29 Şubat 2012 Çarşamba

Türk Özel Savaşının Yeni Bayatlamış Oyunları -1

Yeni ve bayat kavramlarını yan yana kullanmak abes kaçabilir. Ne de olsa bir durum bayatlaşmışsa bir kere yeni bir durum değil demektir. Ya da öyle söylenebilir. Ama sahiden Türk özel savaş sistemi öyle bir sistemdir ki evire çevire, binlerce kez denenmiş sınanmış ayak oyunlarını, bayatlamış numaraları yeniden yeniden temcit pilâvı gibi ısıtıp, pişirip insana yedirmekten vazgeçmiyor. Biz bu duruma “bin yalan sadece bir doğru etse bile bu yalana devam et” dedik.

Son bayatlaşmış özel savaş numaraları gerillaya katılan gençlere dönük olan sözde istatistik araştırmalarıdır. Bu istatistik araştırmalarını da ciddiye alınması için özel savaş uzmanlarıyla yapıyorlar. Özel savaş uzmanlarına birde dönemin ve çağımızın moda kavramı olan “terör uzmanı” sıfatını takarak yaptırıyorlar. Terör kavramı başlı başına ilgi uyandıran bir kavram, bu kavramın yanına birde uzman kelimesi eklendi mi gerisi herkesi ikna etmeye yeten bir gerçeklik oluyor ya… 

Evet, son zamanlarda gerillaya dönük çok tartışma yürütülüyor. Her cepheden özel savaş uzmanları onlara verilen misyon gereği Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı bir taarruz başlatmışlardır. Bu taarruzu şimdilik gerillaya katılımlar üzerinde endeksleyerek yürütüyorlar. Ve öyle görülüyor ki bunu yapmaya devam da edeceklerdir. Durum böyle olunca gerillalar olarak bizim de birkaç söz söyleme hakkımız doğuyor. İleri ki birkaç yazımızda bu durumu işleyeceğiz.

Birinci iddiaları gerillaya katılımların azaldığıdır. Bunu gerekçelendirirlerken de gerillaya yılda Türkiye’de en fazla 200 gencin katıldığıdır. Gerillaya katılımın en büyük payı “Türkiye” diye isimlendirilen sınırlar içerisinde gerçekleşiyor. Oran yaklaşık yüzde 57’dir. Bu demektir ki yılda gerilla saflarına en fazla 400 genç katılıyor. Bu sayıyı verirlerken TSK’nin, devletin, hükümetin, meşhur olan Türk basının ve tabii ki cümle cemaat kendilerinin yani özel savaş uzmanlarının gerilla kayıplarını bir yılda neredeyse binlerle vermeleridir. Gerillaya yılda 400 genç katılamayacak ancak yılda binlerce gerilla vurulmuş olacak, yüzlercesi etkisizleştirilmiş olacak, yüzlercesi kaçmış olacak ve birde gerilla içerisinde gerillanın “vurduklarını” da eklerseniz binleri çok çok aşan bir rakam ortaya çıkacak ama gerilla da her yıl sayısını artarak mücadelesine devam edecek. Ne yaman çelişki değil mi? 

Ya bu terör uzmanları resmen ve fiilen yalan söylüyorlar. Ya da bir şeyleri özenle gizlemeye çalışıyorlar. Ya da dediğimiz gibi ısrarla bin yalanın bir doğru kadar etkili olabilmesi için kıtırcılık üstüne kıtırcılık yapıyorlar. Evet, söylemeye söyleyebilirsiniz. Yalanın en hokkalısını da atabilirsiniz. Ancak yalan atarken biraz destekli atılmasını salık veriyoruz. Bu toplum belki sizin gözünüzde balık hafızalıdır ancak yine de “yalanın mumu yatsıya kadar yanar” diye de bir de atasözü vardır. Bu atasözünün hatırına da olsa yalanlarınızı görecektir.

Başka bir iddiaları ise katılanların geri kalmışlıklarıdır. Doğrusu geri kalmışlığı, ilerlemiş olmayı yani barbarlığı ve medeniyeti biz gerçekten farklı ele alıyoruz. 

Öncelikli olarak medeniyeti bizim bazılarının baktığı gibi görmediğimizi belirterek başlayalım. Medeniyet eğer şehirleşmeyse yani uygarlaşmaysa uygarlaşmanız sizin olsun. Uygarlaşma tarihi dedikleri tarih, boydan boya savaş ve kandır. Bunu, tarihi okuyanlar bilir.

Medenileşme yani uygarlaşma dedikleri insanın insan üzerine tahakküme açılmasıdır. Belki insanı köleleştirmeden önce doğa üzerinde başlayan bir tahakküm olmuştur. Ardından kadının köleleştirmesi ardından da tüm insanlığın köleleştirilmesi adımın ismine medeniyet diyorsanız sizin medeniyetiniz sizin olsun. Böyle bir medeniyete biz yokuz. 

Eğer medeniyet kültürlerin yok edilmesiyse, insanlığın baskı altına alınmasıysa, başka halkların dillerinin egemen bir dilin içerisinde eritilmesiyse, insanlığa köleliği reva görmeyse, başka halkların topraklarını işgalse, katliamsa, yok etmeyse, soykırımsa o zaman bu medeniyet tamda sizi anlatan bir kavram oluyor.

Biz medeniyetin karşısında duran, insanın ilk temiz toplumsal yapısı olan komünal değerleri temsil eden, neolitik bir toplum yaşam biçimine daha yakın duruyoruz. Sizin deyiminizle ilkel toplumdan yanayız. Sizin deyiminizle ‘barbar’ olan bu toplumdan yanayız. Kaldı ki barbar kelimesini sözde kendilerini insanlık kanıyla palazlandıranların direnen halklar için kullandıkları bir söz olduğunu bildiğimiz için bu sözü de onurla taşımaya hazırız. Nasıl ki bugünlerde ne kadar sistem karşıtı, faşizm karşıtı, Yeşil Türki Faşist karşıtı kesimlere terörist damgası yapıştırılıyorsa, tarihin fi döneminde de insanları baskı altına alanlara karşı direnen halklara barbar denilmiştir. Evet, sizin gibi böyle kan emici medeni olmaktansa tarihin şafak vaktindeki direnişçileri gibi barbar olmayı ve hatta o çok sevdiğiniz “geri” olmayı yeğliyoruz.

Yukarıda dile getirdiklerimiz bir yana sahiden siz gerillaya katılanların kandırılarak dağa çıkartıldıklarına inanıyor musunuz?

Ya da dağa çıkanların niçin dağa çıktıklarının farkına varmadıklarına inanıyor musunuz? 

Ne bilelim dağa çıkanların geri ve cahil olduklarına, okuma yazmalarının olmadığına, öyle ne yapacaklarını bilmedikleri için dağa çıktıklarına hakikaten inanıyor musunuz? 

Ve birde katılanların çoğunun çocuk yaşta olduklarına, reşit olmadıklarına dediğimiz gibi sahiden inanıyor musunuz?

Madem gerillaya katılanların durumu budur, ya da böyledir o zaman 1984 yılından bu yana süren hem de şiddetlenerek, güçlenerek, yaygınlaşarak gürbüzleşen gerillaya ne diyeceksiniz. Hele bu duruma sizin o meşhur “bir Türk dünyaya bedeldir” tarihi tespitinizi de yanına koyarsanız gerçekten ortaya yaman bir çelişki çıkmıyor mu? 

Doğrusu Türk toplumu ve tabii ki Kürt toplumu bu konuda da söyleyeceklerinize şimdiden beklemektedir.

Devam edecek.

Kasım Engin

Hiç yorum yok: