10 Eylül 2011 Cumartesi

Suriye Güneybatı Kürdistanlı Siyasetçi Ehmed Ali İle Söyleşi (Türkçe-Kurdi)

Suriyeli Kürt Politikacı Ehmed Ali İle SöyleşiHülya Yetişen Arkadaşımız röportajlar serisine bir yenisiyle birlikte yeni bir anlayışı da ekledi. Aynı konuda ve aynı sorularla farklı alanda faaliyet gösteren iki değerli şahsiyete sorular sorarak cevaplar aldı.

Bundan bir önceki röportaj Suriye ve Suriye Kürdistan'ı (Güneybatı Kürdistan) ile Kürt edebiyatı üzerinde değerli
çalışmaları ile tanınan Helim Yusuf ile yapmıştı. Helim Yusiv'in içten doyurucu cevaplarından sonra bu sefer de aynı soruları politik aktivist ve aynı zamanda Suriye Kürtleri Birleşik Partisi Almanya Sözcüsü olan Ehmed Ali'ye sordu. Ehmed Ali ile yapılan röportajın aslı da Kürtçedir. Kurdistan-post okurlarının durumunu göz önünde bulundurarak bu röportajı da Türkçeye çevirdik. Kürtçe'den Türkçeye çeviri yapan Yusuf Mıstonıj'a da ayrıca teşekkür ediyoruz. Röportajı hem Kürtçe ve hem de Türkçe olarak yayınlıyoruz.

Röportaj'da Suriye toplumunun bileşenlerini, 40 yıldır Suriye'yi yöneten Esad Baas rejimini ve bu rejimin dayandığı temel dinamikleri, bu dinamiklerin ayaklanma karşısındaki tutumlarını, Güneybatı Kürdistan dinamiklerini, ayaklanmanın nedenlerini ve olası geleceğini okuyacaksınız.


Ahmed Ali 1961 yılında Güneybatı Kürdistan şehri olan Qamişlo'da doğrdu. İlk-orta ve lise eğitimini burada tamamladı. Üniversiteyi Bulgaristan/Sofya'da bitirdi.

1995 yılından beri Almanya'da yaşamakta ve çalışmaktadır.

Ahmet Ali aynı zamanda Suriye Birlik Kürt Partisi'nin yürütme konseyinde yer almaktadır ve aynı zamanda Almanya Kürt Çalışma gurubunun sözcülüğünü yapmaktadır.

Hülya Yetişen-Arap ülkeleri arasında Suriye'yi nasıl bir yere yerleştirmek gerekiyor? Suriye'nin demoğrafik yapısı hangi etnik gurup ve halklardan oluşuyor? Esad yönetiminin ülke içinde dayandığı temel dinamikler nedir?

Ehmed Ali-
Arapların İslamiyet adına gelişinden önce Suriye’de, Fenikeliler, Kenaniler, Suryaniler, Yahudiler, Rumlar, Grekler ve Kürtler (Horî, Mîtanî, Med) yaşıyordu. Hernekadar Emeviler Şam’ı başkent yapıp burda yaşayan halkları Müslüman-Arap yapmak istemişlerse de, tarihçilerin anlatımına göre 200 yıl sonra bile Şam halkı Arapça bilmiyormuş. Günümüzde de bu gerçekliği Suriye şehirlerinde, köylerinde, yerleşim yerleri ve coğrafyasında, halkında görmek mümkündür.

Yirminci Yüzyıl’ın başlarında, batılı devlertler, Osmanlı İmparatorluğuna karşı halkları kışkırtmak için Arap nasyonalizmini kullandılar ve Suriyeli Hırıstiyanlar da buna hazırdı. Daha sonra Fransa bu sürece destek verdi ve Cemal Abdulnasır’ı iyi kullandı. Bu sürecin sonunda ırkçı nasyonalist parti –Baas Partisi- iktidarı ele geçirdi (1963) ve Araplara öncülük yapmak istedi. Hernekdar Baas Partisi asimilasyon politikasını zora dayalı yürüttüyse de, bugün Suriye nüfus bileşimini şöyle açıklamak mümkündür: Yüzde 60 Arap, Yüzde 15 Kürt, yüzde 10 Süryani, Yüzde 9 Alevi, Yüzde 2 Dürzi, Yüzde 1 de İsmaililer’den oluşuyor. Ayrıca Türkmenler, Ermeniler, Çerkezler, Çaçanlar, Yahudiler de Suriye’de bulunmaktadır.

Esad rejimi 1970 yılında iktidarı ele geçirdi ve temel gücünü Alevilerden alıyor. Ancak Baas Partisi ve ekonomik çıkarlar yoluyla bir kısım Sünni Arap ve Hırıstiyan ile Dürzi ve İsmailileri kendine bağlamış durumda. Karar erkinin dar bir kesimin elinde olduğu doğru ancak çıkarlar yüzünden rejime bağlılık geniş bir kesime yayıymıştır. Esad rejimini ayakta tutan Başkanlık, Güvenlik Güçleri, Ordu ve Ekonomi yönetimin tümüne yakını (Yüzde 70 – 80) Alevilerin elindedir.

Hülya Yetişen- Suriye'de Kürtler yoğunluklu olarak hangi şehirlerde yaşıyor? Kürt nüfusunun genel nüfus içindeki yoğunluğu nedir? Türkiye Suriye sınırı boyunca yerleşik bulunan Kürt coğrafyası kaç bölgeye ayrılıyor?

Ehmed Ali-
1916 yılında imzalanan Saiks-Piko Anlaşmasına göre Kürdistan’ın bir parçası Suriye’ye bağlandı. Kürtler ayrı bir ulus olarak tanınmadılar. Ancak Kürtler asimilasyon, inkar ve ırkçı uygulamalara karşı direndiler. Günümüze kadar Kürtler, Suriye’nin Türkiye sınırı boyunca – Cezire, Kobani ve Çiyayê Kurd – çoğunluğu oluşturuyor. Ayrıca Şam, Halep ve Hama’da da Kürtler yaşıyor. Kürtlerin Tüm Suriye nüfusuna oranı yüzde 15’in altında değildir. Suriye rejiminin özel politikası sonucu Kürtlerin yaşadığı bölgeler geri bıraktırıldı ve Kürtler bütün çalışma imkanlarından yoksun bırakıldılar. Cezire bölgesinde Kürtlerin topraklarına el kondu ve Türkiye sınır boyunca “Arap Kemeri” oluşturuldu. 1962 yılından sonra 400 bin Kürdün vatandaşlığı elinden alındı ve bütün sivil haklarından mahrum bırakıldılar. Kürt kültürü ve kimliği ile bütün siyasi ve toplumsal çalışmalar Suriye’de yasaktır. Bütün bu nedenlerden dolayı Kürtler günlük ekmekleri peşinde Suriye metropollerine ve yurt dışına göç etmek zorunda kaldılar.

Hülya Yetişen Tarihi gelişim içinde Suriye Kürtleri'nin statüleri nasıl bir değişime uğramıştır? 1980'lerden sonra Esad yönetimi ile PKK arasında kurulan bir ilişkiden söz ediliyor. Öcalan da 20 yıl orada kalıyor. Bu ilişki Suriye Kürtleri'nin hakları ve statüleri üzerinde olumlu olumsuz nasıl bir etki yaratmıştır?

Ehmed Ali- Baas Partisi, bütün Suriye'yi Arap'laştırmak istedi ve bugüne kadar bunun önündeki en büyük engel Kürtler’dir. Teleb Hilal projesi, Apartahide ırkçılığını geride bırakacak ölçüde uygulamalarla yaşama geçirildi. Alevi Esad rejimi, arap ulusçuluğuna bağlılığını Kürtleri ezerek göstermek istedi. Kürtlerin vatandaşlıktan mahrumiyeti sürdürüldü. Kürtlerin yaşadığı bölgelere araplar yerleştirildi. “Arap Kemeri” ile Kürt bölgelerinde Arap köyleri oluşturuldu ve silahlandırıldılar. Araplaştırma toplum üzerinde yoğun yürütüldü. Bölge demografisinin değişimi için siyasi, kültürel ve ekonomik baskılar yoğunlaştırıldı ve Kürtler göçe mecbur edildi.

Esad rejimi, Irak ve Türkiye’deki Kürt hareketlerini kendisi için kullanmak istedi. Cûd ve CUQED’i Saddama karşı, PKK’yi de Türkiye’nin “Ixwan-almuslimin” örgütüne verdiği destek ve Fırat Suyu sorununa karşı kullanmak istedi. Batı Kürdistan Kürtleri böylece buna kurban edildi. Suriye’de Kürt kimliğinin inkarı ve ulusal haklarının reddi devam etti. Kürt genç kız ve delikanlıları da buraya aktarılarak Kürt siyasi hareketi ve sivil toplum zayıflatıldı.

Hernekadar şimdi Kürtlerin toplumsal kurumları yok ve Kürt parti ve gruplarının sayısı fazla ise de, olumlu bir havanın olduğunu ve işbirliğine açık bir durumun olduğunu söylemek mümkündür. Bütün Kürt partileri, Kürt ulusal sorununu çözümü ve Suriye’deki ulusal krizle ilgili ulusal bir konseyin oluşturulması konusunda hemfikirdir.

Hülya Yetişen- Suriye Kürtlerinin temel geçim kaynağı nedir? Hangi iş kollarında çalışıyorlar? Ekonomik ve sosyal konumları nedir?

Ehmed Ali-
Kürt Bölgeleri tarım, petrol, gaz, su ve madenler bakımından zengin olsa da, ekonomik açıdan en geri bıraktırılmış alanlardır. Kürt bölgelerindeki devlet kurumlarında çalışan memurlar Arap’tır. Bu tür kurumlarda Kürtlere iş verilmemektedir. Kürtler askerlik, diplomasi, hukuk ve yüksek öğrenimde yükselme imkanı bulamamaktadır. Halkın bölgeyi boşaltması için fabrika yapılmıyor ve sermayenin alanda barınmasına izin verilmiyor. 49 Deklarasyonu'na göre de Kürtler, toprak, mal ve mülk alıp satamıyor.

Günümüzde Suriye’de okuma yazma oranının en düşük olduğu kesim Kürtler’dir. Rençberlik gibi en ağır işleri Kürtler yapmaktadır. Suriye metropol ve büyük şehirlerinin varoşlarında açlık ve sefalet içinde bir yaşama mahkum olanların çoğu Kürt’tür.

Hülya Yetişen- 2004 yılında başta Qamışlo olmak üzere birçok yerleşim biriminde Kürt ayaklanmasına tanık olduk. Bu ayaklanmanın nedeni neydi, neden bir sonuca ulaşmadı?

Ehmed Ali
- 2003 yılında Irak’taki gelişmelerden sonra, Suriye Baas Partisi yönetici ve yanlıları kinlerin Kürtlere kusmak istedi ve 2004 yılının 12 Mart’ında Kamışlı’da bir futbol karşılaşması sırasında yarattıkları bir provokasyonla Vali Kabul’un emri ile 8 Kürt genci öldürüldü. Bir gün sonraki cenaza töreninde güvenlik güçleri halka kurşun yağdırdı ve bir çok kişiyi şehit ettiler. Bunun üzerine Şam ve Halep’teki Kürtler dahil bütün Kürtler baş kaldırdı ve Cezire’in bir çok şehri kurtarıldı. Bunun üzerine rejim bölgedeki asker ve Baaslı sayısını artırdı. Yürütülen operasyonlarda binlerce Kürt genci yaralandı, tutuklandı ve işkenceden geçirildi. Kürtlerin ev ve iş yerleri yakıldı, talan edildi. Suriye muhalefeti o zaman Kürtlerin yardımına gelmedi. Kürt siyasi hareketi de gelişmelerden ürktü ve başkaldırıyı soğutmaya çalıştı.

Bu serhildan ve şehit kanı sayesinde bütün dünya Suriye’de Kürtlerin zulüm altında olduğunu duydu. Hernekadar Kürt siyasi hareketi bu serhildana öncülük yapamadı ve bir düşük doğuma neden olduysa da, bu serhildan, Suriye’deki Kürt varlığının, kimlik ve ulusal sorunlarının kanıtı oldu.

Hülya Yetişen- Suriye Kürtleri'nin örgütlülüğünden söz ediliyor. En güçlü parti ve hareketler hangileridir? Bunlar Suriye Kürtleri için nasıl bir siyasal statü talep ediyor? (Federasyon, özerklik, kültürel haklar vb)

Ehmed Ali-
Suriye’deki siyasi durum ve Kürdistan’ın parçalanmışlığı gözönüne getirildiğinde, Kürt siyasi partilerinin çokluğu ve parçalanmışlığı garip değildir. Batı Kürdistan’daki (Suriye Kürdistan’ı) siyasi parti sayısı 12’ye ulaşıyor ancak esas olanları; Yekîtî ya Kurd, Alpartî, Pêşverû, Yekîtiya Demokrat, PYD ve Azadî’dir.

Bu partiler Nisan 2011’de bir insiyatif oluşturdu ve şimdi Kürt aydın ve bağımsız şahsiyetlerden oluşan bir Konsey kurmak istiyorlar. Konseyin kurulması istemi, Suriye’de Kürtler üzerindeki baskı siyasetinin sona erdirilmesi, Suriye Anayasası’nda Kürt varlığının kabul edilmesi ve Suriyedeki Kürt sorununun çözülmesidir. Partiya Yekîtiya Kurd, Suriye Kürdistan’ı için otonomi istiyor. Diğer partiler daha azını veya daha fazlasını istiyor. Bize göre, demokrasi ve insan hakları sorunu için çokuluslu ülkelerde, ulusal sorunun çözümü kilit önemdedir ve temel ilke düzeyindedir.

Hülya Yetişen-Mayıs 2011'de yaptığınız basın açıklaması ile Suriye Hükümeti'nden somut istemlerde bulundunuz. Cuma namazlarından sonra Araplar da "Azadi" diyerek Kürtleri destekledi. Esad yönetimi de 12 Kürt partisini görüşmeye çağırdı. Ancak bu partiler görüşmeyi red etti? Görüşmenin red edilmesinin nedeni neydi? Sizce doğru bir tutum muydu?

Ehmed Ali-
Görüşmelerin sonuç alabilmesi için hazırlık gerekiyor. Yoksa kötü sonuç alınabilir ve halkın umudu boşa çıkarılabilir. Kürt sorununun çözümü rejimin elinde. Cumhurbaşkanı, araplaştırma ve ırkçılık siyasetini kaldırabilir ve Kürt kimliğini ve Kürtlerin meşru haklarını Anayasayla tanıyabilir. Eğer serhildanlar olmasaydı bu tür konular gündeme gelmeyecekti. Rejim sadece Kürtleri kendi “işgal ve parçalama” siyaseti için kullanmak istedi. Partilerin Şam’ın devatine icab etmemeleri isabetli olmuştur. Biz diyalogun başarısı için gerekli şartların oluşmasını istiyoruz.

Hülya Yetişen- En güçlü örgütlülüğe sahip Kürtler Esad'a karşı ayaklanma sürecinde neden hep sessiz kalıyorlar? Kürtlerin muhalif hareket içinde rolleri ve beklentileri nedir?

Ehmed Ali-
Kürtler sürekli ayakta ve hiçbir zaman demokrasi ve insan haklarını savunma mücadelesinden geri durmadılar. Suriye’deki halk ayaklanması da bu konuda tarihi bir destektir. Kürtler kendi siyasi hareketleri ve gençliği ile ilk günden beri sesini yükseltiyor, serhildanı destekliyor ve katılıyor. Kürtler de Suriye halkı gibi kanın dökülmesini istemiyor, bütün gösterilerini barışçıl bir biçimde ulusal istemlerini dile getirerek gerçekleştiriyor. Aceba rejim, son olaylarda şimdiye kadar niye Kürt bölgelerinde öldürme olaylarını erçekleştirmedi? Olabilir ki rejim 2004 yılı serhildanını hatırlıyor ve Şam ile Halep’teki Kürtleri karşısına almak istemiyordur. Kürt sorununun uluslararasılaşmasını istemiyor olabilir. Diğer yandan Arap muhalefeti Kürt ulusal sorununa yaklaşmak istemiyor olabilir veya Suriyedeki Kürt halkı için daha temiz bir alternatif sunamıyor olabilir.

Hülya Yetişen- Antalya'da "Değişim için Suriye Konferansı" adıyla bir toplantı yapıldı. Bu toplantı neden Türkiye'de yapıldı? Amacı neydi? Toplantıya Kürtler hangi düzeylerde katıldı? Ne tür istemlerde bulundular? Arap muhalefetinin Kürtlere ve istemlerine yaklaşımları nedir?

Ehmed Ali-
Bize göre, konferansların sonuçları netleşmeden ve katılımcıların ajandaları tanınmadan, bazı Kürtlerin kendi hareketleri adına bu tür toplantılara katılmamaları gerekir. Şayet her hangi bir şahsiyet, Kürt siyasi hareketi ile koordine içinde olmadan bu tür toplantılara katılırsa, temiz bir sonuç elde edemez. Sorunumuzu ve kendimizi ucuza vermemek için sözümüzü bir yapmalı, halkmızın davasını kendi bireysel veya partisel çıkarlara kurban etmemeliyiz. Antalya toplantısına 54 civarında Kürt katıldı ve her birinin ayrı bir ajandası vardı. Toplantının sonuçları Kürtler hakkında net olmadığı için bazıları katılmadı. Diğer yandan Türkiye de bu toplantıyı kendi amaçları doğrultusunda kullanmak istedi.

Ne yazık ki, Arap muhalefetinin Antalya’daki tavrı, İstanbul 1 veya İstanbul 2. toplantılarından farklı olmadı. Umuyorum ki bu tür tecrubeler bize ders olur, istem ve sözlerimizin bir olmasına vesile olur, ulusal kutsallarımızın bireysel çıkarlara alet edilmesine engel olur.

Hülya Yetişen- Sizce muhalefet hareketi nasıl bir seyir izleyecek? Muhalefetin öncülüğünü hangi hareket yürütüyor? Bu çerçevede Türkiye'nin Suriye'deki muhalefet ve hükümete ilişkin politikası nedir?

Ehmed Ali-
Türkiye şimdiye kadar, dünya kamuoyuna karşı Suriye’ye kalkan olmuş urumda. Türkiye ve Batı, AKP modelini Ortadoğu’ya yerleştirmek istiyor. Ancak Suriye’deki muhalefet homojen değil ve tümüyle de “Ixwanelmuslimin”in elinde değil. Eğer muhalefet, iç sorunlar ve dış siyaset konusunda net bir program oluşturmazsa, o zaman mevcut rejime alternatif olamaz. Ne Suriye halkı bunu kabul eder ne de dünya kamuoyu buna razı gelir. Suryie halkının dini bir alternatifi kabul edeceğine inanmasam de Ixwanelmuslimin’in taraftarları da var ve bu örgüt rejimin siyaseti sonucu güçlendi.

Hülya Yetişen- Mevcut durumdaki muhalefetin başarılı veya başarısız olma durumlarına göre Suriye Kürtlerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Ehmed Ali-
Bütün bu gelişmelerden sonra bir çok şey değişecek ve bu rejim ayakta kalamayacaktır. Kürtlerin kazanımı, gösterecekleri çabaya ve oluşturacakları ulusal birliğe bağlıdır. Hiç kimse Kürtlerin haklarını kendiliğinden kolayca iade etmeyecektir. Ancak hiç kimse de Suriye’deki 3 milyon Kürdü görmezlikten gelemeyecek ve paysız bırakamayacaktır.

Hülya Yetişen- Verdiğiniz içten ve içerikli cevaplar için teşekkürler.

Ehmed Ali-
Bende Teşekkür ediyorum.

Kaynak: Kürdistan Post (http://eu.kurdistan-post.eu/yazarlar/yetishen/3861-ehmed-ali-le-sylei-trke-kurdi.html)
...............................................................

Yazının Kürtçesi(Kurdi)

Ahmed Ali sala 1961 li Qamishlo ji dayik buye, dibistana bingehî, xewndina xwe ya navîn û lîse li wir tewaw kiriye û ya bilind li zankoya Sofiya – Bulgaristanê, biriye serî. Ji sala 1995 ve li Almaniyayê dijî û kar dike.


Ahmed Ali endamê komiteya siyasî ya rêxistina Ewropa ya Partiya Yekîtîya Kurd li Sûriyê ye. Ji sala 2010 ve Ahmed peyvdarê Komîteya Karên Hevbesha Kurd li Almaniyayê ye.


Ehmed Ali're Hevpeyvîn- Hülya Yetişen


[b]Hulya Yetişen- Morov dikare di nava cihana erebî de Sûriyê bixwe kû derê? Dmografiya wê çawa ye, ango ji kîjan netewe û grûbên etnîkî pêk tê? Rejîma Esed hêza xwe ji kîjan dînamîkan û bingeheke çawa digre?

Ehmed Ali- [
/b]Berî hatina ereban bi navê islamê, xelkên Sûriyayê fînîqî, kanaanî, suryanî, cihû, rom, girêkî û kurdên ( horî, mîtanî û med) bûn. Herçendî Emewiyan Damaskus ji xwe re kirin paytext û bi xurtî xwestin xelkê bikin musilman – ereb, lê dîrokzan dibêjin piştî 200 salan jî xelkê Şamê hîn nizanîbûn erebî. Hîn jî meruv vê rastîyê di navên bajar, gund, şûnwar, geografiya Sûriyê û dîmenên xelkên wê de dibîne.

Di destpêka sedsala bîstan de, jibo sorkirina miletan lihemberî Usmaniyan, dewletên rojava nasyonalizma erebî bikaranîn û kristiyanên Sûriyê jê re emadebûn. Di dûr re Ferensa destek da vê prosêsê û Gemal Abdulnaser baş ji xwe re bikaranî. Ancama vê prosêsê partiya nasyonalîsta nijadperest – Baas desthilat girt (1963) û xwest pêşengiya ereban bike. Herçendî

Baasiyan siyaseta asîmilekirina bi zorê berdewam dikin jî, lê îro meruv kare demografiya Sûriyê bi vî rengî raxîne: Ereb - 60%, Kurd- 15%, Suryanî 10%, Elewî 9%, Durzî- 2%, Ismaîlî – 1% ligel hinek turkumen, ermen, çerkes, çaçan, cuhû û hd.

Rejîma Esed 1970, hêza xwe ya sereke ji elewiyan digire, lê bi navê partiya Baas û bi rêya berjewendiyên aborî tibabek xelkên ereb ên sinne, krîstyan, durzî û ismaîlî bi xwe ve girêdaye. Erê biryar di destê grûpeke teng de ye, lê berjewendî bi rêjîmê re firehtir e. Lewra meruv stûnên rêjîma Esed di serokatiyê, ewlekarî, leşker û aboriyê de bibîne û (70 -80)
% yên wan di destê elewiyan de ne.

Hulya Yetişen- Li Sûriyê Kurd bêhtir li kîjan deveran, herêman dijîn? Rêjeya Kurdan di nava hemû niştecîhên Sûriyê de çiqas e? Derbarê herêmên Kurdên Rojava ku nêzîkê sînorê Bakur (Tirkiye) dirêj dibe, hûn dikain hinek agahî bidin?

Ehmed Ali-
Di ancama paymana Saiks – Piko de (1916), perçeyekê Kurdistanê biser Sûriyê ve hate berdan. Kurd wek miletekî cihê ne hate naskirin lê wan lihemberî inkarkirin, asîmilekirin û nijadperestiyê liber xwe dan. Ta niha kurd li herêmên seranserî sînorên bi Turkiyê re – Cezîrê, Kobanîyê û Çayê kurd, piranî ne. Lê kurd hîn li herêma Hema, bajarê Heleb û Şamê jî henin. Rêjeya kurdan di nava hemû niştecîhên Sûriyê de ne kêmî 15% ye. Jiber siyaseta ewarte ya dewleta Sûriyê inferastrûktûra herêman kurdan li paş maye û derfetên kar liher deran liber kurdan girtîne. Cîga li wê, li herêma Cezîrê dewletê dest daniye ser zevî û erdên kurdan û ”kembera erebî” seranserî sînorê Turkiyê avakiriye. Ji sala 1962 an de, hemwelatiya 400 hezar kurd ji wan hatibû stendin û ew ji hemû mafên sivîl hatibûn bêparkirin. Çand, nasname û xebata civakî – siyasî ya kurd qedexe ye. Ev hemû bûne sedemên ko, kurd, jibo bidestxistina kepa nanê xwe, cihûwar ên xwe berdidin û koçberî metropolên Sûriyê dibin yan derdikevin derveyê welêt.

Hulya Yetişen- Di dîroka nêzîk de statuya Kurdên Sûriye cawa bû û çawa hatiye guhertin? Tê gotin ku piştî salên 1980yan di navbera rejîma Esed û PKKê de pêwendî hebûn. Ocalan jî bi xwe 20 salan li wir ma. Ev pêwendî bandoreke çawa (erênî, neyênî) li ser rewş û statuya Kurdên Rojava çêkir?

Ehmed Ali-
Baasiyan xwest Sûriyê yekker bikin ereb û ta îro jî astengiya wan a mezin kurd in. Projeya Teleb Hîlal ê baasî nijadperestiya Apartahidê derbas dike û hîn jî di jiyanê de ye. Rêjîma Esed a elewî hewil da dilsoziya xwe ya erebî di rêya çewsandina kurdan de nîşan bide. Bêparkirina kurdan ji hemwelatiyê berdewam kir, ereb anîn herêmên kurdan- “Kembera erebî”, gund ji wan re lêkirin û bi çek kirin, erebkirina navan û civatê xurtir bû, jibo guhertina demografiya herêmê çewisandina siyasî, çandî, aborî dijwartir bû, dekreta 49, 2008 an derçû û kurd neçarî koçberîyê kirin.

Rêjîma Esed xwest tevgera kurd li Îraqê û Turkiyê jibo berjewendiyên xwe bikarbîne. Cûd û CUQED li dijî Seddam û PKK lihemberî alîkariya Turkiyê ji “Ixwan-almuslimîn” re û di pirsa ava Feratê de bikar bîne. Bi vî hawayî kurdên Rojavayê Kurdistanê bûne qurban. Rêjîmê inkarkirina hebûna gelê kurd li Sûriyê û pirsa wî ya neteweyî berdewam kir, xort û keçên kurd jî ji nav çavên xwe derxistin û tevgera siyasiya kurd û civata sivîl jihev xist û lewaz kir.

Herçendî, niha jî dezgehên civakî yên kurd tunene û jimara partî û gruppan zêdetir dibe, lê atmosfêreke erênî jî jibo hevkariyê pêdabe. Hemû partyên kurd xerîkin encûmeneke xwe ya netewî bi kesin serbixwe re nêzîk damezrînin û dîtinên xwe jibo çareserkirina pirsa netewî ya kurd û krîzisa nîştîmanî ya Sûriyê re pêşkêş bikin

Hulya Yetişen- Kurdên Rojava debara xwe bi çi dikin? Bêhtir karên cawa dikin, boriya wan çawa ye?

Ehmed Ali-
Herçendî herêmên kurdan bi çandinî, petrol, gaz, av û maden ên xwe zengîn in jî, lê ev herêm ên herî paşketî ne û kurd di nav civata Sûriyê de xelkên herî belegaz in. Karmend û mamûr ên dezgehên dewletê li herêmên kurdan ereb in û pirraniya wan ne ji deverê ne û kar nadin kurdan. Kurd di dezgehên leşkerî, diplomasî, dadwerî û perwerdiya bilind de qebûl nabin. Jibo ko, xelk her neçarî koçberiyê bin dewlet karxaneyan li herêmên kurdan lênake û nahêle semyan li wir bicih bibe. Dekreta 49 nahêle kurd zevî, erd, xanî û milkan li herêmên xwe bikerin yan bifiroşin.Îro li Sûriyê pirraniya nexwendan kurd in, rêcberî, karên herî giran û dijwar kurd dikin, hejar û belengaz ên lidora bajaran mezin ên Sûriyê kurd in, pirraniya yên ji welêt direvin û li xerîbiyê şerpeze dibin kurd in.

Hulya Yetişen- Di sala 2004ê de li Qamişlo û hinek deverên din serhildana Kurdan pêk hat. Sedemê wê raperînê çi bû û çima encamek balkêş bidest nexist?

Ehmed Ali-
Piştî guhertinên sala 2003 an li Irqê, Baasî yên Sûriyê û rêjîma Esed dîsa xwestin kîna xwe di serê kurdan de derxin û roja matça fotbolê li Qamişlo 12-03-2004 an, provekasyon derxistin û bi fermana parêzger Kabûl 8 gencên kurd kuştin. Roja 13-03-2004 an, dema birêvekirina şehîdan hêzên ewlekaryê xelk gulebaran kirin û sehîdin din ketin. Hingê kurd li hemû deverên xwe , Helebê û Şamê serî hildan û piraniya bajarên Cezîrê azad kirin. Di pê re rêjîmê hêzên xwe yên leşkerî, ewlekarî û baasî zêdekir, bi hezaran gencên kurd hatin birîndarkirin, girtin, eskencekirin û dikanên kurdan hatin talankirin û şewitandin. Mixabin rikberiya Sûriyê hingê bi hewara kurdan nehat û tevgera kurd tirsiya û xwest agir zû vemirîne.

Bi saya serê wê serhildanê û xwîna wan şehîdan herkesî hebûna gelê kurd û çewisandina wî li Sûriyê bihîst. Herçendî, tevgera kurd nikarîbû vê rûdanê baş bikarbîne û ew defreta dîrokî beravêtî bû, lê serhildan bû nîşana hebûna gelê kurd, nasname, yekîtî û pirsgirêka wîya netewî wek faktoreke siyasî li Sûriyê .

Hulya Yetişen- Behsa hejmareke zêde ya partî û rêxistinên Kurdên Rojava tê kirin. Partî û tevgera herî mezin kîjan e? Ev partî û rêxistin ji bo Kurdan çi daxwaz dikin? Anfo serxwebûn, federasyon, otonomî, mafên çandî...

Ehmed Ali-
Ligora rewşa siyasî ya Sûriyê û prçebûna Kurdistanê pirbûna partî û gruppên siyasî yên kurd ne tiştekî xerîb e. Jimara wan digihe 12 rêxistinan lê meruv kare hin partiyên serke wek: Yekîtî ya kurd, Alpartî, Pêşverû, Yekitiya Demokrat, PYD û Azadî cihê bike.

Van partiyan bi hev re insiyativa xwe di meha nîsana 2011 an de derxistin û niha dixwazin Encûmeneke netewî ligel rewşenbîr û serbixwe yên kurd pêkbînin. Daxwaza Encumenê di warê netewî de, ligel rakirina proje û siyaset ên çewisandinê, her pejirandina hebûna gelê Kurd di destûra Sûriyê de û çareserkirina pirsa wî ya netewî ye. Partiya Yekîtiya Kurd Avtonomîyê ji Kurdistana Sûriyê re dixwaze, lê hinek partiyên din kêmtir yan bêtir dixwazin. Bi dîtina me, jibo pirsa demokratiyê û mafên meruvan di welatên pirnetew de, çareserkirina pirsa netewî kilît û pîvana sereke û dirust e.

Halya Yetişen- Di daxuyaniya çapemeniyê ya Gulana îsal de we ji hikûmeta Sûriyê daxwaziyan kir. Di nimêjên înêyan de Ereban jî bi dirûşmeya "Azadi" piştgirî dan Kurdan. Hikûmeta Esed jî 12 partiyên Kurd vexwend bo hevdîtinê, l ê nûnerên van partiyan hemû neçûn. Cima Kurdan vexwendina Esed red kirin, gelo helwesteke rast bû?

Ehmed Ali-
Jibo ko, hevdîtinên wiha bi encam bin, gereke ew bi emadebûn bin. Yana ew karin encamin xirab bidin û hêviyên xelkê pûç bikin. Çareserkirina pirsa kurd di destê rêjîmê de ye û serokê welêt kare bi çend dekrêtan projeyên nijadpereset û encamên siyaseta erebkirinê rake, ew kare pejirandina gelê kurd û mafên wî yên rawa di destura welêt de biçepsîne. Hingê, bêyê diyarkirina van tiştan ew nedibû giftugo yan diyalog, rêjîmê dixwest kurdan di siyaseta xwe ya ”parvekirin û dagirkirin” bi karbîne. Başbû ko, partiyan liser neçûnê lihev kirin û nûnerên wan beşdarî vê civînê nebûn. Em dixwazin zemîn û mercên rast û lazim jibo serketina diyalogê pêda bibin.

Hulya Yetişen- Kurd ligel ku li Sûriyê gelê herî zêde bi rêkxistin e, çima di raperîna îsal de li dijî rejîma Esed bê deng man? Kurd di nava opozisyona Sûriyê de roleke çawa dileyîzin?

Ehmed Ali-
Kurd herdem liser pêyan e û tucarî tekoşîna xwe ya jibo demokratiyê û parastina mafên meruvan ranewestandiye û raperîna gelê Sûriyê derfeteke dîrokî jibo wilo pêdakiriye. Lewra jî kurd bi tevgera xwe ya siyasî ve û gencên xwe ve ji roja pêşî ve dengê xwe hildaye, piştgiriya serhildanê kir û bi xurtî beşdarî ya wê kir û dike. Kurd jî wek gelê Sûriyê naxwaze xwîn bêrijandin, xwepêşandin û çalakî yên aşîtane li hemû herêmên kurdan, di bin diruşmên niştîmanî de pêktînin. Lê çima rêjîmê hîn kuştin li herêmên kurdan nekiriye, dibe jiber serhildana 2004 an tê bîra rêjîmê û naxwaze kurdên paytextê û Helebê sor bike, rayagiştiya gûr bike û pirsa kurdî bibe pirseke navnetewî . Wekî din rikberiya ereb naxwaze nêzî pirsa netewî ya kurd bibe yan alternativeke paktir nîşanî xelkê Sûriyê yan kurdan bide.

Hulya Yetişen- Li bajarê Antalyayê bi navê "Konferansa Bo Sûriyeya ku Diguhere" civînek hat li dar xistin. Ev civîn çima li Tirkiyê çêbû? Armanca wê çi bû? Kurd bi rengekî û navekî çawa tevlî wê bûn? Xwestêkên Kurdan li wir çi bûn? Herwiha opozisyona erebî helwestek çawa bo xwestekên Kurdan nîsan da?

Ehmed Ali-
Bi dîtina me, gerek bêyî zelalbûna encamên konferensan û naskirina agendên beşdaran, hinek kurd liser navê tevgera xwe yan bi navê pirsa xwe ya netewî beşdarî civînên wiha nebin. Eger her kurdek bê şêwir yan bê koordinasyon bi tevgera siysî re, beşdar bibe, wê nikaribe encamin pak bidestxe. Jibo em xwe û pirsa xwe erzan nekin lazime gotina xwe bikin yek û pirsa gelê xwe nekin qurbana berjewendiyên şexsî yan parteyetî. Lidora 54 kurd beşdarî civîna Antalyayê bûn û her yekî agenda xwe ya cihê hebû. Lê jiber ko, jiberêv de encamên civînê ji tevgera siyasî ya kurd re nediyar bûn ew beşdar nebû. Turkiye jî ji aliyê xwe ve dixwest wê konferensê jibo agendên xwe bikarbîne.

Mixabin, helwestê opozisyona erebî li Antalyayê jî ji ya Istanbûla 1-an yan Istanbûla 2-an nedûr bû. Em hêvîdar in ev ezmûne bibin Ji mi re bibin ders da em gotin û daxwaz ên xwe bikin yek pîroziyên xwe yên netewî nekin xizmeta berjewendiyên şexsî.

Hulya Yetişen- Li gor wê wê opozisyona Sûriyê di demên pês de çi rol bileyîze? Kîja hêz û siyaset serekiya opzisyonê dike? Di vê çarçovê de siyaseta Tirkiyê derbarê Sûriyê û opozisyonê de çawa ye?

Ehmed Ali-
Lihemberî rayagiştî ya cihanî, Turkiye heta niha, xwe kiriye mertal jibo parastina rêjîma Sûriyê û pêkanîna agendên xwe. Turkiye û dewletên rojava dizwazin modêleke mina AKP li rohkelata navîn bicih bikin. Lê opozisyona Sûriyê ne homogên e û yekker ne diestê Ixwanelmuslimîn” de ye. Eger oposizyon programeke zelal û dirust jibo pirsgirêkin navxweyî û siyaseta derve emade neke ew nikare bibe alternativ ji vê rêjîmê re. Ne xelkên Sûriyê wê qebûl dikin û ne rayagiştî pê razi dibe. Herçendî ez bawer nakim xelkên Sûriyê alternativeke olî hembêz bike lê alîgerên Ixwanelmuslimînan jî henin û vê rêjîmê ew xurtir kirin.

Hulya Yetişen- Li gor serkeftin an jî têkçûna opozisyona Sûriyê, hûn dahatuya Kurdan çawa dibînin? Ango, opozisyon biserkeve wê Kurd çi bidest bixin, rejîm bimîne wê Kurd çi bidest bixin?

Ehmed Ali- P
iştî van rûdanan gelek tişt wê bêne guhertin û ev rêjîm namîne. Destkevtinên kurdan wê ligora zîrekbûn û çepsandina yekitiya wan a netewî ya niha bin. Kes bihesanî wê mafên kurdan nede, lê êdî kes jî nikare 3 melyon kurd nebîne yan bê par bihêle.

Hulya Yetişen- Bo bersivên teyê tiji u ji dilde zor sipas dikim.

Ehmed Ali-
Eji ji we sipasdarım.

Suriye Kürtleri Federasyona Hazırlanıyor


Suriye Kürtleri Federasyona HazarlanıyorPKK Başkanlık Konseyi üyesi Duran Kalkan'ın dün "AKP ile Suriye üzerinde savaştayız" sözleri üzerine bugün Türk basın yayın kuruluşlarında haber ve yorumlara konu oldu.

Bu gün değişik Türk gazete ve sitelerinde PKK'nin Suriye'de Kürtler arası birlik çalışmalarına başladığı, bir çok aşireti bir araya getirdiği ve silah dağıttığı haberleri yer aldı.

Uzun bir süredir kurdistan-post sitesinin çok sayıdaki yazı, yorum ve haberlerinde Suriye ile Güneybatı Kürdistan'ın bütün olayların merkezinde olduğu biçiminde vurgular yapılmıştı. Yine bu sitenin bazı köşe yazarları bu süreçte bölge ülkeleri ile İsrail arasında bazı çatışmaların yaşanabileceği vurgulanmıştı.

Güneybatı Kürdistan (Suriye Kürtleri) şu ana kadar olaylar karşısında olumlu ve olgun pasif bir tutum takındılar. Türk basınına yansıyan son haberler eğer doğruysa Kürt siyaseti Güneybatı Kürdistan'da aktif bir duruşa geçeceğinin sinyallerini veriyor.

Bilindiği üzere Güneybatı Kürdistan, 735 km.lik Kuzey Kürdistan sınırı hattı boyunca Cizre'den Adana Peyas'a kadar uzanan bir hattı oluşturuyor. Kürtler, Haseki viliyatinde Qamışlo, Dêrik, Amudê, Serikani gib i büyük yerleşim birimlerinde yaşıyor. Halep merkeze bağlı bir çok semt ile Halep'e bağlı Afrin'de yaşayanların tümü Kürt. Yine Şam'da başta Rükneddin olmak üzere bir çok semtte yoğunluklu olarak Kürtler bulunuyor. Kürtlerin Suiye'deki nüfusu %15 ve 2,5 milyon olarak tahmin ediliyor.

Çeşitli ajanslardan derlediğimiz ve büyük olasılıkla bu ajansların da istihbarat servislerinden aldığı bilgiler şöyle:

Türkiye-Irak sınırına yakın bölgelerde, aşiretler arasında birlik sağlanması için propaganda faaliyetlerini arttıran PKK’nın silah dağıttığı iddia edildi.

Suriye’de oluşabilecek kargaşadan, ’Özerk Kürt yönetimi’ elde etmeyi planladığı belirtildi. Ortadoğu’daki olayların Suriye’ye sıçramasıyla birlikte, aşiret yapıları nedeniyle dağınık duran Kürtler arasında birlik çağrıları yaptığı belirtilen PKK, ’Kürt milliyetçiliği’ propagandasına ağırlık verdi. Plana göre, Kürtler arasında birliği sağlamak amacıyla Kültürel haklar talebine birinci aşamaya ağırlık veren PKK, bu ülkedeki Kürtlerin siyasal hayata katılması için çalıştığı kaydedildi. Suriye’de çıkacak iç savaş sırasında, kasabalarda lokal kalan sokak gösterilerini büyük kentlere yaymayı planlayan PKK’nın, kırsal kesimde, özellikle Irak sınırındaki Kürtlere silah dağıttığı iddia edildi.

Suriye’nin, Kuzey ve Kuzeydoğusunda, Türkiye-Irak sınırındaki bölgelerinde ağırlıklı olarak yaşayan Kürtleri, olası iç kargaşadan federasyon sistemiyle Suriye’den ayırmayı planlayan PKK’nın, Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt yönetimi modelini ’şimdilik’ cazip bir örnek olarak gösterdiği kaydedildi.

Barış mı Yoksa Hak İadesi mi?

Kürt ve Kürdistan sorunu konuşulduğunda ve çatışmalar olanca şiddetiyle devreye girdiğinde “barış” kavramı çok sık kullanılır... “Barış”, Kürt sorunun çözümünde ideal bir kavram değildir. Barış, eşite yakın iki güç arasındaki savaş veya gerilimlerin giderilmesinde gündeme alınması gereken bir kavramdır. Biri ötekisinin tarlasından iki metre içe girmiş ve kavga çıkmıştır. Birileri aracı olabilir ve bu iki mertelik toprak sorunu tatlıya bağlanır.

Almanya ile Fransa bir çok kez savaşmış ve barışmışlardır. Kan davaları da barışla sonlandırılabilir. Kürtlerle Türkler eşit koşullarda değiller. Eşite yakın da değiller. Kürtlerin durumunu şu örnek belki daha isabetli anlatır: Yetim bir çocuğa babasından bir altın kalmıştır. Yetişkin zalim bir adam, parmaklarını kırarak çocuğun elindeki altını gasp eder. Çocuk o gün bugündür altınını gasp eden yetişkinin her gördüğünde yüzünü gözünü tırmalamakta ve camını çerçevesini indirmektedir. Bu sorunun bitmesi için tek koşul vardır: Zalim yetişkinin, parmaklarını kırarak elinden aldığı altını çocuğa geri vermesi... Bu olayın adı, barış değil, ancak hak iadesi olabilir.


Kırk yıl geçse, Türklerle Kürtler arasında barış antlaşması olmaz. Buna gerek yok. hak iadesi daha gerçekçidir. Güney Afrika’da olan da budur. Irkçı yönetim siyahların haklarını iade ettiği gün, Nelson Mandela Güney Afrika’nın devlet başkanı seçildi.


İktidar olanın dili her zaman yumuşaktır, bal akar. İktidarda olanlar, çok sıkıştıklarında kardeşlikten ve din birliğinden söz ederler. Halbuki iktidardakiler, sayamadıkları mal varlıklarını hiç de yoksul olan ırktaşlarıyla paylaşmıyorlar. O zaman nerede kaldı kardeşlik?

Kürt sorunu Türkiye’de iki şekilde çözülebilir: Ya ayrılarak ya da gaspedilmiş vatandaşlık hakları geri alınarak... İddia edilmelidir ki, savaş halindeki ülkelerden yenilene dayatılan yenilgi anlaşması Kürtlerin zaferinden daha fazla hak içerir. İkinci Dünya savaşında Japonya ve Almanya’ya yenilgi antlaşması imzalatıldı. Yenilgi anlaşmalarında Japon ve Alman uluslarını aşağılayacak tek uygulama yoktur.


Uluslararası hakemlerin karşısında Kürtler Türklerle bir yenilgi anlaşması imzalasın, emin olun Aysel Tuğluk’un açıkladığı “Demokratik özerklik” programında yer alan haklardan daha fazla bir içeriğe sahip olur Kürt hakkı.

Barış yerine hak iadesi savunulmalıdır. Sömürgeci Türk devleti Kürdistan’daki iktidarını Kürdistan halkına iade etmedikçe mücadele güçlenerek sürecektir.

Kalıcı bir barış ortamı ancak hak iadesi sağlandıktan sonra kurulabilir.  

Tarihte ve Günümüzde Özerklik ve Demokratik Devlet-2

Birçok Kürd analizcinin üzerinde hemfikir olduğu önemli bir stratejik gelişme Arap devrimleri dalgasının Suriye işgali altındaki Güneybatı Kürdistan için özerklik / otonomi veya bir federasyon imkanı yarattığı.
 
Kürdlerin nüfusunu kimi yorumcu 2,5 milyon olarak hesaplıyor. Tüm Kürdistan’da olduğu gibi nüfus konusunda verdiğimiz her rakam aslında spekülatif. İşgalci devletlerle çatışma sebeplerinden biri...
 
2,5 milyon nüfus takdir edersiniz ki tek başına bağımsızlık için bile yeterli bir nüfustur. Ancak Güney Kürdistan örneğinde gördüğümüz gibi Kürdistan’ın bir parçasının tek başına (diğer parçalardan ayrı olarak) bağımsızlığı için ne nüfus tek başına yeterli ne de ekonomi. Kürdistan uluslararası bir sorun ve Kürdler üzerindeki uluslararası suçların sonlanmasından bağımsız kendine kalıcı bir çözüm yolu bulacak gibi görünmüyor.
 
Güneybatı Kürdistan da Güney Kürdistan gibi ekonomik olarak güçlü bir bölge. Yazıyı yazarken elimde rakamlar olmasa bile ırkçı Şam Arap yönetiminin Suriye’nin petrol ihtiyacının %80’ini Qamışlo ve civarından çıkardığını biliyoruz (link).  Yaklaşık 480’000 varil günlük üretim olması lazım Güneybatı Kürdistan petrolünün. Şöyle denilebilir: İsrail’in Suriye Kürdlerine ilgisinin oradaki petrol kaynakları için olduğunu söyleyenler, aslında Suriye’nin o bölgeye ilgisinin ve Kürdlere uyguladığı kimlik soykırımının aynı sebepten olduğunu gizlemeye çalışıyorlar.
 
Dolayısıyla Güneybatı Kürdistan konuşulmaya başlandığında dile getireceğimiz konulardan biri Şam yönetimi için elden kaçırmak istemeyeceği bir stratejik ekonomik bölge olduğudur. Suriye, ihracat gelirlerinin %60’ını sattığı petrolden elde ediyor, bunun %80’i Kürd petrolü desek, yaklaşık olarak Suriye gelirlerinin %50’si el konulan, gasp edilen Kürd zenginliğidir hesabı çıkar. Bu satışı yapan uluslarası şirketlerden biri ve önemlisi Hollandalı Shell.
 
Nüfus, yukarıda da değindiğimiz üzere spekülatif. Spekülatif olmasına rağmen Suriye denkleminde en önemli bileşenlerden biri. Ve üstelik önce uluslararası yorumcuların sonra ırkçı Şam yönetiminin ve sonrasında da Türklerin ilk başta anlamlandıramadıkları olgun bir kitle oluşturuyorlar. Devrim dalgası Suriye sınırlarına Ürdün sınırından Güney’den girdiğinde herkes tüm ezilmişliğiyle Kürdlerin ilk önce sokaklara fırlayıp özgürlük haykıracağını sandı. Katledilecek Kürdlerin görüntüleriyle ırkçı Baas rejimine karşı manşetlere çekmek isteyecekleri popüler malzemeyi ucuz yoldan elde etmiş olacaklardı. Kürdler bu kadar ucuz olmadıklarını olaylara karşı serinkanlı tutumlarıyla gösterdiler. Üstelik bu serinkanlılıkları, ağır bir yara olan kimliksiz (haymatlos) Kürdler sorununa çözüm getirdi. Baas rejimi kayıtlardan silip dünya üzerinde en ağır bir duruma soktukları Kürdlere iki nesil sonra haklarını iade etmeye başladı.

Dahası, bu serinkanlılığın Kürd nüfustan gelmiş olmasıydı. Daha önce de değinmiştim, Kürd partileri Güneybatı’da halk üzerinde pek örgütlü değiller. PKK’nin 99’a kadar Şam yönetimiyle özel bir ilişkisi vardı, geri kalan partiler de genel olarak Kuzey veya Güney Kürdistan lider ve partilerinin lütuflarına bırakır gibi oldukları bir Güneybatı çözümü peşinde gibilerdi. Oralardan Kürdistan’ın özgürlüğü başlayacak, bu dalga Güneybatı’lı küçük parçamızı özelleştirecekti. Elbette böylesi pasifist bir yaklaşımın analizini yapmak iyi olurdu. Xoybun’un daha sonra da PDK ve YNK ile beraber PKK’nin kendi ‘esas’ bölgeleri için geliştirdikleri projelerde Güneybatı’ya biçtikleri veya biçmedikleri rolün böylesi bir yaklaşımda rolünün olup olmadığı incelenebilir.
 
Bugün Güneybatı Kürdistan’a dair strateji konuşulurken elbette 2,5 milyon olduğunu varsayabileceğimiz nüfusun pasif bir ‘Godot’sunu’ bekleyen konumda kalmasını öne süremeyiz. Zaten kendileri de sokaklarda Arap gençleriyle eşit bir ilişki içerisinde ‘Azadi’ diye haykıran gençleriyle böyle bir role sığmayacaklarını aktif olarak deklare ettiler.
 
Azadi diye haykırılıyor dedik ama Serxwebun denmiyor. Kendim de dahil yorumcular bir otonomi isteğinin makul ve elde edilebilir bir kazanım olduğunu dile getiriyorlar. Örnek ise PDK ve YNK’nin hükümet ettiği Güney Kürdistan Yönetimi. Ancak benim bu örneğin bu kadar kolay öne sürülebilmesine çekincelerim var.
 
Öncelikle Güney Kürdistan’da, ta öncesinden devralınan bir Erdelan Devleti deneyimi vardı. 19. yy’a kadar tam dörtyüzyıl boyunca Erdelan devleti ne Farslara ne Türklere kendini yedirmeden varlığını sürdürebilmişti. I. Dünya Savaşı sonrası Kürdler ve Kürdistan haritadan silinmek isterken, Süleymaniye’den Mehmud Berzenci kraliyet ilan ediyor, Barzan’dan Şeyh Ahmet Barzani tüm Kürdleri bağımsızlık için biraraya getirecek bir ulusal ideoloji arayışında isyan hareketine liderlik ediyordu. Daha sonra Mele Mustafa Barzani tarihin en uzun soluklu gerilla mücadelesinde peşmergesiyle tüm Kürdistan coğrafyasında mücadelesini sürdürüyordu. Mesud Barzani ve Celal Talabani 91’den itibaren batılıların sağladığı güvenlik şemsiyesi altında modern bir kürd devleti yaratma için biraraya gelirken yola kesinlikle sıfırdan çıkıyor değillerdi yani. Güneybatı’da ise hem yola sıfırdan çıkmak var, hem bahsettiğimiz yakın, çok yakın zamana değin politika algısını belirlemiş Güney ve Kuzey Kürdistan’a umut bağlamış olma problemi var, ve hem de tarihsel olarak, Qamışlo için geçerli olmak üzere, siyasi merkezin bugün TC’de küçük bir ilçe konumuna indirgenmiş olan Cizre olması tarihi gerçeği var. Kürd nüfus içerisinde önemli yeri olan Ezidi Kürdler açısındansa bağlılık Güney Kürdistan’daki Ezidi Kürdlere ve onları siyasi olarak etkileyen, Şeyh Ahmet Barzani’den beri onların hamiliğini yapmış olan Barzani ailesine, bugünkü lideri olan Mesud Barzani’yedir.
 
PKK’nin bu denklem içerisindeki önemi yadsınamaz. ABD’nin Güneybatılı küçük Kürd parti ve şahsiyetlerine yıllardır yaptığı yatırıma rağmen, olaylar bağlar başlamaz bir grubun Qandil’e fikir danışmaya ve birlik aramaya gitmesi elbette çok anlam içermektedir. Çözüm ne olursa olsun PKK bunda çokça belirleyici olacaktır.
Sorun PKK’nin önerdiği ve PKK’nin dışında pek kimsenin (ve anlaşılan o ki içindeki kimilerinin de) ne olduğunu bilmediği Demokratik Özerklik formülü. Bunun yerine herkesin ne olduğunu ilk duyduğunda anlayıp hedefleyebileceği ve ne kadar zayıf veya güçlü olacağının tartışılıp / uzlaşılıp formüle edilebileceği özerklik veya federasyon önermesi yapılsa çok daha mantıklı olurdu. Kısacası PKK çözümde çok önemli bir bileşen olmasına rağmen kendisi hariç kimsenin anlamlandıramadığı ve belki anlamlandırmak da istemeyeceği formülasyonlarla kafa karışıklığı yaratıyor.
 
Oysa Güney Kürdistan Yönetimi örnek verilip aynısı veya benzeri talep olarak öne sürülebilir, öylesi bir yönetimle Güney Kürdistan Yönetimi’nin bir Kürd Ulusal kongre veya konferansıyla ilişkide bulunacağı açıklanabilir. Net ve temiz bir strateji ilanı olur böylesi. Üstelik PKK’li olmayanların da üzerinde anlaşabileceği bir hedef olur.
 
Böylesi bir uzlaşma veya anlaşmadan sonra hedefe uygun diplomasi, güvenlik, hukuki ve idari kurullar oluşturulup bir konsey tarafından eşgüdümleri sağlanır. Öyle bir konseye de, üzerinde anlaşılmış, karara bağlanmış ilkeler dahilinde her türlü karar serbestisi tanınır ki bir ilerleme olabilsin. Yetki Qandil’de veya Hewler’de olmaz yani. Mutlak yenilgi getirir. Ancak strateji değiştirmek gerektiğinde Konsey Hewler ve Qandil’le toplantı önerir, hatta zorlar. Ulusallık da böyle olur zaten. Önemli olan üzerinde uzun uzadıya tartışarak ve sonrasına kıvırtmalara meydan vermeyerek hedefi belirlemektir. Hukuk böylesi zeminlerin üzerine oturarak gelişir ve ete kemiğe bürünür, dayatmalarla veya dalavereli politikalarla değil.
 
Bir kongremizin olmayışı ne kadar acı değil mi? Kırk milyon nüfus bir kongre toplayamamanın utancını ne kadar hissetsek azdır. Hadi açık bir kongre toplanamıyor, bunun gizlisi de mi yapılamıyor?
 
M. Husedin

mhusedin@yahoo.com