4 Mayıs 2012 Cuma

1 Mayıs ve Cici Sendikanın Savaş Tamtamları

Dün, 1 Mayıs’tı. Dünya emekçilerinin savaşa ve her türlü zulme karşı dayanaşma günü…

Tepeden inmeci buyurganlıkla zulüm, talan ve hırsızlığın din haline getirilmek istendiği TC’de, dindarlığı temsil iddiasındaki çarşaflı kadınlar kalabalığının İstanbul’da “hırsız Müslüman istemiyoruz” diye bağırmaları, “Türkler bile uyandı” anlamında umut vericiydi.

Ama, AKP iktidarının “dindar, hem de kindar yeni nesil Türk” olan çocuklarının sendikal kesiminin Ankara’daki gösterileri, onlara, dahası dünyaya yabani, yer yüzünün garip, gariban cevabıydı. 

Rejimin sendikacıları, işçilerin evrensel gününü, devletin savaşkan ruhunu temsil eden mehter marşlı savaş tamtamlarıyla kutluyordu.
 
Ne kadar ayıp demeyin. Bu ilk sınıfsal ayıp değil, devlet çocuklarının başlattığı geleneğin devamıydı. Hizmete karşılık, ödül kapma yarışı...

Yarışta ilk olmanın şerefi, Türk “işçi sınıfı”nın sendikal örgütü Türk-İş’e aitti.

Türk-İş’in doğumundan beri, bugündür güce hizmetkar sendikal Baronlar “cici çocuk”, gerisi marjinaldir. O nedenle, günümüzde KESK marjinal dolayısıyla sırtında kötek eksik değildir. Liderleri için hapishane meskendir.

Türk-İş’in ayıplı serüveni soğuk savaş yıllarında başlar.

Çünkü o, Amerikan yardım kuruluşu (AİD)’nin parasal yardımı ve devletin desteğinin çocuğu olarak doğdu.

Yer yüzünde başka bir eşi, benzeri var mı bilemiyorum, ama aldığını hak etmek istercesine 1960’larda düzenlediği Komünizmi Kınama (telin) Mitingiyle, Hitler ve Musolini dönemi faşizminden sonra, yer yüzünün ilk sendikal hareketi olarak tarihe geçti.

Bununla, emir ve komuta altında ispatlanmış “sarı sendika” olarak, devlet nezdinde en yüksek himayeye mazhar oldu, ama ortasından da bölündü. 1980 darbesine kadar işçi sınıfının gerçek yüz akı olan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) bu olaydan sonra tarih sahnesine çıktı.

DİSK’in Faşizan sistemle mücadelesi dal, budak salmaya başlayınca, sistemin bekçileri MHP ve bugünkü AKP’nin babası Necmettin Erbakan’ın cephesinde de derin himayeli sendikal örgütlenmeye gittiler. MHP konumuz dışında, ama Erbakan’ın ki Hak-İş’ti. Hak-İş, daha sonra Erbakanı devirip, tabanına oturan bugünkü AKP saflarında yer aldı. Başkanı Salim Uslu bügün AKP’den milletvekili. Sendikası da, kaymak götüren yandaş...
 
1 Mayıs günü, dünyada savaş karşıtı gösterilerin haykırışları helezonlaşarak göğe çıkarken, Hak-İş Ankara’nın Tandoğan meydanındaydı.

Ancak bir farkla:

Müslümana Müslümanlık satan AKP, İslamın kitabında yazılı olmadığı, peygamberin kelamında olmadığı halde orduya “Peygamber Ocağı” diyor, militarizmi (ordu gücü gölgesinde iktidarı) kutsiyordu.

Baron, besleyen efendiden geri duracak değildi ya, Hak-İş de işçi sendikası, herhalde Kürdistan’a göz dağı niyetine, mehter takımının çaldığı kelle uçurtma marşları eşliğinde savaş çığırtkanlığı yapıyordu. Ankara’nın ortasındaki Tandoğan meydanında savaş naraları patlatıp, haykırışlarıyla kan fışkırtarak ortalıkta dört döneniyor “kolbastı” oynuyor, Veysi Sarısözen’in deyimiyle “talana çıkan Osmanlı’nın Yeniçeri ordusu”nun ruhunu şad eyliyorlardı.

Yadırgamayın, savaş karşıtı olması gereken bir işçi sendikası yöneticilerinin mehter marşı eşliğinde göbek atmalarını. Burası TC. Vicdanlar derin uykuda, beyin ve bilinçler ırkçı afyonla uyuşuk. Hak-İş de TC’nin bir gerçeği.

İnsani olan bütün değerlerin kirletildiği bir yerde, o da kendine yakışanı yapıyordu.  

İşçi sınıfı adına savaş davullarının tokmaklandığı, borazanların ötüttürüldüğü, “Allah Allah” sesleriyle ölüm ve öldürme ruhunun bilendiği bayram gününde Türk ordusu karadan ve havadan Kürdistan dağlarını bombalıyor, polisi askeri darbe günlerini aratmayan Kürt avında, şehir ve kasabalarda  ana, baba çocukları tutuklayarak zaferden zafere koşuyorlardı.

Bu arada Cizre’de insan avına çıkan polis tepkisiyle karşılanıyordu. Düne kadar, kelepçelemeye gelen polise bileklerini uzatıp, boyun eğenlerin direnişiydi, bu.

Ama bu ilk değildi. İlk direniş, 34 evladı bir arada katledilen Roboskî köylüleri başlatmışlardı. Roboskîliler, evlatlarının yasını tutarken, havadan inecek AKP Bakanları için alkışlama törenini düzenlemeye gelen Uludere Kaymakamını anladığı dille kovunca, 60 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, ifade vermeye gidenler tutuklanmış, köylüler bundan sonra çocuklarını vermeme konusunda direnişe geçmişlerdi.

Her ilk gibi Roboskîlilerin direnişi de bir başlangıç, devamı Cizre’ye sıçramıştı. Buna alışık olmayan Türk medyası olayı “Cizre’de gergin gece” diye duyuruyordu.

Demek ki, Kürdistan’ın yeni direniş şekline alışmaları yakındır...

AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: