15 Mayıs 2012 Salı

Ortadoğu Savaşı

Adil Bayram
 
 
Suriye’de işlerin kötüye gittiği anlaşılıyor. Şam’da patlıyor bombalar, Suriye’nin gittikçe Irak’laşmakta olduğunu gösteriyor. Halep’te dört Kürdün katledilmesi, Kürtleri de mevcut çatışmalar içine çekme gayretlerinin bir parçası oluyor.

Bu olaylar gösteriyor ki, Annan uzlaştırma planı çatırdıyor. Böyle bir süreçte Kofi Annan’ın yaptığı “Plan boşa çıkarsa felaket olur” açıklaması, son ve umutsuz bir çağrıya benziyor. Muhalefet ise zaten “Annan planının bittiğini” çoktan açıklamış bulunuyor. Kanıt olarak da basına Şam’da patlayan araba resmi dağıtılıyor.

Annan planının başarılı olacağına zaten hiç kimse inanmamıştı. Plan, tarafların savaşa tam hazır olmadığı ve savaş koşullarının oluşmadığı bir ortamda gereken oyalama siyasetinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Taraflar askeri ve diplomatik hazırlıklarını güçlendirebilmek için “Oyalama planı”nı reddetmemişti.

Esat rejimi planın başarısına inanmasa da “Uyacağını” belirtmiş, sürdürdüğü kısmi operasyonlarını basından gizleyerek yapmaya çalışmıştı. Başlangıçta muhalefet de benzer tutumu sürdürmüştü. Fakat şimdi muhalefet tutum değişikliği yapıyor. Bir yandan askeri saldırılarını artırırken, diğer yandan bu saldırıları gizleme veya inkar etme gereği bile duymuyor. Belliki birileri Annan planının altını oymaya ve Suriye’de savaşı tahrik etmeye çalışıyor. Bu konuda birinci adres ise AKP Hükümeti olarak gösteriliyor.

Kürtleri savaş içine çekme çabaları da bunu doğruluyor. Kürtler şimdiye kadar çatışma dışı kalmayı başarmışlardı. Ancak artık bu pozisyonu sürdürmekte zorlanacakları anlaşılıyor. Birçok çevre Kürtleri Esat rejimiyle çatıştırmak için her türlü çabayı harcıyor. Bu çabaların kısmen de olsa giderek sonuç vereceği görülüyor.

Mevcut durum birçok çevre tarafından “Suriye iç savaşa gidiyor” diye değerlendiriliyor. Suriye’de barış umutları gittikçe tükeniyor. Öncelikle terörün daha da tırmandırılacağı anlaşılıyor. Ardından ise savaş gelecek. Muhtemelen 2012 sonuna kadar artan terör dönemi olurken, 2013 Suriye’de savaş yılı olacak!

Acaba Suriye savaşı nasıl olacak? Bazılarının ifade ettiği gibi, bu bir “İç savaş” mı olacak? Yoksa Ortadoğu ve dünya savaşı mı?

Şimdi bu çerçevede iç savaş-dış savaş tartışmaları yapılıyor. Ağır basan görüş dış savaş olacağı yönündedir. Biz de bu görüşe tarafız. Suriye’de iç savaş, dış savaş demektir. “İç savaş olur” diyeler, Suriye’de Irak ve Libya benzeri savaşların yaşanacağını sananlar yanılıyorlar.

Suriye ne Irak, ne Libya, ne de Afganistan’dır. Suriye tarihten beri bölge siyasal statükosunun belirlendiği alandır. Baba Esat döneminde de Şam siyaseti bir Ortadoğu siyasetiydi. Şimdi yaşanacak olası bir Suriye savaşı da bir Ortadoğu savaşı olacak. Suriye’de terörün savaş halini alması, Doğu Akdeniz’den Afganistan’a kadar uzanan bir bölge savaşını ortaya çıkartacak. Bu da 1991’den beri yaşanan Üçüncü Dünya Savaşının zirvesi olacak.

Zaten dikkat edilirse mevcut terör durumu da iç değil, dış kaynaklı yaşanıyor. Mevcut çatışmalı ortamın yüzde yirmisi iç güçlerin istemiyle oluşurken, yüzde sekseni dış güçlerin istemi ve dayatması sonucu gelişiyor. Suriye’de savaşı iç toplumsal dinamikler değil, bölge ve dünya siyaseti istiyor.

Belliki Suriye’deki çatışmalar ve olası savaş bölgenin eski statüko kalıntılarını da tümden yok edecek. Bölge statükosunun tümden değişmesine ve yeni bir statükonun oluşmasına yol açacak. Dolayısıyla eski statükoya karşı olup değiştirmek isteyenlerin hedefleri bu biçimde geçekleşmiş olabilir. Böylelerinin amacına ulaşmış olduğu söylenebilir.

Fakat bunun bir Ortadoğu ve dünya savaşıyla olması pek iyi ve arzulanan bir durum değildir. Çünkü böyle bir savaş zordur, kötüdür, tahripkardır. Tüm yükünü Ortadoğu halkları çekecektir. Dolayısıyla böyle bir savaş durumunu Ortadoğu toplumları açısından bir felaket olarak görmek ve önlemeye çalışmak gerekir. Ancak ne kadar çalışılsa da savaş olacağa benzemektedir. Yine böyle bir savaşın tüm Arap alemiyle birlikte Türkiye ve İran’ı içine alacağı anlaşılmaktadır. Belliki Kürtler savaşın ortasında kalacaklar. Belki de hiç sorumlusu olmadıkları savaşın en çok zarar göreni olacaklar!

Böyle bir savaş bir ülkenin içinde yaşanan savaş gibi dar bir alanda etki bırakmayacak. Tersine tüm bölgenin yeniden yapılanmasını getirecek. Eğer gerçekten böyle bir savaş olursa nereye varacağı ve nasıl sonuçlanacağı şimdiden hiç kestirilemez. Çünkü savaş başladığı gibi sürmez ve nereye varacağı da bilinemez. Şimdi sadece herkesi derinden etkileyeceğini ve her şeyi değiştireceğini söyleyebiliriz.

Bu nedenle birçok çevre bu tür gelişmelere karşı çok duyarlı ve ihtiyatlı gözükmektedir. Böyle bir savaşı önlemek ve sorunları politik uzlaşma ile çözmek için çalışanlar da az değildir. Fakat savaş tamtamcılarının gücü daha fazla ve bunlar daha saldırgan konumdadır.

Böylelerinin başında da AKP Hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan gelmektedir. AKP’nin hangi hesapla böyle bir siyaset izlediği pek kestirilememektedir. Çünkü savaş en çok Türkiye’yi etkileyecek, savaşın yükünü en çok Türkiye toplumu çekecek, büyük olasılıkla savaş sonucunda sınır değişiklikleri de dahil çok şey değişecektir.

AKP’nin bu süreçten ne umduğu pek belli değildir. Acaba eski Osmanlı’ya benzer kısmi bir bölgesel genişlememi ummaktadır? Bazılarının ifade ettiği gibi, Şam’ı yeni bir Türkiye vilayeti yapmak mı istemektedir? Bu hususlar pek net değildir ve bilinmemektedir. Fakat bilinen bir gerçek var ki, o da Türkiye’nin böyle bir genişleme yaşayamayacağıdır. Bırakın genişlemeyi, savaş sonunda Türkiye’nin daha da küçülme olasılığı daha güçlü görünmektedir.

Eğer AKP “Bölgesel genişleme” hesabı yapıyorsa, bu durum tehlikeli bir hayalden başka bir şey anlamına gelmez. Bu durumuyla AKP hükümeti, Osmanlı’yı istekle Birinci Dünya Savaşı içine sokan İttihat ve Terakki hükümetine benzemektedir. Sonu da benzerlik arzeder mi, şimdiden bir şey söylenememektedir.

Aslında bir Ortadoğu savaşını önlemek için en çok çalışan Kürtler olmaktadır. Suriye’de izledikleri politika bunun çok açık göstergesidir. Türkiye’de Kürt sorununa barışçıl-siyasi çözüm çabaları bunun açık örneğidir. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın görüş, uyarı ve çabaları bu konuda öncü konumdadır. Çünkü savaşın ağır yükünün kendilerine yükleneceğini Kürtler görmektedir. Öyle bir savaş felaketi yerine, sorunu en az çatılmayla çözmeye çalışmaktadır. Fakat kandan beslenen savaş tamtamları karşısında Kürtlerin bu çabaları acaba başarıya ulaşabilecek midir? Bu husus kesin belli değildir. Kürtlerin başarıp başaramayacağını tarih gösterecektir!..

* Kaynak: Özgür Politika

Hiç yorum yok: