6 Şubat 2012 Pazartesi

Hamburg Konferansı'nda Son Mesaj Kışanak'tan: Yeni Bir Yol Açacağız

Hamburg - Önemli tartışmaların yapıldığı üç günlük 'Kapitalist Moderniteye Karşı Alternatif Konseptler ve Kürtlerin Arayışı' konulu konferans, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın konuşmasıyla sona erdi. Dakikalarca süren alkışlarla kürsüye çıkan Kışanak “Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız. Teslim olmayacağız” dedi.

Almanya'nın Hamburg kentinde Cuma günü başlayan 'Kapitalist Moderniteye Karşı Alternatif Konseptler ve Kürtlerin Arayışı' konferansı dün akşam yapılan son konuşma ve tartışmalarla sona erdi. Kadın hakları savunucularının yanı sıra Kürdistan ve Zapata hareketi temsilcileri önemli bilgeler verdiler. Ortak nokta ise yerel yönetimlerin güçlendirilerek yeni demokratik sistemin tabandan yukarıya kurulmasıydı.

KÜRDİSTAN’DA YEREL YÖNETİMLER NE DURUMDA?

Konferansın dün öğleden sonraki bölümünde Diyarbakır’dan gelen Sur Belediye Başkan Yardımcısı Gülbahar Örmek, Kürdistan’da yerel yönetimlerin durumu ile Diyarbakır’da kadın çalışmaları hakkında bilgiler verdi. AKP ve diğer partilerin sembolik olarak kadınları çalışmalara kattığına dikkat çeken Örmek: “Bizim oranımız yüzde 40’dır. Hedefimize doğru gidiyoruz” dedi.

Belediye çalışmalarında çok sayıda kadının yer aldığını aktaran BDP’li Örmek “İş alanında, proje ve çalışmalarda kadının da yer alması gerekiyor. Bütün alanlara kadının gücünü katmak, üretimde bunu göstermek için çalışma yürütüyoruz. Kadın olmadığı yerde yaşam yoktur” diye konuştu. Bölgedeki diğer belediyelerle ortak çalışmalar yürüttüklerini belirten Örmek şu bilgileri verdi:

“Kadın çalınan emeğini tekrar kadına mal etmek istiyoruz. Sur Belediyesi’nde ilk defa bir müdüriyet kurduk. Sur’da bir Ermeni ailesi vardı. Onları için bile var olan kitabı Ermeniceye çevirdik. Elimizden geldiği sürece her halkın dilini kullanıyoruz. BDP’li belediyeler belli bir noktada başarılı bir çalışma yürütüyor. Halkı bu çalışmalara katarsak, halk bu çalışmalara sahip çıkar. Çünkü bir proje yaptığımız zaman halkın görüşlerini de alıyoruz.

Sur’da100 bine yakın bir nüfusumuz var. Köyler yakıldıktan sonra Sur’a insanlarımız geldi. İşsiz olanlar, fuhuşa zorlananlar oldu. Biz bunların bütün sorumluluğunu sırtımıza alarak başladık. Sur’da evlerin üzerinde tandır ekmeği yaptık, çarşıya götürüp çocuklar arabalar üzerinde sattılar. Amacımız çocuklarımız pazarda satmasın, temiz ve hijyenik olarak satılmasını istedik.”


‘KADINLARI İLK KEZ SİNEMAYA GÖTÜRDÜK’

Belediyelerinin kadın çalışmalarına büyük önem verdiklerini ve üç yıldır yürüttükleri projeleri anlatan Sur Belediye Başkan Yardımcısı Gülbahar Örmek “Sur’da yoksulluk var. Kadınların okuma düzeyleri az. Yeni bir proje başlatmak istedik. Düğün salonlarının sahipleriyle konuşup 28 tane kadın düğünlerde kına dağıtacaklar. Biz onları evden çıkarmak istedik, aynı zamanda evin içinde bir sorunla karşı karşıya kalmalarını engelledik” diye konuştu.

İki tane kadın dayanışma merkezi kurduklarını belirten Örmek devamla şu bilgileri verdi: “Kadının emeği o evde hangi erkek varsa o erkeğin eline geçiyordu. Kadının emeğine sahip çıkalım dedik. Kadınları aldık sinemalara, tiyatrolara götürdük. Gidemeyenlerin evine tiyatro ve sinemayı getirdik. Her şeyi değiştirebiliriz, ama insanların değişimi çok zor. Bunun için geniş ve sabırlı olmak lazım.”

‘SİSTEM KADININ DOĞASINDAN UZAKLAŞTIRIYOR’

Konferansın kadın ve cins tartışmaları konusundaki en ilginç sunumlarından birisi de Utamara Kadın Derneği temsilcisi Fadile Yıldırım’dan geldi. “Devletli uygarlığın değişmez karakteri cinsiyetçilik” konulu sunumda kapital finansın, pazara sunduğu kadını ideal kadın tipi olarak lanse ederek kadının özünden, doğasından uzak, yabancı bir sanal dünya yaratarak kadını içine çektiğini belirten Yıldırım, özet olarak şu teoriyi savundu:

“Tahakküm ve mülkiyet düzenin altında kadının konumunu anlamak insanlık açısından hayati bir öneme sahiptir. Sorunun altında kaybedilmiş bir tarih ve toplumsallık yatmaktadır. Bu tarihsel toplumsal olguyla yüzleşmedikçe hiçbir toplum gerçek anlamda özgürleşemeyecektir. Günümüz sınıflı uygarlığında kadın olgusu tüm toplumsal sorunların çözümünde odak durumundadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan hiçbir özgürlük ve eşitlik mücadelesi anlam bulamaz ve gerçekleşemez. Demokratikleşmenin ana eksenine kadın özgürlüğü oturtuldukça kalıcı hale gelecektir. Kadına yönelik erkek egemen ideolojinin ürettiği tüm düşünce yapıları derin bir eleştiriden geçirilmek durumundadır. Aksi durumda ne özgür kadın kimliği nede özgür toplum açığa çıkarılamaz. Halkların politik seçeneği sadece demokratik değil, demokratik ve cinsiyet özgürlüklü toplumdur.”


‘ZAPATİST BÖLGEDE 60 DİL KONUŞULUYOR’


Konferansın önemli konuklarında biri de Zapatist hareketi temsilcisi Tom Waibel’di. Zapatist hareketi ayrıntılarıyla anlatan Waibel, fotoğraf ve dia gösterimiyle sunumunu yaptı. 25 yıllık hareketlerinin tarihini kısaca aktaran Waibel “Fotoğrafta dağlarımızı, kadınlarımızı görüyorsunuz. Burası Guantama’ya yakın bir yerdir. Ulaşımı zordur. 4 ayrı dil konuşuluyor orda” dedi.

Zapatislerin etkili olduğu bölgelerde 60’ın üzerinde dil kullanıldığını belirten Waibel “Zapatistlerde sadece bir kişi konuşmaz. Önceden 8 kişi vardı. İçlerinde kadın erkek karışık olarak. Şimdi bu sayı artmıştır ve 20’ye ulaşmıştır. Bir karar alınacaksa her birinin görüşleri alınır. Meksika’da şimdi bir esrar savaşı var. Aslında esrar değil bir iç savaş var. Devlet Irak’tan daha fazla insani katletmektedir” diye konuştu.

Sunumlarından sonunda kürsüye çıkan BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ise Türkiye’deki Kürt siyasi hareketin gördüğü baskıları, yürüttükleri kadın çalışmaları aktarırken AKP hükümetine de ciddi uyarılarda bulundu. Uzun süren alkışlar yüzünden konuşmasına geç başlayan Kışanak sözlerine ise şöyle başladı:

“Roboski katliamından sonra yaptığım konuşma, sanırım tüm Kürt halkının direnenlerin, mazlumlarım sesiydi, sizin direnişinizin sesiydi. Bu yüzden ben sizleri kutlamak istiyorum. Öyle bir konuşma yaptıktan sonra gittiğim her yerde benzer bir konuşma yapmamı bekliyorlar. Beni bağışlayan bugün öyle bir konuşma yapamayacağım.”


Dünya hareketleri içerisinde Kürt mücadelesinin zor bir mücadele olduğunu ifade eden Kışanak “Bu kadar büyük bir katliamlara maruz kalmış bir halkın, inkar edilmiş bir halkın, 'acaba ben var mıyım' diye bir kuşkuya kapılan bir halkın mücadelesi kesintisiz olarak otuz yıldır ayakta kalması önemlidir” dedi. Toplumu daha da özgürleştirmek için neleri yapabileceklerini tartıştıklarını söyleyen Kışanak, özetle şu hususları dile getirdi:

“ÖCALAN’IN PROJESİ BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

“Kürt halkı önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın temel prensiplerini oluşturduğu, teorisini sunduğu projeyi, kadınlar olarak, siyasi partiler olarak hayata geçirmeye çalışıyoruz. BDP olarak biz de bunun hayata geçmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Biz siyasi bir parti olmamıza rağmen, biz siyaseti nasıl yaşamak istiyoruz sorusuna halkla birlikte karar vereceğiz. Bunun için toplumun örgütlü olması lazım.

Bugün Kürdistan'ın dört bir yanında kent meclisleri, kadın meclisleri, gençlik meclislerinin örgütlenmeleri mevcuttur. Biz klasik akademik çalışmaların ötesinde hakikatleri ortaya çıkacak çalışmaları destekledik. Bilinçli bir toplum siyasete yön verebilir, kendi demokrasisini kurabilir, kendi geleceğini kendisi belirleyebilir. İktidar merkezileştikçe otoriteleşir. Halkın kendi geleceğini belirlemek için önünü açmak gerekiyor.”


Zor şartlar ve her türlü baskıya rağmen Kürdistan’da 98 belediyeyi ellerinde tuttuklarını söyleyen Kışanak “Demokrasinin halkın kendi kendine yürütmesi demek sözde kalıyor. Sadece sandığa giderek oy vermek, orada çıkan kişilerin toplumu yöneten mekanizmayı değiştirmek gerekiyor. Temsili demokrasinin tahribatlarını önlemek için, halkçı belediye ile çalışmalarımızı sürdürmeliyiz” dedi. Salonda gördüğü yüksek ilgi karşısında zaman zaman heyecanlandığı gözlenen Kışanak, alkışlarla kesilen konuşmasını şöyle bitirdi:

“VARSIN 2014’E KADAR 3 MİLYON’DAN 70 BİN EKSİK OLSUN”

“Hiçbir şeyi yarına bırakmamalıyız. Bu önemli bir ilkedir. Çünkü şimdiye kadar hep devrimi bekleyen, ne zaman devrim olacak, devrim olunca kadınlar kurtulacak, emek özgürleşecek yaklaşımı doğru değil. Devrimi kendimize bir süreç olarak görüyoruz. Bu süreci devrimi inşa süreci olarak görüyoruz. Her geçen gün inşayı bir adım daha ileriyi götürüyoruz.

Kazanmaya güvenmek çok önemli bir şey. Buna inanabilirsek devrimci olabiliriz. Buna inanabilirsek, imkansızı gerçekleştirerek hayalimizi isteriz. Gerçekçi ol imkansızı iste. Biz istersek özgürlük bize çok yakın. Devrimcilik budur. Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız. Teslim olmayacağız.

Bugün Kürdistan’da bu mücadeleyi veren, bu direnişi sergileyen 6 bini aşkın siyasetçi gazeteci, avukatlar, belediye başkanları, milletvekilleri, gençlik meclisinin çalışanları, kadın meclisi çalışanları cezaevinde. Son bir yıldır günde ortalama 50 kişi gözaltına alınarak tutuklanıyor. 2014’e kadar günde 50 kişi tutuklasalar toplam 70 bin kişi yapar. Biz 3 milyon oy aldık. Varsın 3 milyondan 70 bin kişi eksik olsun.”


ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: