Graham Füller |
ABD'nin bir dönem CIA Başkan Yardımcılığı'nı yürüten, Türkiye'de ise
1980 sonrası CIA İstasyon Şefi olarak görev yapan Graham Fuller, yine
Türkiye üzerine çok tartışılacak analizler yaptı.
Halen
Kanada'da Vancouver'da Simon Fraser Üniversitesi'nde öğretim üyeliği
yapan Fuller, Kuzey Irak'ta kurulacak muhtemel bir bağımsız Kürt
devletinin Türkiye'ye entegre olacağını söyledi. Fuller, "Bu
entegrasyonun başkenti ise Diyarbakır olur" dedi. Türkiye sol
hareketinin bir dönem hedefinde yer alan ve sol ideolojiye karşı sert
tutumuyla bilinen Fuller, bu konuda da ilginç bir tespit yaptı:
"Türkiye'nin kesinlikle daha İslami olmasını önermiyorum. Benim kişisel
hissiyatım Türkiye'de daha çok sol hareket görmek isterdim. Çünkü bence
en büyük ihtiyaç bu." İşte Türkiye için hep ilginç bir kişilik olan
Fuller'in Kürt hareketinden sola, İslami hareketlerden AK Parti'ye son
dönemdeki gelişmelere dair değerlendirmeleri:
Kürtler ayrılmak istemez
* Ben Türkiye'deki Kürtlerin Türkiye'den ayrılmak istediklerini düşünmüyorum. Türkiye'deki hayat çok iyi. Türkiye, şimdi dünyada yükselen en önemli ülkelerden biri. Kürtler neden bundan ayrılıp mesela Irak'a ya da Suriye'ye katılmak istesinler ki. Ekonomik kalkınma, Kürt kimliğinin tanınması, Kürt kültürünün ifadesi ve bir ölçüde bölge politikalarını belirleme kabiliyeti soruna çözümü sağlayacaktır. Detayların elbette çalışılması lazım.
* Kuzey Irak'taki Kürtlerin durumu ise farklı. Elbette şu anda Bağdat
hükümetine güvenmiyorlar. Ancak Kürtler bir bağımsızlık ilan
ettiklerinde onları hangi ülke tanıyacak? O zaman bu türden bir hükümet
(Kuzey Irak Kürt Yönetimi), Türkiye'ye katılmak isteyecektir. Bu durumda
Türkiye çok çekici bir hale geliyor. Kürdistan'ın Türkiye ile
işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve
bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.
* Ben bütün hayatımı, dünya genelindeki Müslüman dünyasında Müslüman
hareketlerini çalışmaya harcadım. Türkiye, Müslüman Kardeşler ve Arap
dünyasından bahsettiğimde de bunu geniş bir perspektifte görüyorum.
Türkiye'nin bu alandaki başarısından bahsettiğimde ise Türkiye'nin
kesinlikle daha İslami olmasını, Türkiye'de daha çok İslamcı parti
olmasını, İslam'ı politikaya daha çok katmasını önermiyorum. Müslüman ve
İslami hareketler tüm İslam dünyasında çok güçlü. Toplumlara ciddi
problemler oluşturuyorlar. Türkiye bu hareketleri(AKP üzerinden) politik sisteme
entegre ederekbu sorunu başarıyla çözdü. Yeni seçimler gelir,
nihayetinde AK Parti kaybeder, sonra tekrar normal bir parti çıkar. Bu
en önemli başarı. Benim kişisel hissiyatım ise Türkiye'de daha çok sol
hareket görmek isterdim. Çünkü bence en büyük ihtiyaç bu.
* Gülen Cemaati ve AK Parti arasında bazı farklılıklar doğması
şaşırtıcı değil. Ben Gülen Cemaati ve AK Parti'nin kendi içlerinde de
tek ses olduğundan şüpheliyim. Türkiye'nin çok hızlı değiştiği, askeri
etkinin dramatik bir şekilde zayıfladığı bir zamanda karışık iç
problemlerle karşılaşılınca elbette birçok yeni açılım ortaya çıkıyor.
AK Parti ABD'ye karşı açıksözlü
* Şimdi AK Parti ve cemaatin üyeleri arasında başka alanlarda da anlaşmazlıklar göreceğimizi tahmin ediyorum. Kürt sorununun taktik olarak ele alınma şeklinden yargı açılımlarına, polis meselesine kadar. Ancak Gülen hareketi bir politik partiye dönüşmediği sürece bu görüşler bireylerden gelecek. Hükümet içindeki cemaat üyelerinden. Cemaatin kendisinden değil.
* AK Parti, bazı politik konularda Washington ile anlaşmazlıkları
ifade etmede daha cesur ve açıksözlü oldu. Türkiye bu açıdan bağımsız
bir çizgide hareket etme eğiliminde. Ben de Türkiye'nin çıkarları
açısından bunu sonuna kadar destekliyorum. Ama Gülen hareketi bu konuda
çok daha dikkatli. Washington'ı harekete karşı düşman etmek
istemiyorlar. Batı karşıtı görünmek istemiyorlar. Zaten Batı karşıtı da
değiller ama öyle görünmek dahi istemiyorlar. Ayrıca İsrail karşıtı
görünmekten de kaçınıyorlar. Fethullah Gülen de Mavi Marmara Olayı'nı
eleştirmişti. Ben bu konuda onunla aynı fikirde değilim ama açıklaması o
yöndeydi.
* İster AK Parti olsun, ister CHP, ister Gülen hareketi, devletin tek
bir grup tarafından kontrol edilmesi arzulanan bir durum olmaz elbette.
Birçok farklı sesi temsil eden bir denge olmalı. Cemaat üyeleri de niye
hükümetin parçası olmasın ki! Niye ordu, istihbarat, polis, ekonomi,
neyse buralarda hükümetin kollarının bir parçası olmasın? Ben bunda bir
problem görmüyorum. Onların da fikri var. AK Parti'nin de fikri var.
CHP'nin de fikri var. MHP'nin de fikri var. Bunların hepsi hükümet
içinde bir etki arayışında olacaktır.
* Ben Gülen hareketi ve Müslüman Kardeşler arasında bir benzerlik
olduğunu düşünmüyorum. Gülen hareketi, Sufi geleneğine uzanan
Bediüzzaman'dan geliyor. Müslüman Kardeşler ise başlangıçta biraz
radikal olan çok daha politik bir gelenekten geliyor. Gülen hareketi
toplumu değiştirmekle ilgileniyor. Müslüman Kardeşler ise yasal düzeni
değiştirmekle ilgileniyor.
* AK Parti elbette öncesinde daha İslami bir gelenekten çıkıyor.
Refah, Milli Görüş... Sanırım bu önceki hareketler de Müslüman
Kardeşler'e daha çok benziyor. AK Parti'nin kendisi de yeni bir
liderlikle dikkate değer şekilde evrildi. Ve popüler bir parti haline
gelebilmek için halka yaklaşma ve spektrumunu genişletmede yeni bir
formül buldu. İyi haber, Müslüman Kardeşler İslami düşünceyi politik
sisteme olumlu sonuçlarla entegre eden Müslüman bir ülke olma konusunda
Türkiye'yi son derece başarılı bir vaka olarak görüyor. Sadece dini
alanda değil, ekonomik olarak ve diğer reform alanlarında da. Bu açıdan
AK Parti gerçekten Müslüman Kardeşler ile ilişkili olmasa da, Müslüman
Kardeşler, AK Parti hareketindeki birçok şeyi kendisi için başarması
gereken unsurlar olarak görüyor.
Tüm gruplar sisteme entegre oluyor.
ABD dahil dünyadaki birçok ülkenin geleceği konusunda iyimser değilken ben Türkiye'nin geleceği için çok iyimserim. Gülen hareketi, Kürt hareketi... Türkiye'deki tüm hareketlerin sistemle entegrasyonu, Türkiye'nin gelecekteki istikrarı için esastır. İyimser olmamın sebebi de, bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görmem. Bugün Türkiye'nin hiçbir yerinde geçmişe ve diğer ülkelere kıyasla radikal hareketlere rastlamıyorum.
Graham Fuller kimdir?
Graham E. Fuller ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) eski Türkiye ve Ortadoğu İstasyon Şefi olarak görev yaptı. Almanya, Türkiye, Lübnan, Suudi Arabistan, Yemen, Afganistan gibi ülkelerde çalıştı. CIA'de Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcılığı'ndan emekli oldu. Fuller, ABD hükümetine, milli güvenlik konularıyla ilgili strateji üreten Rand Corporation adlı düşünce kuruluşunda danışman olarak çalıştı.
Balkanlar'dan Batı Çin'e Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu, Yeni Türkiye Cumhuriyeti, İslamsız Dünya, Siyasal İslam'ın Geleceği adlı kitapları Türkçeye çevrilen Fuller'in Henri Barkey ile ortak "Türkiye'nin Kürt Sorunu" adlı bir çalışması da var. Fuller, Kürt sorunu konusunda "Önce terör bitsin, sonra reformlara girilir" yaklaşımını hatalı bulduğunu belirtiyordu. Kürt kökenlilere "insan muamelesi yapılması", söz hakkı verilmesinin artık kaçınılmazlığına dikkat çekiyordu.
(radikal)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder