5 Nisan 2012 Perşembe

12 Eylül'den Ceset Torbasına...

12 Eylül'ün o karanlık günlerinde Faşist Türk Polisi sokaklarda Terör estirirken...
Faşist Evren ve Takipçisi Erdoğan

Cahit Mervan
 

12 Eylül rejimi ilk yenilgisini Kürdistan’da aldı. Ve bir daha belini doğrultamadı.

Amed zindanında Kürt devrimcilerinin o akıllara durguluk veren direnişi ve 15 Ağustos’ta atılan ‘ilk kurşun’ 12 Eylül faşizmin çökmesine yol açtı.

Darbeciler Kürdistan’da yenildi. Koydukları hiçbir hedefe ulaşmadılar. Kürt halkına, onun devrimci öncülerine diz çökertemediler. Generaller Kürdistan’daki direniş karşısında havlu attılar.

Kürdistan, 12 Eylül ile aslında çoktan hesaplaştı. Onun defterini çoktan dürdü.

Kürdistan devrimi olmasaydı, bugün hiçbir güç ne Kenen Evren’i yargılıya bilirdi, ne de onun bir onbaşısını. Bugün bitmiş, tükenmiş ve Kürdistan devrimi tarafından sıfırlanmış bir darbeciyi yargılamak kolay olsa gerek.

Ancaaak…Meğerse ne kadarda çok 12 Eylül mağduru ‘Türk’ varmış. Meğerse ne kadar da generallerden davacı olmak isteyen ‘mağdur’ varmış. Sıraya dizilmişler. Sözde Evren ve arkadaşlarını yargılayacaklar.

Bu kuru gürültü içinde o adliye koridorlarında 12 Eylül’ün gerçek mağdurlarına sıra gelir mi belli değil.

Ama belli ki bu ülkede darbecileri yargılamak bile bir rant kapısına dönüşüyor. İşin aslı gözden kaçıyor. Adaletin yerini, gece gündüz Kürtlere ve demokrasi güçlerine, 12 Eylül rejiminin gerçek mağdurlarına kin kusanların, düşmanlık yapanların şovu alıyor.

Halbuki 12 Eylül ruhu yaşıyor. Orta yerde Evren’in yarım bırakmak zorunda kaldığı işi tamamlamak isteyen bir iktidar var. Hem de yeni canlar alarak, yeni ocaklar söndürerek işine devam ediyor.

Şu son 10 yıl içinde kaç Kürt çocuğu öldürüldü biliyor musunuz? Kaç kişi cezaevlerinde işkenceye maruz kaldı? Kaç gazete yasaklandı? Kaç kitap toplatıldı? Kaç bin kişi ülkesini terk etmek zorunda kaldı? Kaç milletvekili, belediye başkanı, sendikacı, insan hakları savunucusu, meclis üyesi, siyasi görüşlerinden dolayı kaç vatandaş cezaevinde?

Daha dün. Bingöl M tip cezaevinde şeker hastası ve iki gözü kör olan, 70’ne merdiven dayamış Mahmut Karataş’ın tüm ısrarlı çağrılara rağmen serbest bırakılmadığını ve tabutunun o cezaevinden çıktığını biliyor muydunuz?
12 Eylül döneminin o akıl almaz işkencelerinin şimdi Pozantı’da, Elbistan cezaevinde Kürt çocuk ve kadın tutsaklara karşı uygulandığını da mı duymadınız? O körpecik bedenlerin taciz ve tecavüze uğraması da sizin vicdanlarınızı sallamaya yetmedi mi?

Peki tam da bugün, Kürdistan’da olup bitenlerden de mi bihabersiniz?


Görüntüler ve anlatılanlar 12 Eylül darbesini de aşıyor. David Hackl’ın yönetmenliğini yaptığı Saw filmindeki gibi dehşet sahneler var.

İşte bir örnek.

BDP Amed milletvekili Nürsel Aydoğan Suruç’tan Amara’ya gitmek isteyen bir arabanın polis tarafından ‘ceset torbası’!!! taşımadığı gerekçesiyle engellendiğini bu sabah NUÇE TV’de Aktüel programının da anlattı.

Neymiş: Arabanızın her türlü kağıt-küreği olabilir ama, bir de arabanızda ‘ceset torbası’ taşımanız gerekiyormuş! Ne düzenli bir memleket, öyle değil mi?

Nürsel Aydoğan, Suruç başta olmak üzere Urfa’da 12 Eylül askeri darbe dönemlerinde olduğu gibi olağanüstü bir durumun yaşandığını, hatta onu aşan bir durumun olduğunu, asker, polis, özel timin kasabayı adeta işgal ettiğini anlattı.

Ne zaman anlattı bunları?

Bugün anlattı. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının başladığı dakikalarda anlattı.


Bir tarafta 12 Eylül yargılanıyor, diğer tarafta ise 12 Eylül’ü yargıladıklarını iddia edenler tarafından 12 Eylül rejimi yaşatılıyor.

Durum bu. Yaman bir çelişki mi? Hayır. Gerçeğin ta kendisi.


Bu nedenle Evrensel gazetesi haklı olarak 12 Eylül 1980’de içeri alınan MHP lideri nam-ı değer faşist Alpaslan Türkeş’in o gün söylediklerine bir gönderme yaparak, darbecilerinin bugün yargılamasına ilişkin çarpıcı bir manşet atmış: ‘Kendileri yargıda, fikirleri iktidar’da.’

Bu manşetin eksiği var, ama fazlası yok. 12 Eylülcüler yargılanıyor ama 12 Eylül’ün fikride, zikri de şuan iktidarda. Bunların apoletleri ceketlerinin altında gizli sadece.

Örnek vermeye dahi gerek yok.

Çünkü darbecilerin yarım bıraktığı, daha dorusu bırakmak zorunda kaldığı Kürdistan’ı teslim alma işini, o lanet sömürgeci uğraşı Erdoğan-Gülen-Naim Şahin üçlüsü devam ettiriyor da ondan.

Çünkü 12 Eylül Suruç’ta, Kürdistan’da AKP rejiminin şahsında şimdi ‘ceset torbası’ olarak, bir hayalet gibi yaşıyor da ondan.

Ancak bu rejimin akıbeti de, Evren’in rejiminden farklı olmayacak. Tıpkı 12 Eylül faşizmi gibi bu rejimde Kürdistan’da çökecek. Çökmüştür de. Emin olun bu hükümetin hiçbir şovu, takkiyesi, demokrasi ve insani değerler üzerinden oynadığı, çevirdiği numaralar bu sonu engellemeye yetmeyecektir.


ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: