31 Aralık 2011 Cumartesi

Cemil Bayık: ‘Türkiye Suriye’de Nüfus Sahibi Olamaz’

Behdinan - KCK Yürütme Konseyi üyesi Cemil Bayık, Suriye’de Kürtlerin örgütlülüklerini geliştirerek Demokratik Özerkliği fiili olarak gerçekleştirme hedefi olduğunu belirtti.

‘’Batılı devletler de Suriye'nin sosyolojik yapısına bakarak daha çok bileşenli bir iktidar bloku ortaya çıkarmak istiyorlar. Suriye'yi İhvan-ı Müslim’e teslim eden bir siyasi gelişmenin ortaya çıkması kolay değildir’’ diyen Bayık, Arapların Türkiye’nin Suriye üzerinde nüfus sahibi olmasına izin vermeyeceğini söyledi. Bayık Suriye’deki gelişmeleri ANF’ye değerlendirdi.

PKK'nin Suriye’de iktidardaki Esad yönetimini desteklediği doğru değildir. Yıllardır bu rejime karşı mücadele veren, direniş gösteren, Suriye'nin demokratikleşmesini, Kürt sorununun demokratik çözümünü ve Demokratik Özerkliğini isteyen ve bu konuda ağır bedeller ödeyen bir hareketin mevcut rejimin politikalarını desteklemesi mümkün müdür? Bu bir çarpıtmadır. Bu, Suriye’deki diğer muhaliflerin Kürtleri kendi yedeklerine alamadıkları için ortaya attıkları bir iddiadır.

Kürt Özgürlük Hareketi Kürt halkının Demokratik Özerkliğini kabul etmeyen hiçbir rejimi desteklemeyeceği gibi, halkımızın Demokratik Özerkliğini kabul etmeyen hiçbir güçle de ilişkilenmez, ittifak kurmaz. Kürtler haklı olarak Suriye’deki siyasal mücadelede kendi özgürlüklerini ve demokrasilerini esas alacaklardır. Bu halk ne kendi özgürlüklerini ve demokrasisini esas almayan herhangi bir gücün peşinden gidebilir ne de böyle bir gücü destekleyebilir. Bu açıdan Kürtler mevcut durumda kendi örgütlülüklerini geliştirerek Demokratik Özerkliklerini fiili olarak gerçekleştirmektedir. Her alandaki örgütlenmelerini güçlendirmektedir. Doğru politika budur. Herhangi bir siyasi gücün yedeğine düşmek ya da mevcut siyasi çekişmede taraf olmak gibi zorunlulukları yoktur.

Kuşkusuz Kürtler Suriye'nin demokratikleşmesini istiyorlar. Mevcut Suriye rejiminin halkların ihtiyaçlarına karşılık vermediği açıktır. Ama buna muhalefet eden güçlerin yaklaşımı doğrudur demek, Suriye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü doğrultusunda bir politikaları var demek gerçek dışıdır. Zaten önemli bir bölümü Türk devletiyle ilişkilidir. Türk devleti de Suriye’de Kürtlerin kazanım elde etmemesi için çalışmaktadır. Suriye’de Kürtler dışlanmaya çalışılıyor. Suriye’de Kürtlerin siyasi iradelerinin tanınmadığı, muhatap alınıp taleplerinin karşılanmadığı bir demokrasi olabilir mi? Böyle bir özgür toplum ve ülke olunabilir mi? Kürtleri bir siyasi irade ve güç olarak tanımayan, demokratik özerkliğini kabul etmeyen hangi güç Suriye’de demokratik olabilir?

Suriye'nin de Türkiye gibi temel sorunu Kürt sorununudur. Kürt sorununda demokratik çözüm iradesi olmayan hiçbir siyasi güç demokratik olma iddiasında bulunamaz. İktidar mücadeleleri ve iktidar değişimleri demokratikleşme demek değildir.

KÜRTLER DEMOKRATİK ÖZERKLİK İSTİYOR

Kürtler açıkça Kürt sorununun demokratik çözümünü, Demokratik Özerkliği, yani Kürtlerin demokratik özyönetimlerinin tanınmasını ve Suriye'nin demokratikleşmesini istiyorlar. Bu talepleri nettir, bunlardan vazgeçmeleri de mümkün değildir.

Mevcut durumda ne Suriye devleti Kürt halkının bu taleplerini karşılamaktadır, ne de muhalif olanlar Kürt halkının bu taleplerini karşılayacak zihniyete sahiptir. Kendi aralarında Suriye'de iktidar mücadelesi vermektedirler.

Suriye'nin şu andaki en büyük demokratik gücü yine Kürtlerdir, Kürtlerle birlikte Arap halkının emekçilerdir, gençleridir, kadınlarıdır, Ermenilerdir, Dürzilerdir, Süryanilerdir. Bunlar Suriye'nin demokratikleşmesinin motor gücüdürler. Belki çatışma bu iki güç arasında sürüyor, ama Suriye'nin demokratik dinamizmi Kürtlerin öncülük ettiği bu çevrelerdir. Suriye'ye bir demokrasi gelişecekse, Suriye demokratikleşecekse, ona bu ruhu ve gücü verecek olan Kürtler ve demokratik çizgideki bu toplumsal güçlerdir. Bunun herkes tarafından görülmesi gerekmektedir. Eğer bu güçler olmazsa, Suriye’de demokrasinin zerresinden söz edilemez. Bu güçler devlet üzerinde de, muhalifler üzerinde de bir demokratik baskı kurmaktadır, onların mevcut zihniyetlerini değiştirmeye ve dönüştürmeye çalışmaktadır. Bunu herkesin görmesi gerekir.

SURİYE ARAP DÜNYASININ KARAKTERİNİ ŞEKİLLENDİREN BİR ÇOĞRAFYA

Suriye'deki siyasal mücadele sadece Suriye’yi ilgilendiren bir konu değildir. Bölgedeki siyasal sürecin, siyasal dengelerin nasıl olacağı bir yönüyle de Suriye'deki bu siyasal mücadelenin sonuçlarıyla belli olacaktır. Bu siyasal mücadele sonucunda ortaya çıkacak Suriye gerçeği, Ortadoğu'nun nasıl bir siyasal karakterde şekilleneceğini de belirleyecektir. Suriye'nin tarihte böyle bir rolü vardır. İslamiyet Arabistan’da çıkmış, ama Suriye üzerinden büyük imparatorluk olmuş ve yayılmıştır. Haçlı Seferleri döneminde bütün Müslüman dünyasının direnişinin merkezileştiği yer Suriye olmuştur. Suriye merkezi etrafında bir Müslüman halklar ittifakı çıkmış ve Haçlı Seferlerini yenilgiye uğratmıştır. Yine Arap milliyetçiliğinin Arap dünyasında etkili olup bir akım olarak siyasal sistem haline gelmesinde Hafız Esad’ın Şam’ı belirleyici olmuştur. Kuşkusuz Nasır bu harekete öncülük yapmıştır. Ancak Suriye olmasaydı, Arap dünyası içinde bu akımın etkinliği bu düzeyde gelişmezdi. Suriye'yi Arap dünyasının siyasal ve toplumsal karakterinin şekillendiği bir coğrafya olarak da tanımlamak mümkündür. Tarihte de böyle bir rol oynamıştır. Bugün de Ortadoğu'daki mücadelenin nereye evrileceği Suriye’de belirlenecektir.

‘TÜRKİYE 2003’TE IRAK’TA YAPAMADIĞINI SURİYE’DE YAPMAK İSTİYOR’


Kürtler açısından da benzer bir durum söz konusudur. Suriye'deki mücadelenin Kürt halkının özgürlüğü ve Demokratik Özerkliğiyle sonuçlanması, tüm bölge gericiliğinin çözülmesinde çok önemli etkide bulunacaktır. Bu durumda diğer ülkeler Kürt sorunundaki çözümsüz politikalarını devam ettiremeyeceklerdir. Zaten Türkiye'nin Suriye’yle bu kadar ilgilenmesinin, Suriye'de Kürtlerin kazanım elde etmesinin öne geçmek istemesinin esas nedeni kendi yaşadığı Kürt sorunudur. Suriye'de de Kürtler bir statü elde eder ve Demokratik Özerkliği kazanırlarsa, Güney Kürdistan'daki statü de dikkate alındığında, Türk devletinin Kürt sorununu çözmekten kaçınmasının zorlaşacağı açıktır. Bu nedenle ABD'nin bölge politikalarına endekslenmiş, bölgedeki ajanlığını kabul etmiştir. Böylelikle hem Suriye'de konumunu güçlendirmeye hem de Kürtlerin Ortadoğu'da statü kazanmasının önünü almaya çalışıyor. 2003’te Irak’ta yapamadığımı şimdi yaparım diyor. Her ne kadar zaman zaman “2003’te ABD ile Irak’a girmeyi reddettik, iyi oldu’’ deseler de, esas olarak konuştukları “2003 tezkeresi kabul edilseydi, Güney Kürdistan'da bir federasyon olmaz ve Kürtler güçlenmezdi” yönündedir. Bu nedenle Türkiye “Geçmişte bir hata yaptık, hiç değilse bu hatayı Suriye’de yapmayalım” diyerek Arap Baharı denen halk hareketleriyle birlikte İran-Suriye mihverinden çıkmış, ABD'nin bölgedeki taşeronu olmuştur.

Kuşkusuz Kürt sorunu söz konusu olduğunda Kürtler üzerinde egemenlik kuran ülkeler her an ortak davranırlar, ortak çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Bunu hiçbir zaman gözden çıkarmamak gerekir. Ama Türkiye mevcut durumda ABD'nin bölgedeki ajanı olarak hem Kuzey Kürdistan'daki Kürt Özgürlük Hareketi'ni bastırmak istemekte, hem de Batı Kürdistan'da statü kazanılmasını önlemeye çalışmaktadır. Bunu aslında bütün parçalarda Kürtlerin güçlenmesini engelleme zihniyetinin bir sonucu olarak görmek gerekiyor.

‘TÜRKİYE'NİN SURİYE ÜZERİNDE ETKİN OLMASINA İZİN VERMEZLER’


Türkiye Suriye'ye müdahale eder mi? Bu zor görünüyor. Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi kolay değildir. Olsa olsa Hatay-Kilis hattında belki bazı hareketlilikler yapabilir. Bunun dışında Kürtlerin olduğu bölgede bir işgal girişimine girişmesi, askeri harekat yapması zordur. Bunun Türkiye'ye pahalıya patlayacağı açıktır. Çünkü tamamen Kürt olan ve Türk devletine muhalefet edecek bölgelerde Türk devletinin bu işgal harekâtını başarıya götürmesi mümkün değildir; bir bataklığa saplanabilir. Tamamen kendine düşman gözlerle bakan bir yerde nasıl ayakta kalacaktır? Şimdi Kuzey Kürdistan'ın belirli bölgelerinde kalıyor. Ama yüz yıldır karakollarını inşa etmiş, işbirlikçilerini bulmuş, kurumlarını oluşturmuş, kendi sistemini kurmuş, buna dayanarak Kürt halkı üzerinde zorla baskısını ve etkinliğini sürdürmeye çalışıyor. Ancak Batı Kürdistan'da böyle bir durum yoktur. Onun için Kürt halkının direnişiyle karşılaşabilir, bu da ona pahalıya mal olabilir. Böyle bir maceraya atılacağını sanmıyoruz. Kürtler bunu kabul etmezler. Sadece bir partiden, iki partiden söz etmiyorum. Hiçbir Kürt partisinin Türk devletinin bölgede bir askeri harekât yapmasını istemeyeceği açıktır.

Şunu da belirtmek istiyoruz: Arapların planıyla birlikte Türkiye biraz geride kalmıştır. Hatta Arap planı bir yönüyle de Türkiye'yi Suriye'de geride tutmak için devreye girmiştir. Türk devletinin Suriye üzerinde etkin olması demek, bölgede giderek etkinliğini arttırması demektir. Bunu da genel olarak Arapların kabul etmeyeceği açıktır.

ÇOK BİLEŞENLİ BİR İKTİDAR BLOKU

Diğer bir husus ise, Batılı devletlerin nasıl davranacağıdır. Batılı devletler de Suriye'nin sosyolojik yapısına bakarak daha çok bileşenli bir iktidar bloku ortaya çıkarmak isteyeceklerdir. Bu yönüyle İhvan-ı Müslim’in baskın olacağı bir Suriye'yi istemeyecekleri açıktır. Hatta Suriye'deki çatışmalarda yavaş davranmalarının, diğer yerlerde olduğu gibi muhalefete açıkça destek vermemelerinin nedeni, aslında İhvan-i Müslim’in ya da muhalefetin yıpranması, zor durumda kalması, böylelikle daha çok kendilerine bağlı hale gelip kendilerinin istediği biçimde bir Suriye'nin şekillenmesini kabul ettirmek istemeleridir. Batılı devletlerin yaklaşımında sanki böyle bir hesap bulunmaktadır. Çünkü Suriye'de Dürziler vardır, Süryaniler vardır, Ermeniler vardır, Kürtler vardır. Öte yandan Lübnan’da önemli bir Hıristiyan nüfusu vardır, yine İsrail faktörü vardır. Bütün bunlar dikkate alındığında, Suriye’deki rejim konusunda Batılıların daha farklı hassasiyetler taşıdığını görmek gerekmektedir. Bu açıdan öyle Suriye'yi İhvan-ı Müslim’e teslim eden bir siyasi gelişmenin ortaya çıkması kolay değildir.

Tüm bunlar dikkate alındığında, Suriye'deki en etkili güç olan Kürtler başta olmak üzere Süryanilerin, Dürzilerin, emekçilerin, kadınların, İhvan-ı Müslim dışındaki Sünni toplumun ve İhvan-ı Müslim’i kabul etmeyen aşiretlerin içinde olduğu bir blok geleceğin Suriye’sinde daha etkili olma şansına sahiptir. Yeter ki doğru politika izlesinler, aceleci davranıp heyecanla yaklaşarak iktidar mücadelesinin bir parçası haline gelmesinler. Bizim yaklaşımımız bu çerçevededir.

KÜRT ÖRGÜTLERİ ORTAK HAREKET ETMELİ


Kuşkusuz Suriye’de yıllarca çalışan Önder Apo'nun etkisinde önemli ve örgütlü bir Kürt nüfusu da vardır. Tabii Suriye’deki tüm örgütler bağımsız karakterdeki örgütler değildir. Ama toplumsal taban üzerinde Önder Apo'nun ağırlığı dikkate alınınca, Kürt Özgürlük Hareketi'nin yaklaşımları ve politikalarının Suriye üzerinde belirli bir etkisinin olduğunu düşünmek mümkündür. Esas olarak Suriye'nin kaderini belirleyecek olan, oradaki demokrasi güçlerinin birliğidir. Bu açıdan biz Kürtler arası birliği çok önemli görüyoruz. Bütün Kürt örgütleri bir araya gelmeli, Suriye'de bir statünün oluşması konusunda ortak davranmalıdır. Küçük büyük demeden, aralarındaki farklılıkları bırakarak ve Suriye'deki diğer demokratik güçlerle bir arada bir demokratik blok ortaya çıkarabilirler. Eğer Kürtler kendi aralarında birlik olurlarsa önemli bir güç haline gelirler. Bu önemli güçlerine diğer demokratik güçleri de katarak, Suriye açısından bir demokratik hareket yaratabilirler. Bu da Suriye'deki mevcut çıkmaza en doğru alternatif olabilir. Biz Suriye'deki gelişmelere böyle yaklaşıyoruz.

‘KÜRTLER GÜVENCEDİR’

Yine Suriye'de milliyetçi yaklaşımları, çekişmeleri ve düşmanlıkları doğru bulmuyoruz. Kürt hareketi bu yönüyle de dikkatli davranarak, Suriye toplumunun demokratik özlemini milliyetçi çatışmalara kurban etmeyen bir yaklaşımı benimsemiştir. Öte yandan yine Suriye'de mezhep ve din üzerindeki çatışmalara kesinlikle müsaade etmemek gerekir. Kürt halkı da bu konuda duyarlıdır. Hatta Suriye'de bir mezhep, din ve etnik savaş çıkmamasının güvencesi Kürtlerdir. Kürtlerin bugüne kadar izlediği politika bu yönüyle de doğru olmuştur.

Tabii Kürtlerin ve gerçek demokrasi güçlerinin daha etkin hale gelmeleri gerekir. Mevcut durumda sanki siyasal mücadele mevcut Esad rejimiyle, İhvan-ı Müslim çevresinde yürüyor gibi bir yansıma vardır. Bu doğru değildir. Bu mücadele Suriye'yi herhangi bir siyasal çözüme ve aydınlığa götüremez. Bu bakımdan başta Kürtler olmak üzere demokratik güçlerin Suriye'deki siyasal mücadelede kendi bağımsız güçleriyle daha etkili yer almaları, Suriye'nin demokratikleşmesinde dinamik güçlerini daha etkili harekete geçirmeleri ve rollerini oynamaları gerekmektedir.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: