1 Mart 2012 Perşembe

Finansal İktidar Diktatörlüğe Dönüşmüştür

Krizin derinleşmesi, yıkıcı toplumsal sonuçları ile bilinen geleneksel paradigmalarla açıklanacak boyutları geçti. Netice yalnızca anaakım ekonomi biliminin  iflası ile sınırlı değil, bu yıllar boyunca ekonomi politik eleştirisini özgün tarzda yapmakta olanların bugüne kadar görülmemiş bir başkaldırı sergilemeleri de sonuçlar arasındadır. Özetle, ekonomik kategori ve politik kategori arasındaki ilişki her geçen gün çok daha açık bir şekilde görülmektedir. Andrea Fumagalli ve Christian Marazzi’ye krizi sorduk. Andrea ve Christian’ın yanıtlarını bir diyalog formatında sunuyoruz.

Perde arkasında işlerin nasıl yürüyeceğini belirleyen gizli bir liderin olmadığından gerçekten emin misiniz? Komplo teorileri dışında, yalnızca her bir karar mekanizması analizi dahilinde, yalın bir spontene birlik değil, bilinçli bir biraraya gelmeyi öngören...  


Andrea Fumagalli
: Büyük finansal şirketler aslında tekel tarzıyla hareket ediyorlar. Amaçları artı-değer oluşturmak. Bu aşamada en büyük artı değer CDS türevleri değişikliklerinden çıkarılmaktadır. Finansal tekelin doğası rating şirketleri aracılığı ile garanti edilmektedir. Riskli kredi krizlerinden itibaren (2007 sonları) yeni bir finansal pazarlar birlikteliği süreci oluşmaya başladı. İşte birkaç veri: 2010 Ocak ayı itibariyle dünya gayri safi milli hasılası 74 trilyon idiyse, finansal piyasa rakamları bunu aşıyor: Dünya hisse senedi piyasası 95 trilyon dolardır. Dünyadaki tüm borsalar 50 trilyon, türevleri ise 466 trilyon. Yani piyasalar, reel üretimin-endüstri, tarım, hizmetler- sekiz katı bir zenginliği hareket ettiriyorlar.

Bütün bunlar apaçık ortada, ama sık sık unutuluyor, bu süreç, üretimin kapitalist birikimini, el emeği ve bilgi sömürüsünü saptırmanın yanında, büyük bir birikimde nitelik bulan bir başka ‘asli birikim’e kaynak oluyor. Federal Rezerv verilerine göre, bankacılık sektöründe sadece 1980-2005 arası dönemde 11.500’e yakın birleşme gerçekleşti, yani yıllık ortalama 440 kadar. Bu birleşmeler banka sayısını 7.500’ün altına indirdi.


2011 yılında, beş SİM (Gayrimenkul Aracılık Şirketleri ve bankacılık bölümleri: J.P Morgan, Bank of America, Citybank, Goldman Sachs, Hsbc Usa) ve beş banka (Deutsche Bank, Ubs, Credit Suisse, Citycorp-Merrill Linch, Bnp-Parisbas) %90’dan fazla hisse senedininin kontrolünü ele geçirdiler. Hisse senedi piyasasında, birleşme ve satın alma stratejileri borsadaki şirket sayısını epey düşürdü. Şimdilerde borsa sermayesi en büyük ilk 10 şirket, 7800 kayıtlı şirketin % 0,12’ini temsil etmelerine rağmen borsanın toplam değerinin  %41’i, kârın %47’ini ve artı değerin %55’ini topluyorlar.


Bu birleşme süreçlerinde, baş rolü kurumsal yatırımcılar yerine getiriyorlar. Günümüzde, yine Federal Rezerv verilerine göre, kurumsal yatırımcılar nominal değeri 39 trilyon kadar olan senetleri (titulos) yönetenlerdir, bu miktar toplamın %88,4’üdür ve 20 yıl öncesinin 20 katı kadar fazlasıdır. Bu rakam son bir yıl içinde kamusal borç senetleri artışı sonucu daha da büyümüştür. Büyük finansal şirketlerin yönetim stratejilerinin devamını tavsiye edecek birilerinin olabileceğini sanmıyorum, hele bir ‘siyasetçi’nin bunu tavsiye edebileceğini hiç zannetmiyorum.


Christian Marazzi: ‘Gizli liderlik’ olmaz olur mu! Piyasaların önderliği son yıllarda finansallaşmanın “stop-and-go” (dur-kalk) sahtekarlığı üzerine kurulagelen endüstriyel-finansal sermayenin mükemmel konsantrasyonunda ikamet

Christian Marazzi: Piyasaların önderliği son yıllarda finansallaşmanın dur-kalk sahtekarlığı üzerine kurulagelen endüstriyel-finansal sermayenin mükemmel konsantrasyonunda ikamet etmektedir. Yatırım bankaları, çokuluslu şirketler, kurumsal fonlar ve emeklilik fonları kalbini teşkil ediyorlar: Onlardır ‘piyasayı yaratanlar’ ve spekülasyonu yönlendirenler
etmektedir. Yatırım bankaları, çokuluslu şirketler, kurumsal fonlar ve emeklilik fonları kalbini teşkil ediyorlar: Onlardır ‘piyasayı yaratanlar’ ve spekülasyonu yönlendirenler. 2010 Şubat’ındaki euroya hücum kararını bir grup spekülatif fon aldı. Luciano Gallino, Finansal Kapitalizm kitabında ‘dünyada varlığı değerli olan insan’ sayısını 10 milyon olarak hesapladı yanılmıyorsam. Lobiler, G20, IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası’nın üst kademelerinden başka, ulus devletlerin içinde de eylem halindeler. Ama yine de en önemlisi şudur: ‘Gizli önderlik’ var, ama her zaman değil. Finansal iktidar, ‘piyasanın ruhsal durumu’nu, bir tür birikim sürecinin normal gidişatını belirliyor.

Pek çok siyasi analist piyasaların devletlerin merkezileşme kabiliyetlerini yıktığını ve bu nedenle de devletlerin fiili sade bir egemenlik eyleminden ziyade finansal çıkarların katlanarak büyümesi amacıyla yukarılardan kararlaştırılmış bir egemenlik eylemi olduğu görüşündedir. 2008’den itibaren devletlerin bankaları fÌnanse ederek kurtarma aşaması egemen güçlerin piyasa çıkarlarına yeniden itaat etmesiyle sonlanacaktı.


Mevcut krizde bu durum nasıl işliyor?


A.F.:
Önceki on yıllık dönemde düşüşte olan borçlanma yükselişe geçti, özel borçlanma yıllık ortalama %18, kamusal olansa yaklaşık %14 artış gösterdi.

Bu durumdan hareketle, Avrupa çapında empoze edilen politikalar iki hedefe ulaşmaya yönlendirilmişlerdir:


a)
Özel sektör iflaslarının yol açacağı domino etkisinin önünü almak için finansal sisteme karşılıksız likidite sağlamak

b)
Kamusal  borçlanma sayesinde likidite meselesi halledildikten sonra, söz konusu borçlanmanın belli bir kritik eşiği geçmemesini sağlamak, finansal oligarşinin beklentileri doğrultusunda belirlenen eşiği. Spekülasyon ABD gibi iflas riski yüksek ülkeleri vurmadı...

Bugün yeni olan şey bu iktidarın siyasi liderleri direkt seçip hükümetlere getirme olanaklarına sahip olmasıdır. Finansal iktidar diktatörlüğe dönüşmüştür. Siyaset ve hukuk bilimleri uzmanları belki de bu duruma ilişkin bir şeyler söylemeliler artık.


C.M.:
Tepeden belirlenen egemenlik nasıl işliyor? Yalın olarak şantajla işlediği söylenebilir.

Finansal güç o kadar büyüktür ki, bu durum karşısında ekonomiyi yeniden canlandırma çareleri çaresiz kalıyorlar.


A.F.
: İşten atma serbestisi ne kadar çok olursa, sağlık ve diğer kamusal hizmetler ne kadar çok özelleştirilirlerse, finansal piyasaların ‘özel sosyal sigorta’cılık rolleri daha çok artacaktır, ve tabi finansal pazarların el attığı alanlar da çok daha fazla genişleyecektir.
 
Andrea Fumagalli: Bugün yeni olan şey finansal iktidarın siyasi liderleri direkt seçip hükümetlere getirme olanaklarına sahip olmasıdır. Finansal iktidar diktatörlüğe dönüşmüştür. Siyaset ve hukuk bilimleri uzmanları belki de bu duruma ilişkin bir şeyler söylemeliler artık
C.M: İtalya ve İspanya’nın borç pazarlığında güçlü bir dönem geçirmekte oldukları fikri bana hiç doğruymuş gibi gelmiyor. Yine aynı şekilde acınası Monti-Sarkozy ekseni artık fazlasıyla bıkkınlık veriyor. Borç durumu kötüye gidiyor. Ben, ‘neşeli Avrupa’ya asıl darbeyi vuracak olanların İtalya ve İspanya olacaklarına inanıyorum, ‘Yunan sendromu’nun bir nihai sonucu olarak. Yani şu sarmal gelişecek: Recesion (gerileme)-borç artışı-kamu harcamalarında kesinti-recesion (gerileme)- yeniden sertleşme. Ve gerilemeye (recesiÛn) başladık ve depresyona çok yakınız.

ABD siyasi bir Avrupa’yı hiç sevemedi, euro’yu hiç ama hiç benimsemedi. Bazen şu tür fikirler de dolaşıyor aklımda: Tek taraflı eski bir refleks, euro’ya saldırı için finansal pazarlar denen oluşumun içinden harekete geçirmiş olabilir mi diye düşünüyorum. Küresel kargaşa içinde dolar hegemonyası savunması etrafında örgütlü bir emperyalist canlanma, mutatis mutandi, düşünülebilir mi?


A.F
: Yok, sanmam. Euro’nun patlamasında çıkarı olacak yegane güç ABD’dir, Çin ile ikili ilişkileri yalnız siyasi olarak değil, aynı zamanda ekonomik-finansal olarak da cezalandırmak için: Bir tür çift kutuplu ‘imparatorluk’ olan Çin. Ama ABD, emperyalist politikaları taşıyacak yeterli güce sahip değil, ne askeri, ne siyasi, ne de ekonomik olarak... Çin’in finansal seçimlerini izlemek lazım. Şimdiye kadar Çin finansal tahvillerini, finansal pazarın 10 kardeşi (şirketi) yönetmekte idi. Ama bu ne zamana kadar böyle olacak?...

Sinan AYGÜL / Sandro Mezzadra & Antonio Negri /Çeviri: Zekine Türkeri

Hiç yorum yok: