13 Aralık 2011 Salı

Sarı Sendika’dan Yeşil Sendika’ya: MEMUR SEN

Hemdem Nurhak
Sarı sendikacılık, esasen patrondan yana sendikanın işçi sınıfının hak ve özgürlükler mücadelesini yürüten sendikalardan farkının belli olması için kullanılan renk idi. Alelacele kurdukları ve takiyecilik şimdiki kadar gelişmediği için patronların akıllarına başka çare gelmemiş olmalı.

Sınıf mücadelesinin keskinleştiği yıllarda sarı sendikalar kapitalizmin can simidi haline geldiler. Başta grev kırıcılığı olmak üzere sermayenin ileri karakolu olarak görev yaptılar. Türkiye’de de 1952 yılında aynı amaçla Türk-İş kuruldu. Türk-İş o gün bugündür devlet sendikası olarak sınıf mücadelesine karşı “dalga kıran” görevi gördü. Ancak son yıllarda “devletin AKP’lileştirilmesi” doğrultusunda o da AKP sendikasına dönüştü. 8-11 Aralık tarihilerinde yapılacak 21. Genel Kurulu’nda Sendikal Güç Birliği Platformu’nun bu kuşatmayı kırıp kırmayacağı, yeni bir çıkış yapılıp yapılamayacağı merak konusu.

2001 yılında kurulan  MEMUR SEN, dünyadaki sarı sendika örneklerinden ve Türkiye’de TÜRK-İŞ’ten bazı farklılıklar gösteriyor.

Tabloya bakıldığında MEMUR SEN’in 10 yıl içerisinde yüzde 1230 arttığı görülmektedir. Oysa aynı sürede Kamu-Sen yüzde 9 artış gösterirken KESK yüzde 1.1 üye kaybetmiş.

MEMUR SEN, yüzde 1230 üye artışı kazandığı sıralarda dünyada 1960’larda yükselen işçi hareketlerinin 1970’lerin sonuyla birlikte gerilemesi ve 1980’lerde uygulanmaya başlanan yeni liberal politikalar nedeniyle, sendikalaşma oranlarının hızla düştüğünü görüyoruz.

Son beş yılın işçi sendikaları verilerine göre sendikalaşma oranları ABD’de yüzde 12, İngiltere’de yüzde 29, Fransa’da yüzde 9, Almanya’da yüzde 20, İspanya’da yüzde 15, İtalya’da yüzde 33.7, Japonya’da yüzde 18. Kamu sendikalarında durum daha da kötü.

Peki MEMUR SEN ne yaptı da üye sayısı bu kadar arttı? Özelleştirmelerin, hak kayıplarının, kamuda taşeronlaşmanın, sağlıkta piyasalaşmanın, baskıların bu kadar arttığı son yıllarda MEMUR SEN nasıl bir mücadele verdi de kamu emekçilerinin ilgi odağı haline geldi? Kamu emekçilerinin yüz yıllık mücadele tarihinden gelen ve uluslararası sözleşmeler, AİHM kararlarıyla güvence altına alınan grev hakkının engellenmesi karşısında ne yaptı? Hükümet dışında tüm Türkiye’nin destek verdiği Tekel direnişine bile ne kadar destek verdi? Toplu görüşmeler komedisinde nasıl bir mücadele verdi? Hükümete karşı nasıl bir mücadele verdi de AKP yetkilileri her gün MEMUR SEN’i övme ihtiyacı duymaktadır?!

Hakkını yemeyelim, MEMUR SEN o kadar yoğunluğun içinde 2001 yılından bu yana yapılan 3 genel seçimde de il il, ilçe ilçe, köy köy gezerek AKP’ye oy topladı. Zor iş tabii, her babayiğidin harcı değil!

10 yıl boyunca bütçede çok önceden belirlenen zam oranları için memurları ikna etme görevi de MEMUR SEN’e düştü. Bu faaliyetinden dolayı Genel Başkan Ahmet Gündoğdu Başbakan’ın övgüsüne mazhar oldu ve AKP’ye milletvekili olarak değil Konfederasyon başkanı olarak daha çok ihtiyaç duyulduğundan Başbakan’ın isteğiyle görevine devam etti (bkz. 29.03.2011 Ege Telgraf - Mahir Dinç-).

Toplu görüşme “ucubesi”nin devamı ve işveren Hükümeti masada yalnız bırakmamak için canla başla çalıştı. Yüzde ‘3’lük zamları bile “başarı” olarak memurlara sunmayı başardı.

Hele bir de çalıştay başarısı var ki, sormayın gitsin... Ne KESK’in ne de Kamu Sen’in katılmadığı ve 9-11 Şubat 2011 tarihlerinde Abant’ta yapılan “Kamu Görevlilerinin Sendikal ve Demokratik Hakları Çalıştayı”na hükümetle birlikte katılarak şu anda Bakanlar Kurulu’nda olan Kanun Tasarısı Taslağı’nın hazırlığını yaptılar. KESK bu taslak için “MEMUR SEN-AKP ortak yapımı” diyor. Hükümet de bu eleştiriyi ret etmiyor. 4 Aralık’ta Memur-Sen Bursa Temsilciliği hizmet binasının açılış törenine katılan Bülent Arınç, “...Yasada değişiklik yapılacak ve MEMUR SEN’in görüşleri, mücadelesi doğrultusunda yasa değişikliği yapılıp toplu sözleşme imzalanacak.” diyor. Ve 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda grev hakkını yasaklayan anayasal değişikliği paketine “evet” kampanyası yürüten MEMUR SEN için “İyi ki muhatabımız MEMUR SEN” diye sevinçten uçacak nerdeyse... “Evet” demedikleri için de diğer konfederasyonlara “siz oturun oturduğunuz yerde” diyor. Salonda alkış tufanı!...

MEMUR SEN’in, hükümetin Kürt sorunundaki ilan edilmemiş sıkıyönetim uygulamalarını can siparane savunmasını da hemen not etmek gerekir. MEMUR SEN öncülüğündeki Birliğe Çağrı Platformu, hükümetin beklentileri doğrultusunda 30 Ekim tarihinde “Teröre Karşı” büyük bir yürüyüş düzenleyecekti. Van depremi sonrasında bu yürüyüş ertelendi. Ancak Genel Başkanları Ahmet Gündoğdu’nun İçişleri Bakanı’na taş çıkartan açıklamaları kimsenin dikkatinden kaçmıyor. Göçmen işçiler için “bunları sınır dışı” edelim diyen Salim Uslu’nun milletvekilliğiyle ödüllendirilmesinden sonra sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Gündoğdu, son dönemlerde basın açıklamalarında Hükümetin açıklamalarının izdüşümü olan “ve sivil uzantıları” deyimiyle KCK operasyonlarına yönelik destek mesajlarıyla geleceğini sağlam almış görünüyor.

Siyasal geleceğini sağlama alsa da emekli olunca iyi bir maaş alma konusundaki tedirginliğini gizlemiyor. 4688 Sayılı yasada yapılacak değişiklik tartışmalarında neredeyse her toplantıda Çalışma Bakanı’ndan kıyak emeklilik talebinde bulunuyor. Bakan’ın bile “bu kadar da olmaz” tepkisi karşısında bu konu kulis çalışmalarına bırakılıyor... Yandaş medyanın bu konuyu fazla deşmemesi üyeleri karşısında rezil olmalarını engelliyor.

MEMUR SEN hem AKP propagandası hem de cemaat örgütlenmesi yapıyor. Sınıf mücadelesini muğlaklaştırdığı gibi işyerlerinde MEMUR SEN’li olmayanlar üzerinde baskı, sürgün, soruşturma politikalarına ön ayak oluyor. 25 Kasım grevi başta olmak üzere Hükümeti zorlayacak tüm eylemlerde MEMUR SEN yöneticileri eylemleri kırmak, etkisizleştirmek için hükümetten daha çok çalışıyorlar.

MEMUR SEN saymakla bitmeyecek bu icraatlarının mükafatını alıyor tabii ki. Çalışma Bakanlığı bürokratları yasa çalışmalarını MEMUR SEN yöneticileri ve uzmanlarıyla birlikte yapıyor. Bakanlık çalışma yaşamına dair temel konularda bile diğer konfederasyonlara haber vermezken düzenlemelerde MEMUR SEN mutlaka  gözetiliyor. Başbakan çalışanlara örnek sendika olarak MEMUR SEN’i veriyor. Başbakan’ın bu sözlerinden sonra işyerlerinde geleceğinden korkan birçok kamu emekçisi MEMUR SEN’e üye oluyor.

ITUC üyelik başvurusu hükümete yakın durduğu ve tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle defalarca ret edilen MEMUR SEN’in hükümet yetkilileri tarafından bu kadar övülmesi tarihe not düşülecek ve kamu emekçileri mücadelesinde utanç konusu olacak bir durum.

Kamu emekçileri hak ve özgürlükler mücadelesinde baskılara, engellemelere alışıklar ve sınıf mücadelesinin tam da böylesine keskin yürüdüğünün bilincindeler. Ancak “Konfederasyonlar birbirine düştü” denmesin adına MEMUR SEN’in yeteri kadar teşhir edilmediği açıktır. Özellikle Kürt illerinde son yıllarda hızla yükselişe geçmelerine karşın hala etkili bir sınıf mücadelesi yürütülmemesi dikkat çekmektedir. Emek ve demokrasi mücadelesini yükselten ve işbirlikçi yeşil sendikal çizgiyi teşhir eden politikalara ihtiyaç var. İşyerleri boş bırakılır ve direnişçi sendikal mücadele etkin kılınmazsa mutlaka bu boşluğu sarı ya da yeşil sendikal yapılar doldurur. Israrla ve inatla taban örgütlenmesiyle, emek ve demokrasi mücadelesinin birlikte yürütülmesiyle bu sahte yapılanmalar dağılacak, emekçilerin yakasından düşecektir.

Hiç yorum yok: