9 Ekim 2011 Pazar

Gemlik’te Kürtlere Hakaret Serbest!

PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto düzenlenmek istenen yürüyüşü yasaklayarak, Kürtlerin girişine izin verilmediği Gemlik’te ırkçı gruplar gösteri yaparak Kürtlere hakaretler yağdırdı.

Kürtlerin Gemlik'e yürüyüş yapmalarının engellenmesi için Bursa Valiliği'nin "bütün gösterilerin yasaklandığı"nı açıklamasına rağmen, ırkçı gruplar yürüyüş yaptı. Gemlik İskele Meydanı Festival Alanı'nda toplanan 30 kişilik ülkücü grup, BDP'ye hakaret içeren sloganlar attı. Polis, ülkücülerden gösteriyi sonlandırmalarını istedi ancak eylem bir süre devam etti.

Ülkücüler, gösteriye sonlandırarak ara sokaklara doğru ilerlerken, tekrar slogan atmaya başladı. Daha sonra eylemi balık pazarında devam ettiren ülkücülere, balıkçı esnafı tepki gösterdi, grubu dışarıya çıkarmak istedi. Bu sırada balıkçılar ile göstericiler arasında kavga çıktı. Kavgaya müdahale eden polis, bazı kişileri gözaltına aldı.

Gemlik merkezinde toplanan bir grup da Türk bayrağı açarak, İstiklal Marşı okudu. Polisler, Gemlik'in Orhangazi Caddesi'ne gelen grubu konuşarak ikna etmeye çalıştı. Ülkücüler, yolu trafiğe kapatarak, Türk bayrağı açtı ve İstiklal Marşı okudu.

Bu arada, dünden beri, Kürtlerin Gemlik’e gitmesini engellemek için Yalova-Bursa kara yolu Bursa sınırında kontrol noktası kuran jandarma ve çevik kuvvet ekipleri ‘vatanı işgalden kurtarmış’ edasıyla basına poz vermeleri dikkat çekti.

PYD Lideri Salih Müslüm: Temo Suikastı Karanlık Bir Olay

Suriye’de en büyük Kürt partisi olan PYD lideri ve aynı zamanda iç muhalefeti temsil eden Ulusal Koordinasyon Başkan Yardımcısı Salih Müslüm, Cuma günü Batı Kürdistan’ın Qamişlo kentinde Meşaal Temo’ya yapılan suikastın karanlık bir olay olduğunu belirtti. Müslüm, amacın Kürtleri kanlı çatışmaların içine çekmek olduğunu söyledi.

İstanbul’da kurulan ve Batılı güçler ile Türkiye’nin desteklediği Ulusal Konsey’in Kürt üyesi Meşaal Temo, 7 Ekim Cuma günü Qamişlo’daki evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırıyı ABD, AB, Fransa ve birçok batılı ülke kınayarak, Beşar El Esad rejiminin gitmesini istedi. Cumartesi günü Qamişlo’da yapılan cenaze törenine 50 bin kadar kişi katıldı. Devlet güçlerinin törene saldırısı sonucu 2 kişi hayatını kaybetti.

ANF’ye konuşan PYD lideri Salih Müslüm, Meşaal Temo’nun ailesi ve Kürt halkına başsağlığı dileğinde bulundu. Bu saldırının Kürtleri çok etkilediğini ifade eden Salih, “Bizim düşündüğümüze göre Kürtlerin bugüne kadarki duruşu bazı tarafların hoşuna gitmiyor” diyerek suikastın arkasında karanlık güçlerin olduğuna işaret etti.

KÜRT HAREKETİNİN DURUŞU BAZILARINI RAHATSIZ ETTİ


15 Mart’tan bu yana Suriye’de devam eden ayaklanmalarda BM’ye göre 2900’ü aşkın kişi hayatını kaybetti. Batı Kürdistan’da ise ayaklanmanın başından beri barışçıl eylemler durmadı ancak Suriye’nin diğer yerlerinde olduğu kanlı olaylar yaşanmadı. Müslüm, “Bu da Kürt hareketinin barışçıl politikalarından kaynaklıydı” dedi.

Bu durumun bazılarını hoşuna gitmediğini kaydeden Müslüm, “Kürtleri akıllı davranışı, hükümete karşı isteklerde bulunmasından rahatsız olanlar var” diye konuştu. “Onlar Kürt halkının bazı yerlere çekmek istiyorlardı. Kendi politikalarına, Müslüman Kardeşlerin hizmetine sokmak istiyorlardı, ancak bunda pek başarılı olamadılar. Bizim tahminimize göre, bu politikalarına başarılı olmayan taraflar Kürt halkını kanlı bir çatışma içine çekmek için bu suikastı yaptılar” dedi.

TÜRKİYE’NİN PARMAĞI OLABİLİR


Batılı güçler suikastten Esad rejimini sorumlu tuttu. Müslüm de “Devleti bir bütün olarak düşünmek yanlıştır. Devletin için de bazı taraflar var ve devlet içinde de Kürtleri kanlı bir sürece çekmek isteyenler olabilir” derken, üç ihtimalden bahsetti: “Devlet içindeki bazı kesimler, El Kaide gibi dinci kesimler ya da Türkiye’nin parmağı olabilir.”

Türk hükümetinin Kürt politikasına dikkat çeken Müslüm, AKP’nin Suriye’deki muhalefetle hareket etmesindeki şartları arasında da Kürtlerin kazanım elde etmemesinin yer aldığına işaret etti. Türk devletinin son yıllık Suriye ile ilişkilerinde bu ülkeye yerleştirdiği bazı odakların olduğuna dikkat çeken PYD lideri, Temo suikasti için “Karanlık bir olay” dedi.

İstanbul’da oluşturulan Ulusal Konsey’e de dikkat çeken Müslüm, bu oluşumun tabanının olmadığını, Temo’nun kurduğu Gelecek Akımı’nın da bir tabanı olmadığını belirtti. Müslüm, ancak ölümünün hem parti hem de halk olarak kendilerini çok etkilediğini vurguladı.

Suriye’ye dış müdahalelere de karşı olduklarını ifade eden Müslüm, Türkiye’nin olası askeri müdahalesine tepkilerinin olacağını dile getirdi.

İÇ MUHALEFET: ULUSAL KOORDİNASYON


İstanbul’a kurulan ve batlı güçlerin destek verdiği Ulusal Koalisyon’un dışında bir de içerde kurulan bir Ulusal Koordinasyon var. Bu koordinasyon Eylül ayında kongrelerini yaparak meclislerini oluşturdu ve 6 Ekim’de de 26 kişilik koordinasyon yönetimini belirledi. Koordinasyonun başına avukat Hasan Abdul Azim seçilirken, PYD lideri Salih Müslüm de başkan yardımcısı oldu.

Müslüm, koordinasyonun 4’ü Kürt partisi olmak üzere 15 partiden oluştuğunu ve geniş bir halk tabanının olduğunu söyledi. “Biz halkı temsil ediyoruz ve bir dış müdahaleyi kabul etmiyoruz” diyen Müslüm, koordinasyonda yer alan diğer Kürt partilerinin El Parti, Suriye Demokratik Kürt Partisi ve Kürt Sol Parti olduğunu söyledi. Araplardan 5-6 partinin yer aldığını belirten Müslüm, ayrıca sol Marksist akım ile diğer sol grupların da bu koordinasyonda temsil bulduğunu kaydetti.

KOORDİNASYON KÜRT HAKLARINI TANIYOR

Müslüm, “Bunlar Kürtlerin haklarını tanıyorlar, bir ulus olarak kabul ediyor ve Anayasa’ca tanınmasını istiyorlar” dedi. Şu anki Esad rejimi ile bir ilişkilerinin olmadığını ifade ede Müslüm, rejimle diyalogun başlaması için temel şartlarını şöyle sıraladı: Tüm askerler ve istihbarat birimlerinin şehirlerden çekilmesi, tutukluların serbest bırakılması ve barışçıl gösterilere izin verilmesi.

“Aksi halde diyalog mümkün değil” diyen Müslüm, “Çok geniş bir halk kesimi arkamızda olduğu için devlet üzerimize pek fazla gelemiyor” diye ekledi. Müslüm, koordinasyon yönetim kurulunun 3 üyesinin şu an tutuklu olduğuna da dikkat çekerken, “Hiçbir zaman devletle uzlaşı içinde olmadık” dedi.

BATILILAR SİYASAL İSLAMI GETİRMEK İSTİYOR


Batılı güçlerin kendi istedikleri rejimi getirmek için “Ulusal Konsey”i desteklediklerini ifade eden PYD lideri, “Siyasal islamı getirmek istiyorlar biz de kabul etmiyoruz” dedi.

ANF NEWS AGENCY

Yüksekova’da Binler Yürüyüş Yaparak Barikatlar Kurdu


Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde 4 mahallede bir araya gelen binlerce kişi ilçe merkezine kadar yürüyüş düzenledikten sonra Yüksekova-Şemdinli yolunu trafiğe kapatarak barikat kurdu. Polisin gaz bombaları ile saldırması ardından çatışmalar başladı.

PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası 9 Ekim komplosunun yıldönümü nedeniyle kepenklerin kapalı olduğu Yüksekova'da, yürüyüş düzenlendi. Yeşildere, Güngör, Cumhuriyet ve Kışla mahallelerinde bir araya gelen ve aralarında BDP Hakkari Milletvekili Esat Canan'ın da bulunduğu binlerce kişi 4 koldan yürüyüşe geçerek, eski Cezaevi Kavşağı'na geldi. Burada saygı duruşunda bulunan kitle daha sonra Şemdinli-Yüksekova yolunu trafiğe kapattı. Barikatlar kuran binlerce kişi sık sık, "Bijî Serok Apo", "İntikam", "Katil Erdoğan" sloganları attı.

Polis, Oslo Oteli önüne gelen gençlere gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı. Gençler saldırıya, taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle karşılık verdi. Çatışma sırasında bazı noktalarda polislere ses bombası atılırken, ilçe geneline yayılan olaylar sürüyor.

Ertuğrul Kürkçü: Yeni Anayasayı Konuşmanın Koşulları Yok


Emek Özgürlük ve Demokrasi Blok’u milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “BDP’li siyasi sorumlular her gün tutuklanırken nasıl anayasa tartışacağız?” diye sorarak, yeni anayasayı konuşmanın koşullarının olmadığını söyledi.

Radikal gazetesine mülakat veren Ertuğrul Kürkçü, meclisin bugün için hakiki tartışmaların yeri olmadığını kaydetti.

MECLİS DEĞİL, SORGU ODALARIDIR HAKİKİ TARTIŞMALARI YERİ

Kürkçü şöyle dedi: “Olmadığından şimdiden yüzde yüz eminim. Tartışmalar sadece oraya yansır. Hakiki tartışma mesela, KCK davası diye gözaltına alınanlarla polisin sorgu odasında, Diyarbakır’da bunu protesto eden halkla onlara gaz sıkan polis arasında sürüyor. Bütün bunlar mecliste dile gelmedi değil, geldi. Ama öbür tarafta da AKP kulislerinde, ya da AKP’nin yönetim merkezlerinde hakiki projeler hazırlıyorlar. Biz bunları piştiği zaman göreceğiz ama tartışmamış olacağız ya da sonuçlarını tartışacağız.”

MECLİS DIŞINDA GEÇİRDİĞİMİZ ZAMANA HELAL OLSUN


Kongre hareketine de değinen Kürkçü, özellikle meclis dışında boykottayken geçirdikleri zamana “helal olsun” dedi. Kürkçü şöyle konuştu: “Boykot sürecinde hazırladığımız Kongre Hareketi acele bir doğum belki ama bebek yaşar, çok sağlıklı. Türkiye’nin batısında artan bir ilgiyle karşılandığını görüyorum, ki bu da umut veriyor. Sadece etnik çeşitlilik değil, ekolojik tahribata karşı mücadele verenlerden kentsel dönüşüm mağdurlarına çok geniş kesimlerin öncüleri burada buluşacak. Hükümetin “Kürdü sindiririm (ki sindiremez), herkesi de sindiririm, bunun yol açtığı savaş ötekileri de pasifize eder” ümidini havaya uçuracak yeni bir dinamizm geliyor. Meclis dışında boykottayken geçirdiğimiz zamana helal olsun, iyi ki geçirmişiz.”

YENİ ANAYASAYI KONUŞMANIN KOŞULLARI YOK


Yeni anayasa konusunda ise Kürkçü şunları ifade etti: “Kürdistan’da bu taraflarda gizli baskıyla sürüp giden bir savaş var. Şu an kural savaşmak ve olağanüstü hal. Yürütmenin gücünün minimize edilmesi gibi bir talebi aklından bile geçiremez insanlar. BDP’li siyasi sorumlular her gün tutuklanırken nasıl anayasa tartışacağız? Meclisin aynısı her yerde olmayacaksa, halk arasında bu nasıl tartışılacak? Yeni anayasayı konuşmanın koşulları yok. ‘Ayrılma hakkının da yazılacağı bir anayasa istiyorum’ dediğim zaman başıma milletvekili olarak bir şey gelmez ama mahalledeki yöneticinin başına her şey gelebilir. Şimdi buradan bir adım geri atarak başlayacağız tartışmaya.”

AKP Bazen Jandarma, Bazen Truva Atı

Kürt kadın hareketi KJB, 13. Yıldönümünde PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim komplosunu kınarken, AKP hükümeti için şu tespiti yaptı: “AKP hükümeti Kapitalist sistem öncüleri olan ABD, İngiltere, İsrail’in bazen jandarması, bazen gardiyanı, bazen Truva atı kılığına bürünmektedir.”

KJB Koordinasyonu, Öcalan’ın Suriye’den çıkışıyla sonuçlanan 9 Ekim 1998 komplosunun yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada komplonun amacını ve bugün gelinen süreci değerlendirdi.

ULUSLAR ARASI KOMPLO

Açıklama şöyle: “9 Ekim 1998 de Önderliğimize karşı geliştirilen uluslar arası komplo, Kapitalist Modernitenin Önderliğimizin geliştirdiği Demokratik Özgürlük Çizgisine karşı sistemsel bir saldırıdır. Birkaç sömürgeci ulus devletin sınırlı dar çıkarsal hedefini çok aşan, sistemin topyekûn ortak operasyonu olarak gerçekleştirilmiştir. Kapitalist sistem, Önderliğimizin şahsında halkların özgürlük mücadelesini tutsak ederek, bastırmayı amaçlamıştır. Bu nedenle Kapitalist Sistemin öncüleri olan ABD, İngiltere ve İsrail komplo da başat rol oynamışlardır. Önderliğimize karşı gelişen saldırı Kürt halkına, bölge halklarına ve özgür kadın iradesine karşı gelişen bir saldırıdır. 9 Ekim komplosu, kadın özgürlük iradesine karşı da gelişmiş bir komplodur. Halkımız ve kadınların özgürlük kimliğine inkar, imha ve tasfiye saldırısıdır. İradesiz, örgütsüz, onurundan ve değerlerinden koparılarak köksüzlük ve teslimiyet dayatılmak istenmiştir. Bölge halklarının en temel ihtiyacı özgür yaşam, demokrasi ve aydınlanma Önderliği iken bölgeyi bundan mahrum bırakarak, halkları birbirine kırdıran, hep kaos ve kriz içerisinde tutmayı hedefleyen bir saldırı olmuştur. Bu nedenle Önderliğimize karşı gerçekleştirilen komplo sadece Kürt halkına değil aynı zamanda Ortadoğu halklarına saldırının da startı kılınmıştır.

ÖCALAN’A TECRİT

Uluslar arası komplonun 13. yılına ağırlaştırılmış tecrit koşullarında girilmesi, komplonun çok sistemli olarak devam ettiğinin göstergesidir. Önderliğimizin 72 gündür dışarıyla tüm bağlantılarının koparılması dönemsel değil İmralı da süren sistemli işkence politikalarının yeni bir aşamasıdır. Dolayısıyla mevcut durumda süren tecrit uluslararası komplonun ikinci bir saldırı evresidir. AKP hükümetinin başa gelmesiyle birlikte Önderliğimizin zehirlenmesi de dahil her türlü fiziki saldırılar sürekli gündemde tutulmuş, tecrit içinde tecrit politikaları ile saldırılar yoğun bir biçimde sürdürülmüştür. Komplo ve tasfiye politikalarının boşa çıkarıldığı her dönemde ağırlaştırılmış tecrit uygulanmıştır. İmralı daki sistem Kapitalist Modernitenin uluslar arası bir sistemi olmakla birlikte İmralı sisteminin gardiyanlığını AKP hükümeti yapmaktadır.

AKP BAZEN JANDARMA, BAZEN GARDIYAN, BAZEN TRUVA ATI


Önderliğin çözüm yaklaşımını protokol yapmaya kadar dayandırması üzerine AKP kimlikli devletin çözüm politikasının olmadığı ortaya çıkmış, oyalama ve çürütme politikaları da boşa düşmüştür. AKP nin bu politikalarına Önderliğimizin tavır alması ile yeni bir saldırı konsepti devreye konmuştur. Saldırıların merkezine Önderliğimiz alınmış ve ağırlaştırılmış tecrit ile susturulmaya çalışılmıştır. Saldırıların devamı olarak Kürt sorunun Demokratik çözümü iradesine siyasal ve askeri kırım dayatılmaktadır. İnkar, imha ve savaşta ısrar temelinde topyekün bir saldırı konsepti uygulanmaktadır. AKP’nin kabul ettiği Kürt, kimliksiz, kişiliksiz, işbirlikçi ve devletin maşası olan Kürt’tür. İlk komplo dönemine benzer tarz da, tecridin uygulamaya konulmasından sonra askeri ve siyasal operasyonlarla Kürt halkına karşı toplumsal kırım uygulaması hızla hayata geçirilmiş ve yine Büyük Ortadoğu Projesi temelinde bölge halklarını birbirine düşman edecek ve katliamlara yol açacak saldırılar başlatılmıştır. AKP hükümeti Kapitalist sistem öncüleri olan ABD, İngiltere, İsrail’in bazen jandarması, bazen gardiyanı, bazen Truva atı kılığına bürünmektedir.

MÜCADELE BEDELİ NE OLURSA OLSUN SÜRECEK

Önderliğimiz esaret koşullarında bulunmasına rağmen uluslar arası komployu boşa çıkarmıştır. Reber APO ‘halkımıza kutlu olsun, komplo boşa çıktı’ diyerek bunu ilan etmiştir. Önderliğimiz yazdığı savunmalarda Kapitalist Moderniteyi çok köklü sorgulamış ve halkların Demokratik Modernite alternatifini geliştirmiştir. Böylece İdeolojik boyutta komplo boşa çıkmıştır. Demokratik özerkliğin model sistem olarak pratikleştirilmesi de komployu siyasal alanda boşa çıkarmıştır. Demokratik modernite paradigması halkımız ve demokrasi yanlısı halklar tarafından büyük coşkuyla sahiplenilmiş ve temel mücadele manifestosu olarak kabul edilmiştir. Demokratik modernite paradigması ideolojik ve siyasal boyutta toplumsallaşmıştır. Diğer taraftan tüm imha operasyonlarına rağmen gerilla güçleri de meşru savunma çizgisi temelinde direnişi yükseltmekte ve sistemi zorlamaya devam etmektedir. Uluslar arası komplocu güçlerin ve AKP hükümetinin tüm saldırıları, Önderliğimizin etrafında halkımızın ve hareketimizin kilitlenmesini ve gücünü büyütmesini engelleyememiştir. Sistemin baskı, tutuklama, yargısız infaz ve açık katliamları demokratik modernite çizgisi karşısındaki yenilgisinin öfkesini ifade etmektedir. Siyasal alanda sudan bahanelerle binlerce yurtsever tutuklanmaktadır. Halkımız kadın, çocuk denilmeden faili AKP devleti ve onun vurucu gücü olan polis saldırıları ile katledilmektedir. Askeri operasyonlar uluslar arası ittifaklarla güçlendirilerek imha sağlanmaya çalışılmaktadır. Özel ve fiili savaş politikalarının yoğunlaştırılması, halkımızın ve kadınların mücadeleyi yükseltme gerekçesi olurken, süren saldırılar komplonun boşa çıkma gerçeğini değiştiremeyecektir.

Uluslar arası komplo güçleri ve onun taşeronu AKP hükümetinin saldırıları boşa çıkmaya ve kaybetmeye mahkûmdur. Önderliğimiz, hareket ve halkımız komplonun 12 yıl boyunca sürdürülen her tür saldırı ve tasfiye politikalarını boşa çıkarmıştır. Ve komplonun bundan sonraki saldırıları da aynı akıbete uğramaktan kurtulamayacaktır. Önderliğimizin özgürlüğü temelinde hareket ve halk olarak belirlediğimiz mücadele bedeli ne olursa olsun sonuç alınıncaya kadar kesintisiz devam edecektir.

SERHILDANLARI YÜKSELTME ÇAĞRISI

Bu temelde uluslar arası komplo güçlerini lanetliyoruz. Önderliğin özgürlüğü biz kadınların özgürlüğüdür, halkımızın özgürlüğüdür. Uluslar arası komploya karşı başta Güneşimizi Karartamazsınız şiarı ile bedenlerini ateşe veren ve günümüze kadar fedai çizgisinde kahramanca direnerek şehit düşen tüm yoldaşlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz. Önderliğimizin özgürlüğünü gerçekleştirinceye kadar bedeli ne olursa olsun her alanda mücadeleyi yükselteceğimizi belirtiyoruz. Önderliğimizin özgürlüğünü gerçekleştirme temelinde yetersiz yoldaşlığı aşarak, şehitlerimize layık olma sözü veriyoruz.

Bu temelde başta kadınlar, gençler ve tüm halkımızı Önderliğimizin özgürlüğünü gerçekleştirme mücadelesinde serhıldanları yükseltmeye çağırıyoruz.”

Kürtlere Gemlik’e Giriş Yasağı



 

Bursa'nın Gemlik ilçesinde, Öcalan üzerindeki tecridi kınamak amacıyla yapılmak istenen Gemlik yürüyüşünü yasaklamakla yetinmeyen yetkililer, kentin tüm giriş yollarını tutarak kimlik ve araç plakaları üzerinden yapılan kontrollerle Kürtlerin kente girişine izin vermiyor. İzmir, Manisa, İstanbul ve Adana’dan Gemlik’e gitmek isteyenler toplandıkları noktalarda engellenerek gidişlerine izin verilmedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridi protesto etmek amacıyla TUHAD-FED tarafından Bursa'nın Gemlik İlçesi'ne yapılması planlanan yürüyüş engellemek isteyen devlet OHAL'ı aratmayacak uygulamalar devreye koydu.

Sabahın erken saatlerinden itibaren Gemlik'in Ankara, İstanbul ve İzmir girişlerinde jandarma-polis tarafından panzerler eşliğinde kontrol noktaları oluşturuldu. 500 üzerinde jandarma ve polisin bulunduğu İnegöl-Ankara karayolunun Mezitler mevkisindeki Kar Mücadelesi Mezit Vadisi Bakımevi önünde başta otobüsler olmak üzere tüm araçlar durdurularak kimlik ve plaka sorgulaması yapılıyor.

Kentin kuzeyindeki Yalova-Bursa karayolu Orhangazi ilçesi Süpürgelik mevkisindeki bir akaryakıt istasyonunda da kontrol noktası oluşturularak, şüpheli görülen tüm araçlarda arama yapılıyor. Buradaki kontrol noktasında 2 panzer yanı sıra itfaiye ve ambulans hazır bekletiliyor.

Aynı şekilde Bursa-İzmir karayolunun, Balıkesir'in Susurluk ilçesindeki Bandırma kavşağı mevkisinde de kontrol noktası oluşturulduğu görüldü.

İZMİR’DE POLİS ABLUKASINDA HALAYLAR ÇEKİLDİ

Gemlik’te olağanüstü önlemlerle birlikte dün gün boyu Kürt illerinde uygulanan Gemlik’e gidişleri engelleme uygulaması gece saatlerinde İzmir, Manisa, İstanbul ve Adana devreye konuldu.

İzmir'de gece saat 22.30'da yola çıkmayı planlayan BDP İl binası önünde toplanmak istenen kitle polis ablukasıyla karşılaştı. İl binasını ablukaya alan polis giriş çıkışlarda üst araması yaparken il binasına çıkan tüm yolları da barikatlar ve TOMA araçları ile kapattı. Kitleyi Gemlik'e götürecek araçlar ise polis tarafından bağlandı.

Bunun üzerine polis ablukası altında halaylar çeken çoğu kadın yüzlerce kişi sık sık, "Bijî Serok Apo" ve "Selam selam İmralı'ya bin selam" sloganları attı. Ardından 10 dakikalık oturma eylemi yapan kitle alkış ve sloganlarla polisin tutumunu protesto etti.

MANİSA’DA ENGELLEME BASIN AÇIKLAMASIYLA PROTESTO EDİLDİ

Manisa'da "Gemlik yürüyüşü" için halk araçları ile Fevzi Çakmak Mahallesi'nde toplandı. Buradan hareket etmek isteyen kitlenin önünü kesen polisler ve jandarma, Manisa Valiliği'nin talimatı olduğu gerekçesiyle araçların geçişine izin vermedi. TUAT ve BDP yöneticilerinin yetkililer ile yaptıkları görüşmeler sonuç vermeyince, yurttaşlar, Manisa'nın Turgutlu İlçesi'ne giderek engellemeleri basın açıklaması ile protesto etti. Açıklama yapan BDP Turgutlu İlçe Başkanı Mehmet Gülmez, "Bizler demokratik haklarımızı kullanıyoruz ve özgür bir ülke arzusu ile bu demokratik olan haklarımız kısıtlanmaktadır. Maalesef bugün yaşadığım ülkede demokratik haklarımızı kullanamıyoruz" şeklinde konuştu.

Aydın'dan yola çıkan araçlar da kent çıkışında polisler tarafından engellendi. Valiliğin kararı olduğu gerekçesiyle araçların çıkışına izin verilmemesini BDP Aydın İl Örgütü yaptığı basın açıklamasıyla protesto etti.

İSTANBUL’DA POLİS YIĞINAĞI

İstanbul'un tüm ilçelerinde belirlenen hareket noktalarına saatler öncesinde yoğun polis gücü yığılarak yürüyüşlere izin verilmedi. Gemlik'e gitmek üzere kiralanan otobüs şoförlerinin bir kısmı polisler tarafından gözaltına alınırken, diğer arabalara ise çeşitli gerekçelerle trafik cezaları kesildi.

Bahçelievler Hürriyet Mahallesi'nde bulunan Bilali Habeş Camii yanından otobüsleri kalkan halk, polisler tarafından engellendi. Yapılan engelleme üzerine yurttaşlar basın açıklaması ile polise tepki gösterdi. Protesto eyleminin ardından dağılmak üzere olan gruptan 4 kişinin polisler tarafından gözaltına alınması üzerine, grup üyeleri gözaltına alınanlar serbest bırakılıncaya kadar oturma eylemi başlattı. Sonuç veren oturma eylemi ile gözaltına alınan 4 kişi serbest bırakıldı.

BDP Ataşehir İlçe binasını da ablukaya alan polis, "Bina dışında şüpheli paket var, bomba olabilir" iddiasıyla ilçeden dışarı çıkılmasına da uzun süre izin vermedi. İlçe binasına giren çıkan herkesten de kimlik soran polisin uygulamasına karşın, kitle yola çıkmak için otobüslerine binmeye hazırlanırken, polis bu kez otobüslere el koydu. Bunun üzerine kitle oturma eylemi yaparak engellemeleri protesto etti.

Engellemenin olduğu bir diğer ilçe ise Beyoğlu oldu. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, BDP İstanbul İl Başkanı Hüseyin Çalışçı'nın da aralarında bulunduğu grup saat 00.00'da kalkacak otobüse binmek amacıyla Dolapdere'de toplandı. Ancak polisler saatler önceden Dolapdere'ye gelerek, ara sokaklarda ve Bilgi Üniversitesi önünde olağanüstü önlemler aldı. Gemlik'e gitmek isteyen grup Bilgi Üniversitesi arka sokağında bir araya gelerek, otobüslere doğru yürüyüşe geçmeye başladı. Ancak yüzlerce polis ve zırhlı araç kitlenin önünde barikat kurarak izin vermedi. Kitle ise oturma eylemi gerçekleştirildi. Bir saat süren bekleyişin ardından Sebahat Tuncel, konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Tuncel, "Sürecin önü İmralı'da tıkanmıştır. Açılması için İmralı'ya müzakere başlamalı. Ne yazık ki buradan Gemlik'e gidemiyoruz. Ama bizim için önemli olan Kürt halkının taleplerinin karşılanması. Demokrasi bu ülkeye ancak Kürt halkının özgürleşmesiyle gelir. Demokrasiyi de biz getireceğiz" dedi. Kitle Tuncel'in açıklamalarının ardından sloganlarla dağıldı.

OTOBÜS ŞOFÖRLERİ GÖZALTINA ALINDI

Başakşehir İlçesi'nde de BDP İlçe binasını ablukaya alan polis, Gemlik'e gitmek üzere kiralanan otobüs şoförlerini gözaltına alarak yürüyüşe engel oldu. İlçe binası önünde araçlarını bekleyen kitle ise şoförlerinin gözaltına alınarak durdurulmalarını ilçe binası önünde yaptıkları basın açıklaması ile protesto etti.

ADANA’DA POLİS KÜRTLERİ ENGELLEMEK İÇİN MESAİ YAPTI


Adana'da da yürüyüşe katılmak isteyenler engellendi. Yürüyüş için önceden belirlenen otobüslerin hareket noktaları ile kent giriş çıkışlarını polis ablukaya alırken, halk durumu basın açıklaması ile protesto etti. Merkez Seyhan İlçesi Şakirpaşa Semti Ova Mahallesi, Ova Caddesi'nde yapılan protesto eyleminde konuşan BDP Adana İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kılıç, "Biz kararlılıkla çalışmalarımızı yürüttük. Araçlarımızı temin ettik gelecek olan yurttaşlarımızı belirledik. AKP Kürt halkının iradesine saygı duymuyor. Ancak Kürt halkı mücadelesinden hiç bir şartta vazgeçmeyecek" dedi. Açıklama alkışlarla son buldu.

Büyük Komplodan Geriye Kalan -3

Ferda Çetin


Almanya ve İtalya’nın, Kürt sorununda Avrupa adına inisiyatif alma kararı on günlük bir süre sonunda, aynı devletlerin açıklamaları ile sona erdirilmişti. ABD daha evvel Yunanistan üzerinde oluşturduğu baskının aynısını İtalya üzerinde de kurmuş, Rusya’ya da bu konuda işbirliği çağrısı yapmıştı. İngiltere başından beri Öcalan’ın Avrupa’da kalması ve uluslar arası bir mahkemede yargılanmasına karşıydı. ABD ve İngiltere sadece bununla da yetinmiyor, Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini belirtiyorlardı. Fransa ise, Fransız Savcı François Richard’ın, İtalya’ya giderek Öcalan’ın kaldığı evde arama yapması ile kendi niyetini belli etmişti.

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın durumu Avrupa’da bir krize yol açmıştı. Bu konuyu görüşmek üzere toplanan Avrupa Konseyi Temsilciler Komitesi bir karar alamadan dağıldı. Bu görevini, teknik bir komite olan Avrupa Suç Sorunları Komitesi (CDPC)’ne devretti. Bu komite de Öcalan Roma’dan ayrılıncaya kadar hiçbir karar almadı.

Fakat Avrupa devletlerinin ortak tavrına rağmen ortada ciddi bir sorun vardı. Öcalan, Almanya Karlsruhe Federal Mahkemesi’nin 12 Ocak 1990 tarihinde verdiği karar gereği tutukluydu. Öcalan’ı gözetim altında tutan Roma İstinaf Mahkemesi de bu karara dayanıyordu. Bu karar orta yerde dururken İtalya dışına çıkamazdı. Öcalan’ın İtalya makamlarına yaptığı iltica başvurusuna ise yanıt verilmiyordu. D’Allema’nın görevlendirdiği aracılar, Avrupa’nın İtalya’ya yardımcı olmadığını, İtalya’nın tek başına bu sorunu çözmeye kalkışmasının da krize yol açacağını Öcalan’a bildiriyorlardı.

20 Kasım 1998 günü, Federal Almanya Hükümet Sözcüsü Uwe-Karsten Heye, düzenlediği basın toplantısıyla Öcalan hakkındaki tutuklama kararının kaldırıldığını açıkladı. Böylece 8 yıllık tutuklama kararı, herhangi bir mahkeme hükmüne dayandırılmadan, siyasi otorite tarafından kaldırılmış oluyordu. Aynı gün İtalya yetkililer; “Öcalan artık özgürdür, dilediği yere gidebilir” açıklaması yaptılar.

Olayların sıcaklığı içinde, günlerdir protesto eylemleri içindeki Kürtler bu kararı sevinçle karşıladılar. Kimse bu kararlardan kuşku duymadı. Hatta Kürt kurumları Almanya ve İtalya’ya teşekkür ettiler. Oysa bu iki karar, ABD ve İngiltere’nin gerçekleştirmekte oldukları komplonun tırmandırılması anlamına geliyordu. Almanya ve İtalya, bu kararın yol açacağı sonuçları çok iyi biliyordu. Bugün bakıldığında, komployu derinleştiren sürecin, Suriye’den çıkışla değil, Avrupa’nın resmi tutumu anlamına gelen “Öcalan’ı Avrupa’dan çıkarma” kararı ile başladığı daha net görülüyor. Eğer Almanya ve İtalya tutuklama ve gözetim altında tutma kararlarını kaldırmasaydı komplo imkansız olacaktı.

Öcalan şahsında Kürtlere karşı geliştirilen uluslar arası komploda etkisi en az olan ülke Türkiye idi. Türkiye’nin tek başına ne Suriye’yi ne Yunanistan’ı ne Rusya’yı etkileme ne de Avrupa devletleri üzerinde baskı kurma gücü vardı.

Ancak Türk devleti, ülke dışında iki cinayet işledi. Bu cinayetlerle, Kürt halkının ve Öcalan’ın dostlarına “mesaj” verildi. Türkiye dışişleri bakanlığı, MGK ve MİT’in bilgisi dahilinde dört gün arayla iki kişiyi katletti. Bu kurumların bilgisi vardı, çünkü Öcalan’ın Suriye’den baskı yolu ile çıkarılmasına dönemin başbakan yardımcısı Ecevit hararetle karşı çıkıyordu. Ecevit “Öcalan Suriye’den Avrupa’ya çıkarsa PKK meşrulaşır, Kürt sorunu da uluslararasılaşır” diyordu. Demirel de “Amerika istiyor, itiraz etmemeliyiz” diyordu. Ecevit’le dönemin cumhurbaşkanı Demirel bu konuda çok sert bir tartışma da yaşadılar.

Öcalan Avrupa’ya çıktıktan sonra Türkiye tüm ağırlığını, Kürt sorununun meşrulaşmaması, “terör” algısı ile sınırlı kalması faaliyetine ayırdı. Bu yönde gelişmeler olduğunda da tehditlere ve şantajlara başvurdu. 17 Kasım 1998 günü Rusya’da, Petersburg’da, Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in Azınlıklar Danışmanı Galina Starowojoya evinin önünde yaylım ateşine tutularak katledildi. Starowojoya Rusya’da, Öcalan’a siyasi statü isteyen siyasetçilerin en önde gelen ismiydi.

İkinci cinayet 21 Kasım 1998 günü İran’da işlendi. İran Eski Çalışma Bakanı Dariush Forouhar ve eşi Pervaneh öldürüldüler. Forouhar, öldürülmeden birkaç gün önce, İran hükümetine başvurarak, Öcalan lehine bir miting için izin istemişti. İran böyle bir başvuru yapıldığını doğruladı. Türkiye gazeteleri bu cinayetleri, “İtalya’ya Gözdağı” haberleriyle sundu. Rusya ve İran ise bu olayları takip bile etmediler. Çünkü her iki cinayet de TC. patentliydi.


Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik bu büyük operasyon, daha sonraki tüm verilerle aydınlandı. Kürt halkı açısından kapalı-gizli bir tarafı kalmadı. Özeti: Hukuksuzluk, ahlaksızlık, riyakarlık, sahte dosluk ve güç sahibi egemenlerin kirli çıkar ilişkileri...


Diğer yanda boyun eğmeyen, direnen ve özgürlük mücadelesinde ısrar eden bir halk.

Haklı ile haksızın kavgası hala devam ediyor…

ANF NEWS AGENCY