23 Kasım 2011 Çarşamba

Kürt Sorununun Ekonomi-Politiği ve El Koyma

Veysi Sarısözen / Özgür Gündem

Biz TMK değişsin, Anayasa için “yol temizliği” yapılsın derken, AKP Kürt sermayesini yok etmeye dönük bir yasa çıkarmak üzere harekete geçti. “Terör örgütüne yardım ettiği tahmin edilen” herkesin malına, mülküne el koyacaklar.

Bu yasa Türk devletinin tarihsel “sermaye birikimi” geleneğinin yeniden hortladığını gösteriyor.

Türk milli sermayesinin doğuşu, ekonomik yoldan olmadı. Kanlı Ermeni jenosidi yoluyla oldu. Yani emeğin sömürüsüyle değil, bir halkın yok edilmesiyle Türk milli sermaye birikimi ilk sıçramasını yaptı. Ardından Türk milli savaşı sonrasında Rumlar tehcir edildi. Onlardan boşalan pazara cılız Türk milli sermayesi el koydu. Derken 6-7 Eylül pogromuyla, Rum sermayesine Türk sermayesinin el koyma süreci tamamlandı” sermaye millileşmişti.”

Anlaşılan şimdi sıra “Kürt sermayesine” geldi.

Hep duyarsınız: “İbrahim Tatlıses PKK’ye mali yardımda bulunmuş.” Zavallı Tatlıses bu magazin dedikodularına muhakkak gülüp geçmiş olmalıdır. Ama şimdi gülemez. Çünkü sözünü ettiğimiz yasa eğer Meclisten geçerse, böyle bir dedikodunun ortaya çıkmasıyla birlikte, devlet, İbo’nun ne kadar “kebap dükkanı” varsa hepsine anında el koyabilir.

El koyunca ne olur? Tatlıses’in boşalttığı “kebap” pazarını, diyelim ki cemaatten bir Türk hakkıyla ve başarıyla doldurur. Böylece Kürt sermayesi el değiştirmiş olur.

1990 başlarında öldürülecek Kürt iş adamlarının listesi Çiller’in cebinde bulunuyordu. Bunlar sırayla öldürüldü. Bu Kürt iş adamlarından boşalan alanları birileri doldurdu.

Şimdi ne yapılmak isteniyor? Aynı amaca, Kürt kapitalistlerinin mallarına el koyarak yürünmek isteniyor. AKP, Fırat’ın Doğusunda “kepenk kapatan” Kürt esnaflarını terörize etmeye çalışıyor.

Türk kapitalizminin başındaki AKP ve Cemaat oligarşisi Kürt sermayesini, zenaatkarını, esnafını, taşınmaz mülk sahibini, altında arabası olanı tehdit altına almak üzeredir. Evini, dükkanını, imalathaneni, fabrikanı, sürünü, davarını elinden alırım demektedir.

Bu yasa çıktığı anda, Kürtlerin zenginlikleri yağmalanacaktır. Tarih bize bu tehlikeyi haber veriyor.
Bu yağmalama nasıl olacaktır?

Her biri zahire pazarlarından, hayvan pazarlarından, çerçilikten, dükkancılıktan, tefecilikten, hileyle, hurdayla, emek yağmasıyla “tekelci yeşil sermaye” haline gelmiş olan AKP’li yeni burjuvazi ve cemaatin sermayedar oligarşisi bu yağmalama mekanizmasının nasıl olduğunu sizden, bizden çok iyi bilmektedirler. Onlar “paranın Allah’ı” olmadığını kendi pratiklerinden öğrenmişlerdir. Her birinin her kuruşunda bir yetimin ahı, bir rakip bakkalın kepenk kapatması, bir pazarcının tezgahını kaybetmesi, bir imalatçının iflası yatıyor. Yok edilen Kürt hayvancılık pazarını şimdi Türk “hayvan ithalatçıları” kaptı. Onlar, “Allahı olmayan para pazarında” “rekabetin” en ahlaksız yöntemlerinin ustası olmuşlardır. Bunları bildikleri için, yeni yasanın haberini aldıkları günden beri, kemik görmüş yırtıcılar gibi yalanıyorlar.

Şimdi bunlar ve bunların henüz kent sermayesi haline gelmemiş ayak takımından uzantıları, birer AK-Baba gibi, iftirayla, tertiple, tuzakla “teröristlere yardım etti” diyerek yok edecekleri “rakiplerinin” karşısındaki duvarlara tünemiş bekliyorlar.

“Yabancı düşmanlığının” zirve yaptığı “kıyılarda”, Kürtlerin KOBİ’leri bu yasayla birlikte biliniz ki birkaç yıl içinde silinip süpürülecektir. Kıyıları “Kürtsüzleştirme”nin başlangıcıdır bu.

Ama daha stratejik hedefler de var.

Antep’te, Malatya’da, Diyarbakır’da, Fırat’ın Doğusunda yükselen bütün Kürt kentlerinde “Kürt ulusal demokratik birliği” içinde yer alan, “gösterilere katılmasalar bile BDP’ye oy veren” Kürt iş adamları ve kadınları, Kürt orta sınıfı, eğer “biz bu demokratik ulusal birlik dışında kalırsak, bize dokunmazlar” diye düşünürlerse yanarlar. Bu kanun çıktığı gün, onlara “teröre yardım ettiler” diye saldırmayacaklar, Kürt sermayesini yok etmek, ondan boşalan pazara Türk sermayesinin el koymasını sağlamak için saldıracaklar.

Bölgenin giderek zenginleşen kapitalist pazarını “Türk milli sermayesi” arasında paylaştırmak için ilk adımlar atılıyor. AKP yalnız Türkiye sınırları içinde değil, tüm Kürdistan parçalarındaki pazarlara el koymayı hedefliyor. Güney’e “petrol ve inşaat sermayesi ihracı ve askeri tehdit” yoluyla, Batı’ya “Beşşar Esat rejimini yıkıp, demokrasi getirme” emperyalist yalanıyla ve Kuzey’e de işte bu “mülksüzleştirme yasasıyla” el konuyor. Ekonomi Bakanı Babacan geçenlerde, Avrupa pazarlarına yapılan ihracatın çökeceğinden hareketle “ihracatçılar kendilerine yeni pazarlar aramalı” demişti. Dünyanın hiçbir yerinde “boş Pazar” yok. “Yeni Pazar” elde etmek, o pazardan başkalarını kovmakla, onların yerini almakla mümkün.

Türkiye’nin Güneyinde bürokratik rejimlerin yıkılması demek, bu bölgede muazzam bir sermaye hareketinin doğması demektir. Bütün parçalardaki Kürt toprakları, geleceğin bu zenginliğinin kalbinde bulunuyor. Emperyalist devletler biliyor ki, bu bölgede “kim Kürdistan’a hakim olursa o bölgeye de hakim olacaktır.”
Türk sermayesi bu yeni yasayla, olmazsa başka kurnaz ve sinsi yollarla, mülksüzleştirmeyle, göçettirmeyle, tutuklamalarla, yürüttüğü savaşla, Kürt ulusal demokratik birliğini yok etme siyasetiyle “bölgenin kalbine” el koymaya hazırlanıyor. 200 bin asker ve on binlerce polisin “açtığı yoldan” Türk sermayesi “bölge” seferini başlatmıştır.

Hiç yorum yok: