1 Mart 2012 Perşembe

AKP ile Cemaat'in Hocalı Meydan Dalaşı

1992 yılında Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmalar sırasında Hocalı köyünde yaşanan katliamın 20. yıldönümünde Taksim’de gerçekleştirilen mitingde ‘Hepiniz Ermenisiniz, Hepiniz p.ç.niz’, “Hrant’ın p.çleri” pankartları açıldı. Türkiye Sosyalist Azerbaycanlılar Birliği de yaptığı eylemde katliama milliyetçi duygularla yaklaşılması eleştirdi.
Erdem Can -ANF
 
 
Ankara - Taksim'de yapılan ve AKP'li İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in de katıldığı, ”protesto” diye başlayıp, ırkçı bir hezeyana dönüşen Hocalı'yı anma mitingi, yüzde elliye varan oyuna karşın iktidar partisinin sokağı kontrolde zorlandığını ortaya çıkardı. Yamalı bir destekle iktidar olan AKP'nin en zayıf alanının sokaklar olduğu gerçeğini gözler önüne serdi.

Cengiz Çandar, 28 Şubat tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanan, ”Hocalı'yı anma değil; milliyetçi-ulusalcı başkaldırı” başlıklı yazısını, ”Hocalı Katliamı'nı 20. yıl dönümünde, İstanbul-Taksim'de sözde anmak, Başbakan'ı kuşatma hamlelerinden biri olmanın ötesinde hiçbir anlam taşımıyor. Taşımadı” uyarısında bulunuyor. Çandar, ”Kuşatmanın” kimler tarafından yapıldığını açık bir dille ifade etmese de bugün Türk siyasetinde AKP iktidarını sokakta kuşatabilecek tek gücün Gülen Cemaati olduğu açık. Hocalı mitingi ile Gülen Cemaati'nin AKP'ye, ”sokağı sana dar ederim” mesajı verdiği ortada.

CEMAAT SOKAĞA İNDİ

Hocalı mitingi, MİT yasa değişikliğini görülmemiş bir hızla onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün emriyle Devlet Denetleme Kurulu (DDK)'nın hazırladığı, ”Hrant Dink cinayeti” Raporuna da ciddi bir cevap olarak okunmalı. Zira, DDK raporunda Gülen Cemaati'nin en ciddi örgütlenme alanlarından yargı ve emniyettin ağır bir dille eleştirildiği biliniyor.

Bu yolla Cemaat, Gül'ün açıkladığı DDK raporuna da açık tavır alarak, sokaktaki milliyetçi potansiyeli nasıl bir anda harekete geçirebileceğini gösterdi. Cemaat AKP'li bakanların öncülük ettiği mitingin zeminini AKP'nin altından çekerek gücünü gösterdi. Mitingde ortaya saçılan ırkçı, faşist güruh başından bu yana AKP'yi destekleyen ”liberalleri” de şaşkına çevirdi.

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AKP'li Ayhan Sefer Üstün’ün de konuya ilişkin olarak pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Ordaki pankartlar da tamamen ırkçı, ayrımcı ve nefret uyandıran ifadeler içermektedir. TCK’da 2005’te bir değişiklik yaptık. Çok açık ayrımcılık yapanların hangi cezaya maruz kalacağı yazıyor. Fakat savcılar bunu uygulamadığı için ayrımcı-ırkçı söylemler devam ediyor. Bizden nefret suçları için kanun çıkartmamızı istiyorlar. Evet nefret suçları ile ilgili kanun çıkartalım. Ama önce mevcut kanunları tatbik edelim” dediği basına yansıdı. Üstün, bir anlamda partisinin bu konudaki hassasiyetini dile getiriyor ve büyük olasılık genel başkanının bu ırkçı hezeyanı sahipleneceğini aklından dahi geçirmiyor.

‘MÜNFERİT’ HOŞGÖRÜ

Ancak, Çandar’ın yazısının ve Üsün'ün açıklamalarının yayınlandığı salı günü partisinin Meclis grubunda konuşan Tayyip Erdoğan, ”26 Şubat 1992'de Hocalı'da 613 masum insan Ermeni saldırganlar tarafından katledildi. Kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. Azerbaycan'ı bir kez daha dayanışma mesajlarını iletiyoruz. İstanbul'daki mitingde marjinal ve münferit birkaç pankartın olması Hocalı katliamına dair acımızı ve dayanışmamızı gölgelemeye yetmez...” sözleri ile Taksim'de ilan edilen ırkçı hezeyanı, ”münferit” hoşgörüsü ile sahiplendi.

Başbakan bu tavrıyla sokakta kendi kontrolü dışında bir gelişmenin olmadığı mesajı vererek, kendisine karşı yapılan açık meydan okumayı yok ilan etmeye çalışıyor. Başbakan alenen rol çalarak sahnesini uzatma peşinde.

Nitekim Erdoğan'ın, ikinci ameliyatı sonrası Ankara'ya gelişinde bugüne kadar hiç olmayan bir ”mitingle” karşılanıp uzun araç konvoyları ile evine gitmesi de ”sokakta biz de varızı” gösterme kaygısından ve paniğinden başka bir şey değil.

Gülen bu yolla hem yarın cumhurbaşkanlığı için yapılacak halk oylamasına ilişkin hem de Erdoğansız AKP'ye ilişkin sokaktaki dişini gösteriyor.

GENÇ SİVİLLERLE İSİM BENZERLİĞİ

Türkiye'de yaşayan Azeriler'in yirmi yıldır bu kapsamda bir miting yapmadıkları düşünülürse son miting öncesinde hemen tüm ulusal gazetelere tam sayfa ilan verilerek yapılan mitingin hazırlığı için harcanan paranın kaynağı belirsizliğini koruyor. Geçmişte de Genç Siviller'in bir çok eyleminin ekonomik kaynağı sorgulanmış sonunda Cemaat'in ekonomik desteği ile bu eylemlerin örgütlendiği ortaya çıkmıştı.

Ayrıca, mitingin organizasyonunda Gülen Cemaati'ne yakınlığı ile ünlenen Genç Siviller'le isim benzerliği ile dikkat çeken, ”Atsız siviller”in aktif rol almaları tesadüf olmasa gerek.
erdemcan@riseup.net

Hiç yorum yok: