13 Nisan 2012 Cuma

Yahudiler İçin İsrail Neyse, Kürtler İçin Kürdistan Odur!..

‘’Biz sosyalistler“ diye söze başlayan Kemalistler, bir kere daha sinir krizi geçirip, hakkımda „kendisi antisoldur, onu susturun“ yaleylesine hız vereceklerdir, biliyorum. AKP parlamento grup başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı da dün, evlatlarını katile kaptıran, yas tutup, yürek acılı Roboskîli anneleri, „ırkçılık yapmayın“ diye azarlıyordu.

Dinci ve rakıcı Kemalistlere inat, Kürdistan sevdası bir gerçektir. Kürtler, ne idüğü belirsizler misali kendilerini üstün ırk olarak görmüyorlar. Kürtler, kimseden üstün olmadığı gibi herhangi bir halktan da aşağı değildir. Kürdistan’ın çocukları da, üstün bir ırkı ihyası gibi bir saçmalık için olmadığı gibi, Kürt-Türk kardeşliğini tesisi ya da Türk işçi sınıfını kurtarma adına dağa çıkmadılar. Kürtler, herhangi bir halka düşman da değildir. Ama Türk ideolojisiyle kardeşlik bir yana, köle muamelesi görmekten birlikte yaşama imkanı da kalmadığı için dağa çıktılar.

Geride kalanlar da, Kürdistan büyüsünün etrafında toplandılar. Meydanlar, sokaklardan sonra, dün Türk başkenti, rejimin parlamentosunda canlanan manzara, ete, kemiğe bürünerek bir, beraber olmuş Kürdistan ruhuydu. Evlatlarını katile kaptırmış Roboskîli anneler BDP grup salonuna girdiğinde Kürdistan seçilmişleri, bütün sınıf, kat ve katmanıyla tek yürekti. Öz, üvey, uzak, yakın yok Roboskî’de katledilen 34’lerin acısı, ortak hüznün göz yaşı ortak, yürekten fıskiyelenen ağıtlar bir, katile kahır aynıydı. Bir halkın yürek çarpıntısı ortak…

Aynı yürekler, Saddam rejiminin Halepçe’ye zehir serpmesi ve daha sonra zehirden kaçanlar için, kurtuluşa adanmışlıkla birleşmiş, bu uğurda toprağa düşen her evlatları için birleşerek ağıtlar mırıldanmıştı.

Onun için, sözüm Kürtleri anlamayanlaradır:

Kuzey Kürdistan’ın çocuklarının amacı, bir imkansız olan Kürt-Türk kardeşliğinin tesisi ve Türk işçi sınıfının ihyası değildir. Amaç, bütün olarak Kürdistan sevdasıdır. Bu nedenle yarı kurtarılmış Güney’in üstünde titremekte, Suriye parçasına yardım eli uzatmaktadırlar.

Türk ırkçılığının dünlerden gelme ideologu, şimdilerde „Arap Müslüman Biraderler“ peşine takılıp, bölgesel mezhep savaşlarını körükleyen rejime akıldanelik yapan Taha Akyol, dünkü yazısında „Kürtler Suriye’de Esad yönetimini destekliyorlar“ diyordu.
Bu bilinerek, tasarlanarak uydurulmuş bir yalandı. Kürtler, kimsenin „palesi“ değildir. Yalnızca kendi çıkarları, geleceklerinin adanmışlarıdır. Kimsenin destekçisi, TC dahil, nerede hangi rejimin iş başında olduğu umurlarında değildir.

Nitekim, Kürtlerin ruhunu kavramaya daha yakın kalemlerden Hasan Cemal, dünkü yazısında, bu yalanı ters yüz ediyor ve Kürt gerçeğini şöyle nakşediyordu:

„Türkiye’de yaşayanlar dahil, dünyadaki bütün Kürtler için, Irak Bölgesel Kürdistan yönetimi özeldir; yakından izlenen, üstünde titrenen bir devlet oluşumudur. Dünyadaki bütün Yahudilerin İsrail hakkında sahip oldukları duygu ve düşünce dünyasına benzer bir zihniyet dünyası, Irak Kürt yönetimi konusunda, Kürtler için de geçerlidir.“

Doğru bir tesbittir, bu. Ancak eksik…

Bütün Kürtler için, Kürdistan Güneyden ibaret değil, bir bütündür. Dünyadaki Yahudiler için İsrail neyse, tüm Kürtler için Kürdistan’ın bütün olarak kurtuluşu da aynı büyülü amaçtır. Verilen mücadele, buna adanmıştır.

Kürtler, Arap mezhepçiliğinin bayraktarlığını yapan AKP rejiminin Suriye’yi işgali halinde, Kürt soykırımı ile işe başlayacağını bilmektedirler. Onların desteğindeki Müslüman Biraderlerin, aynı zihniyet olduğunu da biliyorlar.

Onun için, peşine takılmadan öz savunma tedbirlerini almaktadırlar.

GÜLE GÜLE ÇERKEZ KIZI… 
 
Çerkez kızı Meral Okay, benim de arkadaşım, Yaşar Kemal’in „Ağrı Dağı Efsanesi“nin sinema versiyonunda, „Zindancı Memo“yu canlandırmadan, Kürt tipi üzerinde uzun uzun konuştuğumuz arkadaşım Yaman Okay’ın sevgilisi, eşiydi.

Kanuni Süleyman’ı anlattığı „Muhteşem Yüzyıl“ film dizisinde, Kürdistan ismini zikredecek kadar namusluydu Çerkez kızı, Meral.

Hızlı bir insanlık koşucusuydu, o. Yaman’dan sonra, tek yalnızlığıyla başarıdan başarıya koştu. Ama kirli düzende ak-pak durarak, insanlık özüne bağlı kalarak…

Türk ırkçısı dinciler, ardından „O kadın öldü“ diye sevindiler. Bu, onun vahşilere karşı savaşında aldığı son insanlık ödülü oldu.

ROJBAŞ RAGIP
 
TC’nin seçilmişler tarihinde de, cezaevleri bu kadar Kürt siyasetçi, dostları düşünce ve kalem adamlarıyla doldurulmadı. Sivil darbe despotizmi şerefse eğer, bu şeref AKP rejimine nasip oldu.

Güçleri yetse, Kürdistan’ı kapalı bir zindana çevirecekler. Ama imkansızı başaramıyorlar.

Her dönemin „sanığı“ Ragıp Zarakolu da, Kürt esirler arasında bir esirdi.

Ve, dehlizden çıkıp, açık hava zindanına „hoş geldin“ Ragıp.
Kocamanıyla „roşbaş!…“

AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: