23 Temmuz 2011 Cumartesi

Kandil’den Sonra Xakurkê ve Xinerê'de Savaş Hazırlığı


Kandil’de sınırı geçme girişimi HRK gerillaları tarafından durdurulan İran rejimi, Xakurke ve Xınere’ye güç yığıyor. Operasyon hazırlığında bulunduğu belirtilen İran ordusu sınır hattındaki onlarca tepeye ağır silah yerleştirdi, HPG gerillaları mevzilenmeye başladı.

16 Temmuz günü Kandil’de başlattığı operasyonda PJAK’ın askeri kolu olan HRK gerillalarından ağır darbe yiyen İran ordusunun HPG gerillalarının denetimindeki Medya Savunma Alanları’na yönelik operasyon hazırlığında bulunduğu bildirildi.

Xakurke, Xınere ve Kelaşin alanlarının İran ile sınır bölgelerinde yoğun askeri hareketlilik devam ederken bu alanlara yönelik topçu atışları durmuyor. İran, Türkiye ve Irak sınırlarının birleştiği ve halk arasında Şeytan Üçgeni olarak tabir edilen Dalamper’den Kandil zirvelerine dek tüm sınır hattına onbinlerce asker yığan İran ordusu bulunduğu tüm tepelere tank ve katuşa, obüs, havan rampaları yerleştiriyor.

HALK BÖLGEYİ TERK EDİYOR

Askeri yığınağını sürdüren İran ordusu bir yandan da propagandayla bölge halkı arasında korku yayıyor.

İran ordusunun Xınere, Xakurke ve Kelaşin yaylalarında bulunan Güney Kürdistanlı halkın alanı terk etmemeleri durumunda hedef olacakları söylentilerini yayması ardından alanda bulunan zomlar yavaş yavaş alanı terk ediyor. Araçlarla ağırlık teşkil eden eşyalarını gönderen köylülerin önümüzdeki günlerde zozanları tamamen terk etmesi bekleniyor.

“SINIRIMIZ SİDEKA”

Halk arasında korkuya neden olan diğer bir gelişme ise İran ordusunun esas sınırın Sideka olduğunu iddia etmesi. İran-Irak savaşı ardından oluşturulan sınırın Sideka kasabasına kadar olduğunu iddia eden İran ordusunun operasyon planında Berdenaze, Berdebızına, Lelikan ve Şekif dağlarını alarak, Sideka üzerinde ikinci bir sınır hattı oluşturmak olduğu kaydediliyor. Resmi sınırlara göre Irak toprakları olarak gösterilen ve Federe Kürt Bölgesi Yönetimi altında bulunan Sidekan alanı ve arazisi şu anda HPG güçleri tarafından korunuyor.

GERİLLALAR HAZIR

Kandil’de yaşanan çatışmalar ardından yaptığı bir açıklamayla İran ordusunun Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırılarını durdurmaması durumunda sessiz kalmayacaklarını açıklayan HPG de harekete geçti. İran ordusunun Medya Savunma Alanları’na bağlı Xakurke, Xınere ve Kelaşin alanlarına yönelik gerçekleştirdiği yığınak karşısında HPG güçleri de mevzilenmeye başladı. Sınır hattındaki çok sayıdaki stratejik tepeye yerleşen İran ordusu karşısında HPG gerillaları da cephe tuttu. HPG güçlerinin olası bir İran operasyonuna karşı hazırlıklarının tamamladığı bildirildi.

KAMUOYU SESSİZ


Yaşanan bu sıcak gelişmelere ve Güney Kürdistan’ı işgal planı yapan İran ordusunun niyetini açıkça ilan etmesine rağmen hem Güney Kürdistan Federe Devleti yetkililerinin, hem de Irak devlet yetkililerinin sessizliği sürüyor. Çok sıcak çatışmalara tanık olması beklenen sınır hattındaki İran ordu hareketliliği karşısında süren sessizlik yöre halkı tarafından şaşkınlıkla karşılanıyor.

Bahçeli'ye Göre Zeytinburnu Saldırılarının Ardında AKP İşbirlikçileri Var


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Zeytinburnu’ndaki ırkçı saldırıların “ülkücülerin” olmadığını savunarak, “Kurgulanan etnik kargaşanın bir tarafında ülkücüleri görmeye ve göstermeye çalışan kim varsa AKP’nin yeni işbirlikçileri ve kaostan medet uman kötü niyetlilerdir” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir yığın tahrik edici, nefret içerikli hakaret ve suçlamaların ardından kendi tabanını sükunete çağırdı.

Zeytinburnu’nda günlerdir yaşanan ırkçı saldırıları değerlendiren Bahçeli, şöyle dedi: Türkiye genelinde ve Dolapdere ile Zeytinburnu başta olmak üzere İstanbul’un değişik semtlerindeki kaygı verici olaylar; tırmanan gerilimin, etnik nifakın yol açtığı kışkırtmanın ve bölücü tahriklerin boyutunu göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Dağlardaki eşkıyanın şehirlerdeki uzantıları; caddeleri, sokak aralarını yaşanmaz hale getirerek, oluşturulmaya çalışılan Türk ve Kürt karşıtlığının fitilini ateşlemek istemektedirler. Tehlikeli gidişatın kanlı bir hesaplaşmanın bütün unsurlarını tahkim ettiği ve hükümetin de buna kayıtsız kaldığı açıkça görülmektedir.

Bunun yanı sıra, emniyet güçlerinin yapması gereken görevi halka havale etmeye çalışan ve ülkücü hareketin olayların tarafı olması yönünde tavsiye ve yönlendirme içerisinde bulunan bazı zavallılara da şahit olunmaktadır.

Bilinmelidir ki, kurgulanan etnik kargaşanın bir tarafında ülkücüleri görmeye ve göstermeye çalışan kim varsa AKP’nin yeni işbirlikçileri ve kaostan medet uman kötü niyetlilerdir. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi aziz milletimizi sabırlı, metanetli ve soğukkanlı olmaya davet etmekte, nerede duracağı belirsiz olan sinsi provokasyonlara karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır.”

Karayılan: Kandil'de Bir Cephe Savaşı Var

 
Tüm Kürtleri PJAK gerillalarının İran devletine karşı yürüttüğü direnişi desteklemeye çağıran KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, İran devletinin amacını Kandil’i ele geçirmek olduğunu söyledi. Karayılan, “10-15 kilometrelik sahada bir cephe savaşı yürütülmektedir. İran güçleri bu hatta ilerlemek istemektedir” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, İran ordusunun 16 Temmuz’dan bu yana sınır hattında yürüttüğü operasyona ilişkin ANF’ye açıklamalarda bulundu. PJAK’ın direnişini haklı bulduklarını ve desteklediklerini belirten Karayılan, İran’ın amacının Kandil’i ele geçirmek olduğunu söyledi.

İRAN MEVCUT SİYASETİ İLE TÜM KÜRTLER KARŞISINA ALIYOR

Hiç kimsenin Kürtleri bu topraklardan süremeyeceğini vurgulayan Karayılan şunları söyledi:

Son günlerin en önemli konularından birisi de İran’ın PJAK şahsında Kürt Özgürlük Hareketine ve tüm Kürdistani siyasete karşı geliştirmekte olduğu tavır ve Kandil’e dönük yürüttüğü saldırıdır. Bu saldırı, öyle herhangi bir sıradan herhangi bir tepeye dönük gerçekleştirilmiş bir saldırı değildir. Öncelikle İran devleti Kürdistan üzerindeki sömürgeciliğin en önemli temsilcilerinden birisi olarak Kürt halkının bölgede iradeleşmesinin önüne geçmek ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni darbelemek, kendi çıkarlarını bölge üzerinde hakim kılmak üzere Kürt siyasetini iradesizleştirmeye dönük bir hamlesel çıkış yapmış bulunmaktadır. Kendisi zorda olmasına, ABD ve uluslararası güçler tarafından giderek kuşatılan bir ülke olmasına rağmen, o öncelikle Kürt Özgürlük Hareketini bastırma ve diğer parçalardaki Kürt hareketini de gerileterek baskı altına alma siyasetine yönelmiştir. Aslında bu siyaset tarzı İran İslam Cumhuriyeti’nin ve İran Halklarının hizmetine girecek bir siyaset değildir. Çünkü mevcut İran yönetimi bu siyaseti ile tüm Kürtleri karşısına almakta ve düşman saymaktadır. Kürtlerin iradesini hiçbir biçimde dikkate almamaktadır. Oysa Kürtler bölgede bir güç konumuna gelmiş önemli bir role sahip bir gerçekliktir. İran devleti bunun hepsini hiçleştirerek baskı altına alma yoluyla sonuç almak istemektedir. Bununda İran devleti açısından tersi sonuçlar doğuracağı açıktır.

SALDIRI SADECE PJAK’A DEĞİL, AMAÇ TÜM KANDİL’İ İŞGAL ETMEK

İran’ın yapmış olduğu bu saldırısı sadece PJAK’a yapılmış bir saldırı değildir. Aslında PJAK şahsında ifadelendirdiği bu saldırısıyla tüm Kandil’i işgal etmek istemektedir. Kandil’i işgal ederek hem hareketimize darbe vurmak istemekte, hem de Federal Kürdistan Hükümeti’ni baskı altına almak, bir yerde uluslararası güçlere karşı da boy gösterisi yapmak istemektedir. Tankını, topunu, modern bütün silahlarını, değil sadece Kandil’i, Hewler’i ve daha da ötesini vurabilecek füzelerini, roketatarlarını ve bütün tekniği ile 30 bin askerini Kandil’in karşısına konumlandırmıştır.

ŞİMDİ NE OLDU DA İRAN BİRDEN BİRE SALDIRIYA GEÇTİ?

Bu sıradan ve tek bir hedefi değil, kapsamlı bir hedefi içermektedir. Evet, PJAK belki İran’ın hedefidir ama daha kapsamlı olan hedeflerinin de olduğu açıktır. İran, önceden sürekli PJAK’ın eylemlerini gerekçe yapıyordu. Bu konuda biz araya girdik. Bizim PJAK’la geliştirdiğimiz diyaloglar sonucu, PJAK 1 yıldan beri İran’ın içlerinde önemli bir aktif eylem yapmamıştır. Bu nedenle bir yıldan bu yana PJAK’la İran devleti arasında bir çeşit ateşkes durumu söz konusuydu. Şimdi ne oldu da İran, birden bire Tahran’dan ve daha değişik birçok yerden büyük bir askeri gücü getirerek Kandil’in karşısında konumlandırıyor. Bundan önce top atışlarıyla Güney Kürdistan’daki köyleri vurmaya başladı. Daha çok da Hacı Ümran taraflarını, yani bizim kontrolümüzdeki alanlar değil de yerel hükümetin kontrolündeki alanları hedefledi. Belli ki hedefi sadece PJAK ve hareketimiz değil, tüm Kürt siyasetine dönük bir hedefi vardır. Bunun için kapsamlı bir güçle sınıra dayanmış, herkesi korkutmak istemektedir.

15 KM’LİK SAHADA BİR CEPHE SAVAŞI YÜRÜTÜLÜYOR

Şimdi Dola Kokê’nin Xırpape denilen alanından Zelê’ye kadar 10-15 kilometrelik sahada bir cephe savaşı yürütülmektedir. İran güçleri bu hatta ilerlemek istemektedir. Mevcut durumda basın bunu iyi ve yeterli düzeyde yansıtmış değildir. Sanki bir tepede bir çatışma var gibi gösterilmektedir. Halbuki şu an orada kapsamlı bir cephe savaşı vardır. Ve her gün binlerce top atışı yapılmaktadır. Çok değişik düzeylerde karşılıklı saldırılar yapılmaktadır.

HEDEF KANDİL’İ ELE GERÇİRMEK AMA…

İran ilerlemek istemekte, muhtemelen ön bir cepheyi ele geçirip ondan sonra farklı cephelerden saldırarak Kandil’i ele geçirmek istemektedir. Başarırsa planı budur. Kuşkusuz başarıp başarmayacağı ayrı bir konudur ama İran’ın şimdi gözü kara bir biçimde bunu hedeflediği açıktır.

İRAN’A KARŞI BİR SAVAŞ KARARIMIZ YOK

Aslında biz hareket olarak İran’a karşı herhangi bir savaş kararı almış değiliz. Çünkü biz İran’ın uluslararası sermaye güçleriyle çelişkili bir konumda olduğunu, uluslararası güçler tarafından kuşatma altına alınırken, Kürtlerin İran’a karşı savaşması durumunda taraf tutma anlamına geleceği ve başkasına hizmet edeceğinden savaş yanlısı politikaları pek doğru görmedik. Hatta PJAK’ı, sadece kendini savunma, siyasal ve örgütsel faaliyetlerle yetinme gibi bir doğrultuya ikna etmek için bir hayli çabalarımız da oldu. Bu çabalar sonucu bir yıla yakın bir zamandır, İran ile PJAK güçleri arasında ciddi bir çatışma yaşanmamıştır. Bütün bunlara rağmen İran’ın Kürtlere karşı düşmanlık politikası etkili olmuştur. İran, Kürtlere karşı çok tahammülsüz, onları hiçe sayan, en ufak bir varlığı bile kabul etmeyen bir şoven duruş içerisinde bulunmaktadır. Biz düşmanlık yapmak istememize rağmen kapsamlı bir saldırıyla yönelim içerisine girmiştir.

PJAK’IN DİRENİŞİNİ DESTEKLİYORUZ

Şimdi öncelikle şunu belirtmem gerekiyor: Şu durumda PJAK güçleri İran’a karşı direnme ve mücadele yürütme hakkına sahiptir. Ve biz bundan sonra PJAK’la İran arasındaki ilişkilere herhangi bir biçimde karışmayacağız. Artık savaşırlar mı, barışırlar mı, biz karışmayız ama PJAK’ın İran saldırıları karşısında kendini savunma iradesi ve gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Yine şu durumda İran’ın Kandil’e saldırısı direk bizi de hedeflemektedir. Bu açıdan PJAK’ın yürüttüğü haklı direnişi sonuna kadar destekleyeceğiz. Ama bizim hareket olarak İran’a karşı özel bir biçimde herhangi bir savaş kararımız ve durumumuz yoktur.

TÜRK ÖZEL KUVVETLERİ DE BU SALDIRI KOLLARI İÇERİSİNDE

Özellikle İran’ın tüm Kandil’i ve esas olarak tüm Güney Kürdistan’ı hedefleyen bu siyaseti karşısında Doğulu, Kuzeyli, Güneyli veya Batılı olsun tüm Kürdistanlı güçlerin tavır alması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu, ulusun iradesine yapılmış bir müdahaledir. Belirttiğim gibi İran, PJAK’ı gerekçe göstermektedir ancak bu müdahale esas olarak Kürt siyasetine dönük yapılmış bir müdahaledir. Ve bunun Türk devletiyle ortak planlandığını çok iyi biliyoruz. Ayrıca Türk devletinin özel kuvvetlerinin de bu saldırı kolları içerisinde olduğunu da bilmekteyiz. Muhtemelen operasyonun Türk devleti de katılabilir veya katılımını daha etkili kılabilir.

İRAN VE AKP HÜKÜMETİ KÜRTLERE KARŞI DERİN BİR İTTİFAK İÇİNDE

Her ne kadar bölgede son yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türk-Amerikan ortaklığı ilerlemiş, Libya’ya ve Suriye’ye karşı ortak hareket eden Türk devleti ile daha önce gelişen Türkiye-İran-Suriye ittifakı aşınmış olsa da İran ve AKP Hükümetinin Kürtlere karşı derin bir ittifakının olduğu açıktır. Yani bölge genelinde çelişkiler olsa da Kürtler üzerinde uzlaşma durumları söz konusudur. Bu açıdan 14 Temmuz’da Amed’de Demokratik Özerkliğin ilan edilmesi ve yine Silvan çatışmasıyla sanki yeni bir savaşın başladığı gibi bir görüntünün ortaya çıkması temelinde İran da 16 Temmuz’da harekete geçmiştir.

İRAN, PKK-KDP-YNK ARASINDA ÇELİŞKİ YARATMAK İSTİYOR

Yine İran’la Güneyli güçlerin daha önce yapmış oldukları bazı anlaşma belgelerinin bu dönemde internetten yayınlanması ve basına yansıtılması durumu da vardır. Belli ki bazı Kürt siyasetçileri yetersiz yaklaşımlar içerisine girmişlerdir. Yani İran, ‘biz gelip Kandil’i işgal edeceğiz’ derken, karşı çıkmaları gerekiyordu. Biz katılmayız, katılamayız deme değil, ne için oraya gireceksiniz, orası Özgür Kürdistan’ın bir parçasıdır demesi gerekirken, değişik bir tavır alması bir yetersizliktir. Ama böyle de olsa şimdi İran devleti bu belgeleri basına sızdırarak bizimle YNK-KDP arasında çelişki yaratmak istemektedir. Yani çok karmaşık bir siyasetle sonuç almak istemektedir.

TAVIR BİRLİĞİ YAPMAK GEREKİYOR

Bunun karşısında bizim yapmamız gereken nedir? Yapmamız gereken ulusal birlik anlayışıyla İran devletinin bu hiçleştirici, hiçbir iradeyi tanımayan ve zorba yaklaşımına karşı tavır birliğini geliştirmektir. Bu anlamda biz başta KDP-YNK olmak üzere tüm Güney Kürdistanlı siyasal örgütleri, şahsiyetleri ve yurtsever çevreleri, İran devletinin bu hoyratça saldırıları karşısında sesini yükseltmeye ve tavır geliştirmeye çağırıyoruz. Biz bu boyun eğdirici, sindirmeye dönük yaklaşımı karşısında asla boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Hiçbir Kürt de artık sömürgeci devletlerin bu biçimde ordu gücüne dayanarak bastırmasına karşı boyun eğmemelidir. Sömürgeci devletlerin bastırma politikalarının zamanı geçmiştir. Kürtler artık hiçbir baskıdan korkmayacak ve hiçbir ordunun saldırısına karşı da boyuna eğmeyecektir.

HİÇKİMSE KÜRTLERİ BU TOPRAKLARDAN SÜREMEZ

Gerekirse biz, PKK olarak, Kürdistan sahasında sonuna kadar direnerek bu gerçeği ispatlayacağız. Kürdistan Halkı asla sömürgeci devletler karşısında boyun eğmeyecektir. Kürtler haklıdır, Kürtler bu toprakların en eski halkıdır. Hiç kimse Kürtleri bu topraklardan süremez ve köle muamelesine tabi tutamaz. Bu temelde Türk ve İran devletlerinin Kürt halkını hiçleştirici siyasetine karşı tüm Kürtlerin ulusal birlik çerçevesinde tavır almaları gerektiğini söylüyoruz. İran’ın bu girişimi öyle basit bir girişim değil, köktenci bir girişimdir. Kürt siyasetini tümüyle geriletme, baskılama ve teslim almaya dönük bir girişimdir. Kimse İran devleti karşısında teslim olmayacaktır. İran devleti baskı uygulayarak darbe vurarak Kürt siyasetini teslim almak istemektedir. Özgürlük hareketine karşı böyle hesap yapanlar yanılacaklardır. Biz asla kimseye boyun eğmeyecek ve teslim olmayacağız. PJAK’ın bu konudaki direnişini haklı görüyor ve destekliyoruz. Tüm Kürtleri PJAK gerillalarının İran devletine karşı yürüttüğü direnişi desteklemeye çağırıyoruz.

Irkçı Saldırının Organizatörleri 'Zeytinburnu Mehmetçikleri'!


İstanbul’da son zamanlarda Kürtleri hedef alan ırkçı saldırıların “Zeytinburnu Mehmetçikleri “ ve “58. Bulvar Zeytinburnu” isimli Facebook sayfaları tarafından yönlendirildiği ortaya çıktı. Sayfalarda öncü provokatörlerin başını Hakan Saray, Filiz Saray, Mesut Şimşek ve Ahmet Taşkesen isimlerini kullanan şahısların çektiği gözlenirken, burada yapılan yazışmalarda “Zeytinburnu Mehmetçikleri” sayfasının admini “polis bizimledir” diyor.

Zeytinburnu’nda Veliefendi Mahallesi’nde yaklaşık bir haftadır yapılan ırkçı saldırıların Facebook üzerinden örgütlendiği ortaya çıktı. Pervasızca Kürt esnaflarının işyerlerini taşlayan, Kürtleri tehdit eden ırkçıların Facebook sayfasındaki yazışmaları, saldırıların polis tarafından organize edildiğini gösteriyor.

21 Temmuz akşamı gerçekleşen saldırılar sırasında faşistler tarafından hedef gösterilerek ağır yaralanan ve hastanede müşahede altında tutulan Halif Abdurramanoğlu’nun gözü morarmış fotoğrafı altında, “Gençlerimizin yaraladığı PKK’lı! Az bile yapmışlar helal olsun kim yaptıysa” diye başlayan yazışmalar yer alıyor.

Facebook sayfası üzerinde bir araya gelen ve saldırı talimatları veren ırkçıların konuşmaları şöyle:

Süleyman Ködörgü: arkadaşlar şu 58.bulvar depo durağı Yeşiltepe mahallesi sakin sadece polis ve çevik kuvvet devriye gezio (geziyor) ama güvenlik nerdeyse 3 katına çıkarılmış. pkk kö…klerinden henüz bi haber ya da hareket yok...

Zeytinburnu MEHMETÇİKLERİ soruyor:

-Durumlar nasıl arkadaşlarr ??

M.Ş.: Saat 16:00’da. Hava kararınca çıkacağız. Bir kısım saat kulesinde bir kısımda Depo durağında olsun. İlgilenen arkadaşlar profilime girip mesaj atsın. Üç

M.Ş.: Dün birde üç PKK yandaşı olan kahveyi haşat ettik. Yanımızda olan halkımıza sonsuz şükranlar.

Albümde ise “Polis yanımızda” ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor.

Fikret Siler: pazar gününü bekliyoruz

Fatih Ay : admin kendiniz açıklamakla iyi yapmadınız polis takip ediyor olabilir sayfayı engellerler.

Salim Dursun: Avrasyada çevik kuvvet 3 tane polis otobüsü

Mrv Yılmaz: Çırpıcı tarafna hzla (tarafına hızla) polisler gidiyor haberiniz olsun.

Hilal ÇeLik: Yeşil tepede 1 otobüs çevik kuvvet dünden beri ve az önce 3 4 tane ekip geçti. . .

Ozer Ozdemir : Pazar günü ne olacak arkadaşlar,

Hilal ÇeLik : Olması gereken şeyler oluck (olacak). İnşallah.

E.K. : Pazar günü saat 8’de Gazi Mahallesi buraya geliyor. Herkes EMANETİNİ ÇEKSİN ŞİMDİDEN…

a.e.T: Kahrolsun apocular.. Kürtler… Artık sokaklarda bile size rahat yok lan size… e

S.Y: Temizliği batıdan başlatacağız. Sizi asitlerle bekliyorum.

F.A.: Peygamber Apo diyorlar. Bu gece asit getirin yanınızda…

TB: Dün 13’te söylentiye göre BDP liler bugün yürüyüş yapacaklarmış saat 18:00 de.

IRKÇI YAZIŞMALARDA “ POLİS BİZİMLEDİR” İFADESİ KULLANILIYOR!

M.Ş: Adam Şırnak’lı ne bekliyorsunuz? Cahile münakaşaya bile girmeyin. Alın taşınızı sopanızı çıkın. 58’e. Bana göre marifet dilde değil, bilektedir. Allah sadece Türk’ü korusun (Amin)

Zeytinburnu Mehmetçikleri isimli Facebook sayfasında “Polis bizimledir” yazısı dikkat çekti.

F.A: Dün 14.. Bugün asitlerle bekliyorum sizi… Arkamda 200 kişi ile Un. John SpistR Arnavutuz lan biz. Kökünüzü kazacağız. Gelin lan..

MHP’liler tarafından organize edilen www.zeytinburnuhaber.com isimli sitenin ilk olarak facebook sayfasını deşifre edip bütün eylemcileri bu sayfalara yönlendirdiği de ortaya çıktı.

Gülen Cemaati Polis Eliyle Resmen Savaşa Katılıyor...


Kürt İllerinde Terör Estiren Özel Harekat Polisleri
Sanki savaş o gün başlamış gibi Silvan'da 13 Türk askerinin HPG güçleri ile girdiği çatışma sonucu ölümü üzerine başlatılan ırkçı hezeyanın alt metni yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor. AKP Hükümeti'nin savaş hazırlığı sürecinde olgunlaştırdığı, sivil kıtalar sokaklarda Kürtler'e saldırarak savaş kışkırtıcılığı görevini yapıyor. Bir yılı aşkındır özel harekâtçıları Kürdistan'da görevlendirme hazırlığında olan Başbakan Erdoğan, 13 askerin ölümünü bahane ederek, sanki yeni bir karar açıklar gibi bundan böyle savaşa, büyük bölümü Gülen Cemaati'nin denetimindeki polisin aktif olarak kullanılacağı, "müjdesini" veriyor.

"Polis" derken aslında bir dönemin hem Kürdistan'da, hem de batı illerinde cinayet şebekesi olarak çalışan özel harekat timlerinden söz ediyor başbakan. Ancak o da özel harekatçıların ne anlama geldiğini bildiği için şimdilik polis demekle yetiniyor. Basına sızan bilgilere göre hükümet bir yıldır başlattığı bu hazırlıklar çerçevesinde, zırhlı araç alımına başladı. Hatta Tansu Çiller döneminin kirli savaş finansında kullandığı, başbakanlık örtülü ödeneği de silah alımı için yeniden devreye sokuldu.

Oysa başbakan, Silvan olayını bir iyi niyet kötü niyet diliyle açıklıyordu. Başbakan, "Terör örgütü ve uzantıları çok iyi bilmelidir ki bu kötü niyetli davranışlar bizden hiçbir yerde, asla iyi niyet beklemesin. Siyasi uzantılarına çok iyi niyet gösterdik. Demokratik alanda mücadelelerini sürdürmeleri için her türlü zemini hazırladık." diyor.

Gülen Cemaati’nin günlük yayın organı Zaman Gazetesi’nin haberinde ise, “Tayyip Erdoğan’ın, “Terörle mücadele çerçevesinde iç güvenlikte polisin kullanılması için çalışma yapıyoruz. Bölgelerin hassasiyetine göre bu konuda adım atılacak” açıklamasındaki çalışmanın, “İçişleri Bakanlığı tarafından yaklaşık bir yıl önce başlatıldığı” vurgulanıyor.

Bu arada, Kürdistan kastedilerek sarf edilen, “Bölgelerin hassasiyetine göre bu konuda adım atılacak” sözleri göz önüne alınırsa, 12 Eylül referandumu sonrası dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Hakkari’de yaptığı “özel çalışmalar” sonucunu veriyor. Bu durumda, Hakkari ve civarının AKP’nin birincil hedefi olduğu anlaşılıyor.

Gülen Cemaati, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı Polis Akademisi’nde başlatılan mutabakatın mimarlarından, ortaklarındandır. Polis teşkilatının her kademesinde egemenliği olduğu bilinen Cemaat, Başbakan’ın bu açıklaması ile Kürt savaşında alenen sahaya iniyor. Elinde tuttuğu basın yayın kuruluşları aracılığı ile psikolojik savaş uzmanı kadrolarını, “geliştiren” Cemaat, şimdi de polis eliyle aktif silahlı savaşta görev üstleniyor. Özellikle, Cematin, ”sivil” uzantılarının, Kürdistan'da istihbarat ve provakasyon amaçlı faaliyetlerde görev alması planlanıyor.

Yine aynı gazete, “Erdoğan'ın terörle mücadelede polisin etkinliğinin artırılacağını açıklamasından önce Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, zırhlı araç satın alımı yapmayı planladığını” duyuruyor.

AKP SAVAŞ HÜKÜMETİ KURDU…


Anlaşılıyor ki Başbakan bir yıl öncesinden kötü niyetli, imha amaçlı hazırlıklarına başlamış. BDP ile masaya siyasal çözüm amaçlı değil sadece oyalama amaçlı oturmuş. AKP'nin diyaloga dayalı tüm girişimleri bir aldatmaca, oyalamaca. “Açılım” adı altında yapılan tüm Dolmabahçe kahvaltıları, siyasal varlığını iktidara yakınlıkla izah eden, güce tapınmacı AKP yandaşları eli ile toplumu maniple etme girişimleridir. AKP, asıl amacını perdelemek için bu zavallı yandaşlarını kullanmaktan da hicap duymamıştır. Bugün somut olarak ortaya çıkan, AKP ve Hükümeti'nin amacının, tasfiye planları olgunlaşıncaya kadar Kürt siyasetini oyalamaktır. Silvan olayı, Başbakan'ın kötü niyetli emellerini hayata geçirmesi için sadece bir bahane olarak önüne çıkmıştır.

İmralı Adası’nda, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasında yürütülen görüşmeler konusunda, AKP’nin takındığı tutum, şimdi daha net anlaşılıyor. Görüşmelerin ne varlığını kabul eden, ne de reddeden AKP, masa başında müzakere yoluyla çözümler yerine, yeni katliam planlarını hazırlamaktadır.

AKP Hükümeti bir yandan yandaşları aracılığı ile kamuoyu baskısı oluşturarak PKK’yi eylemsizlik ilan etmeye zorlarken, el altından imha amaçlı özel savaş yöntemleri için araç gereç teminine koyulmuş. Devlet olma ciddiyetinden uzak, pusucu bir yaklaşım içine girişmiş.

Yeni kabinesinde içişleri bakanlığının yanında, bir de başına Beşir Atalay’ın getirildiği, direk kendisine bağlı özel savaş bakanlığı ihdas eden Erdoğan’ın 61’inci hükümeti, bir savaş hükümeti olarak tasarladığı anlaşılıyor. Beşir Atalay da bu hükümetin, “özel savaştan sorumlu devlet bakanı” oluyor.

Mehdi Atay