13 Mart 2011 Pazar

Artık bir Çerkes Sorunu da Var

'Sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış kitle' dün bir korkusuyla daha yüzleşti. Çerkes Hakları İnisiyatifi öncülüğünde Ankara’da yapılan mitingte Çerkesler ilk kez kültürel ve siyasi taleplerini dile getirdiler.

Kürt Özgürlük Hareketinin önüne olur olmaz her fırsatta sürülen “yahu bu memlekette Çerkesler de, Lazlar da Gürcüler de var onlar neden ayaklanmıyorlar” söylemi, nihayet Çerkeslerin de anadillerine özgürlük talebiyle meydanlara inmesiyle sarsıldı.

3 bin civarında gerçekleşen katılımla dillere destan bir kitlesellikten bahsedilemez ama, cumhuriyet tarihinde bu topraklarda Kürtlerden gayrı bir halkın ilk defa bu taleplerle siyasal alana bu şekilde dahli önemsenmeye fazlasıyla değer.

Ankara’daki bu tarihi eylemde ‘Çerkesce Eğitim İstiyoruz’, ‘Her Zaman Her Yerde Anadilim Çerkesce’, ‘Eğitim Sistemi Eritme Kazanı’ şeklinde sloganlar atılan göstericiler, ‘Dayatılmış Kimliklere Hayır’, ‘Biz Bu Topraklar İçin Ölürken Türkçe Bilmiyorduk’ gibi pankartlar ilk kez görülüyordu.

Dilini-kültürünü, kimliğini kaybetmek istemeyen Çerkesler, çocuklarının da anadillerini konuşabilmeleri ve anadilde radyo ve 24 televizyon yayını yapabilme imkanlarının devlet tarafından sağlanmasını istediler.

Miting sonrası ortaya çıkacak tartışmalarda da şu dillerden düşmeyen “Türkü, Kürdü, Lazı Çerkezi” retoriğinin yerinde yeller esmesi de olmayacak iş değil...

İnisiyatif sözcülerinden Murat Özden'in mitingde vurgu yaptığı üzere, daha önce kültürel etkinlikler için dayanışma-yardımlaşma kurumları aracılığıyla biraraya gelmiş bu toplamın ilk kez net bir siyasal taleple ortaya çıkmış olması önemliydi.

Mitingte bir takım aksaklıklar yok değildi, ancak bu aksaklıkların hareketin bu alandaki tecrübesizliğiyle, inisiyatifi oluşturan kurumların karmaşık yapılarıyla, biraz da düzenleyicilerin tedirginlikleriyle izah etmek mümkün. Ne de olsa ilk kez siyasal talepte bulunuyorlar...

Nitekim inisiyatif yöneticisinin açık unuttuğu mikrofondan fısıldadığı “aman Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı... unutmayalım... aman...aman” sözcüklerine yansıyan tedirginlik... Basın bildirisinde kalın harflerle vurgulanan etnik aidietlerini ayrımcılık unsuru olarak görmediklerine dair cümle ve sanatçı İshak Akbay'ın miting için 'güvenlik önlemleri' alan polis 'kardeş'lerine gönderdiği teşekkür mesajı, Çerkeslerin daha yolun başında olduğunu gösteriyordu.

Gazetecilere dağıtılan basın metninin Türkçe, Çerkesçe, Abhaz ve Oset dilleriyle okunması ve ünlü Kafkasyalı sanatçıların şarkılar söylemesi üzerine kurgulanan mitingin katılımcıları oldukça etkilediği söylenebilir.

Basın metninde ise hak aramadan ziyade, bir politik metin içeriğinden çok, AKP hükümetine açık bir mektup gibiydi.

2009 yılında başlayan ‘açılımın’ Çerkesler açısından bir hayal kırıklığı olduğundan bahsedilen metinde, diğer etnik kesimler ve kültürler için yapılanların Çerkeslere ‘çok görüldüğü’ vurgulanıyor.

Anadilin doğuştan bir hak, çok kültürlülük ve çok dilliliğin bir zenginlik olduğunun söylendiği metinde Çerkeslerin, “Çerkes onuruyla” beklediklerinin belirtilmesine rağmen, alandaki Çerkes gençlerinin attıkları “anadilim onurum savaşırım korurum” sloganı çok daha ileri bir noktayı işaret ediyor.

Aynı gençler eğitim sistemini eritme kazanı olarak nitelendirdikleri pankartı taşırken de ne söylediklerinin, ne istediklerinin çok farkındaydılar...

Nitekim mitingte dile getirilen taleplerden biri de isimleri değiştirilen Çerkes köylerin isimlerinin iadesi ve değiştirilen soy isimlerinin kullanılmasının serbest bırakılmasıydı...

İnisiyatifin üstyapısındaki farklılığa ve tedirginliğe rağmen, Çerkes gençlerinin kültürlerini ve anadillerini koruyup geliştirme kararlılıkları dikkatlerden kaçmıyordu.

Türkiye'de yaşayan ve sayıları 5-8 milyon arasında telafuz edilen Çerkesler öyle tek ve homojen bir etnik grup değil. Çerkes, Abhaz, Kabardey, Oset, Çeçen gibi dilleri ve kültürleri birbirlerinden farklı Kafkasya kökenli halklardan oluşuyorlar. Bu halklar arasında da bir çeşit mikro-milliyetçiliğin var olduğu sıkça dile getirilen bir sıkıntı.

Türkiyedeki Çerkes dernekleri ve bağlı oldukları federasyonların yapıları da önemli farklılıklar arzediyor. Diasporanın kimi ileri gelenleri, kültürel hak mücadeleleri noktasında bu kadar geride kalmalarını bürokraside önemli yerler işgal etmiş olan Çerkes kökenlilerin engellemelerine bağlarlarken, kimileri de bu unsurların Çerkeslerin hak mücadelelerine destek olmadıklarından yana dertli.

Bürokrasi sınıfında kilit noktalarda yer alan Çerkes ileri gelenlerinin toplumlarını egemenlerin çıkarları doğrultusunda rahatlıkla manüple edebiliyor olmaları da büyük hesaplarla işi olmayan çoğu Çerkes için ciddi bir sorun.

“Ben bu işe ömrümü verdim” diyen bir Çerkes'in dediğine göre süreç oldukça karmaşık ve henüz bilinmezliklerle dolu. Ama aynı Çerkes'in yaptığı bu meşhur Ergenekon-AKP kavgasının Çerkeslerin mücadelesine alan açtığı tespiti de hiç önemsizmiş gibi görünmüyor!

Hatta bazı katılımcılar Çerkes Ethem'in mezarının nakli için başlatılan imza kampanyasına dikkat çekerek, Çerkes Ethem'e yapılan haksızlığın düzeltilmesini de dile getirmesi önemliydi.

Çerkes gençler de söylüyor, artık kabuğumuzu kırıyoruz... Bu noktadan sonra Çerkesler yıllardır taşıdıkları bütün bu çelişkilerine rağmen olanca coşku ve heyecanlarıyla “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dedikleri yeni bir yola girmiş bulunuyorlar...

ANF NEWS AGENCY