31 Aralık 2011 Cumartesi

Karayılan: Artık Dur Deme Zamanı Geldi

Behdinan - KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Roboski Katliamı’nın “çok planlı” olduğunu belirterek, katliamı yapanlar cezalandırılmadan Kürt halkının sokaklardan çıkmamasını istedi. Hiçbir Kürt köyünün yalnız olmadığını söyleyen Karayılan, “Artık düşmana dur deme zamanı gelmiştir” dedi. ANF’ye konuşan Karayılan, demokratik özerkliğin reddedilmesi halinde farklı arayışların gelişeceği mesajını da verdi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, 28 Aralık’ta 35 kişinin hayatını kaybettiği Roboski katliamı, Diyarbakır milletvekili Leyla Zana’nın gündem yaratan açıklaması, Kandil’in boşaltılacağı ve kendisinin de bir grup gerilla ile Suriye’ye gideceği iddiaları ile Cudi ve Bingöl operasyonlarını değerlendirdi. “Roboski köyü bilerek hedef alındı” diyen Karayılan, özerklik reddedilirse farklı arayışların gelişeceği mesajını verdi. Karayılan Kandil'in boşaltılacağı iddialarını yalanlayarak, "Siz gelip yüz metre ilerleyemediniz biz neden boşaltacağız" derken, Suriye’ye kaçacağı iddiasına da, "Devrim olmadığı sürece ben dağlardan çıkmayacağım" şeklinde yanıt verdi.

BOTLANLI OLDUKLARI İÇİN HEDEF ALINDILAR
*28 Aralık’ta Uludere’nin Roboski köyünde düzenlenen hava saldırısında tümü çocuk ve genç 35 kişi yaşamını yitirdi yitirdi. Neden böyle bir katliam yapıldı?

Her şeyden önce bu saldırıda katledilen insanlarımızın ailelerine baş sağlığı dikliyorum. Yine Uludere, Botan ve tüm Kürdistan halkına başsağlığı, yaşamını yitirenlere de Allahtan rahmet diliyorum.

Onlar Kürt oldukları için, yurtsever oldukları, Botanlı oldukları için hedef alındılar. Onlar devrim şehitleridir. Onların hepsini saygıyla anıyorum ve biz özgürlük mücadelesinde onları her zaman yaşatacağız.

Halkımız meydanlarda PKK intikam diye slogan atıyor. Hiç kimse merak etmesin, Kürt gençlerinin kanı yerde kalmayacak. Kürdistan özgürlük mücadelesi bu katliamın hesabını soracaktır. Bu katliam hiçbir zaman cevapsız kalmayacaktır. Halkımız bugün serhıldanlarıyla hesap soruyor. Özgürlük mücadelemizde bu gençlerine sahip çıkacak ve hesabını soracaktır.

Halkımıza karşı, önderliğimize, hareketimize karşı AKP devleti topyekun bir savaş ilan etmiş durumdadır. Kürtleri hedef tahtasına koymuş ve zayıflatmak istiyor. Önderliğimize, siyasetçilerimize, sivil kurumlara karşı, Kürt aydınlarına, Kürtlerin dostlarına karşı, avukatlarına, gazetecilerine, Kürt kadınlarına, köylülerine, gençlerine karşı bu saldırılar çok kapsamlı başlatılmıştır. Halkımızı korkutmak istiyorlar. Bu şekilde de teslim almak istiyor.

33 KURŞUN’DAN ÖTE ÇOK PLANLI BİR KATLİAM

Bence Roboski köyü bilerek hedef alındı. Özellikle Uludere, Roboski, Buce köyleri bilerek seçildi. Açıktır ki bu planlı bir saldırıdır. 68 yıl önce Özalp’ta 33 Kürt vatandaşını katlettiler. Bu olay 33 kurşun diye anılıyor. Ahmet Arif bunun üzerine şiir yazdı ve böyle anıldı. Bu olay ondan çok daha öte bir şeydir. Çok planlıdır. Bir koordinasyon dahilinde işlenmiş bir suçtur. Orada kurtulan kişi ne diyor? Basında çıktı. Biz geldik asker bizim önümüzü kesti, diyor. Tüm grup orada toplanınca uçaklar gelip vurdular, diyor. Bu da katliamın bir plan dahilinde geliştiğini gösteriyor.

ANF, ROJ TV VE BDP’YE KUTLAMA


Türk devleti bunun bir yanlışlık olduğunu göstermeye çalışıyor. İşin aslı öyle değildir. Burada bilinçli bir saldırı var. Bir plan yapılmış. Dikkat edin, eğer ANF daha gece yarısında haberini geçmeseydi, ROJ TV gece saat üçte canlı yayına geçmeseydi, yine BDP kurmayları hemen sahip çıkıp Uludere’ye gitmeselerdi üstünü kapatacaklardı. Bunun için ANF, Roj TV ve BDP’yi kutlamak etmek istiyorum.

Açık bir katliam yaptılar, onca basın bir kuruluşu olmasına rağmen kimse bir haber yapmadı. Yetkililerden kimse bir şey demedi. Genelkurmay saatler sonra bir açıklama yaptı, o da katledilenlerin kim olduklarını belirtmedi. Sadece PKK kamplarını vurduk dedi. Sinat-Haftanin kamplarını vurduk dediler. O hattı da PKK kullanıyor, onun için biz vurduk, diyor. Bütün bunlar yalandır. 2003’ten beri bu hattın bu insanlar tarafından kullanıldığını bütün dünya biliyor. Bu gizli bir şey değil. 12-15 yaşları arasındaki çocuklar okul harçlıkları için çalışıyorlar. İnsanlarımız fakirdir. Peki kim bunları fakir bırakmış? Bunları Türk devleti fakir bırakmış, ya koruculuğa zorluyor ya da bu şekilde kaçakçılık yapacaksınız diyor. Bu bir kaçakçılık da değildir. Neyin kaçakçılığını yapıyorlar. Bir matara mazot getiriyorlar. Yani oradaki açlığın, sefaletin sorumlusu işgalci güçlerdir. Bu da başlı başına bir zulümdür.

SORUMLUSU AKP HÜKÜMETİDİR


Genç yaştaki bu insanlarımız savunmasız, silahsız bir şekilde gidiyorlar, askerler önlerini çeviriyor, topluyorlar ve uçaklar gelip vuruyor. Bu kesinlikle bilinçlidir. Çünkü devlet bu hattın kullanıldığını biliyor. Önce sahip çıkmadılar. Hepsi üç maymunları oynadılar. Fakat Kürt siyasetçileri sahip çıkınca, Kürt medyası işleyince, yine haberler internete düşünce, dünya basını işleyince ondan sonra genel kurmay bir açıklama yaptı. O açıklama çerçevesinde Türk medyası işlemeye başladı. Sonra da yanlışlık oldu diyorlar. Madem yanlışlık oldu neden, başbakan her konuda konuşuyor da, en küçük bir şeyde dahi görüş belirtiyor da, neden bu konuda iki gün sonra konuşuyor. Bu konuşmasında da özür bile dilemedi. Burada öldürülenler koyun değil, 35 insandır. Bunun sorumlusu AKP hükümetidir. En azından çıkıp özür dilemeli değimliydi?

HÜSEYİN ÇELİK GÜVERCİN CİNSİNDEN BİR KÜRT’TÜR, BİLEREK ÇIKARDILAR
*Başbakan bu olayı Hantepe olayı ile kıyaslayarak katliamı gerekçelendirmeye çalıştı. AKP yetkililerinin açıklamaları da pek farklı olmayan sadece “üzüntü” belirten açıklamaları oldu. Hükümetin katliam karşısındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında sıradan göstermeye çalışıyorlar. Kandil Kortek’te de katliam yaptılar ama inkar ettiler. Halen de sahip çıkmadılar. Aslında o dönem güney Kürdistan yetkilileri gerekeni yapmadı. Ama bu sefer tüm dünya basınına yansıyınca itiraf etmek durumunda kaldılar. Fakat çok gönülsüzce, zoraki kabul ettiler. İşte teröre karşı mücadele ediyoruz, yanlışlıkla oldu, üzerinde inceleme yapıyoruz. Bu konuda kusur var mı yok mu diye araştırdıklarını söylüyorlar. Yani halen suç işlediklerini kabul etmemişler. Araştırdıklarını söylüyorlar. Ötelemek, unutturmak istedikleri için böyle diyorlar.

Eğer Kürtler sokaklara çıkmasalardı, Kürt medyası işlemese gündeme taşımasaydı, bunlar hiç söz etmeyeceklerdi. Sonra işte yanlışlık oldu diyerek geçiştireceklerdi, çünkü bundan önce çok defa Kürtlere böyle katliamlar yaşatmışlar. Şimdiye kadar güneyde, kuzeyde ne kadar insanımızı şehit ettiler. Bu birincisi değildir. Bu belki büyüktür doğru, ama bunların sanatında bu katliamlar vardır. Bir de AKP hükümeti ilk gün yoktu, konuşmadılar. AKP adına Hüseyin Çelik, çıkıp konuştu. Hüseyin Çelik'i bilerek çıkardılar. Bilindiği gibi o güvercin cinsinden bir Kürt’tür. Yani satılmış biridir. Kendi çıkarları için, servet için kendisini satan bir kişiliktir. Onu bilerek çıkardılar. Eğer o da biraz onurlu bir kişilik olsaydı çıkıp AKP adına öyle bir konuşma yapmazdı. Oraya buraya geveledi ve sonunda bir operasyon kazası dedi. Bu bir hakarettir.

BAŞBAKAN “HAK ETTİLER” DEMEK İSTEDİ

Ondan sonra başbakan da çıkıp onların ne işi vardı diyor, yani hak ettiler demek istiyor. İşte Hantepe örneğini veriyor. Hantepe de belki birkaç hayvanla bazı şeyler götürülmüş ama öyle değildi. Her insan burada iki hayvan götürüyor, askerler önlerini kesiyor. Yani bu tür şeyler tamamen yalandır. Ama bellidir ki onların emir talimatıyla gerçekleşen bir katliamdır onun için başbakan kimseyi suçlamıyor. Onun için üstünü kapatmaya çalışıyor. Bülent Arınç’da teröre karşı savaşıyoruz, bu da yanlışlıkla olmuş, üzerinde duruyoruz, diyor. Kısacası halen suç işlediklerini kabul etmiyorlar.

HALK TEPKİ GÖSTERMEZSE KATLİAMLAR DEVAM EDER

Onların konuşmaları itiraftır. Bunu doğru okumak gerekir. Örneğin genel kurmay başkanlığının açıklaması tamamen yalandır. Söylediği yerler yanlıştır, PKK’nin yeridir diyor, yanlıştır, yalandır. Bu tutmayınca başsağlığı diliyorlar. Yani AKP yöneticilerinin açıklamaları bir dirhem ahlak, vicdan taşımıyor. Biraz insanlık duygusu taşıyan bir devlet değildir. 35 Kürt genci katledilmiş, bu da emir talimatlarıyla yapılmış. Eğer biraz vicdanları olsaydı sıradan göstermezlerdi. Bu da niyetlerinin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. İşte dediğiniz gibi bunu farklı gösterirseniz başka şeyler de olacak diyorlar. Yani daha başkaları da katledilecek demek istiyorlar. Eğer halkımız tepki göstermese buna benzer katliamlar devam edecektir.

SERHILDANLARI SELAMLIYORUM
*Kürt halkı ilk günden başlayarak tepkilerini çok hızlı ve geniş bir şekilde ortaya koydu. Hareketinizin çağrısıyla bu daha da tırmandı. Kürtlerin yaşadığı her yerde gösteriler yapıldı. Kürtlerin tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Konuştuğumuz bu saatlerde duyduğumuz kadarıyla birçok yerde halk polisle halen çatışmaya devam ediyor. Doğru, biz çağrıda bulunduk. Birçok demokratik Kürt kurumu da çağrıda bulundu. Bizce eğer Kürt halkı bu katliama karşı sesiz kalsa, hesap sormazsa başka katliamlar da olacaktır. Eğer Kürt halkı çocuklarının ölümünü istemiyorsa buna artık yeter demeli ve her yerde ayağa kalkıp sokaklara çıkmalıdır. Bizim çağrımızda böyleydi. Birkaç gündür halkımızın gösterdiği tepkileri, gerçekleştirdiği serhıldanları selamlıyorum.

ARTIK KİMSE BİR KÜRT KÖYÜ YALNIZ BAŞINADIR DİYEMEZ

Kürt halkı bu tepkisiyle çok önemli şeyler gösterdi. Her şeyden önce Uludere’deki, Roboski ve Buceh köyündeki halkımız, Botan halkımızın yalnız olmadığını gösterdi. Onlara sahip çıktı. Kuzeyde, güneyde ve yaşadıkları her yerde ne işleri varsa bırakıp sokaklara çıktı, protestolar yaptı. Bu ne anlama geliyor. Bu artık Kürt halkının ulus olmaya karar verdiğini, ulusal haklarına sahip çıkacağına karar verdiğini, özgür olacağına karar verdiğini gösteriyor. Artık kimse burada bir Kürt köyü yalnız başınadır diyemez. Kürtler artık sahipsiz değildir, birbirlerine sahip çıkıyorlar. Önderliğimizin halka verdiği bilinç ulusal duygular yaratmış ve bu da Kürt halkını özgürleştirecektir. Kimse Uludere, Botan, kuzey, güney, doğu, güney batı yalnızdır diyemez. Kürtler artık birbirlerine sahip çıkıyorlar. Bir kişi düşmanı tarafından katledilirse herkes sokaklara çıkıyor. Bu ulusal duyguları gösteriyor. Bu çok önemlidir. Bu saldırı da zaten bu gençlerimizin şahsında, Botan halkımızın şahsında Kürt halkına yapılmış bir saldırıdır. Bu bir mesajdı ve halkımız bunu doğru okudu. Bunun için sert bir tepki gösterdi. Bugün halkımızın işgalcilere gösterdiği tepki, verdiği mesaj hatta tüm dünyaya verdiği mesaj bir halk olduğudur. Zulüm, katliam kabul etmeyeceklerini gösterdiler. Sömürge altında yaşamayı kabul etmeyeceklerini gösterdiler. Önderliklerinin esaret altında yaşamasını kabul etmeyeceklerini gösterdiler. Bu mesajı tüm dünyaya gösterdiler. Bu şekilde bir kez daha ortaya çıktı ki şehitlerine sahip çıkacaktır. Kürt halkının gösterdiği bu tepkiler çok önemlidir. Ama bununla yetinilmemelidir. Neden? Eğer bununla yetinilirse bu sadece bir deşarj olacak. Bu yanlıştır. Kimse böyle yaklaşmamalıdır. Sömürgeciler geri adım atmalıdır. Özür dilemeli, sorumluları yargılanmalıdır.

KİM KATLİAM TALİMATINI VERDİ, ORTAYA ÇIKARILMALI

Kim bu talimatı vermiş ortaya çıkmalı. Sivil insanlar olduklarını bildikleri halde neden uçaklarla bombaladılar. Bunu itiraf etmeli ve bunu yapanlar cezalandırılmalı. Bu gerçekleşmedikçe Kürt halkı sokaklardan çıkmamalıdır. Direnmelidir ve bu direniş onurludur. Bu da halkımızın geleceğini belirleyecektir. Bugün oldukça önemli bir yıla giriyoruz. Kürt halkının kaderinin belli olacağı bir yıldır. Düşman yeni bir saldırıyla bize yas yaşattı.

ARTIK DUR DEME ZAMANI GELDİ

Zaten halkımızın böyle yas içinde olmasını istiyor. Düşman halkımıza bunu reva görüyor, her zaman yas içinde olmasını istiyor. Ama artık bunu kabul etmeyeceğiz. Halkımızda her yerde bunu kabul etmeyeceğini gösterdi. Biz de hareket olarak hiçbir şekilde kabul etmeyeceğiz. Artık düşmana dur deme zamanı gelmiştir. 2012 yılında bu daha da gelişecektir.

ÖZERKLİK REDDEDİLİRSE FARKLI ARAYIŞLAR GELİŞİR
*2011 yılı boyunca Kürtlere yönelik saldırılar hiç durmadı. Kürtler de demokratik özerklik ilan ettiler. Ama en son Diyarbakır milletvekili Leyla Zana Kürtlere otonomi değil bağımsızlık için de halk oylamasına gidilebileceğini söyledi. Neler söyleyeceksiniz?

Biz demokratik özerklik istiyoruz. Demokratik özerklik Türkiye ve Kürdistan şartlarına göre uygun bir şeydir. Ama devlet bunu kabul etmiyor. Onlar kabul etmezlerse Kürtler de bunda ısrar etmek durumunda değiller. Elbette farklık arayışlar da gelişecektir. Yani Türk devleti en uygun ölçülerde çözümü kabul etmezse elbette farklı arayışlar gündeme gelecektir. Sayın Zana’nın konuşmalarını bu çerçevede görüyorum. Önder Apo’nun tüm uygun önerilerine rağmen çözüme gelmezlerse farklı şeyler gelişir. Şimdi Ortadoğu kaynıyor. Irak’ın üçe bölünebileceğinden söz ediliyor. Kürdistan gündeme girecek, Kürt sorunu çözülmeli. Bunun için biz devletlere gelin sorunları çözelim diyoruz, gelmezseniz Kürtler kendi başlarını çaresine bakacaklardır. Bir tartışmadır, normaldir. Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme hakkı vardır. Yeryüzündeki diğer halkların olduğu gibi Kürtlerin hakkı da vardır. Kimseden eksiklikleri yoktur. Kürtler tarihin en eski halklarındandır, insanlık devriminin büyük emek sahibi halkıdırlar. Biz bunu farklılık vesilesi yapmıyoruz, sadece bütün halkların aynı haklara sahip olmaları gerektiğin söylüyoruz.

KATLİAM GÜNÜ MEDYADAKİ CUDİ GÖRÜNTÜLERİ
*Bir de Cudi’de bir operasyon yapılmıştı. Türk devleti buna dair bir kaset yayınladı. İşte bazıları tutuklanmış, askerin ne kadar şefkatli yaklaştığı gösterilmeye çalışılıyor. Bu görüntüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce burada dikkat çekici olan. Katliamın Uludere’nin Roboski köyünde yapıldığı gün bu görüntüler basına verildi. Bir taraftan cenazeler yerdeydi, Türk TV’leri bunları vermiyordu, ama Cudi’de Türk ordusunun nasıl başarılar kazandığı, gerillanın nasıl teslim olduğu haberini veriyorlardı. Bu bir tesadüf değildir.

*Amacı nedir


Amacı işte teslim olanları nasıl sağ alıyoruz, olmayanları da işte nasıl öldürüyoruz demek istediler. Bu bir konsepttir. Psikolojik bir savaştır. Bazılarını orada korkutmak için şehit ediyor, bazılarını da işte nasıl sağ teslim aldığını göstermeye çalışıyor. Böyle bir fotoğraf yaratmaya çalışıyorlar.

Her şeyden önce şunu belirtmek isterim. Türk devletinin söyledikleri doğru değildir. Halkımızın, kamuoyunun bunu bilmesi gerekir. Türk devleti yalanla toplumun kanaatini kendine göre belirlemek istiyor.

CUDİ’DEN NET BİLGİ YOK, BİNGÖL DAHA NETLEŞECEK
*Peki Cudi’de ne oldu

Cudi’de iki kişi teslim olmuş. Yalnız mı kalmışlar, nasıl olmuş bilmiyorum. Daha önce böyle şeyler olmuştur. Esas güç direnmiş ve 8 arkadaşımız şehit düşmüştür. 32 kişiyi etkisiz duruma getirdiklerini, 27 kişiyi öldürdüklerini, bilmem nasıl toplu halde teslim aldıklarını göstermeye çalışıyorlar. Bu tümden yalandır. Bellidir ki o iki kişiyi teslim aldıktan bir süre sonra gidip orada çekim yapmışlar. Çünkü konuşmalarında hiçbir heyecan yoktur. Oldukça rahat konuşuyorlar. Açıktır ki bunu propaganda için hazırlamışlar.

Bölgeden net bilgiler alamadık. O kişilerin nasıl düşmanın eline girdiklerini bilmiyoruz. Fakat elinde silah olan bir gerilla düşmana karşı elini havaya kaldırırsa bu bir ihanettir. Bizim prensiplerimizde teslim olmak yoktur. Anlaşılıyor ki orada olmaması gereken bir durum vardır. Ondan önce de Cudi’de bir olay olmuştu. 15 gün önce halk içinde çalışan iki genç oraya gelmişler, iki genç de onların yanına gelmiş, onların yerleri düşman tarafından biliniyor. Saldırıyorlar, çatışma çıkıyor. Bir arkadaş şehit düşüyor, diğeri de mermileri de bitince kendisini kayalıktan atıyor ama diğer iki sivili de tutukluyorlar. Bunun üzerinden kıyamet kopardılar. Ordunun nasıl artık öldürmediğini, sağ yakaladığını propaganda ettiler. Üzerinde paneller yaptılar. Oysa bunların hepsi yalandır. Öyle bir şey yoktur. Bakın köylüleri bile öldürdüler. Kim olduklarını sordular mı? Hemen saldırıp öldürdüler. Türk devletinde merhamet yoktur. Örneğin Bingöl’deki olay daha netleşecektir. Bir şekilde gerillanın yerini tespit etmişler. Gece gidip ilaçlıyorlar. İnsanları ilaçlarla bayıltıp teslim alıyorlar. Komutanları kalkıp çatışmaya giriyor onu da şehit düşürüyorlar. Diğer 7’sini de öyle tutukluyorlar. Alçaklık vardır burada, namertlik var. Mertçe bir savaş yürütülmüyor. Orada da ikna ettiklerini söylüyorlar, ikna yoktur, ilaç kullanılmıştır.

Halkımız bilsin ki oyun oynanıyor. Gerçekleri çarpıtıp psikolojik savaş yürütüyorlar. Bununla da sanki başarılı olduklarını gösteriyorlar. Aslında sanal bir başarı yaratıyorlar. Bunu da psikolojik savaşla yapıyorlar. Çünkü güçlerinin gerillaya yetmediğini biliyorlar. Gerillanın iradesi karşısında çıldırmış durumdadırlar. Bir dümen çevirerek işte gerillaların teslim olduklarını gösteriyorlar. Bu bir savaştır zayıf kişiliklerde olabilir. Bu tür şeyleri kullanıp bir dümenle psikolojik bir savaşla sonuç almak istiyorlar. Kendilerini başarılı bizi de başarısız göstermeye çalışıyorlar. Öyle değildir. Önümüzdeki dönemde bu daha da netleşecektir. Kimin başarılı olduğu ortaya çıkacaktır. Bu yılı tasfiye yılı yapmak istiyorlardı.

ÖMÜR BİÇİYORLARDI, ŞİMDİ ÇILDIRIYORLAR
*Hareketinize birkaç aylık ömür biçiyorlardı…

Evet ömür biçiyorlardı, Tamiller gibi tasfiye edeceklerdi. Ama önderliğimizin ve halkımızın, gerillanın duruşu onların siyasetini boşa çıkardı, sonuçsuz bıraktı. Onun için çıldırıyorlar.

KANDİL’İ BOŞALTMA İDDİALARI YALAN
*Şimdi bir de Kandil’in boşaltılacağı, sizin de bir grup gerilla ile Suriye’ye geçeceğiniz yazılıp çiziliyor. Bununla ne amaçlanıyor? Bu iddialar doğru mu?

Şimdi okurlara şunu söylemek isterim. Herkes bilmeli ki Türk devleti masada oturup bizim hakkımızda haberler yapıyorlar. Sonra medya bunu gündeme taşıyor, TV’ler bunlar üzerinden paneller yapıyorlar. Altı tümden boş iddialardır. Tümüyle yalan şeylerdir. Kandil evvelden Kürtlerin direniş yeridir. Sadece Kandil değil, zaten Türkler Kürdistan’ın tüm dağları için Kandil diyor ya. Bu devrim mücadelesi Kürdistan dağlarındadır. Bu devrim burada güçlüdür. Onlar Kandil’i bize Tamiller gibi katliam yeri yapmak istediler. Onun için İran’la anlaştılar. İran saldırdı, onlar seyrettiler ama başarılı olmadılar. Dolayısıyla ittifakları da bozuldu. Şimdi de kendileri boşaltacaklar, diyorlar. Siz gelip yüz metre ilerleyemediniz biz neden boşaltacağız. Tüm halkımız ve herkes de bilmeli ki böylesi haberler tümden yalandır.

DEVRİM OLMADAN DAĞLARDAN ÇIKMAYACAĞIM
*Bununla ne yapmaya çalışıyorlar

Şunu göstermeye çalışıyorlar. Güya onlar başarılıdır, biz yenilmişiz, onun için bizim Suriye’ye kaçacağımızı söylemeye çalışıyorlar. Böyle bir şey yoktur. Onlar halkımızda tereddüt yaratmak istiyorlar. Tüm amaçları budur. İnsanlarımızın kaderleri için doğru bir karar vermemeleri için böylesi yalan haberler yapıyorlar. Bunu herkesin bilmesi gerekir. İkincisi de, bir taşla iki kuş misali, bizim Suriye ile birlikte hareket ettiğimizi, karargahımızı da oraya taşıyacağımızı gündemleştirerek başka güçlere hedef durumuna getirmeye çalışıyorlar. Kendileri ABD’den destek alıp halkımıza saldırıyorlar ya, bunu daha da güçlü duruma getirmek istiyorlar. Bunun için Suriye ile İran ile birliktedirler demeye getiriyorlar. Bununla da batıya gelin bize yardım edin Kürtleri ve PKK’yi bitirelim demek istiyorlar.

Yalan haber yapıyorlar, benim adımı da kullanıyorlar. Güya işte oturup tartışmışız ve Suriye’ye gitmeye karar vermişiz. Böyle bir şey yoktur. Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum. Devrim olmadığı sürece ben dağlardan çıkmayacağım. Kürt gerillası dağlardan inmeyecektir. Bir kez daha kamuoyuna ve halkımıza şunu söylemek istiyorum. Türk devletinin bu tür yalan haberlerine itibar etmemeleri gerektiğini belirtmek istiyorum.

TÜRK DEVLETİ BOTAN’DAN KORKUYOR


Son olarak, tüm halkımız Botan’daki katliamdan sonuç çıkarmalı. Bilmelidirler ki bu tüm Kürtlere yapılmış bir saldırıdır. Ben alanı iyi biliyorum. Oradaki insanları da iyi tanıyorum. Düşman Botan’ın yurtseverliğinden, kahramanlığından rahatsızdır. Dikkat ederseniz oradaki seçilmişlerin çoğunu tutukladılar. Onlar Botan’dan korkuyorlar, halkımızın kahramanlığından korkuyorlar. Onun için bu tür saldırılarla halkımızın gözünü korkutmaya çalışıyorlar. Bunu tüm halkımızın bilmesi gerekir. Yine bilmeliler ki düşman bu tür şeyleri korkularından dolay yapıyor. Kürdistan’ın özgürleşmesinden korkuyorlar. Ama biz şehitlerimize sahip çıkacağız.

2012 KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK YILI OLACAK

Onların anısına ülkemizi özgürleştireceğiz. Herkes buna sonuna kadar inanmalıdır. Halkımız geliştirdiği serhıldanları bir-iki günle sınırlandırmamalıdır. Şehitlerine sahip çıkmalı, birbirlerine sahip çıkmalı, birbirlerini sevmelidirler. Onun için direniş devam etmelidir. 2012 yılı Kürtlerin özgürlük yılı olacaktır.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: