29 Kasım 2011 Salı

AKP ve Fetullah Gülen Gerçeği

AKP adalet, kalkınma, özgürlükler ve ileri demokrasi söylemleriyle birçok kesimi iktidar kervanına kattı.

AKP adalet, kalkınma, özgürlükler ve ileri demokrasi söylemleriyle birçok kesimi iktidar kervanına kattı. Her kılığa, her karaktere ve her söyleme büründü. Yerine göre en koyu ırkçı kesilip MHP’yi solladı, yerine göre solcu kesildi. Muhazakar oldu, liberal oldu. Her kesimden “adam” devşirdi. Bir de ABD’nin işaret ettiği yere yönelen “her dönemin adamları” toplandı AKP etrafında... Özcesi tam bir “serbest piyasa” partisi oldu. Arka planda Fetullah Gülen çoktan “gavur memleketi”ne postu sermişti. Daha doğrusu çiftliğini kurmuştu.

Ve bu AKP “yeni bir sayfa” iddiasıyla Kürtleri de kandırmaya çalıştı. Kabul etmek gerekir ki azımsanmayacak bir bölümünü de bir süre peşinden sürükledi. Bunlar git gide azalsa da hala sürüklenmektedirler. Sonra demokrasicilik oyunlarıyla Kürt Özgürlük Hareketi karşısında katliamlardan yorgun ve başarısız düşmüş asker ve diğer katillere yöneldi. Kürt hareketi bunların ipliğini çoktan pazara çıkarmıştı. Ama AKP şark kurnazlığıyla bunu kendi başarısı gibi sundu. Özünde onlarla bir iktidar mücadelesi yürütüyordu. AKP onları kendi önünde engel oluşturdukları için içeri attı. Engel olmayıp AKP ile uzlaşanlar ise ödüllendirildi. Kimyasal Necdet bunların başında gelmektedir. 

Özcesi tıpkı Fransa devrimindeki Jakobenler gibi AKP toplumsal muhalefetin önemli bir kesimini peşinden sürüklemeyi başardı. Sonra da yine Jakobenler gibi hepsine sırasıyla yöneldi. Tarihte de faşistinden dincisine, reel sosyalistinden liberaline pek çok iktidar kesimi ya da diktatör aynı şeyi yaptı. Halkın özgürlük beklenti ve umutlarını sömürüp iktidara geldikten sonra tepesine bindi. Şimdi AKP sırasıyla herkese yöneliyor. Kürtler, iktidar karşıtları, solcular derken şimdi liberalleri tehdit ediyor. Çünkü en yakınındaki Ali Bayramoğlu önce itiraz etti. Sonra Hasan Cemal meydan okudu ve diğerleri seslerini yükselttiler. Erdoğan son konuşmasında hepsini açıkça tehdit etti. Ve nihayet öteden beri binbir çeşit komplo teorisiyle ona çanak tutmuş olan Ahmet Altan da sesini çıkardı.

Danışıklı mı yapıyor, içten mi yoksa korkusundan mı bilemeyiz ama “eksik demokraside tam iktidar” dediği AKP’nin geldiği pozisyona karşı çıkıyor. Altan’a göre AKP yasak meyve olan elmayı ısırdı ve lezzetine varınca şimdi bırakmak istemiyor. “Günaydın Ahmet Altan” demek gerekiyor. AKP elmayı sadece ısırmadı, tüm bir elma bahçesini yağmalıyor. Karşı çıkana sopayı gösteriyor, dövüyor. Öyle ki, “bu deprem de nereden çıktı, tam da yağma vaktiydi” dercesine Vanlıları kışın soğuğuyla baş başa bıraktı. Önceki ve şimdiki deprem paraları uçup gitti! Duble yollara harcandığı hikayesi de yalan! O paralar, “yandaş filler”in midelerine giden yolda kayboldu! Ahmet Altan hala AKP’nin başarılı geçmişinden bahsediyor. Evet doğru, elma bahçesini önce çevreleme ve sonra yağmalama konusunda gerçekten de “başarılı” bir performans gösterdi, hakkın teslim etmek lazım! Ama Altan gibiler de bu yağmaya katıldı. Dolayısıyla Altan’ın sözünü ettiği “cennetten kovulma”yı sadece Erdoğan ve AKP değil, Ahmet Altan da tadacak gibi görünüyor!

Çünkü bugünlere bin bir yalanla geldiler. Kürtlerin haklı davasına katliam, tutuklama ve kara propagandayla saldırdılar, hala saldırıyorlar. Bunun için “gazeteci” kılığıyla tam bir saldırgan ordusu oluşturdular. Öyle ki nerede bir Kürt ve PKK sözcüğü görseler yarış halinde üzerine çullanıyorlar. En iyi çullanan, en yağlısından bir parça ile ödüllendiriliyor! Tüm toplumsal muhalefete yöneldiler, yöneliyorlar. Bunu yaparken en kuralsız ve hayasız yöntemleri kullanıyorlar. Kendi çamurlarını Kürt – Türk özgürlükçü muhalefetinin üzerine atıyorlar ve toplumsal değer ve emeği de kendilerine mal ediyorlar. Müslüman kılığına bürünüp halkın inancına saldırıyorlar. Beyaz takke giyip en büyük terör örgütü olan NATO ve CIA ile kol kola halkların katliam ve kırımında “Eş başkanlık” görevi yürütüyorlar. Erdoğan’ın bizzat kendisi katliam projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş başkanı olduğunu övünerek söylemedi mi?

Kürtleri “dış güçlerin taşeronu” olmakla suçladılar. Oysa NATO ve CIA taşeronu, Fetullah Gülen idi ve bunu gizleme gereği duymuyordu. Erdoğan da taşeronun taşeronuydu. “Bu ülkede ameliyat yaptırmayız” dediler. En büyük ameliyatı kendileri yaptılar. Hem de Amerika adına! AKP ve Gülen sayesinde şimdi ABD, Ortadoğu’da art arda ameliyatlar yapıyor. Kürtleri “paralel devlet” kurmakla suçladılar. Oysa onlar çoktan paralel devletlerini kurmuşlardı! Üstelik koordinasyon merkezi ABD’nin Pensilvanya eyaletiydi. Yani Fetullah Gülen’in ikamet yeri! Ergenekon dediler, yönelip ele geçirdiler ve yerine yeşilinden yeni Ergenekon kurdular.

Kandırdıkları insanların bilincine ve gözlerine perde çektiler. Tanrı adına “tanrılar” ve tabular yarattılar. Ama kendi yarattıkları tanrılara ve tabulara kendileri inanmadılar!

Artık insanlar bilinçleniyor. Kürtler gördü, görmeyenler de uyanıyor. Fakat ne yazık ki Türk halkının çoğu hala bunlara inanıyor ve şunun farkına varamıyor. Kemalist de olsa sözde İslamcı da olsa devlet yöneticilerinin üslenme ve koordinasyon merkezi Amerika olduğu sürece, Türk halkının makus kaderi de değişmeyecektir. Ülkenin kaynakları öteden beri yapıldığı gibi bu güçler ile beraber yağmalanacak. Halkın payına ise yeşil kart, mikro kredi, yardım paketleri, kötü kömür, seçim dönemlerine has beyaz eşya, işsizlik, dayak, cop, biber gazı vs düşecektir. Sonra hedef şaşırtılacak. 

Her şeyin nedeninin “sorun çıkaran Kürtler” olduğu söylenecek, işlenecek. Onlar da arka kapıdan yağmayı sürdürecekler. Tabanları yağlama günü geldiğinde de “çok sevdikleri ülkelerini” terk etmek zorunda kalacaklar!

Akif Roj