28 Haziran 2012 Perşembe

AKP, Çiller ve Dönemini 'Ak'layacak

Mehdi Atay
 
 
 
Türk cumhuriyet tarihi bir bütün olarak, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, komplolar, katliamlar, suikastlar, varlık vergisi ve 6-7 Eylül olayları gibi devlet eli ile gasplar, kayıplar tarihidir. Bu tarihin en az İstiklal Mahkemeleri ve Milli Şef dönemi kadar hukuksuz bir karanlığa mahkum edildiği bir başka dönem de Tansu Çiller'in başbakanlık yaptığı kirli savaş rejimidir.
Sadece Türkiye'nin değil, yakın geçmiş tarihin açısından insanlığın tanık olduğu ender zulüm dönemlerindendir Çiller'in başbakanlık yaptığı yıllar. Alman basını tarafından, “uyuşturucu kaçakçılığı” yaptığı iddia edilmesinden, Başbakan olduğu dönemde Ankara'da açılan bir davada, “Çete lideri olarak” itham edilmesine kadar kirli sicili ayyuka çıkmış bir siyasetçidir Tansu Çiller.

İktidarın, “değişim ve demokratikleşme” iddiası ile Meclis'te kurulan, “Muhtıraları ve darbeleri araştırma” komisyonunun AKP'li başkanı Nimet Baş “spesifik” olarak 28 Şubat sürecini konuşmak üzere Tansu Çİller'le ilişkiye geçmiş.

Telefonu bizzat AKP'li komisyon başkanı Baş açıyor Çiller'e. Kısa bir süre önce Çiller döneminin içişleri bakanı olarak kirli savaş döneminin birçok insanlık dışı uygulamasının direktörü Mehmet Ağar'la anlaşarak onu kendi istediği özel bir cezaevine yerleştiren AKP bu telefonla Çiller'e de “senin sorumluluğun da 28 Şubat süreci tanıklığı ile sınırlı” mesajı veriyor.
Binlerce faili meçhul cinayetin, binlerce kaybın, bir döneme damgasını vuran yargısız infazların, örtülü ödenek vurgunlarının bir bütün olarak bir dönem ülkeye egemen kılınmak istenen sivil faşist rejiminin uygulayıcısı Tansu Çiller ve dönemi AKP eli ile “ak”lanıyor.

Geriye dönük yargılamaların doksanlı yılların tetikçilerine ulaşması üzerine ülkeyi terk ederek ABD'ye gitmişti Çiller. AKP, Ağar gibi Çiller'le de anlaşarak, hem de “darbe karşıtı, darbelerle hesaplaşan eski başbakan” edası ile geri getirilmeye hazırlanıyor Çiller'i.

Basına yansıyan haberlere göre AKP'li komisyon başkanı Baş Çiller'e, “Bugüne kadar hiç konuşmadınız. Siz 28 Şubat sürecinin hem mağdurusunuz, hem yakın tanığısınız. Bu meselenin aydınlatılmasında katkınızın büyük olacağını düşünüyorum.” diyor.

Baş, AKP'nin Çiller'e bakışının, “Darbe mağduru” siyasetçi olduğunu Çiller'e bildirerek, partisi adına garanti veriyor. Ayrıca, AKP bu ifadelerle Çiller'e, “darbelerin araştırılması için” de katkı sunacak “demokrasi savaşçısı” misyonu biçiyor.

Fakat Çiller, Baş'ın davetini yeteri kadar garantili bulmamış olmalı ki, “Ben bu konuda üzerime düşeni yapacağım. Hiç merak etmeyin. Şu anda yurt dışındayım, isterseniz hemen dönebilirim. Ama herkesi dinledikten sonra beni dinlerseniz daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar 28 Şubat süreci hakkında hiç konuşmadım. İlk kez konuşacağım ve çok önemli şeyler anlatacağım. Elimde bu konuda çok güçlü bir arşivim var. O nedenle siz diğerlerini dinleyin, ben ona göre konuşayım. Çünkü onların söyleyeceği her şeye verilecek bir cevabım var. Darbe komisyonunun kurulmasını çok önemsiyorum. Tarihe ışık tutacak bir çalışma yapacağınıza inanıyorum. Bu komisyona sizin başkan olmanızdan da çok memnun oldum.” diyerek “nazikçe”, “daha sağlam garantilerle gelmelisiniz” diyor.

Komisyon kısa bir süre önce AKP'li başkanının talimatı ile ”rahatsız edici” sorular sormamak kaydı ile Çiller'i iktidara taşıyan Süleyman Demirel'i ziyaret etti. Darbeleri araştıran komisyon üyeleri ziyaret öncesi Demirel'in elini öperek bir türlü yerleşemeyen demokrasiye bir darbeyi de Demirel'in huzurunda vurdular. Demirel komisyon üyelerini lisanı münasiple fırçalayarak Ankara'nın en derin mahfillerinden sayılan Güniz Sokak'taki evinden uğurladı.

Geçmişiyle “hesaplaşamaması” bugün derin sistem sorununa dönüşen kangrenleşmiş problemlerin temel nedenidir, Ankara egemenliği için. Kendisiyle "hesaplaşamama" Türk egemen siyasal siteminde yenemediği psikolojik bir bozukluk düzeyinde komplekse neden olmuştur. Bu kompleks Türk resmi ideolojisini oluşturan paradigmaların da temelini oluşturuyor. Her fırsatta ''çok kimlikli, çok dilli, çok dinli bir imparatorluk olan Osmanlı'nın bakiyesi'' olmakla böbürlenen Ankara egemenliğinin geldiği, “tek dil, tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek din” paradigmaları bu parçalanmış kişiliği kuşatan ve uluslararası egemenler tarafından da beslenen kompleksin hezeyanları.

Hiç yorum yok: