30 Mayıs 2012 Çarşamba

Küfre Güzelleme

Kadına yönelik tartışmalar AKP’nin gündeminden inmiyor. Vajina muhabbetlerinden hemen önce, küfür eden kadınlar Başbakan’ın „nevrini döndürmüş“ sinir etmişti. Sonra asparagas ajans AA, bilimsel bir gerçekliğe işaret eden o haberi servis etti: Kadınların bilinmeyen yönü keşfedildi.

Keşfe konu eylem „küfür.“ Kadınlar, nazik, zarif, naturası ince olunca küfürle yan yana düşünülemiyor çoğu kez. Eh küfür erkek işi nasılsa, küfür eden kadının mutasyona uğradığı düşünülüyor. Fenerbahçe maçında çocuk ve kadınlar vardı tribünde ve kadınlar erkeklere taş çıkartırcasına basmışlardı küfür, kalayı… İşte bu kalay/alay ülke gündemine giriverdi birden.
Kadınlar niye küfür etmesin?


Dayak yiyor, sözlü tacize, tecavüze uğruyorlar; babadan, abiden, kocadan, sevgiliden, mahallenin bakkalından şiddet görüyorlar… 


Bıçaklanıp öldü diye sokağa atılıyor, kesilip doğranıp çöpe konuyor, aile meclisince intihara sürükleniyorlar. Hayatın her kademesinde ister okumuş ister okumamış, hemen hepsi sürekli duygusal, sözel ve cinsel şiddete maruz kalıyorlar. Bunların hiçbiri kadında öfke yaratmıyor olsun, mümkün mü böyle bir şey?

Küçük bir yanlış anlaşılma, sonuçları açısından kötü izler bırakınca; yazınca ve konuşunca doğru anlaşılamıyorsam hala, ha …..  diyorum, bitiyor iş! Karşıdan verilen yanıtın bundan daha az ağır olmadığını biliyorum üstelik…


Yeniden başa dönmek gerekirse… Erkek toplum içinde baskılandıkça, ruhunda oluşan yarayı kapamak için küfre yöneliyor. Ayrıca babadan, atadan da bir küfür halkasına dâhil olarak büyüyor. Ergenlik zamanlarında bir tür masturbasyondur, sokakta yürüyen genç bir kadına, organ gözterek laf atmak. Laf mıdır onlar, basbayağı küfür!! Üstelik karşı taraf „edepsiz, terbiyesiz... „Annen, ablan yok mu senin?“ dendiğinde ise ergen kişi nirvanaya ulaşır o hazla! Bu nedenledir ki memlekette tecavüz dizileri toplumda heyecan dalgası yaratır, fantezi unsuru olarak saldırma ve karşı koyma cezp eder herkesi. Küfre küfürle karşı koymanın da beklenmeyen etkisi vardır. Benzer bir şey köpek için de denir: Saldırgan köpek gördüğünde dur, kaçma! Korktuğunu hissederse peşinden gelir… Artık duran var mı bilmem, köpek duran kişiyi daha iyi haklıyor aslında…


Hem kadınların mahalle kavgasını izlemeyen var mıdır hala? O ne açık seçik küfürlerdir, ataya dedeye rahmet okutan cinsten… Öyle uzun uzun „kendine gel, dengesiz, külfeti bol“ laflar da değildir edilen. Nanik salapurya raziye ile başlar sokağın şiiri, taaa yedi sülalesi sayılır, ev içinde kırılan tüm cevizlerin içi sokak aralarına dağıtılır bir güzel… Ne zaman ki küfrün sonuna gelinir, eteklerdeki taşlar dildeki yaraya dönüşür; işte o zaman sokağa inilir, saçlara, eteklere yapışılır…


Çocuk kavgası ya da yıkanmış çamaşırların üzerine silkelenen halı-kilim, sofra bezi tetikler hayattaki öfke fayını. Kırılmıştır artık. Onca kelime kaç yüzyıldan, kaç dayaktan, kaç ezilmişlikten geliyorsa, gürültülü patırtılı olacaktır zaten.


Çocukluğumda bu kadın kavgalarının ortasına çok düşerdim ve ilgiyle izlerdim. Küfürler sosyal hayatın kırıcı yanından toplanıp getirilirdi. Hala dillerinde var mı bilmem, Hozat’ın nizamiyesi ile başlayan, sokağın bilmem neyi ile biten…


Nihayetinde İngiltere’de bulunan Keele Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, küfür etmenin, özellikle sık küfür etmeyenler üzerinde ağrı kesici bir gücü olduğunu saptamışlar. Bakın küfrün taze bir yanı daha: Ağrı kesici… Başınız, gönlünüz ağrıyorsa Can Yücel gibi salıyorsunuz küfrü hayatın üzerine, rahatlıyorsunuz. Ne ağrı kalıyor ne de dert.. Dönüp bakmıyorsunuz bir daha sustuğunuz tüm ağrılı yerlere… Tabii yine de küfür ağrı kesicidir diye, ulur orta küfredip gezmek, sonrasında yeni ağrılara da sebep olabilir. Ehh, bazen susmak doğru yerde, iyidir. İşte maç gibi kalabalık, heyecanlı ve savaş arenası gibi ortamlar, o susulan zamanların hınç alanıdır… Kadına da erkeğe de küfretmek iyi gelir! 


Mitinglerde yazılan yaratıcı dövizlere, pankartlara da bayılıyorum. Hepsi küfrün estetize halidir…


GÜLER YILDIZ
guleryildiz@gmail.com

Hiç yorum yok: