir sonuç vermeyecektir. Özgürlük Hareketimiz ve halkımız buna karşı savunma savaşını geliştirecek ve başarılı olmayı bilecektir.

KÜRT GENÇLERİ ROLÜNÜ OYNAMALI

İstedikleri kadar yeni bir üslup ve yeni taktiklerle psikolojik savaş yöntemlerini kullansınlar, bütün bunlar Başkan Apo’nun, halkımızın ve Özgürlük Hareketi’nin direnişi ile Türkiye’de demokrasi ve adaletten yana olan tüm kesimlerin dayanışması karşısında sonuçsuz kalmaya mahkumdur. AKP’nin cezaevlerinde, Kürdistan sokaklarında ve her alanda Kürt halkına karşı geliştirdiği devlet terörüne karşı Kürt halkı ve özgürlük gerillasının savunma hakkı temelinde direnişi geliştirmesi, devlet terörüne karşı yoksul ve her türlü hakkından mahrum bırakılmış bir halkın en insani savunma hakkını yerine getirmesidir. Dünyada çokça örnekleri olan ulusal kurtuluş hareketlerinin devrimci direniş geleneğinin bir benzeri olan Kürdistan gerillasını ‘terör-terörizm’ olarak lanse edenler; inkarcılıkta, sömürgecilikte, ırkçılıkta, faşizmde ısrar edenlerdir.

Tüm yurtsever halkımızı, demokratik kurumlarını ve Kürdistan gençliğini, özgür Kürdistan kadınını tarihin bu önemli döneminde halkımızın gelişen direnişinde rolünü oynamaya daha güçlü bir biçimde mücadeleye katılarak sorumluluklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Başta Kürdistan gençliği olmak üzere tüm kesimleri Kürdistan’ın ve Önder Apo’nun tarihi özgürlük yürüyüşünde yer almaya ve onunla bütünleşmeye davet ediyoruz.”


ANF

Hiç yorum yok: