4 Ocak 2012 Çarşamba

Obüs Topuyla ‘Teslim Ol’ Çağrısı, Kazan Bombasıyla...

Türkiye kamuoyu Başbakan’ın dünkü konuşmasını dinledi. Hastalıktan sonra Başbakan, artık kontrolü kaybetmiş. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. “İnsan müsveddeleri” diyor, ağzından köpükler saçılıyor, isim vermeden BDP Eşbaşkanına “densiz” diye saldırıyor, “ipini koparmış” haykırıyor: “Silahlı efendileriniz, ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz.” Sonra hızını alamıyor; “Molotof kokteylini de silah sayan kanun çıkaracağız” diyor. Molotof ne ki? Resim, şiir, müzik, günlük makale ve kitap çoktan beri silah ve bomba sayılmakta...

Ve Başbakan öfkeden titreyerek, daha düne kadar kendisine “Ergenekon cihadında” çuvalla belge taşıyan “taşeron” gazeteciyle dünyanın önünde ağız kavgasına giriyor; gazeteci buna “ben Kasımpaşalıdan korkmam” diyor, o gazeteciye “Kasımpaşalı olmaktan gurur duyarım” diye yanıt veriyor ve birden karşısında bir gazetenin “taşeron” muhabiri olduğunu unutuyor, onu kendisiyle yarışan bir parti lideri sanıyor ve şöyle rest çekiyor: “Bu ülke bize yüzde 50 oy vermişse, sen gocun. Kendinizi check edin.”

Belli ki Başbakan’ın beyni bulandı ve bu da hükümete olduğu gibi yansıdı. Arınç da Başbakan gibi garip şeyler söyledi.

Ama önce geçen gün gazetemizde yayınlanan “Topyekun savaşın yeni aşaması: Kitlesel ekonomik terör” başlıklı yazıdan bir aktarma:

“Altını çizelim: “Asayiş” sorunu söz konusu olduğu zaman suçluya (ister terörist, ister kaçakçı, ister katil, ister hırsız olsun) obüs ve havan topu kullanılmaz. Uçak hiç kullanılmaz. Çünkü bu silahlar, “suçlu olduğundan şüphelenilenin” hüküm giymeden önce “masum” olduğu ilkesine uymaz. Bu silahların tehdidiyle “suçlu” yakalanamaz, yargı önüne çıkarılamaz, “suçluya” teslim ol çağrısı yapılamaz. Bu silahları kullanmak bu durumda “yargısız infaz” olur. Suçtur.”

Şimdi de, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın geçtiğimiz gece yaptığı açıklamayı okuyalım: “4 saate yaklaşan bir görüntünün varlığı daha önce söylenmişti. Harekat konusunda talimat verilmiş. Canlıya karşı öncelikle teslim olması, mukavemet karşısında etkisiz hale getirilmesi durumu var. İşaret fişekleri ve top atışlarına rağmen grubun hareketi neticesinde bombalama yapılmıştır”. (ANF)

İşte böyle...

Hükümet, hem yürüttüğü harekatın “savaş” olmadığını, hem de bombardımanı meşru göstermek için, işte böyle kendini “savundu”.

“Teslim ol” çağrısı yapmışmış...

Nasıl yaptın?

“İşaret fişekleri ve top atışlarıyla yaptık...”

Siz “işaret fişekleri ve top atışlarıyla”, “teslim ol” çağrısı yapıldığını duydunuz mu?

Duymadınız. Çünkü böyle “teslim ol” çağrısı yok. İşaret fişeğinden 12 yaşındaki çocuk, katır sırtındaki “kaçakçı” ne anlar? Üstelik bu “işaret fişeği”, “kaçakçıyla” ya da “gerillayla” “haberleşme” aracı değil. Ordu birliklerinin birbirleriyle haberleşme aracı... Top atışının “teslim ol” anlamına geldiğine ise, bütün “Topçu sınıfı subayları” şeyleriyle gülerler... Hatta mahfelde rakı içerlerken, “bizim Molla Arınç, top denince Ramazan topu sanıyor her halde” filan diyerek dalga geçerler...

“Savaş değil asayiş” teorisi işte bu zırvayla savunuldu.

Sonra?

Sonra da, 35 kişinin ölümü şöyle “meşrulaştırıldı”: “İşaret fişekleri ve top atışlarına rağmen grubun hareketi neticesinde bombalama yapılmıştır”...

Yani demek istiyor ki, “biz savaş yöntemi olarak hareket halinde olan her canlıyı yüksek teknikli ve yıkıcı güçte silahlarla yok etmiyoruz, işaret fişeği ve top atışlarıyla ‘teslim ol’ çağrısı yapıyoruz; ama canlı hareket edince bombalıyoruz”...

Suçun itirafıdır bu...

Bu olay artık yaşananın bir “savaş” olduğunu inkar etmeyi imkansız hale getirmiştir. Ortada topyekun bir savaş var ve Hükümet kuvvetleri, MİT raporunun da belirttiği gibi, “PKK’ye patlayıcı, mühimmat ve malzeme getiriyorlar” bahanesiyle, “düşmanın cephe gerisindeki sivil halka göz dağı vermek ve onu ekonomik olarak çökertmek için” “kaçakçılara” karşı katliam yapmıştır.

Ve şimdi bu katliamı, “biz işaret fişeği ve obüs toplarıyla teslim ol dedik, olmadılar, bombaladık” diyerek savunuyor.

“Araştırmacı gazeteciler”, hükümeti aklama telaşıyla ne yapacaklarını şaşırdılar. Dürüst bir gazeteci, “PKK’nin lojistik desteklerini yok etme” programının aslını faslını araştırır. Kürt orta ve küçük sermayesine saldırmak amacıyla hazırlanan yasanın muhtemel sonuçlarını inceler. Bu programın içinde, Baransu tarafından açıklanan MİT raporunda söylendiği gibi, “PKK’ye metropollerde mühimmat, patlayıcı ve malzemenin kaçakçılar vasıtasıyla sağlandığı” bahanesiyle “düşman sayılan” Botan halkını ekonomik bakımdan çökertme, böylece sınır boylarını boşaltma planı var mı yok mu, ortaya çıkarır...

Çünkü durum asıl şimdi tehlikeli hale geldi; Başbakan da hükümet de hasta, AKP halüsünasyon görüyor; molotofu silah, Baransu’yu “ana muhalefet partisi” lideri, Topçu bataryasına “ateş” emri veren işaret fişeğini ve ardından obüs bombardımanını “teslim ol çağrısı” sanıyor; 12 yaşındaki “Şahanları” bir tonluk kazan bombalarıyla yok ediyor ve bunu protesto eden Kürtleri de “insan müsveddesi” diyerek buruşturup, yok etmeye hazırlanıyor...

* Kaynak: http://www.ozgur-gundem.com

Hiç yorum yok: