24 Mayıs 2012 Perşembe

Nureddin Sofi: Kürdistan'da Sömürgeci Hukuku İşletmeyeceğiz

HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi

HPG Gerillalarının yol kontrollerinden...
Behdinan - HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, Türk ordusu ile gerilla güçleri arasında giderek şiddetlenen savaş dengesinin gerillanın lehine döndüğünü söyledi. Kürt halkına karşı suç işleyenleri tutuklamaya devam edeceklerini belirten Sofi, “Kürdistan’da sömürgeci hukuku işletmeyeceğiz” dedi.

Kürdistan dağlarından her gün yeni bir operasyon ve çatışma haberi geliyor. HPG gerillaları ile Türk ordusu arasındaki savaş artık daha geniş bir alana yayılırken HPG tarafından yapılan tutuklamalar da artmaya başladı. En son gerillalarının yaşamlarını yitirdikleri çatışmalara katıldıkları şüphesiyle 6 korucu ve AKP Kulp ilçe başkanı Veysel Çelik HPG tarafından tutuklandı. Yine artan operasyon ve eylemler yanında Kürdistanlılara yönelik devlet baskısı, ajanlaştırma ve koruculaştırmaya yönelik haberlerin de ardı arkası kesilmiyor.

HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, şiddetlen savaş, korucuların tutuklanmasına ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

Nureddin Sofi, ellerindeki esirlerin sağlık ve morallerinin iyi olduğunu belirtirken, Kürdistan’da özel savaşa katılan, uygulayan kesimleri tutuklamaya devam edeceklerini kaydetti. Tutuklanan korucuların aile ve çevrelerine çağrıda bulunan Sofi, aile ve çevrelerin koruculara yönelik iddialar hakkında yeterli bilgi ve delilleri HPG’ye ulaştırmalarını istedi.

‘DENGE GERİLLAYA DOĞRU DÖNMÜŞTÜR’

*Hatay’da gerçekleştirdiğiniz eylem hakkında verdiğiniz bilgilerde Türk ordusunun operasyon alanına sivil araçlar içinde ve sivil kıyafetler giyerek geldiğini belirtmiştiniz. Bu uluslararası sözleşmelere aykırı değil mi? Türk ordusu neden böyle bir yöntem seçti?

Kirli ve psikolojik savaşın ağırlıkta olduğu bir kışı geride bıraktık. Baharla birlikte gerillanın hareket alanının genişlediği ve gerillanın devrimci halk savaşı hamlesiyle sonuç alacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Son yaşanan çatışmalarda görüldüğü gibi denge gerillaya doğru dönmüştür. Kışın zor koşularında ABD’de aldığı teknik güçle Türk devleti farklı havalara girmişti. Ancak bu hava Kürdistan’da eriyen karlarla birlikte erimiştir. Şimdi savaş gerillanın lehine dönmektedir. Uludere’de Maymun tepesinde, Dersim ve en son Amanos’ta yaşanan çatışmalar bunun bir kanıtıdır. Bu henüz bir başlangıçtır. Devrimci halk savaşının sonuç alacağı bir sürece girmiş bulunuyoruz.

‘SİVİL ELBİSELERLE SAVAŞA KATILMAK KONTRA SAVAŞIDIR’

Bunun telaşını ve paniğini yaşayan Türk ordusu kendini gerillanın hedefinden çıkarmak için birçok kural dışı biçim ve şekillere girmektedir. Askerlerin sivil elbiselerle savaşa katılması kontra savaşıdır. Bir çete savaşıdır. Sizin de belirttiğiniz gibi hiçbir askeri kurala sığmaz. Türk devleti ne zaman gerillaya karşı zorlansa bu kirli yöntemlere başvuruyor. Askerlerini sivil araçlarla taşıyor. Sivilleri kendi kirli emelleri için kullanıyor ve sivilleri hedef yapıyor. Bir yandan bu sivilleri savaşın malzemesi haline getiriyor diğer yandan kendini sivillerin arkasına gizliyor. Bu korkakça bir yöntemdir. Bunu son günlerde hem Gerdiya’da gördük hem de Amanoslar’da gördük. Binbaşı, üsteğmen gibi üst rütbeli askerler bile bu yönteme başvuruyor. Korkularından sivil elbiselerle geziyor ve operasyonlara katılıyor. Bu bile Türk ordusunun gerillaya karşı nasıl zorlandığını gösteriyor. Zaten düzenli orduyla ve uluslararası savaş kurallarına riayet ederek gerillayı yenmesi söz konusu değildir. Bu birçok defa ispatlanmıştır.

‘KONTRGERİLLA YÖNTEMLERİ KLASİK ORDUNUN YENİLGİSİNİN KANITIDIR’

Koruculara, kontra yöntemlere başvurması klasik ordunun yenilgisinin kanıtıdır. Nizami yöntemlerle sonuç alamadığını gayri nizami ve savaş dışı kurallarla almaya çalışıyor. Zaten hiçbir zaman Kürdistan’da uluslararası hukuka riayet etmediği gibi kendi iç hukukunu da çiğnemiştir. Kimyasaldan tutalım Napalm ve misket bombalarına kadar uluslararası yasak olan silahları kullandığı yetmiyormuş gibi bir de sivilleri savaşın bir parçası haline getiriyor.

Bu konuda hiçbir sivilin savaş aleti olmamasını temenni ediyoruz. Özellikle Kürdistan’da sivil insanlar ne kendini ne de araç gereçlerini Türk ordusunun hizmetine sokmamalıdır. Kendini düşman için savaşın bir malzemesi haline getirmemek her yurtseverin görevidir. Diğer haliyle askere ve polise çalışanlar onlara yardım edenler savaşta onların kalkanı konumuna gelmiş olurlar. Bu da onlara bir şey kazandırmaz.

‘KÜRT TOPLUMUNUN KALBİNDEKİ PASLI HANÇER’

*Koruculuğu özendirmek amacıyla devlet tarafından her gerilla cenazesine, yine her kaçakçı ihbarına ödül verileceği bilgisi basına yansımıştı. Yine birçok Kürdistan ilinden zorla koruculaştırma ve baskı haberleri geliyor. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özel savaşın temel yöntemi olan koruculaştırma, Türk sömürgeci devleti ve onun işgalci ordusunun Kürdistan’da çoğu kez başvurduğu bir yöntemdir. Geçmişte Kürdistan’da yaşanan isyan ve ayaklanmaları bu yöntemlere başvurarak bastırmıştır. Kimi ihanetçi ve işbirlikçi çevrelerle ağacın kurdu misali Kürt toplumu içinde ihaneti, işbirlikçiliği teşvik etmiş, para yoluyla insanları satın alarak düşürmüş, işbirlikçiliği Kürt toplumunun kalbine paslı bir hançer gibi saplamıştır.

PKK’nin ortaya çıkışıyla birlikte ve özellikle Kürdistan Ulusal Diriliş Devrimi 15 Ağustos ile birlikte direnişe geçen Kürdistan halkına karşı Türk devleti yine bu kirli yönteme başvurmuştur. Birçok kez provokasyonla, halkın bilinçsizliğinin yanında da maddi zayıflığını da kullanarak Kürt halkıyla Kürdistan devrimi arasında nifak tohumu ekmek için halkın içinde koruculaştırma politikasını yaymaya çalışmıştır.

‘KORUCU ÇETELERİ BİRÇOK KİRLİ İŞE BULAŞTI’

Türk devletinin Kürdistan’da geliştirdiği korucu çeteleri işbirlikçilik ve ihanetin yanında birçok kirli işe de bulaştı. Uyuşturucu ticareti gibi yaptıkları kirli işleri tabii ki Türk ordusuna mensup komutanlarla birlikte yaptılar. Bu anlamda bu çeteci gruplar ile Türk ordu komutanları suç ortağıdırlar. Hatta birçok faili meçhul cinayette de bunları kullandıkları bilinen bir gerçektir. Devletin özel olarak beslediği bu çeteci gruplar adeta toplumun başına bela olmuşlardır.

‘BİRÇOK ÇEVREYİ AFFETTİK’

Biz hareket olarak Önderliğimizin yeni paradigması temelinde bu politikaları fark ettik ve düşmanın bu kirli politikasını boşa çıkarmaya, halkımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Gerçekten de bu suçlara bulaşmış birçok çevreyi affettiğimiz gibi bu çevreleri bu kirli politikalardan kurtarmaya ve onlara yardımcı da olmaya çalıştık. Devrimci halk savaşı sürecinde birçok çevre bu politikalarımızı görüyor ve yurtsever tarafta yer alıyor. İnancımız odur ki bundan sonra halkımız bu kirli oyunlara gelmeyecektir.

‘ERGENEKONCULARIN YÖNTEMİNİ BUGÜN ERDOĞAN KULLANIYOR’

Geçtiğimiz kış Garzan da şehit düşen on beş kadın arkadaşlarımızın şahadetinde korucuların olduğu söyleniyor. Kim olursa olsun biz bunu açığa çıkaracağız ve hesabını soracağız. Bu konuda halkımız dikkatli olmalı. Kirli politikalara bulaşanlardan hesap sorulacaktır. Bu çevreleri uyarıyoruz. Bu konuda Türk ordusunu da uyarıyoruz.

Bu yöntemi en çok 90’larda Ergenekoncular kullandı. Ama şimdi Erdoğan, İdris Naim Şahin kullanıyor. Bu politikalar iflas etmiş kirli politikalardır. Bu politikalar kısa sürede bazı sonuçlar alsa da uzun vadede kaybetmeye mahkumdur. Halkımız AKP politikalarına karşı dikkatli olmalı. Elleri Arjinlerin kanlarına bulaşmış hainleri bizler de değil onların çocukları bile lanetleyecektir.

‘ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK’


*Uzun bir süredir elinizde tuttuğunuz esirler var. Esirlerin son durumu nedir? Bu esirler hakkında şu ana kadar devlet nezdinde veya aracılar yoluyla herhangi bir girişim oldu mu?

Elimizdeki esirlerin sağlık durumları ve psikolojik durumlar gayet iyidir. Şu ana kadar Türk devletinin ve Türk ordusunun resmi makamlarınca hiçbir başvuru ve girişim olmamıştır. Ve dünyada bunun örneği de yoktur. Bir ordu kendi subayına, çavuşuna sahip çıkmıyorsa o ordu askeri şereften bahsedemez. İsrail bir askeri için 1400 esiri bırakabiliyor ama Türk devleti askerlerinin esaretini kabul bile etmiyor. Böyle bir duyarsızlık ortadayken kimse bu orduya mensup olmak istemez. Türk ordusu ve devleti açısından yaşananlar çok ayıptır. Basından takip ettik esirlerin maaşları kesilmiş, ailelerine ödenmiyor. Bir devlet, ordu buna tenezzül ediyorsa hangi şereften bahsedebilir ki. Bir ordu, Genelkurmay buna tenezzül ediyorsa bu çok ayıp bir şeydir. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de havadan sudan bahaneyle gelip PKK’nin elinden alacakları söylüyorlar. Özrü kabahatinden büyük buna denir.

‘ESİR YOKTUR DEMEKLE ESİR OLMUYOR MU?’


Savaşta ölüm, yaralanma olduğu gibi esaret de vardır. Dünyaca tanınan prosedür ve yaklaşımlar vardır. Daha önce defalarca esir aldığımız asker ve polisleri ailelerine teslime ettik. Sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularının girişimleriyle oldu. Ama bıraktığımız insanlar bile hapse alındı, soruşturuldu. Esirleri almak için gelen ve girişimde bulunan çevreler bile suçlu konuma düştü. Güya bizi bir savaş tarafı olarak görmemek için izlenen bir politikaymış. Deve kuşu misali bir tablo çıkıyor karşımıza. Savaş yoktur desen savaş olmuyor mu. Esir yoktur desen esir yok mudur. Sonuç olarak daha önce belirttiğimiz politikamız devam edecek.

‘ESİRLERİN BU KADAR KALMASININ SORUMLUSU AKP HÜKÜMETİDİR’

*Talep gelmemesi durumunda esirlerin akıbeti ne olacak? Bu konuda herhangi bir çağırınız var mı?

Elimizdeki esirlere ilişkin uluslararası kurallar neyse onu esas alacağız. Bazı şartlar temelinde biz elimizdeki esirleri bırakacağız. Kimi barış yanlısı ve insan hakları savunucusu çevrelerin girişimleri var. Ama bilinmeli ki çözüm tek taraflı olmaz. Tek taraflı fedakarlık yapılmaz ve sonuç da almaz. Bu anlamda bu esirlerin ailelerinin üzüntülerine anlam veriyoruz. Ama esirlerin aileleri de bilmeli ki, bu durumun bu kadar uzamasının temel sorumlusu Türk devleti ve AKP hükümetidir. Bu işin sorumlusunun ve muhatabının Türk ordusu ve hükümetinin olduğunu bilmeleri lazım. Kendi çocuklarına sahip çıkamayan bir ordu ve devlet söz konusudur.

‘BİZİM İÇİN GEÇERLİ OLAN DEMOKRATİK ÖZERKLİK YASALARIDIR’

*Bu esirler yanında yeni tutuklamalarınız da gelişti. Kimi kesimler ''askeri hedef kapsamında yer almadığını için devlet bürokratları ve AKP’lilerin tutuklanmasının yanlış olduğunu'' belirtiyor. HPG’nin bu konudaki tavrı nedir? Tutuklama gerekçeniz nedir?

Kürdistan’da bizim için geçerli olan demokratik özerkliğin yasalarıdır. Ve bu yasalara göre hareket ediyoruz. KCK’nin yasalarına göre suçlu konumunda olan herkesi yargı organlarının karşısına çıkaracağız. KCK’nin yargı organlarının Kürdistan’da faaliyet yürütmesi için, biz de HPG olarak kendi üzerimize düşen görevi yapacağız. Kararlara uyacağız ve gereken yargılamaları yaptıracağız.
‘HATİP DİCLE VE SELMA IRMAK DA ASKER DEĞİL’

Kuşkusuz AKP’liler askeri hedef değil. Biz de öyle yaklaşıyoruz. Son günlerde tutukladıklarımızda asker değildir. Kulp AKP ilçe başkanı asker olmadığı gibi Kürt halkının oylarıyla milletvekili seçilen Hatip Dicle ve Selma Irmak da asker değildir. Her gün onlarca sivil insanımız Türk devleti tarafından tutuklanıyor. Sözde KCK operasyonları adı altında çocuk-yaşlı demeden binlerce insan tutuklandı ve tutuklanmaya da devam ediyor. Sekiz bini aşan bir tutuklanma durumu söz konusu. Şimdi bu insanlardan hangisi askerdir. Bunların hepsi de sivil siyaset yapan insanlardır. Ellerine silah dahi almamışlardır.

‘SUÇSUZ İNSANLARI TUTUKLAMIYORUZ’

Diğer yandan bizim tutukladığımız insanlara gelelim. Bir Filistinli Kadima (İsrail'de aşırı sağcı bir Yahudi partisi) partisine üye oluyor mu? Filistinli birinin Kadima partisine üye olması neyse Kürdistan’da da birinin AKP’ye üye olması aynı şeydir. Bunlar halka hesap verecekler. Bu anlamda tutuklananlar ister AKP’li olsun, ister sivil bürokrat olsun mutlaka suçludurlar. Çünkü bu insanlar kirli işlere bulaşmışlar ve halka karşı suç işlemişler. Suçsuz insanları tutuklamıyoruz.

Bu insanların yargılamaları KCK’nin yargı usulüne uygun bir biçimde olacaktır. Hem de dünyanın en evrensel, en çağdaş, ahlaki ve toplum yaslarıyla yargılanacaklardır. Bu konuda hiç kimsenin kaygısı olmasın.

‘TUTUKLANAN KORUCULARIN YAKINLARI BİLGİ VE DELİLLERİ GETİRSİNLER’

Bunun yanı sıra en son Bitlis’te tutuklanan beş korucunun konumları farklıdır. Onlar savaşta yer alan ve askeri görevlerde bulunan hatta doğruysa yoldaşlarımızın şahadetinde yer alan insanlardır. Gerçekten de bu iddialar doğruysa bu insanlar en keskin bir şekilde yargılanacak ve cezalarını çekecekler. Bu anlamda aileleri ve çevreleri yeterli bilgi ve delilleri elimize ulaştırmalılar. Umarız bu iddialar doğru değildir. Gerçekten de ihanet etmişlerse, on beş kadın gerillamızın kanına girmişlerse, on beş cana kıymışlarsa onun hesabını vermeleri gerekiyor. Bu en kirli ihanet olduğu gibi hiçbir insani değere de sığmaz.

‘KÜRDİSTAN’DA SÖMÜRGECİ HUKUK İŞLEMEYECEK’

Bilinmeli ki esir alma ve tutuklama politikalarımız devam edecektir. AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaş politikalarına alet olan ve içinde yer alan herkes tutuklanma maksadıyla hedeflenecektir. Bu da başta belirttiğim gibi askeri hedef oldukları anlamına gelmez. Çünkü artık Kürdistan’da sömürgeci hukuk işlemeyecektir. Demokratik Özerk Kürdistan hukuku işleyecek. Yurtsever ve demokrat insanlar 12 Eylül’ün faşist yasalarına göre suçlu olarak görülüyor. Ama bilinmeli ki esas suçlu olanlar AKP’ye hizmet eden ve halkımıza karşı suç işleyenlerdir.

‘OPERASYONLARIN AMACI İLÇE BAŞKANINI ÖLDÜRMEKTİR’

Bir kez daha vurgulamak isterim ki sivilleri askeri hedef olarak görmüyoruz. Sivilleri tutuklamamız devam edecek. Bazı çevreler bu tutuklamalarımızı farklı yere çekmesinler. Biz sivil siyaset yapanlara bir şey demiyoruz. Ama diğer yandan özel savaşın içinde yer alanların da sivil siyaset yapmadıklarını da bilmek gerekiyor. Bunların hepsi de Kürdistan’da işlenen suçlara bulaşmış kişilerdir. Biz öyle durduk yere kimseyi almayız ve yargılamayız. Suçsuz insanlarla da işimiz olmaz. Ama özel savaşını içinde yer alan kişilerin sivil siyaset yapanlarmış gibi gösterilmesi de kabul edilemez.

Bu tutuklu olanların sağlığına ve yaşamlarına her hangi bir zarar gelirse sorumlusu Türk ordusudur. Çünkü Türk ordusu her gün imha amaçlı operasyonlarını sürdürüyor. Eğer tutukladığımız insanların başına bir şey gelirse tek sorumlusu Türk ordusu olacaktır. Bu durumu aileler ve duyarlı çevreler bilmeli. Bitlis Şenyayla kırsalında yoğunlaşan operasyonların amacı AKP ilçe başkanını kurtarmak değil tam tersine öldürüp ailesini ve kamuoyunu bize karşı tepkilendirmektir.
ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: