9 Kasım 2011 Çarşamba

Özel Savaş-2 (Yazı Dizisi)

Özel savaş olarak ele aldığımız olgu, sınıflı uygarlıklar boyunca geliştirilen baskı ve egemenlik aracı olarak başvurulan savaşın bir biçimidir.

Özel Savaş Nedir?

 
Özel savaş olarak ele aldığımız olgu, sınıflı uygarlıklar boyunca geliştirilen baskı ve egemenlik aracı olarak başvurulan savaşın bir biçimidir. Ancak özel savaş, yukarıda belirttiğimiz savaş tanımlarını birebir karşılayan ya da onunla aynılaştırılan bir anlamda değildir. Ama kaynağını ve özünü oradan alıyor. Değişen koşullara göre sürdürülen bir savaş biçimi oluyor. Önderlik, komünal topluluklar döneminde yaşanan kabileler arası çatışmaların savaş olmadığı gerçeğini belirtiyor. Sınıfların, kentlerin sömürgeciliğin ve devletin ortaya çıkmaya başladığı dönemde yaşanan savaşların çok daha farklı olduğunu, ancak o zaman yaşananlara savaş diyebileceğimiz gerçeğini ortaya koyuyor. Fakat özel savaşın, yirminci yüzyılda kurallara bağlanan savaşın da aşılması anlamına geldiği gerçeğine dikkat çekiyor. Ve buna, “Kuralsız savaş” diyor. Kuralsız savaş tanımı, özel savaşı anlatmaya yeter mi? Kuralsızlığı genel bir çerçeve olarak değerlendirip içine her şey sığdırılırsa olabilir. Ama kavram olarak anlatmaya yetmez. Çünkü özel savaş denen savaşta, salt askeri olarak hasmı alt ederek ona iradeyi kabul ettirme söz konusu değildir. Özel savaş, siyasetin şiddet araçlarıyla sürdürülmesi değildir, ama şiddet araçlarının kullanılmasını da içeriyor. Onun için özel savaş egemenler ve sömürücüler tarafından topluma karşı her alanda sürdürülüp, ilan edilmiş olan bir savaşı simgeler. Özel savaş kapsamına sadece ekonomik, siyasal, askeri, kültürel alanlar değil, bir bütün olarak insana ve topluma karşı savaş da giriyor. Kısacası toplumla ilgili ne varsa bunlar özel savaş kapsamına giriyor. Onun için özel savaşı ele alırken, genel savaş anlatımları dışında ele almak gerekiyor. 

Savaş için yapılan tanımlar vardır. Savaş için Alman- Prusyalı General Clausewitz, “Savaş; politikanın devamıdır” der. Ama bu sözü söylerken, “Politikanın herhangi bir devamı değildir. Politikanın şiddet araçlarıyla devam ettirilmesidir” diyor. Yine savaş ve politika ilişkisini ele alırken, politikayı her zaman belirleyici olarak görür. General Clausewitz :”Politika, savaşın belirlendiği döl yatağıdır. Savaş, politikaya göre belirlenir” biçiminde tespit yapar. Savaşı politikaya göre belirlerken de savaşın uygun şekilde bileşenlerini ortaya koyar. Savaşın, matematikle, kimyayla, fizikle, teknikle, ideolojiyle, coğrafyayla bağının önemini dile getirir ve bunların savaşla doğrudan olan bağını ortaya koyar. Böylece bütünlüklü bir yaklaşımla savaşı kendine göre tanımlamış olur. 
Daha sonraki süreçlerde, Clausewitz'in belirttiklerinin doğru yönleri olmakla birlikte, savaşı her yönüyle anlatmadığı gerçeği de ortaya çıkar. Önderlik; ‘savaş politikanın devamıdır’ şeklinde yapılan genel belirlemenin doğru olmadığını söylemektedir. O nedenledir ki, savaşla, politika arasındaki bağın doğru kurulması ve mutlaklaştırılmaması gerekmektedir. Burada sorunu ele alırken bakış açısıyla olan bağını da yeniden ortaya koymanın gereği açığa çıkmaktadır. Felsefik olarak sorunun ele alınışında yaşanan farklılaşma, daha sonra düşüncelerin de değişmesine neden olacak bir bakış açısı kazandırır. Zorunluluk yasası ve alt yapı- üst yapı ilişkilerinin, savaşla, politika arasındaki ilişkiye getirdiği tanımda bunu görmek mümkündür. O zaman burada Clausewitz'in yapmış olduğu tanımın, Ortadoğu gerçeğine uymadığını görürüz. Çünkü Ortadoğu’da savaş siyaseti belirlerken; siyaset de, ekonomiyi belirliyor. Yani Batı Avrupa’da kullanılan denklemlerin tam tersi Ortadoğu için geçerlidir. Değişen dünya koşullarında ortaya çıkan gerçeklikler Clausewitz'in savaş için yapmış olduğu tanımlamaları yalanlamamakla birlikte yetersizliğini ortaya koymuş olmaktadır. Bu yetersizlik ortamında savaşın daha farklı boyutları da ortaya çıkmaktadır. 
 
20. yüzyılda Özel Savaş

Özel savaş denen olgu yirminci yüzyılda değişen dünya koşullarına bağlı olarak yürütülen savaşların da almış olduğu bir biçimi ortaya koymuştur. Ona göre de savaş, hem gerçekleşme biçimi, hem de kapsam ve hedef alanı olarak daha geniş bir boyutta ele alınmaya başlanmıştır. Özel savaş da bu çerçevede ele alınıyor. Önderlik; özel savaş için, “Topluma karşı bir bütün olarak ilan edilmiş bir savaştır” diyor. Bunu somutlaştırırken de Türkiye’de gerçekleşen bu özel savaşın Kürdistan toplumuna nasıl uygulandığını da dile getiriyor. Burada neyi görüyoruz? Kişiye karşı yürütülen bir mücadelenin de, toplumun ekonomik şekillenişinin de bir özel savaş olduğu, çıkartılan kararların da özel savaşın bir parçası olduğu ve oluşan hükümetlerin de özel savaşa göre şekillendiği gerçeği ortaya çıkıyor. Bu da özel savaş olgusuna daha farklı bir yaklaşımı gerektiriyor. 
 
Özel savaşın kapsamı geniştir. Birçok nokta kısa da olsa dile getirildi. Burada ortaya konan görüşler bizim özel savaşı ne kadar doğru anladığımızı ortaya koyacaktır. Bununla özel savaş nedir sorusuna doğru cevap vererek, o konudaki eksikliklerimizi gidermeye çalışacağız. 

 Birçok yerde özel savaş üzerine yapılan tanımlar, bizim günlük tartışmalarda kullandığımızın çok az bir kısmını ifade ediyor. Özel savaş nedir, ona karşı nasıl mücadele edeceğiz. Bu sorulara verilen yanıtlar çoğu kez yetersiz kalıyor. Özel savaş nedir sorusu için verilecek yanıt çok önemlidir. Çünkü yapılacak tanım çerçevesinde, özel savaşa karşı mücadele yürütülecektir. Her yönüyle özel savaş olgusunu ele alıp, tartışmazsak ve her yönüyle özel savaş nedir sorusuna yanıt vermezsek, doğal olarak ona karşı vereceğimiz mücadele de yetersiz kalır. Bu yetersizliği bilmemiz gerekir. Onun için verdiğimiz cevaplar ne kadar doğrudur? Doğrunun ne kadarını anlatıyor? Mesela felsefi olarak bakıldığında, bir nesnenin birçok boyuttan görünüşü vardır. Birisi kendi cephesinden, diğeri de bir başka cepheden gördüğünü anlatır. Her ikisinin de anlattığı yanlış mıdır? Hayır, kendi cephesinden gördükleridir. Sadece kendi cephesinden gördüklerini anlattıkları için de eksiktir. O nesne üzerine bütünlüklü bilgiyi, o görünen tüm cephelerinin ve onu var eden asıl nedenlerin ortaya konulmasıyla birlikte anlarız. Özel savaş olgusu da böyledir. Herkes bir yönüyle tanımda bulunur. Herkes anladığı kadarıyla anlatır ama o sadece özel savaşın bir yönünü ortaya koyar. Oysa özel savaş üzerine bütünlüklü bilgiye ulaşmak ve oradaki tüm anlatımların hepsinden sonuç çıkartmak ve eğer varsa eksik kalan yanlar onları tamamlamakla mümkündür. 
 
Özel savaş kelime anlamı nedir? Savaşın özelleştirilmesi nasıl sağlanıyor? Savaşa neden olan, savaşın yürütülmesinin asıl gerekçesini yani amacını ortaya koyan ne ise; o noktadan hareketle tüm imkânları seferber edip o konu üzerine yoğunlaşan ve hedefi yok etmek için ne yapılması gerekiyorsa onların yapılmasını koşulsuz kabul ederek yürütülen bir savaştır. Kuralsızdır, her şeyiyle onun üzerinde yoğunlaşmayı ifade eder. Mutlaka sonuç almayı ifade eder. Tüm imkân ve olanaklarını hedefe ulaşmak için seferber edip kullanır. Kelime karşılığını birebir anlamlandırdığımız zaman böylesi bir tanımlamayla karşı karşıya geliyoruz. Ama bu da bizim burada ele alacağımız özel savaşı her yönüyle ortaya koymaz. Savaşların gelişimini incelediğimiz zaman ya da özelleştirilen ve kuralları kendisi tarafından belirlenen savaşları ele aldığımızda karşımıza farklı olgular çıkıyor. Bunlardan birisi stratejik olarak rejimin, özel savaş temelinde kendini yapılandırması olarak ele alınmasıdır. Bu yönleriyle özel savaş, çeşitli toplumsal ilişkilerde, savaşlarda, siyasal oluşumlarda, askeri harekâtlarda kendini göstermektedir. Buna göre oluşan rejime de özel savaş rejimi denilebilir. Bununla birlikte geliştirilen bir askeri harekâta da, özel savaş harekâtı denilebilir. Bütünlüklü olarak özel savaşın karakterine uygun geliştirilen bir savaş varsa ve bu bir strateji kapsamında uygulanıyorsa buna da özel savaş denilebilir. O nedenle özel savaş olgusunu sadece bir noktada kilitleyerek açıklamamalıyız. Ayrıca savaş içerisinde savaşın kaderi üzerinde etkide bulunan ve özel olarak ifadelendirilen taktik ve birliklerin oluşumuna da tanık olunmuştur. Özel taktikleri geliştirmek ve uygulamakla sorumlu kılınan bu özel birlikler, klasik savaşı yürüten güçlerle hem yan yana hem de farklı pozisyonlarda durarak savaş içinde farklı yöntemlerle amaca uygun bir işlevsellik içinde yer almışlardır. 

 Mesela hemen herkesçe bilinir ve tartışmalarda dile getirilir. Perslerde, ‘Ölümsüzler Ordusu’ diye bir ordu vardır. Bunlar ordu içinde ve iktidar üzerinde ayrıcalıklı bir konuma sahipler. Giyim ve kuşamları, savaşta yer alışları, komuta düzeyleri farklıdır. Ona göre savaşta bunlara biçilen roller de farklıdır. Yüz binlerce kişiden oluşan ordu içinde, sınırlı sayıda seçkin kişiden bir ölümsüzler ordusu oluşuyor.    Bununla beraber Hasan Sabah’ın Haşhaşileri de böyle bir özellik taşımaktadır. Haşhaşilere karşı Melik Şah döneminde Nizam-ül Mülk’ün oluşturduğu Cavlakiyeler de böylesi bir özelliğe sahiptir. Tarihin çeşitli dönemlerinde bu tür oluşumlar vardır. Bunlar özel harekâtlar geliştirerek, özel örgütlenmeler içerisinde yer alıyorlar. Buna göre ordu içerisinde de konumlanmış oluyorlar. Bu anlamda özel savaşı, özel harekât boyutuyla ele aldığımızda sadece günümüzle ilintilendirmek, açıklamak doğru değildir. Çünkü kökleri o zamana kadar dayanıyor. Daha sonraki süreçlerde de benzer şeyler vardır. Osmanlı İmparatorluğu’nda, Akıncı Birlikleri vardır. Osmanlıların yüz binlerce kişiden oluşan büyük orduları vardır. Savaşlarda o orduları kullanır. Ama bu savaş içerisinde kullandığı çok özel bir ordusu vardır. Bunlar da Akıncılardır. Akıncı birliklerinin örgütlenmesi, savaşta mevzilenmeleri, savaşta devreye giriş anı, kullandıkları taktikler, bunların eğitimleri ve giyim kuşamları bir bütün olarak diğerlerinden farklıdır. Bunlar genel yürüyen bir savaş içerisinde kaderin tayin edilmesinde özel rolle donatılmış ve hazırlanmış güçlerdir. Bunlara da özel güçler ya da özel taktik uygulayan güçler denilirken, onlara göre savaş içerisinde kader belirleyici güçler anlamında bir yaklaşım gösterilmiştir. Hemen bütün tarih boyunca, savaşların sürdürülmesi-kazanılması için etkili olabilecek özel güçler oluşturulmuştur. Bu güçler özel harekâtlar geliştirmek için özel eğitimler almışlardır. Yani geleneksel ordunun ve savaşın dışında konumlandırılmış güçlerdir. Bunların da özel olarak ele alınması söz konusudur. Çünkü bunların özelliği direkt iktidarla-egemenlikle ve doğal olarak da savaşla ilgili olmalıdır. Onun için savaşta oynayacakları rolleri kader belirleyici gibidir. Mutlaka kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye kilitlenmişlerdir.
Bu anlayış temelinde giderek gelişen özel harekâtlar vardır. Mesela günümüzde özel askeri harekâtlar vardır. Özel askeri harekât denilince ne anlaşılıyor? Var olan geleneksel savaşın dışındaki askeri eylemliklerin yürütülmesi, sürdürülmesi anlaşılıyor. Bunlar suikast, sabotaj, adam kaçırma, nokta baskını gibi özel harekât kapsamında ele alınan eylemler, harekâtlar oluyor. Tabi savaş içinde de yerleri vardır. Bunlar da rakibe karşı geliştirilen, irade kırma, sindirme ve yok etme harekatı olarak gelişiyorlar. Savaş içinde bunların yerinin olmasına rağmen bunlar o geleneksel savaşın kuralları dışında özel bir harekât olarak ele alınmaktadır. Onun için tarihten günümüze kadar bütün savaşlar içinde özel harekâtlar ve bu özel harekâtları gerçekleştirecek özel güçler var olagelmiştir. Örneğin, Truva Savaşı’nda kullanılan Truva Atı, bu konuda tarihi bir öneme sahiptir. Bu uygulama tarihe, ‘kaleyi içten fethetme’ şeklinde bir özel savaş türü olarak geçmiştir. Bir özel savaş dendi mi anlaşılması gereken noktalardan bir tanesi budur. Yanlış mıdır? Hayır; doğrudur ama eksik bir doğrudur. Bugünkü kullandığımız anlamda özel savaşı anlatmaya yetmez. 

İkinci bir nokta olarak da özel savaş olgusu ele alındığı zaman bunun bir strateji olarak; askerlik ve savaş stratejisi olarak değerlendirilmesidir. Bunun anlamı nedir? Savaşın içinde olmakla birlikte, savaş içinde sınırlılığı ifade eden özel boyutunu aşmasıdır. Özel harekât boyutunu aştığı zaman, savaş artık özelleştirilerek, özel yöntemler kullanılarak sürdürülüyor demektir. Bu da özel savaşın küçük bir gurup olarak örgütlendirme boyutunu aşması anlamına gelir. Yani özel savaş, genel bir savaşı sürdürme düzeyinde ele alınıyor demektir. Karadan, havadan, denizden sürdürülen savaş da piyadelerin yürüttüğü savaş da artık bu stratejiye göre belirleniyor demektir. Bu stratejinin kendisi kuralsızlığı, sonuca ulaşmak için her yol ve yöntemi kullanarak tüm imkânları seferber etmeyi içermektedir. Bu savaş türünün geliştirilmesi daha çok İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkıyor. Özel savaş, bir strateji olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ele alınıyor. Böylece gelişen bu strateji uygulama safhası olarak salt dış güçlere karşı yürütülen bir savaş olmaktan çıkıyor. Egemen sınıf, egemen güç kendini tek irade haline getirip içerideki ve dışarıdaki karşıt olarak gördüğü güçleri düşman olarak ilan ediyor ve bunlara karşı yürüttüğü savaşı özel savaş olarak ele alıyor. Bu anlamda özel savaş, salt dış güçlere karşı ya da sömürgecilik siyasetini uygulayarak sömürgeleri elde tutmak için yürütülen bir savaş olmaktan çıkıyor. İçeride, ülke içinde de bir iç savaş biçimi olarak da kendini şekillendiriyor. Kapsamı genişleyerek sadece dışa değil içe karşı bir savaş haline geliyor. Dışa karşı kimi düşman ilan etmişse ve içe karşı da kimleri düşman ilan ettiyse ona karşı sürdürülebilen bir savaş haline geliyor. Bu öyle bir savaş ki, kuralları kendine göre belirliyor. Hangi yöntem ve yolu izlemeleri gerekiyorsa onları kendileri için geçerli yol olarak kabul ediyor. Böylece kendi yasallıklarını kendileri ilan ediyorlar. Kendi yasallığı tek ve doğru yasallıktır, kendi çıkarlarına uymayan ise yasal değildir. Onun yasallığı her yönüyle kuralsızlığı anlatıyor.

Cemal Şerik

Hiç yorum yok: