6 Nisan 2012 Cuma

‘AKP Van’daki Ranta Yatırım Yapıyor’

Ankara - Van’da meydana gelen depremin üzerinden 5 ay geçmesine karşın AKP hükümeti, sağlık ve sosyal hizmet alanında depremzedelerin lehine yönelik uygulamalar yerine ranta dayalı ve ilgisizlik üzerine kurulu bir politika izliyor. Depremden sonra 4 ayrı rapor hazırlayan SES, sorunların ortada ancak çözümün kayıplarda olduğuna dikkat çekiyor. SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, “SGK, depremden iki ay sonra ‘hayat normale döndü’ dedi ve reçeteyle muayenede katkı ve katılım payı almaya başladı. Yani vatandaşın sağlığı değil parayı önceliğe aldılar. Sosyal hizmetin varlığından söz edilemeyeceği gibi, eşitsizlikleri derinleştiren uygulamalar mevcut. Van’da öyle söylendiği gibi hayat hiçbir şekilde normale de dönmüş değil” diyerek, tabloyu ortaya koydu.

Kamuoyunda etkisini kısa sürede yitiren Van ve Erciş’te meydana gelen depremlerin ardından 5 ay geçti. Kentin yüzde 60’a yakın nüfusu göç yollarına düştü. Kalanlar ise yıkımlar arasında yeniden yaşama tutunmaya çalışıyor. Depremin ikinci ayında ciddi bir yıkım ve maddi, manevi kayıp yaşanmasına rağmen kentin afet bölgesi ilan edilmediği gibi depremin ardından iki gibi kısa bir süre geçmişken hükümetin “Van’da yaşam olağan hale geldi” gibi gerçekle bağdaşmayan açıklamayla Van, kaderine terk edildi. Depremin hemen ardından Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), depremin yarattığı etkilerin ortadan kaldırılması için raporlar yayınladı.

Düzenli biçimde her ay yayınlanan raporlarda dikkat çekilen hususlar ise AKP hükümetince görmezden gelinmeye devam ediyor. SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, deprem sonrasında sağlık ve sosyal hizmet açısından deprem sonrasında halkın acil arama kurtarma da koordinasyonsuzluk nedeniyle ciddi sıkıntı çekildiğini, kentte kurumlar arasında gerek merkezi idare gerekse de yerel yönetimler arasındaki bu kopukluğun sorunlar çözümünde olumsuz bir tabloyu ortaya çıkardığını, bunun halen sürdüğünü ifade etti.

DEPREMDEN İKİ AY SONRA HAYAT NORMALE DÖNMÜŞ!

Van’da merkezi yönetimin uzantıları olan vali ve il sağlık müdürünün bu işi koordine edemediğini dile getiren Erdolu, “Erciş ve Van’da hastaneler hasar gördü ve boşaltıldı. Sürekli bir sağlık hizmetine yönelik seyyar hastane kurularak hizmet verilmeliydi. Şu ana kadar Van’da Eğitim Araştırma Hastanesi dışında hizmet veren hastane yok. Bir hastane var ve yeterli değil. Bir de Van merkezi ve ilçeleri değil dış illerden de tedavi için gelenler var bu hastaneye. Van nüfusunun iki katına hizmet veren bir durum var. Otomatik olarak yüzde 80-90 hizmet verme olanağı yaşayan oradaki depremzedelere hizmet veremedi. Ikincisi Van merkezinde Türkiye’de sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde değişen reçete, muayene ve ilaç alımında katkı, katılım payı alınması var. Deprem dolayısıyla bu paylar bir süre alınmadı. Ancak 21 Aralık’ta SGK, ‘Van’da hayat normale döndü’ diyerek, bu katkı, katılım adı altındaki payların alınmasına karar verdi. SGK ve Sağlık Bakanlığı nezdinde Türk Tabipler Birliği (TTB) ile yazılı başvuruda bulunduk ancak dikkate alınmadı” diye konuştu.

SGK, VATANDAŞI DEĞİL PARAYI ÖNCELİĞİNE ALDI

“Bir diğer önemli olumsuzluk ise üniversite hastanesindeki yaşanıyor. Buradaki üniversite öğrencilerinin barınacağı yer olmamasına, tam bir eğitime geçmemesine rağmen barınma sıkıntısı olan öğrencilerin harçlarını ödeme mecburiyeti getirmesidir” diyen Erdolu, şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının rehabilite edilmelerini, kentten taşınmalarını istedik. Çünkü hizmetin onlarla yürütülmesinin doğru olmayacağını, sendika olarak biz destek vereceğimizi belirttik. Şube ve temsilciliklerimiz Antalya, Izmir, Istanbul, Adana’dan birkaç günlük hekim ve sağlık çalışanı takviyesinde bulundu. Bu faaliyetimiz çadırda sürdürüldü bir süre. Daha sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Diyarbakır şubemizin katkılarıyla hizmeti konteynırda vermeye başladık. Aralık sonunda genel merkez olarak verdiğimiz bu sabit sağlık hizmetini konteynırda vermeye aşladık. Buralar hem sağlık çalışanlarının barınacağı hem de hizmetin verildiği muayene, tıbbi müdahaleler, küçük cerrahi müdahaleler de yapılıyordu 4 adet konteynırda. Özellikle SGK, oraya giden hekim arkadaşlarımızın reçetelerini geçerli reçete olarak kabul etmedi. Çünkü orada özel sağlık kuruluşlarındaki hekimlerin sicili üzerinden reçeteleri karşılayan ve bunları temin eden bir işleyişe sahip. Yani vatandaşa hizmet götürmekten çok parasal bir durum var. Otomatik olarak SGK’ya bağlı olmayan, kaydı bulunmayan hekim ve sağlıkçıların hizmeti, kamu hizmeti olarak kabul edilmedi. Biz de bu nedenlerden ötürü hizmetimizi 17 Ocak’ta sona erdirmek zorunda kaldık.”

SORUNLAR ORTADA, HİZMET YETERSİZ

Van depremine ilişkin aradan geçen 5 ayda 4 rapor yayınladıklarını kaydeden Erdolu, hem halkın depremden zarar görmesi nedeniyle yaşadığı sıkıntılara hem de sağlık hizmeti açısından var olan eksikliklere dikkat çektiklerini ifade etti. Ancak raporlarının kamuoyunda geniş yer bulurken AKP hükümeti nezdinde yer bulmadığını dile getiren Erdolu, “Sıkıntıların giderilmesine yönelik adımlar atılmadı ve bu sıkıntılar halen sürüyor. Van’ın nüfusunun yüzde atmışı göç etti. Çevre illere gitti bir kısmı, bir bölümü de Başbakanın ‘isteyeni kentten tahliye edebileceklerini’ söylemesi üzerine devlet kimi vatandaşları batıya göç ettirdi. Bu kadar göç edilen kent terk edilmiş görüntüsü verdiğini herkes kabul ediyor. Buna rağmen verilen hizmetler halen yetersiz. Deprem geçirmiş ve birçok insanın yitirildiği bir felaketin sonrasında yaşlılardan tutun kimsesizlere, Afgan mülteci kampı dahil olmak üzere ve özellikle çocuklara verilmesi gereken soysal hizmet halen tam anlamıyla verilmiyor” ifadelerinde bulundu.

EŞİTSİZLİKLERİ PERÇİNLEYEN BİR UYGULAMA VAR

Tek bir hastanede yatak sayısı ve mevcut hasta sayısının ortalamanın onda biri oranında olduğuna dikkat çeken Erdolu, “Depremin ilk saatlerinden itibaren TTB ile ortak hizmet açısından acil arama ve kurtarma dahil olmak üzere bugüne kadar verilen sağlık ve sosyal hizmet konusunda büyük aksaklıklar yaşandı. Biraz daha işi politikleştirmek gerekirse oradaki eşitsizliklerin daha da perçinlenmesine neden olacak bir uygulamayla karı karşıya kalınmıştır. 1999’da Marmara depreminde deneyim kazanması gereken Türkiye bu deneyimi Van’da kullanabilecek hazırlığı yapmadığı, bir planlama ve stratejiye sahip olmadığını görmüş olduk” dedi.

‘SOSYAL HİZMETİN VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ’

Şu an itibariyle Van’da hayatın normale dönmediğini vurgulayan Erdolu, olağandışı durumlarda en çok mağdur olanlar çocuklar, engelliler, yaşlıların, yerini terk edemeyecek olanlar, kronik hastalığı olanlar olduğunu kaydetti. Erdolu, haftada iki ya da üç gün diyalize giren kronik böbrek hastaları, kalp pili taşıyan hastalar gibi sürekli kontrol hainde tutulması gerekenlerin bulunduğunu ifade ederek, “Bunlara yönelik ani gelişen olağanüstü olayın acil arama ve kurtarma süreci tamamlandıktan sonra, buna yönelik faaliyet yürütmeye ihtiyacı var. Haftada iki üç gün diyalize giren insan düşünülmek zorunda. Diyaliz merkezi bulunan bir yere nakletmek zorundasınız. Yerinden kalkamayan yaşlılar, huzurevleri varsa oradaki insanlara mobilize, hareketli hizmetler verilmeli. Engellilere yönelik bir takım faaliyetlere ihtiyaç var. Çocukların etkilenmeleri ve karşı karşıya kaldıkları travma daha fazladır büyüklere oranla. Bunu yaşayan çocuklar rehabilitasyona ihtiyacı var. Bunlara yönelik yönetimin yaptığı gerçekten tümünü içine alan kapsayan bir sosyal hizmetin varlığından söz edilemez. Düşünün ki annesi babası ölmüş bir çocuk. Mutlaka rehabilitasyona ihtiyaç duyar. Yapılması gereken bu. Devletin gözetmesi ve yapması gereken hizmet bu. Şu ana kadar yaptığımız araştırmalara göre etkin hizmet yok” diye belirtti.

‘HÜKÜMET HEM GÖREVİNİ YAPMIYOR HEM DE RANT PEŞİNDE’

Hükümetin Van’ı afet bölgesi ilan etmemesinin altında rantın yattığını söyleyen Erdolu, şunları dile getirdi: “Oranın afet bölgesi ilan edilirse taş taş üstüne koyamazlar. Ama afet bölgesi ilan etmeyerek TOKI’ye alan açılsın, buna göre rantiyenin elinde kalsın istendi. Belli süre sonra hayatı normale döndürdünüz. Sağlık hizmeti açısından aile sağlığı merkezlerinin birçoğu hasar gördü. Aile hekimlerine Sağlık Bakanlığı, ‘yer bulun, kirasını kendiniz karşılayın’ diyor. Veya bir aile hekiminin çalıştığı yerde hasar varsa, tamir maiyetinin kendisi tarafından karşılanması isteniyor. Devlet kendi görevini üzerinden atıp insanlara yüklüyor. O nedenle sağlık ve sosyal hizmet çalışanları ve bu alanlar için Van’da hayat normale dönmemiştir.”

“Amacımız sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hakkını ve halkın haklarını savunan, korunmasına dair bir durumumuz var. Insanı merkeze koyan, halk sağlığını korumak, hastalığı tedavi etmek, sağlıklı bir biçimde geleceklerini yürütebilmeleri için gerekli önlemlerin alınmasını istiyoruz” diyen Erdolu, “Van’da çalışmalarımız sürüyor, bunları yine raporlaştıracağız. Halkın yerleşik bir hayata geçmesi ve sorunların ortadan kalkması sürecine kadar Van’dan ayrılmayacağız. Bununla ilgili yapılması gerekenlerin yetkililere aktarılması sürecini işleteceğiz. Takipçisi olacağız” ifadelerinde bulundu.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: