16 Haziran 2012 Cumartesi

Cemaati Nasıl Bilirdin Ey Mevtâ!

“Kötünün iyisidir, alternatif yok, ne yapalım yani?” anlayışıyla kaynaştırılan ayran misali bir ülke, TC. Öyle bir ayran ki sütün beyazlığı, çengelli karamsarlığında yitmiş. Doğusuna baksan korku ve nefretin bereketi; batısına baksan kibir ve tabular cenneti, çatısına baksan kara bulutların eksik olmadığı ve üç tarafı denizlerle çevrili dört duvar misali yemyeşil çığlıklar ülkesi.
Konu bu değil aslında. Konu çoğumuzun aşina olduğu, TC hayatının vazgeçilmezi dilimizin, dinimizin, medeniyetimizin güzide-i cemali, cemaatimiz.

Yakın geçmişte statükonun egemenliğinde mağdur olan tarikat kültürü, cemaatin modern atılımları ile çağın gereksinimlerine uygun şekilde yeniden dizayn edilip hayatımıza girdi. Kimileri bu oluşumu pek ciddiye almadı, kimileri önyargılı bir üslupla dışladı, kimileri tedirgin yaklaştı. Halkın büyük kısmını oluşturan olurcu, yeterci kesim ise aradığı dermanı hekimi bunlarla buldu.

Herkesin atıp tuttuğu bu güzide oluşum hakkında bir iki bildiğimiz var. Elbette kişisel bir analiz ile yaklaşıyoruz. Bir düşünelim nasıl bir oluşum, kimler var, kimlerle muhataplar, nasıl örgütleniyorlar, neler yapıyorlar, neler yapmıyorlar, en önemlisi neye hizmet ediyorlar. Kısaca üzerinde duralım isterseniz.

Muhteşem yüzyılımızın mimarı cemaatimizin öncelikli yol yöntemi hepimizin bildiği gibi nabza göre şerbet taktiğidir. Yani yakın geçmişe bakan şahsi arkadaşlar biliyor bunun anlamını, darbede de, darbeye darbede de bu musalli cemaatimiz halihazır cemi rollerini iyi şekilde yapmıştır, mesele bu. E dahası can sağlığı.

Şimdi daha derine inelim. Güzel insan cemaatimiz adam toplama sanatını müthiş bir özveri ile eda ediyor. Buna itirazımız yok. Peki itirazımız neye? Şöyle ki, hani menfaat çorapları var ya hocam. İşte o. Bu güzel hizmet-i âlâda biriken badem bıyıklı, tombik yanaklı, kanlı canlı, gobiş arkadaşlar, bir hayli aktif şekilde birikme ve biriktirme işleriyle meşgul. Mitoz bölünme ile gerçekleşen badem kadroları doldurma meraklısı hepisi. Gerekçeleri ise makul, “kim olsa yapar bunu”. Sağolsunlar nezaket ve hoşgörü kuralları dahilinde yapıyorlar hepsini, bu yüzden bizim için problem yok. Tatlı dilli abilerimiz hepsi.

Bir de abilerimizin canhıraş şekilde meşgul olduğu başka konu güzel çocuklarımızın muteber eğitimi konusu. Güzel güzel çocuklar topluyorlar ışıklı yurtlarına. Toplanan güzel çocuklar, halihazırda Türk-Îslam güdümlü dindar nesle aktarım mahiyetinde değer görüyor, piyasası bu abilerimizin.

Bu güzel okullarda, eğitim evlerinde toplanan öğrencilere öncelikli olarak cemaat ahlakı yediriliyor. Bu ahlak da genellikle HocaEfendiHazretleri’nin emsalsiz eserlerini hatim şeklinde bilinen bir ahlak türü. Özellikle ilk ve orta öğretim seviyesindeki çocuklara yönelik bu tür etkinlikler yoğunlukta. Gezi etkinlikleri, seminerler, yatılı çalışma günleri gibi etkinliklerde çocuklara hazırlandıkları sınavlara yönelik yardımcı olunuyor. Lakin bu etkinliklerde de genellikle cemaat çizgisindeki ahlakın ezberletildiği pek de uzak olmayan bir gerçek. Özellikle cemaat bünyesindeki paralı dersanelerde, bu etkinlikler gönüllülük payesi ile yapıldığı için pek sorun olmuyor; lakin Valilikler ile ortaklaşa düzenlenen parasız dersanelerde yapılan eğitim ve etkinliklerde öğrenci katılımlarında doğal olarak bir gönülsüzlük havası bulunabilir. Ve bulunmaktadır da. Tabi abilerimizin işine daha fazla burnumuzu sokmadan bu kısmı kısa geçelim. Neyse…

Gelgelelim yüce Türk ırkına hizmet konusu. Hizmetli arkadaşlar, ailelerini, ülkelerini bu yeşilim cennet batağında bırakıp elin şirin afrikalı, asyalı, amerikalı bebelerine insanlığın kurtuluşu için güzel Türkçemizi öğretiyorlar. Yetmiyor şarkı söyletiyor, dans ettiriyor, ha bir de sevinme şekli olarak takla attırıyorlar. Bravo, yani ancak bunu diyebiliyoruz.

Nerede kalmıştık. Evet, kurumların iflahını o tatlı tombik parmaklarıyla kurutan güzel abilerimiz. Maalesef eleştiri konusunda o tatlı dillerini budaktan sakınmazlar. Toplumun ve insanlığın geleceği için toplumu ve insanlığı cezaevinde terbiye etme büyüklüğünü gösterebilirler her an. Kendilerine hak veriyor ve şaşırmıyoruz.

Kısa kısa geçtik, lakin Kürt meselesini geçmeden etmeyelim. Abiler, şahsen bu meseleye zannımca caiz gözüyle bakıyor. Yani Kürt olabilir insan, Kürtçe konuşmak caiz ama farz değil. Elbet bu da kötü bir şey değil, lakin Kürt’e terbiye edilmesi gereken, saf, kandırılan, medeniyet eksiği gözüyle bakan abilerimizi kınıyorum. Kürt’ü Kürt’le eritme politikası zekice ama çağın gerisinde. Kürt aptal değildir. Bunu dikkate alın abiler, belki Kürtler de en az sizin kadar müslümandır. Belki de Zerdüştler sizden daha çok insani değerler üzerinedir. Kim bilir?

Gücünü eski çağ moğol hükümdarları gibi kut anlayışından alan bir hazretleri yörüngesinde hocalayıp efendilenen o nadide fatihleri eleştirmek haddimize nasip oldu, darısı katilimizin başına.
 
Cevat Sinet
Amed News Agency

Hiç yorum yok: