2 Aralık 2011 Cuma

1850-1880 Dersim Kürtleri


ORDİXANE CELİL / CELİLE CELİL
 

MOSKOVA - Ordixane Celil ile Celile Celil’in '1850-1880 Dersim Kürtleri' başlıklı yazısında Osmanlı İmpratorluğu’nun Kürdistan ve Dersim üzerindeki politikaları ayrıntılı bir şekilde irdeleniyor. Dersim’deki aşiretlerin direnişinin kapsamlı bir tahlilin yapıldığı bu değerli çalışmayı Rus arşivlerinden çıkaran Mustafayev Mamed ANF için çevirdi.

‘’Kürt halk özgürlük hareketi tarihinde Dersim Kürtlerinin özel bir anlamı var. Dersim Kürdistan’ın en dağlık bölgelerinden biridir. Kuzeyden ve Batıdan sınırları Fırat ve Karasu sularına uzanıyor. Güney ve Güney Doğu ise Murat sularıyla oluşuyor. Dersim dağ silsileleri doğuda Bingöl dağlarına kadar uzanıyor. Geçit vermez dağlarla kaplı olması Dersim’i Türk iktidarları için ulaşılmaz yapıyor.

Dersim 19. yüzyılda neredeyse bağımsız kaldı. Bağımsız Dersimi denetime alma çabaları ise Kürdistan’ın 30 ve 40’lı yıllar arasında Reşit ve Hafız Paşalar tarafından yapılan girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Yani Dersim bu bağımsız konumuna rağmen esas olarak bir sancak olarak Harput Mutasarrıflığına bağlı yedi bölgeden oluşuyordu.

SAYIM İÇİN BÜROKRATLAR DERSİM'E SOKULMUYORDU

Dersim 19. yüzyıl nüfusuna ilişkin çok çelişkili bilgiler var. Bazı kaynaklara göre Dersimin yerlilerinin yani Kürtler ve Ermeniler'in nüfusu 64 bindi. Başka kaynaklara göre ise 140 binden fazlaydı.

Yerli halk imparatorluğun resmi bürokratlarının sayım için bölgeye girmesini engelleyerek ağır vergilerden kurtulmaya çalışıyordu. Bu yüzdende Türk iktidarları dağlık ve ormanlık bölgede ne kadar insan yaşadığını bilmiyordu.

Dersim Kürtleri Alevi ve Müslüman’dırlar. Ancak çevresindeki Hıristiyan toplulukla daha iyi anlaşıyordu. Yerli halk imparatorlukla hep çelişki içindeydi ve bu politik talepleri daha da ateşliyordu.

İngiliz parlamentosundan ünlü gezgin HFB Lynch, ‘Dersim Kürtlerinin Türklerin Suniliğe dönüştürme çabalarına tepki gösteriyorlardı, ama Hıristiyanlara karşı ise daha saygılıydılar’ diyor. Dersim Kürtlerinin ortaya çıkışıyla ve dinleri ile ilgili çok farklı ve bilimsel olarak tespit edilememiş farklı bilgiler var.

DERSİM’E İLİŞKİN İLGİNÇ BİLGİLER

Bunlardan biri Grenar. Ona göre Dersim Kürtlerini dini inanışları 3. yüzyılla kadar gidiyor. Bu inanışı Manicilik akımına bağlıyor ve onların Delmiki (Delum) olduğunu söylüyor. Bunu bazı Ermeni yazarları da belirtiyor. Bazı araştırmacılar Fars-ateşe tapıcılığına gittiğine inanıyor ve eskiden Persiya’dan Dersim dağlarına göç ettiklerini düşünüyor. Modern çağda Ermeni tarihçi Alpoyadcyan ise Dersim Kürtlerinin büyük olasılıkla Selçuk saldırılarından kaçarak Batıya yani Hınıs Varto bölgelerine sığındıklarını, ancak bütün bu iddiaların ispatı için daha fazla delil ve yazılı materyale ihtiyaç duyduğunu anlatıyor.

Ermeni yazar Andranik ise “Dersim” adlı kitabında Kürt aşiretlerini beş büyük gruba bölüyor. Dersim Kürtleri aşiret olarak yaşamalarına rağmen göçebe kültürü yoktu. Onlar köylerde yaşıyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Yaşadıkları köyler küçük yani 10–20 hanelik yerlerden oluşuyordu. Düzlük bölgelerde ziraatla uğraşsalar bile bu ancak kendi ihtiyaçları içindi.

Lynch'in yazılarında, Dersimin batısından doğusuna kızılbaşların barışçıl emektar köylü nüfusu temsil ettiğini ve çoğu gezginin bunlardan saygıyla söz ettiğine dikkat çekiyor. Bu köylerin arasında ağır geçitli dağlar olmasına rağmen, aralarında önemli bir bağ vardı. Çünkü Türkler Dersim’in içine girmek için operasyonlar yapıyorlardı ve onlarda Türklere karşı mücadele veriyordu. Dersim’de köyler ağalar tarafından yönetiliyordu. Bütün yönetim ve askeri yetkiler bu ağaların ellerinde bulunuyordu. Dersim’in aşiret reisleri arasında sürekli çatışma vardı. Fakat gerektiği zaman bu çatışmalar yerini düşmanlarına karşı ortak mücadeleye bırakıyordu.

REŞİT PAŞA KÜRDİSTAN’I DENETİME ALMAK İSTİYORDU

Trabzon’daki İngiliz elçiliğinin yazdığı bir mektupla bu konuya ilişkin şunlar söyleniyor: ‘Çoğunlukla bu ağalar birbirleri ile çatışıyor. Bu da nesilden nesile devam ediyor, kan devasına dönüşüyordu. Ama ne zamanki düşman ortaya çıksa o zaman hemen kendi aralarındaki çatışmalar bitiyor ve tüm Kürtler birleşerek ortak düşmana karşı savaşıyorlardı. Dersim Kürtleri mücadele karakterini anlamak için Türklere karşı burada yaşayan iki tane millet arasındaki ilişkiyi anlamak lazım.’

Grenar’a göre Kızılbaşlılar, Müslümanlara oranla Hıristiyanlarla yani bölgelerinde yaşayan Ermenilerle daha iyi geçiniyorlardı. Türk iktidarları birçok sefer Dersim’deki Ermeni ve Kürtleri çatıştırmak istedi, fakat bir türlü başaramadı. Türkler ne bazı Kürt ağalarını satmakla nede dini düşmanlıkları körüklemekle bunları birbirlerine karşı getiremedi. Böyle bir sıkı bağlantı ortak tarihi mirasa bağlıydı ve onların kendi özgürlüklerini korumakla bağlantılıydı ve buna her zaman sahiptiler.

Dersim katliamı tarihleri, Dersimi işgal etme tarihi, 19 yüzyılın 30. yılı arasındaki olaylarla başlıyor. Bu dönem Reşit Paşanın büyük ordusu Mısır savaşından döndükten sonra Kürdistan’a gelerek, Kürdistan’ı denetime almak istiyor. Türkler o zamana kadar başarı elde edemediler. 1850 -1851 Kırım savaşından önce Osmanlılar yeni bir bastırma operasyonu için hareketini başlatıyor.

KUZUCAN HALKI İSTANBUL’A KÖLE OLARAK GÖNDERİLDİ

Kendi cephesini Dersimlilerin cephesinden sağlama almak için Reşit Paşanın komutasındaki 15 bin kişilik Türk ordusu Dersim’i işgale başlıyor. Çok sert bir şekilde müdahale eden cani Türk ordusu sivil halkı bile affetmiyor. Örneğin Kuzucan (Pülümür) halkının çoğu İstanbul’a köle olarak gönderdi, köylerin çoğunu ateşe verdi. Türk askerleri tutuklu Çarsancak Kürtlerini hunharca katletti, kazığa oturttu ve yaktı. Şeyh Hüseyin Bey’in oğlu Alibeg, o dönem babasının yerine geçmişti. Ancak direnişi hemen örgütleyemedi ve geri çekilmek zorunda kaldı. Türkiye ordusunu dağlara çekip orda imha etmek istiyordu.

Türk ordusu Kürtlerle çatışmalarda bu dağlarda gücünü kaybetti ve bölgeye girmekten çekinen Türk ordusu, burada dağılmaktan korkuyordu. Gücünün bir kısmını sınır bölgeleri olan Harput Erzincan yolu üzerinde bıraktıktan sonra Dersimi terk etti.

KÜRT LİDERLER RUMELİ ZİNDANLARINA ATILDI


İleride Dersim Kürtlerinin yeni bir başkaldırışını önlemek için önderliksiz bırakmak istiyordu. Bundan dolayı birçok Kürt lider ve ağasını İstanbul’a gönderip oradan Rumeli’deki zindanlara attı. Böylece onların vatanlarıyla olan bağlantılarını kesti. Türkler Dersim’in yönetimi için kendi belirlediği askerleri bırakmıştı, fakat Türk ordusunun Dersim’den çekilmesi ile Dersimlilere karşı fazla tutunamadılar ve kaçtılar.

DERSİMLİLERİ KIRIM SAVAŞI KURTARDI

Tam bu dönemde Kırım Savaşı başladı. Türk devletinin tüm Dersim Kürtlerini öldürmeye zamanı kalmadı. Formalite olarak İstanbul’a bağlı olmasına rağmen yine de Türk hükümetine karşı Kürt direniş merkezlerinden biri olarak kalmaya devam etti. Türkiye’nin Kırım Savaşından önce Dersimi Rusya imparatorluğuna kaşı bir direnç merkezi olarak örgütlemeye çalışması başarısız oldu. Bu savaştan sonra Dersim’i tekrar zapt etmeye çalıştı, fakat savaşta perişan olan Türk birlikleri bu seferde Dersim’i denetimleri altına alamadılar. Osmanlı sadece buradaki bazı bölgelerdeki Türk yönetimini tekrar oluşturabildi. Kürt beyleri yeniden kan dökülmesini engellemek için formalite icabı yerel yönetimleri kabul ettiler. Fakat Türk iktidarı, bundan yararlanarak binlerce kürdü zincirlere ve prangalara vurarak Kuzucan’dan Trabzon üzeri İstanbul’a gönderdi. 2000- 3000 Kürdü prangalara vurarak oraya askeri tutsaklar yada savaş esirleri olarak gönderdi. Bu Türk ordusunun zulmü Dersim nüfusunda her zaman rahatsızlık yarattı.

1873 MAYISI’NDA DERSİMLİLER SİLAHLI DİRENİŞ BAŞLATTI

1873 Mayısında Dersimin birçok yerinde silahlı direniş yeniden başladı. Dersim Kürtlerini silah gücüyle denetime alamayacağını anlayan Türk hükümeti kamçı ve havuç taktiği uyguladı. Önce bazı Kürt aşiretleri arasındaki düşmanlıklarını kullandı. Bazı beyleri ise hediyelerle yanlarına çekmeye çalıştılar. Bunlar Türkiye’ye bilgi vermek ve Türkiye ordusuna asker vermek zorunda bırakıldılar. Erzurum’daki Rus konsolosluğu İstanbul’daki Rus büyükelçiliğine gönderdiği mektubunda, Erzurum Valisi Samih paşanın oradaki Kürtleri iki düşman cepheye ayırmayı başardığına dikkat çekiyor.

Erzurum konsolosu, Rusya’nın Osmanlı imparatorluk misyonerliğine yazdığı mektupta Türk yetkililerinin Kürt beylerinden Hüseyin beyi kendi yanına çekerek Kuzucan kaymakamı yaptılar. Diğer taraftan ona karşı diğer aşiretlerin ağa ve beylerini ayaklandırarak Kuzucan’ki Kürtlerin çoğunluğunu onun seçilmesine karşı tepki gösterdi.

YOLLARA KARŞI AYAKLANMA

Türk iktidarı imha amaçlı operasyonlarda sadece silah kullanmıyordu. Dersim’de yollar yoktu ve işgal için yolların yapılması gerekiyordu. Ancak bunu yapabilmeleri için bu engel kaldırılmalı ve yollar açılmalıydı. 1873’te kendi aralarında çatışan beyleri Diyarbakır’dan Erzincan’a Pülümür Hozat Mazgirt ve Palu’dan geçen yol yapmasını istedi. Özellikle Erzurum valisi kurnaz ve sinsi Sami Paşa bunu çok istiyordu. Çünkü o ancak Dersimi bu şekilde işgal edebileceğini planlıyordu. 1876 Erzincan valisi Sami Paşa Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa, Dersim Kürtlerinin büyüklerini Erzurum’a çekmeye başardı. Onlara sultan adına ödüller yağdırarak yol yapımının onayını aldı. Yollara ilişkin Voynav General Doxovski’ye gönderilen bir mektupta şöyle deniliyor; “Bu yolun inşaatıyla Dersim’i aşamalı olarak asker ve orduyla doldurmayı düşünüyorlar. Buradaki ordusunun tam olarak güçlenmesi için Dersimi bazı bloklara bölmeye ve aralarında telgrafla bağlantı kurmaya çalışılacak. Sami Paşa, Dersim Kürtlerinin vergi vermediklerini hatırlatarak onların bu yol çalışmasına karşılık borçlarını iptal edecek çalışanlara ekmek vereceğini söyledi.’’

Mushirin talimatıyla 80 bin altın ayrıldı. Ama Türk iktidarının bu girişimleri Kürt nüfusunun aktif direnişiyle başarıya ulaşmadı. Hatta Osmanlılara söz verdikleri için Kürtler içindeki otoritelerini kaybettiler ve bazıları canlarından oldu. Erzurum konsolosluğu bir mektubunda Dersim kaymakamı Gülabi beyin yollara karşı ayaklanan yoksul köylüler tarafından öldürüldüğünü söylemişti.

Dersim Kürtleri ihanetçilere karşı büyük tepki gösterdi. Kendi şeyhlerine karşı bile ayaklanarak yolları kabul etmediler. Ayrıca Dersim Kürtlerinin durumu Türkiye ve Rusya karşıtlığıyla daha da karışıyordu.

İki ülke arasında savaş çıktı. Türk iktidarı savaşa hazırlanmak için bu bölgeye politik denge kurmak için çatışma başlattı. Daha sonra burayı bir savaş alanına dönüştürmek için Dersim kazalarından Ovacık, Erzincan, Kemah, Kuzucan Mazgirt, Kuruçay ve Hozat’a büyük önem veriyordu. Çünkü bunlar 1876 Türk-Rus savaşında Kürt kaymakamları tarafından yönetiliyor onlar da Osmanlılara bağlıydı. Kuzucan Hüseyin Bey, Ovacık’ı Karaman Ağa, Mazgirt’i Hüseyin Ağa, merkezi bölge gerçekte tümden bağımsızlığını kuruyordu. Bu kaymakamlar vergi verseler de merkez Dersimi Şeyh Süleyman tümden Osmanlıya vergi vermeyi ret ediyordu. Şeyhin iyi silahlandırılmış 12000 adamı vardı. Şeyh Süleyman’ın etkisi diğer taraflarda da vardı. Kaymakamlıkların üzerinde dede vardı onlar şeyhi dikkate almak zorundaydılar.

General Voynof Dxovskiye yazılan mektupta, Kürtlerin çoğunluğu Şeyh Süleyman’a bağlılar ve onun etkisi Dersim’de Türkiye’nin iktidarının yayılmasına karşı duruyordu. Şeyh Süleyman kendi ülkesini kurmak için ona bağlı olan kaleleri güçlendiriyor ve hazır hale getiriyordu. Türk Müşiri (General) Samih Paşanın Kürtler arasında çatışma çıkarmak ve katliam operasyonları yürütmesi Dersim Kürtlerinin sabrını taşırdı. Bu çıkış Türk-Rus savaşına denk geliyordu.

Çünkü Türk iktidarı Dersim Kürtlerine çağrıda bulundu. Buranın nüfusunun çoğu buna güvenmedi kulak asmadı. Türklerin asker talebi başkaldırılılarla götürdü bu da silahlı direnişe dönüştü.

KÜRDİSTAN’DA ASKERLİK POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLDİ

1878 Ekim ayında Semih Paşa bir mesaj aldı. Bu mesajda ova Kürtlerinin asker vermeyi kabul etmemekle kalmayıp aynı zamanda eskiden asker olan ve devlete bağlı birlikleri de göndermekten vazgeçtiğini söylüyordu. Ayrıca yaşı gelenlerin de askere alınmasına silahlı direniş gösterildi. Samih Paşa mecbur kalıp Kürdistan’da zorunlu askerlik politikasından vazgeçti.

Yine Dersim Kürtlerinin bazı feodal çevrelerinin Türklere ordu vermeye kabul etmeye karşı tepki göstermesi de etkiledi. Kuzucan’daki Hüseyin Bey Semih Paşanın talebine bir şartla kabul etti. Oraya gidecek asker ve subayların bizzat kendisi yöneteceği şartını koştu. Ama Hüseyin beye bağlı Kürtler kimin denetiminde olursa olsun asker vermeyi, kendi bölgelerinden asker toplanmasını ve vergi vermeyi kabul ederek kendi topraklarını kendileri savunacaklarını sultana ihtiyaçları olmayacağını söylediler.

Hüseyin Beyin’in ordu vermeyi kabul etmesiyle Osmanlının otoritesi düştü. İmparatorluğa karşı tepkiler ordunun Erzurum ve Kars’a çekilme sırasında da kendini gösterdi. Ordunun geriye kalan Hozat ve Mazgirt’teki askeri karargahları halk tarafından ateşe verildi. Bu tepkilerin Türk ordusuna karşı nasıl bir büyük tehlike oluşturduğu düşünüyordu. Bu gerginlik giderek yeniden açık ayaklanmalara dönüştü.

YOLLAR KAPATILDI OSMANLI ORDUSU YAVAŞLADI

Kozan beyi Türk iktidarının istediği 25 bin kişilik gücü ve vergi vermeyi kabul etmediği gibi ordunun kendi arazisinden geçmesini engellemek için diğer bölgelerdeki Kürtlerin yardımıyla Erzurum, Sivas, Tokat yollarını kapattı. Süleyman Bey oğlu Mehmet Beye yazdığı mektupta, Rus ordusu sınırdan geçmeden önce bizim ordumuz Tokat ve Sivas yollarını kapattı. Böylece Osmanlı ordusunun savaşa doğru giden hareketi daraldı ve yavaşladı. Ancak savaştan sonra Türk iktidarı büyük güç kullanarak Kozanoğlu Kürtlerini ve komşularını bastırabildi.

DAİLY NEWS: KUYULAR CESETLERLE DOLU

İngiliz gazetesi Daily News muhabiri savaştan önce Türkiye’den verdiği haberde, “yerli halk 200 yıl başkaldırmış ama maalesef tüm başkaldırılar onların kafatasları ile tepeler oluşturulması ile bitmişti. Türk ordusu burada yaşayan insanların kafataslarıyla tepeler oluşturuyor. Kuyular cesetlerle doldu. Çakallar ve kargalar buradaki halkın cesetleriyle besleniyordu” diyor.

Dersim direnişi Osmanlı ordusunun Dersim’e girmesiyle başladı ve bu ayaklanmaların temel direği Dersim köylüleriydi ve hepsi silahlıydı.

İngiltere'nin Trabzon Konsolosu Alfred Billioti, başlarda Dersim Kürtlerinin direnişini kargaşa çıkaran, çeteci ve hırsızlıkla suçlamıştı. Buradaki beylerin bölgedeki durumu iyileştirmediğini Osmanlı ordusunun bunları düzene koymak için çalıştığını yazmıştı. Ama Aynı Billioti, zaman geçtikçe gerçekleri itiraf eden bir mektubu daha kaleme almıştı. Bu mektuba göre Kürtlerin bağımsızlık talebiyle başkaldırdığını itiraf etmek zorunda kalmıştı.

DERSİM’E 4. ORDU GÖNDERİLİYOR

Daha sonra Dersim Kürtlerine karşı 4. ordu gönderildi. Bunların yanına polis birimleri de verildi. Bölgedeki diğer güçlerde bu askeri hareketlere katıldı. Türk ordusu Dersim’in Güney doğusundan başlayarak zor geçitlerden Tuzhik (Dojik) ve Huth’a doğru ilerledi. Korumasız olan köylüler dağlara sığınmak zorunda kaldı. Bu Tuzhik kırsal bölgelerindeki dağ silsileleri bir kaleye dönüştü, tüm yollar kapatıldı ve direnişe hazırlık iki hafta sürdü. 4. ordu Tuzhik’e Hozat tarafından yaklaştı. Çatışmalar 3 gün devam etti. Yerliler diğer Kürt aşiretlerini yardıma çağırdı. Ama diğer bölgelere yönelik hareketler başlamıştı ve kendilerinin de yardıma ihtiyaçları vardı. Bu dönemde onlara Miraga Kürtleri destek verdi, buradaki büyük direnişten sonra Türk ordusu ovaya çekilmek zorunda kaldı.

DİRENİŞ PARÇALANIYOR, KATLİAM BAŞLIYOR

Ama Türk ordusu yeniden toparlanıp Tuzhik’te Kürtlerin üzerine yürüdü. Buradaki direnişe katılan ‘seyitlerden’ biri olayı şöyle anlatıyor: “Bizim direniş ve başarılarımızın üzerinden 5 gün geçtikten sonra Osmanlı ordusu tekrar bize karşı şiddetli bir muhabere başlattı. Şiddetli bir top atışı yaptı, savaş 15 gün devam etti. Ancak bunda da başarılı olamayınca kuşatma altına alıp tutmaya başladı. Ama bunu da başaramadılar. Ancak kuşatma altındakiler arasında çelişkiler başladı. Direnişin yönetilmesi konusunda bazıları Tuzhik’i bırakıp Huti Teresa konumlanalım derken bazıları bunun sıkışmaya ve kayıplara yol açacağını düşünüyordu. Bu parçalanmaya götürdü. Bazıları kuşatmayı yararak Huti Teresa geçti ve Türk birlikleri bu parçalanma ve zayıflıktan yararlanarak saldırıya geçti. Tuzhik ele geçirilip katliama geçtiler. Tuzhik’i ele geçirdikten sonra Kürtler direnişi bırakmayıp gerilla savaşına başladılar.’’

1878’te Ruslarla Türkler arasında imzalanan San Stefano (Ayastefanos) Anlaşmasından sonra İsmail Paşa bu isyanları bastırmak için ordusunu gönderdi. İsmail paşa Erzincan’daki Kürt beylerini hayatlarını bağışlama karşılığında teslim olmaya çağırdı. Halkın isyanına rağmen bazı beyler teslim olmayı seçerken bazıları direnmeye devam ettiler. Yine bu parçalanmadan yararlanan Osmanlı ordusu saldırılar gerçekleştirerek bir dizi katliam gerçekleştirdi. Bu olaylardan sonra Alişefik beyi devletin otoritesini yeniden güçlendirmek için Dersim’e gönderdi.

ŞEFİK BEYİN ORDUSUNA DARBE VURULDU

Şefik Bey katliamlardan sonra geldiği ve ciddi bir direniş olmadığı halde 12 tugayı birleştirerek güç kullandı. Buna dayanmayan orta Dersimliler ise tekrar savaşa başladılar. Huti Teresi dağ silsilesi yine başkaldırılar için bir mekan oldu. Kutsal Karapet kilisesi tapınağı yanında gerçekleşen direniş Türk ordusunu durdurdu. Munzur suyu bu iki güç arasında sınır oldu. Türk ordunun bu suyu geçmeye ilişkin tüm çabaları kayıplarla sonuçlanıyordu. Çatışmalar sürerken ayaklanmaya Çilani Kürtleri de katıldı. Ve Munzur vadisinde Türk ordusuna büyük darbeler vuruldu, Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.

Erzincan Kürtleri 1878 Eylül ayında Erzincan Kürtlerinden Ahmet paşa komutasında Türk ordusunun karargahına saldırıp onları teslim almıştı. Bunu sonucunda 3 dağ topu ve çok sayıda silah ele geçirilmişti. Kürtler, Türk kuvvetlerine karşı daha iyi karşı koymak için Mercan Boğaz vadisinde cephe açtılar. Türk askeri komutanı İsmail Paşa bir hafta içinde 12 tane tugayı buraya getirip Erzincan Kürtlerinin üstüne gönderdi.

İNGİLİZ ELÇİ’NİN SÖZLERİ

Trabzon’daki İngiliz konsolosu Trapes, 1878 yılının Ekim ayında Türk kaynaklardan birisine dayanarak Yusuf Paşaya bu tugayların 24 tane olduğunu söylüyor. Billioti'nin verdiği bilgilerde ise Türk ordusunda yaralıların çok olması Kürtlerin üstünlük sağladığını gösteriyordu. Billioti bir yazısında, Türk ordusunun bir çatışmada büyük kayıplar verdiğini gizli tutulduğu için sayı veremeyeceğini ama Osmanlı devletinin bu konuda bilgilendirildiğinden eminim.

Dersim direnişlerle bağımsızlığını koruyabildi. Türk ordusunun ele geçirdiği bölgelerden çekildikten sonra geride harabeler bırakıyordu. Dersimlilerin Türk ordusuna karşı verdiği mücadele genel bir karakter taşıyordu, küçük-büyük, kadın-erkek, her sınıftan ve kesimden halk katılıyordu.

* Çeviren: MUSTAFAYEV MAMED -ANF

ANF NEWS AGENCY