22 Nisan 2012 Pazar

Erdoğan Kabinesinin Kısa Anatomisi; VURGUN, TALAN ve ŞAİBE


Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AKP, 9 yıl önce iktidara gelmek için 3 Y diye formüle ettiği Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar ile mücadele edeceği sözü vermişti. “İlk hükümet dönemi için biz hükümet olduk, ancak iktidar olamadık” diyen Erdoğan; 2007′de yapılan genel seçimlerde demokrasi, özgürlük sloganlarının yanısıra; “Kürt sorunu çözeceğiz” gibi argümanlarla seçimlere gitti ve kazandı.

Erdoğan aynı akşam ‘yola devam’ dedi. O’gün için ‘yola devam’ın ne anlama geldiğini çok kişi anlayamadı. Ancak sonraki aylar ve yıllarda bunun anlamı anlaşılacaktı.

YOLSUZLUK, YASAK, YOKSULUK VE SAVAŞ…

Öyle de oldu.

Yola devam sloganın değişim, demokrasi ve eşitlik için değil, vurgun, talan ve kirli savaşı gizlemek ve iktidarı ele geçirmek için bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı.

12 Haziran 2011 seçimlerinden de zaferle çıkan Erdoğan, bu defa uzakları işaret ediyor ve ‘istikrar için hedef 2023, yolla devam’ diyordu.

Peki bu neyin yoluydu ve kiminle yola devam edecekti?

Erdoğan seçim sonrası yaptığı konuşmasında vurgun ve talanda, Kürtlere ve demokrasi güçlerine karşı kirli savaşta, bölge ülkelerine karşı, şantaj, tehdit ve işgal hareketlerinde ustalık döneminin başladığını ilan ediyordu.

Erdoğan adına ‘ustalık dönemi’ dediği ve kabinesini açıkladığı 61. Hükümetini yürütücüleri yandaş ve candaş medya tarafından alkışlandı ve övgüler dizildi.

Yeni vurgun, talan ve savaş kabinesini işte istikrar ve ustalık kabinesi diye manşetlere taşıdı. Erdoğan’ın tek şefliği ve hükümetin cunta dönemlerine özgü dokunulmazlığı böylelikle ilan edilmiş oldu.

Peki gerçekte olan neydi? Erdoğan’ın kabinesinde yer alanlar neyin ustalarıydı? En çok hangi alanda yetenekleri vardı? Neyin üzerine basarak yukarıya tırmanmışlardı? Evet, bu kirli ve kanlı bir döneme imza atan ve atmaya devam eden, vurgun ve talan düzeninden kasalarını doldurmuş, iktidara gelmek için yol arkadaşları ve hocaları Necmettin Erbakan'ı dahi arkadan hançerlemekte tereddüt etmemiş ve yeni beyaz Türklükle maskelenmiş adaylardan oluşuyordu.

Kabinenin başı Tayyip Erdoğan’ın kendisini, oğlunun ve yakın çevresinin edindiği servet bugün dahi tam olarak bilinmiyor. Yayımladıkları belgelerle dünyayı sarsan Wikileaks’e göre Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı bulunmakta ve dünyanın en zengin 8 başbakanı arasında sayılıyor. Gerisini siz düşünün artık.

Peki Erdoğan’ın ustalık kabinesi diye sunduğu bakanlar kurulu koltuğunda oturanlar kimler? Örneğin her ağzını açtığında Kürtlere hakaretler yağdıran İdris Naim Şahin kimdir?

Veya soykırım operasyonlarını tartıştık, karar aldık, planladık ve yürütüyoruz diyerek sahiplenen Beşir Atalay kimdir? Ya Hayati Yazıcı veya soykırıma hukuksal kılıf bulmakla meşgul adelet bakanı, Sadullah Ergin kimdir?

İşte bazı gerçekler.

HIRSIZ VE RUH HASTASI BAKAN

Son günlerde Kürt halkına karşı ağza alınamayacak hakaretlerde bulunan, Kürt kızlarına ve kadınlarına saygısızca dil uzatan, artık bazı Türk aydın-yazar çevrelerce de ruh hastası olarak nitelendirilen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile başlayalım. Kendisi Ordu doğumlu.Türk değil. Gürcü kökenli olduğu söyleniyor. Yani devşirme. Ortaokuldan itibaren Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı. Ancak 12 Eylül askeri darbesi sonrası kaymakamlığa atandığı için hep çevresinde kuşku ile bakılan karanlık bir kişi. Ama her dönem Erdoğan’ın yanında.

İdris Naim Şahin vurgunun kaşıkla değil, neredeyse kepçeyle yapıldığı dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel sekreterliği yardımcılığı ve Başkanlık danışmanlığı görevini yürütüyordu. İlk büyük vurgunu burada ve daha sonra Adapazarı Belediye Başkanlığı genel koordinatörlüğü görevinde bulunduğu zaman yaptığı söyleniyor. Siyasi kariyerine bir çok yolsuzluk sığdıran Şahin hakkında Erdoğan ile birlikte zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm islemek için örgüt oluşturmak suçlarından birden fazla soruşturma açılmış.

Ancak dokunulmazlıktan dolayı dosyalar rafa kaldırılmış. Şahin aynı zamanda, Almanya’dan Türkiye’ye kadar uzanan ve büyük vurgunun olarak bilinen Akbil ve Albayrak davalarının da sanığı. Hareketleriyle gazino sanatçılarını hatırlatın Şahin marifeti bununla sınırlı değil. Ağrı-Doğubeyazıt-Erzurum boru hattı ihalesinde yapılan yolsuzlukta başrol yine Şahin ait. Hakkında enerji yolsuzluğu dolayısıyla dava açılmış. Ama yine dokunulmazlıktan yırtmış. Cizre’de kaymakamlık da yapan Şahin'in, birçok işkence, öldürme, köy yakma emrini verdiği iddia ediliyor.

Şahin’in kardeşi Fahri Şahin ise iki kişinin ölümüne sebebiyet vermekten yargılanıyor. İşte bu hırsız adam şimdilerde İçişleri Bakanı ve dinden imandan söz ediyor. Oysa onun dini imanı hırsızlık, yolsuzluk, yetim hakkı, kul hakkı yemektir.

DÜŞÜNCE HIRSIZI BAKAN: ÖMER DİNÇER

Milli Eğitim Bakanı koltuğuna oturan Ömer Dinçer de Erdoğan’ın yakın adamı.

Çıraklık döneminden ustalığa yolsuzluk yaparak geçenlerin önde gelen isimlerinden biri. Dinçer’in ilk patlayan yolsuzluğu İGDAŞ dosyası oldu.

Hakkında dava açıldı. Ancak dokunulmazlık zırhıyla, o da diğer hırsız ve vurguncu milletvekilleri gibi yırttı.Bilim dünyasında ise hırsız denildiği zaman ilk akla gelen isimdir Dinçer. 2005′te YÖK Genel Kurulunca kitabında aşırma yaptığı gerekçesiyle, üniversite öğretim üyeliği mesleğinden çıkarıldı. Geçtiğimiz yıl, doktora tezinde kaynak belirtmeden uzun bir alıntı yaptığı için benzeri bir skandal yaşayan Almanya Savunma bakanı özeleştiri yaparak, görevinden istifa etmişti. Ancak, yer Türkiye olunca bilim hırsızı ödüllendirilerek 2011′de milli eğitim bakanı yapıldı. Ve milyonlarca öğrenci bilim dünyasında hırsız ve birçok yolsuzluğa adı karşıan Ömer Dinçere emanet edildi.

VURGUNUN MERKEZİNDEKİ BAKAN

Hayati Yazıcı, Rize doğumlu. Bir kılıç artığı.Türk kökenli değil. Devşirme. O da Erdoğan’ın has adamı. Tanrının “yürü ya kulum” dediği isimlerden. Ayrıca Erdoğan’ın hem avukatı, hem de kara kutusu. Erdoğan’ın İsviçre’deki gizli banka hesaplarını takip eden kişi olduğu söyleniyor. Şu an Türkiye’de her dönemde vugun, talan ve uyuşturucu ticaretinin merkezi olarak kabul edilen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı koltuğuna oturuyor. Suç dosyası ise kabarık. Hakkında birçok yolsuzluk doyası bulunan Yazıcı, en büyük vurgunu kamuoyunda Gümrük Yolsuzluğu olarak bilinen süreçte yaptı. Bakan Yazıcı kariyerine sadece yolsuzluklar sığdırmadı aynı zamanda. Sivas Katliamı katilerinin de avukatlığını yaptı. Katillerin kaçmasına, saklanmasına ve dosyalarının zaman aşıma uğratılmasına yardım ve yataklık yaptı.

Aynı Yazıcı Hizbu-Kontra yöneticilerinin bir operasyonla serbest bırakılmasının da başrol isimi.

KATLİAM, SOYKIRIM KORDİNATÖRÜ BAKAN

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kırkkale doğumlu olmasına rağmen, Kürt kökenli. Erdoğan’ın ''benim Kürt kökenli bakanım'' dediği, ilk beş has adamı arasında saydığı bir isim. Tıpkı diğer bakanlar gibi o da yolsuzlukta bir numara. Eminiyet Genel Müdürlüğü ve polis teşkilatına alınan araç gereç ihalesinde adı yolsuzluklara bulaştı. Kayseri, Elazığ belediyelerinde yapılan vurgunda da onun adı geçti.

Ustalık döneminde de güvenlik ve Kürt kırımı ona emanet. Bir önceki İçişleri Bakanıydı ve kamuoyunda açılım olarak bilinen, Kürtlere karşı kirli bir savaşa dönüşen planın da koordinatörlüğünü yürüttü. Onun döneminde KCK adıyla siyasi soykırım operasyonları başladı. 7 bin Kürt siyasetçi, hukukçu, gazeteci ve sendikacı tutuklandı. Yüze yakın Kürt çocuğu polis ve asker kurşunuyla katledildi. Atalay, Kürt halk hareketinin tasfiye edilmesi amacıyla ABD, Türkiye ve Irak arasında oluşturulan üçlü mekanizmada Türkiye’nin adına tasfiye planının koordinatörlüğünü üstlenmişti. Atalay, DTP üyesi Necman Ölmez ve Ferhat Ediş'ün katilleri korucu Zeki Akdoğanın, İhsan Acer, Cemil Oğurlu, Zedan Acer, Reber Akdoğan, Yunus Akdoğan, Nasır Akdoğan ile aynı fotograf karesine girdi. Ve bu ilişkiyi açıklayamadı.

KATİLLE BİRLİKTE ADALET DAĞITAN BAKAN

Erdoğan’ın ''çıraklıktan ustalığa geçti'' dediği bakanlarında birisi de Sadullah Ergin.

O da ''adalet'' bakanı. Soykırım operasyonları dolayısıyla tutuklanan gazeteciler hedef alarak, ''onlar gazeteci değil, gazeteci kimliği adı altında cinayet işleyen, banka soyan kişilerdir'' diyecek kadar adalet duygusu olan bir bakan. O, Erdoğan tarafından ikinci kez Adalet bakanlığı koltuğuna oturtuldu. Sicili de oldukça dikkat çekici. Ergin’in sicilinde yolsuzluk, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırma baş sırada yer alıyor. O aynı zamanda katillerle birlikte kol kola gezen ve referandum kampanyası yürüten isim olarak tarihe geçti. Hatay’da referandum çalışması yürüttüğü günlerde yanında bir katil vardı. Bu katil 30 Mart 1995′te DEP Samandağ İlçe Başkanı Mehmet Latifeci ile babası Yahya Latifeciyi öldüren Behçet Karaağaçlıydı.

YOLSUZLUKTA REKOR KIRAN PARTİ: AKP

İşte Erdoğanın usta kabinesinde yer alan bazı bakanlar bunlar.
Bekir Bozdağ, Hüseyin Çelik, Egemen Bağış, Suat Kılıç ve diğerleri de aslında bunlardan çok farklı değil. Onlar Erdoğan, “tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bizden değildir” nutukları arsında, hem tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyor, hem vurgunun alasını yapıyorlar. Hem de Kürtlere karşı dizginlenmemiş ırkçı ve kirli bir savaş yürütüyorlar. Parlamentoda 23. dönemden kalan milletvekilleri hakında 300 yolsuzluk dosyası var. Bu yolsuzluk dosyalarında rekor 260′ı milletvekiliyle AKP’ye ait. BDP, yani Kürt milletvekilleri hakkında ne geçen dönemde, ne de bu dönemde tek bir yolsuzluk dosyası yok. Dosyalar var, var olmasına ama onlara kimse dokunmuyor. Çünkü Türkiye’de çark böyle işliyor. Hırsızlara, yalancılara, uyuşturucu tacirlerine kimse dokunmuyor! Ama özgürlük ve demokrasi isteyenlere, Kürtlerin hak ve hukukunu savunanlara dokunuluyor.

Peki nereye kadar?

Amed News Agency

Hiç yorum yok: