14 Kasım 2011 Pazartesi

Takkeli Faşizm

Eski çağların Senyörleri, söz dinlemeyen köleleri ötekilere gözdağı, ibret olsun diye topluca ya da tek tek kamçılayarak cezalandırıyor, zulmet mahzenlerde, kuyularda hapsediyor, ileri gidenleri oracıkta öldürülüyorlardı.

Çağlar aktı, dünya binlerce kez değişti. Ama Kürtler köle, Türk yönetimi hala tepelerinde kamçılı senyör. Takkeli Faşizm, kamçılının örneği, eşi tükenmiş utanmazlıktaki son temsilcisi.
Örnek mi? Van, deprem yıkımına uğradıktan sonra ülke içinde kampanyalar düzenlendi, kamyon filoları yola çıkarıldı, dünyanın dört bir yanından yardımlar yağdı. Paralar gönderildi. Takkeli, „dağıtım benden“ diyerek, yol kesip üstüne çullandı. Para ve malları muhafazaları altına aldılar.

Takkeli, Deniz Feneri hırsızlığı ve Bosna’ya yardım için toplanan paraların „kayıp triliyonlar“a dönüşmesi örneğinde görüldüğü üzere yardım yağmurlarını yağma, talan ve bütün adamlarıyla bölüşmekten sabıkalıydı. Depreme önlem için alınan vergiler, propagandaya harcanmıştı. Bu pencereden bakıldığında yardım para ve mallarının başına gelecekler daha başından belli fakat, Takkeli Faşizm mutlak muktedirdi. Sözüne itiraz edecek güç yoktu.
Nitekim yardım filoları boşalıyor, ama insanlar kar altında aç ve açıktaydı. Sığınacak çadır bulabilen aileler şanslıydı. Depremin onuncu gününde insanlar hala açıkta, ulaşılmayan köyler perişandı. Sefaletin manzaraları medyaya yansıyınca, „Kürt sorunu var demezseniz, var olmaz“ sözlerinin sahibi Takkeli, medyaya „ölçülü olun“ emrini verdi. Sefalet yerli yerindeydi, ama görüntüleri kırp diye kesildi. 

Medya’nın „Van’da hayat normale döndü“ anonslarından sonra Takkeli, normale dönüşün taklasıyla „tehlike geçti, sağlam kalan evlerinize dönebilirsiniz“ teminatını verdi. Dönenlerden kimileri, iki gün önceki sallantının altında kaldılar.

Gerçek katil kimdi? Deprem mi, Takkeli mi, siz söyleyin!..
Son yıkımdan sonra televizyonda yıkıma uğramış Van’a bakıyoruz. Takkeli Faşizmin sesi dökülüyordu yıkıntıların üstüne. Yıkımdan pay çıkarmak, oy çalmaya çıkmış, kendini gösteriyor. Zaptiye Nazırı, „bir Türk dünyaya bedeldir“ ırkçılığını, „devletimiz güçlü, ekonomimiz zirvededir“ diye değiştirerek geveliyor.

O sırada birikmeye başlayan kalabalık, Takkeli Faşizmin hırsızlığını, talanını çağrıştıran sözler, „hani ya ödediğimiz verginin karşılığı?“ türünden laflar ediyor, kandıran, dolandıranların valisinin istifasını istiyorlardı. Senyör edalı Zaptiye Nazırının keyfi kaçıyordu. Çünkü alkış beklerken, Takkeli Faşizm protesto ediliyordu. Gereken yapılsın anlamında el sallayıp ayrılıyor, özel dövücüler hemen iş başı yapıyorlardı.

İMC televizyonundan sonrasını seyrettik. Besili, özel eğitimden geçirilmiş dövücüler coplar, tahta kalaslarla kalabalığa girişiyor, şu kafadır, bu da gözdür ayırımı yapmadan, yakınlarını yıkıma vermiş insanları, Senyörün kamçılıları olarak dövüyorlardı. İnsanlar yaralarını, darbe acılarını tutarken dövücüler, hızlarını alamayıp bir de zehirli gaz sıkıyor, o sırada enkazın altından can kurtarma çabasında olanlar, zehirleniyor, belki bu yüzden bir kaç hayat daha sönüyordu.

Öte yandan, Takkali Faşizm, kendisine yakışan kirli tarihine bir şeref çentiği atıyor, ama yıkıntıların altındaki yakınlarının kurtarılmasını, hayatta kalanların yaşatılmasını isteyen Kürtlere meydanda toplu işkence çekerek, dünyada bir ilki gerçekleştiriyor, kulaklarımızda ise „işkenceye sıfır telarans“ sedası çınlıyordu.
Takkeli’nin „ileri demokarsi“ narası, 1990’ların Faşist ruhunu dolaştırıyordu, Kürdistan üstünde. Yalnız bir farkla. 1990’lar Faşizmi, öldürülecek Kürtlerin listesini düzenliyor, elleri satırlı, belleri tabancalı cellatlar, sokaklarda insan avlıyordu. Takkeli Faşizm, 1400 kişinin tutuklanacağını önceden ilan ediyor, sonra toplama kamplarını kadın ve çocuklarla dolduruyor, köleliğe başkaldırıp, ölüm nehirlerini yararak gelen Kürtler, „bu da geçer“ diyerek direniyor, Takkeli’nin zulmüne dil çıkarıyor, onunla alay ediyorlardı.

En vicdanlısı bildiğimiz Türk kalemler, Takkeli Faşizmin kiralık kalemi, ama „insaniyet numarası„ yapa yapa Kürtleri teslim olmaya çağırıyorlardı. Türk vicdanının ikinci siyasi gücü şapkalı Faşizm CHP ise Takkeli Faşizmi yeterince ezemediği için yerden yere vuruyor, onunla parlamentoda, Japon Sumo güreşçileri misali tepişiyordu.

Ama Kürtler, tarihin tanıklığına inanıyorlardı. Tarihin direnenlerin haklı, haklının ise hiç bir zaman kaybetmediğini kaydediyordu…
Kürdistan, emektar evlatlarından İsmet Şerif Vanlı’yı kaybetti. Kalıcı olan Kürt ve Kürdistan, başın sağ olsun!..

Ahmet Kahraman

Hiç yorum yok: