30 Mayıs 2012 Çarşamba

Kürtaj Hak mıdır?

Bilimsel, kültürel, sanatsal herhangi pozitif bir alanda bir türlü varlık gösterememenin kızgınlığından olsa gerek ülkede, bütün çaba ve hırslar “gündemin saptırılıp, manipüle edilmesi”ne yönelmiş durumda. 

Halkın gündeminden uzak, insanları olup bitenden bihaber tutacak tartışmaları medyanın tartışma odağına oturtmak, bu ülkede bir gelenek haline geldi. En azından bu konuda AKP iktidarının bir ödülü hak ettiğini düşünüyorum.


En yakın zamanda olması sebebiyle Roboskî katliamı daha çok dillendirilse de bu topraklarda cereyan etmiş bütün katliamlar, sorumlularıyla samimi bir şekilde hesaplaşıncaya kadar halkların gündeminde kalmaya devam edecek. Bu anlamıyla, tarafsız bir medya olmanın sorumluluğu ve bilinciyle hareket eden bütün basın kuruluşları da yatıp kalkıp “Uludere” demekte ısrarcı olmak zorundadır zaten. 


İnsan olan hiç kimsenin asla unutamayacağı böylesi bir katliamın, gündemde tutulup tartışılmasını önlemek isteyen iktidar partisi, yine her insanı yakından ilgilendiren başka bir tartışmayı farklı bir yönüyle ortaya attı: “Kürtaj tartışması.”


İktidarın halkın gündemini belirleme oyunlarına gelmeme adına bu konuya hiç girilmeyebilir ama ben, kürtaj konusunun gündeme oturtulmasını tesadüfî bulmadığım gibi çok tehlikeli tartışmaların ipuçları olarak da görüyorum. 


Çünkü; kürtaj hak mıdır, cinayet midir tartışmalarının en kısa zamanda kürtaj yasaklansın kampanyalarına dönüştürüleceği açık.

 
Kürtaj konusunda en tutucu Katolik kiliselerin yanında yer alıp yasakçı zihniyetleri dayatmak, tutucu iktidarlardan beklenen bir durumdur. Kürtaja yol açan koşulları hiç irdelemeden kaba bir mantıkla, bir kalemde üstünü çizerek “kürtaj cinayettir” demek sorumluluk bilinciyle hareket etmekten uzaktır. Burada asıl tartışılması gereken konu, kürtaja neden ihtiyaç duyulabileceği konusu olmalıdır. Zira, kürtajın büyük oranda ekonomik ve sosyal koşulların olumsuzluğu neticesinde ortaya çıktığını biliyoruz. 


Tayyip Erdoğan, her kadına en az üç çocuk doğurmasını salık verirken, kadının iradesine ipotek koyma niyetlerini bir kenara bıraksak dahi söz konusu üç çocuğa layıkıyla bakabilecek ekonomik ve sosyal koşulları yaratmak için neler yapıyor? 


Evli olmadığı için çocuk doğurmasının üzerinde ciddi bir toplumsal baskı hisseden kadınların üzerindeki sosyal-psikolojik baskıları kaldırmak için neler yapılıyor?


Yetişkin ve özgür iradesini kullanabilecek yetkinlikteki bir kadının, keyfi bir şekilde ve bütün tıbbi risklerini de göze alarak kürtaj yaptırdığını düşünmek, hariçten gazel okuyan, tuzu kuru bireylerin işinden başka bir şey değil. İnsafsızlıktır da aynı zamanda. 


Kabul edelim ki insanca olanı; kürtaja gidebilecek yolları baştan kapatarak, hamileliğin oluşmadan önlenebilmesidir. Dolayısıyla kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmasının savunulacak bir tarafı yoktur. Hele hele günümüzde, doğum kontrol yöntemleri, istenmeyen hamilelikleri önleme konusunda riskleri en aza indirgenmiş ve başarıyla kullanılabilecek yöntemler haline gelmişken… 


Asıl sorun, hamileliği önleyebilecek bu söz konusu yöntemlere herkesin en rahat şekilde ve parasız ulaşabilmesi sorunudur. Devlet kürtajı tartışmak yerine, önce bu konudaki görevlerini tam olarak yerine getiriyor mu önce ona bakmalı. 


Mutlaka çocuk sahibi olmak istediği halde sırf ekonomik veya sosyal koşulları buna el vermediği için hamileliğini sonlandırmak durumunda kalanlar var. Kürtaj cinayettir derken, kadınların bakamayacağı çocukları yokluk ortamına doğurup, yoksulluk ve sefalet içinde büyütmelerine seyirci kalmak, devlet cinayetinin başka bir boyutu değil midir?


Kaldı ki bütün kürtajlar evlilik içi ilişkilerde meydana gelmiyor. Evli olmayan kadınların çocuk doğurmasına toplumda ahlaki bir skandal gözüyle bakıldığı için kadınların tek başlarına çocuk yetiştirmeleri, devlete ve topluma karşı ciddi bir yasal, sosyal ve psikolojik savaş vermeyi gerektiriyor. Bunun için kadınlara evlenmeden de çocuk sahibi olabilmenin hukuki ve sosyal koşullarının yaratılmasını sağlamak, devletin görevidir. 


Bunun dışında; tecavüz sonrasında hamile kalma durumları veya herhangi bir nedenle hamileliğin anne sağlığını tehdit eder duruma geldiği vakalarda, gebeliğin kürtajla sonlandırılması zorunluluğunu dillendirmeye bile gerek yok.


Kürtajın ekonomik, sosyal ve psikolojik koşullarının ortadan kaldırılması için hiçbir şey yapmadan kürtajı yasaklamaya kalkmak, çözümsüzlük üretmekten başka bir anlam ifade etmez.


Ayrıca; kendi bedeni üzerinde karar verme yetkisinin tek ve mutlak sahibinin, kadının kendisi olması gerektiği tartışılamaz bile. Bu konunun tartışmaya açılması dahi insan haklarına aykırıdır. 


BİLGİN ESKİ
bilgineski@hotmail.com

Hiç yorum yok: