3 Şubat 2012 Cuma

Faşizm, Terörizm ve AKP

Son süreçlerde AKP lideri Erdoğan, önüne gelene faşist, terörist, diktatör vb. yakıştırmalarda bulunmaktadır. O kadar bayağı bir dille bu kavramlar kullanılıyor ki, bu konuda birkaç söz söylemek yerinde olacaktır diye düşünüyorum. 

AKP Lideri, PKK ‘ye karşı yıllardır kullanılan “Terörist, eşkıya, uyuşturucu tüccarı, insan kaçakçısı...’’gibi hakaretleri yeterli bulmamış ve kinini-öfkesini yeterince dile getirmediğini düşünmüş olacak ki, PKK’nin faşist olduğu konusunda da söylemler geliştirmeye başladı.

Peki, nedir bu faşizm ve terörizm? Erdoğan bu üslubu kullanırken ne kadar doğru söylüyor? Ya da bir Kürdün bu kavramlarla ne kadar ilişkisi olabilir? Bunları ele almakta ve yanıtlar bulmakta yarar vardır.

Faşizm, kavramsal ve sistematik uygulama olarak İtalya’ da doğdu. Musolli’nin faşist partisi İtalyan toplumu ve devletinin tekleştirilmesi-bütünleştirilmesi üzerinden bir paradigma oluşturmuştu. 

Toplumu devletin kendisi olarak oluşturmaya, toplumla ilgili tüm karar ve uygulamalarda devleti tek söz sahibi kılmaya çalışıyorlardı. Devletin kutsal, en yüce organ ve karşı çıkılmaması gereken otorite; toplumu ise bu devlete itaat etmekle görevli yığınlar olarak gören bu anlayışa faşizm adını verdiler.

Faşizm, ırkçılık esasları üzerinden Nazi Almanya’sında tanımlandı. Ari ırkının dünyada bulunan diğer ırklardan daha üstün olduğunu, Ari ırkının bunu bilerek dünyaya hâkim kılınması gerektiğini, dünyanın geri kalanının ise bu üstün ırka itaat etmesi gerektiğini savunuyorlardı. Yani fikirlerinin esası, bir ırkın diğer ırklar üzerindeki üstünlüğüne dayanıyordu.

Faşizm, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde kısmi bazı değişiklikler olsa bile aynı parametreler üzerinden uygulandı.

Marksizm literatüründe faşizm, burjuvazinin, kendi egemenliğini zor araçlarına dayanarak sürdürmesi olarak ifadelendirilmektedir.

Siyasal literatürde faşizmin tanımı kaba hatlarıyla bu şekildedir. Şimdi buradan hareketle Erdoğan’ın PKK’yi faşist olmakla suçlamasında ne kadar haklı olduğuna bakalım. Birincisi; PKK devlet ve toplumun ayrı ayrı oluşumlar olduğunu, devletin esas olarak toplum üzerinde örgütlenmiş toplum dışı ve zora dayalı bir örgütlenme olduğunu; devletin asla toplumla bir olamayacağını, son tahlilde devletin tarihin çöp sepetine atılması gerektiğini belirtmektedir. Yani PKK’ye göre devlet, kutsal olan değil aksine insanlığın tüm kutsallarını ortadan kaldırmak üzere örgütlenmiş bir tekeldir. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu anlamda PKK’yi faşistlikle suçlamasının haklı bir gerekçesi yoktur.

Diğer yandan Erdoğan’ın kendisi sabah –akşam besmele çeker gibi Türk milletinin nasıl devletin parçası olduğunu sayıklayıp duruyor. Toplumun, örneğin Kürtler, fazla da söz hakkı olmadığını devletin onlar adına da     “en doğru ve en iyiye’’ karar vereceğini, verilen bu kararın kutsal olduğunu ve itiraz edilmemesi gerektiğini belirtiyor. Yani Musollini devlet ve toplum anlayışıyla Erdoğan’ın devlet ve toplum anlayışı arasında bir fark yoktur. Bizler bu anlamda Erdoğan’a faşisttir diye biliriz.
 
İkincisi; PKK dünyada bulunan bütün insanların eşit olduğunu, dünyada bulunan bütün insan oluşumlarının eşit düzeyde değerli olduklarını, her birinin korunup geliştirilmesi gerektiğini; hiçbir ırk, ulus vb. oluşumun diğerlerinden daha değerli olmadıklarını savunmaktadır. PKK, kırk yıllık mücadelesinde hiçbir yazılı ve görsel yayınında, hiçbir parti değerlendirmesinde “Kürtler, diğer halklardan daha üstündür ve daha fazla hakka sahip olmalıdır,’’ dememiştir. Bütün insanlar aynı biyolojik kökenden gelmektedirler ve tarihin belli bir aşamasında kendilerini ulus olarak, dünyanın değişik bölgelerinde örgütlemişlerdir. Durum kısaca budur.

Erdoğan PKK’ye bu anlamda da faşist diyemez. Ancak Erdoğan’ın başında bulunduğu Türk devleti, kurulduğu günden bu yana Türkleri, Anadolu’da yaşayan diğer halklardan daha üstün görmektedir.  Türklere her türlü eğitim, dil, örgütlenme hakkı tanınırken diğer halklara bu haklar verilmemektedir. Bu hak gaspını da ordu, polis, yargı gibi organlarla sürdürmektedir. Dolayısıyla, Türk ırkını diğer ırklardan daha üstün görme anlamında da Erdoğan’a faşisttir diyebiliriz.

Üçüncüsü; ‘Terör’ kavramının içeriğine ilişkindir. Fransız devriminden sonra iktidara gelen jakobenler, kendi muhaliflerini tasfiye etmek için giyotinle insanlarını kafasını kesme dâhil; sürgün etme, tutuklama, sindirme gibi yöntemleri devreye koydular. Jakobenlerin, muhalefeti sindirme, ezme politikalarına ve bu döneme Fransa tarihinde ‘TEROR’ dönemi denildi. Terör kavramının kökeni budur.

PKK, kendi muhaliflerini ortadan kaldırmaya çalışan bir devlet iktidarı değildir. PKK, kendi halkının varoluşuna yönelik olarak geliştirilen imha saldırılarına karşı direnen bir halk hareketidir. Ve PKK, şiddet olgusunun, varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama şartları dışında kullanılmasının çılgınlık olduğunu belirtmekte ve karşı çıkmaktadır.

Türk- AKP devleti, son yıllarda binlerce Kürt yurtseveri ve siyasal çalışanını zindana attı. Bütün Kürt kurumlarına yönelik saldırılar geliştirerek legal siyaset zeminini ortadan kaldırmaya çalıştı. Bütün uluslararası güçlerin teknik, askeri ve diplomatik desteklerini alarak Kürt gerillasına karşı imha operasyonları düzenledi. Reber APO’ya karşı çılgınca bir tecrit politikası uyguladı. Bütün bu politikalardaki amaç; Kürt’lerin örgütlü muhalefetini bitirmektir. Katliam, tutuklama, tecrit, psikolojik savaş gibi unsurların tümü bu amaca yöneliktir.

Bu verilerden hareketle, Erdoğan’ın, Kürtlere ‘terörist’ demesinin herhangi bir haklı gerekçesi yoktur. Ama Kürtlerin, Erdoğan’a ve onun devletine terörist deme hakkı vardır. Bazıları, şiddet kullanımının terörizm olduğunu belirtiyorlar. Bu parametreden hareket edersek esas teröristler bizzat devletlerin kendileri olmaktadır. Devletlerin yasal güç kullanıcıları olduğunu iddia edenlere ise şunu söylemek gerekiyor: size bu yetkiyi tanrı mı verdi? Bu yetkiyi kimden aldınız? Birileri bir araya geldi ve bu kuralları koydular. Dolayısıyla terörist yakıştırması için bu gerekçe de yeterli değildir.

Sonuç olarak; Erdoğan çevresindeki tüm güçlere düşmanca ve tüm kinini kusarak yakıştırmalarda bulunurken, aslında aynada görünen çirkin yüzünü tanımlamaktadır. Bundan sonraki süreçte Erdoğan, birilerine PKK’ye yönelik kavramlar kullandığında o kavramları Erdoğan’a uyarlayarak anlamakta fayda vardır. 

Seyit Rıza

Hiç yorum yok: