11 Ekim 2011 Salı

Zorbanın İktidarı ve Suikast

M. Ali ÇELEBİ
Platon’un ‘Gorgias’ adlı eserinde diyaloglara katılan Sokrates şunları söylüyor: “Mutlu olunmak isteniyora, kişinin ve devletin tüm amacı adalet ve ölçülülük olmalıdır.” Yine “İktidarın vahşi ve kaba bir zorbanın elinde olduğu bir yerde, ondan daha iyi bir vatandaş varsa zorba bu insandan korkar ve onu tüm kalbiyle asla sevmez” der. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın tırmandığı noktayı, Hüsnü Mübarek gibi zorbaları tarif ediyor yani. Suriye kurulduğundan bu yana darbeciler arasında el değiştiriyordu. Baas Partisi’nin (Hizbul-Ba’ath) iktidara geldiği 1963, Esad ailesinin saltanatının başladığı 1970’de darbe mecrasının akıntılarıydı. Katliamlar, Kürtleri asimile etmeyi ve sürmeyi hedefleyen Arap Kemeri politikası 1970-80’lere damgasını vurmuştu. 2000 yılından bu yana görevde olan Beşar Esad da asimilasyon politikalarının sürdürücüsü oldu, siyasi tutuklular infaz mı edilirler, işkenceye mi alınırlar, hücrelerde mi çürütürler diye düşünmeden isteyen ülkelere iade eden sistemi ihya etti. Hafızası ve haritasında adalet ve ölçülülük olmayan Baas rejimi onun döneminde ordu-polis-Muhaberat eliyle Maşaal Temo gibi siyasileri kaçırmayı, siyasileri hapsetmeyi sürdürdü. Tunus ve Mısır’daki başkaldırının alevlerinin mart ayından bu yana Suriye’yi sarması Baas oligarşisini iyice kontrolden çıkardı. Kentler tek tek kuşatıldı, işgal edildi. Zırhlı araçlar ve ağır silahlarla bombardımana tabi tutuluyor. Tutuklama furyası sürüyor. En son 7 Ekim’de Kürt Geleceği Akımı Hareketi’nin Lideri Maşaal Temo, Kürt kenti Qamişlo’da kaldığı evde maskeli kişilerce katledildi. Daha haziran ayında cezaevinden çıkmıştı. Hapsedilmeden önce kaçırıldığı için balına yeni bir bela gelmemesi için gizlice yurt dışına çıkma hazırlığı yaparken infaz edildi. Rejimi devirmek için birçok oluşumun Türkiye’de şekilllenen Suriye Ulusal Meclisi Yürütme Konseyi’ne seçildiği belirlenmiş ve ölüm fermanı imzalanmış.

Adres Şam ve Tahran’ı gösteriyor:


Muhtemelen cinayeti “Kürtleri tamamen karşısına alamamak için Baas rejimi işlemez” diye düşünüleceğini hesapladılar. İhale Kürtlerle, ihtilaflarını tam çözememiş Sünni örgütlerin hakim olduğu Ulusal Konsey’lere kalacaktı. “Muhalifler öldürdü” rüzgarı estirip Kürtlerle Arap muhalif grupları tamamen ayrıştırmaya, Kürt-Arap çatışması beklentisine dönük bir eylem gibi görülüyor. Onbinlerce kişinin katıldığı cenaze törenine devlet güçlerinin kanlı müdahalesi (5 kişi öldürüldü) suikast adresinin Şam olduğunu gösteriyor. Mısır’da Mübarek benzer taktiği Hristiyanlara karşı kullanmıştı.


Ülkede adından en çok söz ettiren Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Başkanı Salih Muslim de suikastin Kürt siyasi partileri arasındaki birliğin bozulmasının hedeflendiğini söylerken haklı. Çünkü Kürt partileri de henüz tam uyum içinde değildi. Kürt partiler arası çekişmeler sürerken, Arap oluşumlarla görüşmeler devam ediyordu. Kürt Geleceği Akımı Hareketi’nin de PYD ile anlaşmazlık noktaları bulunuyordu. Yani Esad rejimi hem Kürtlerle Sünni muhalefet arasındaki olası ittifakı frenlemek, hem de Kürtler arasındaki çekişmeyi çatışmaya dökmeye çalışıyor. Ayaklanmanın ilk döneminde Esad Kürt partileri önce toplantıya çağırmış, sonra toplantıları aşiretler üzerinden kotarmaya çalışmıştı. Bel bağladığı feodal çekişmelerle ortak mücadele etrafındaki talepler boşa çıkarılacaktı. Bu tutmadı, maskeli katiller devreye kondu. İsyana karşı Şam’a taktik vermek için gelen, geçmiş suikast pratiği hep konuşulagelen İranlıların da hem Kürtlere hem Ulusal Konsey’le buluşacaklara gözdağı için işin içinde olma ihtimali yüksek.


Beşar Esad yönetimi Qamişlo’da Mart 2004’te de kan akıtmıştı. Derazor ile Qamişlo futbol takımları arasındaki maçta karşılıklı sloganlar üzerine çıkan olaylara ordu dahil olmuştu. 30 kişi öldürülmüştü. BM verilerine göre ülke genelinde son 6 ayda 3 bine yakın kişi öldürüldü. BM Çocuk Hakları Komitesi ise 187 çocuğun öldürüldüğünü açıkladı. Komitenin dikkat çektiği şey “keyfi tutuklamalar, gösteriler sırasında öldürülen çocuklar, işkence.’’


Ülkede siyasal sistemden eğitime kadar her alan dejenere olmuş durumda. Katliam yapan orduyu ulusal gururun sembolü olarak gören Esad her geçen gün yalnızlaşıyor. Asker firarlarıyla açmazı derinleşen Suriye’nin en büyük destekçisi bölgede İran, BMGK içinde de Çin ve Rusya görünüyor. İran’ın da desteğiyle Kürtlerin konjonktürden faydalanmaması için çok taraflı oynuyor. Ancak Rusya ve Çin’le nereye kadar yürüyebilir ki?


Şam-Moskova hattı:


Aslında Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in “Suriyeli yöneticiler eğer reformları yürütemeyeceklerse gitmeliler, ama buna karar verecek olan Suriye halkı ve rejimidir, NATO ya da bazı Avrupa ülkeleri değil” sözlerini değerlendirmeyi düşünüyordum. Çünkü Rusya için Suriye halkları önemli değildi. Suikast olunca yazı değişti. Rusya için bir pasaj açmakta yarar var. Rusya şimdilik Şam-ABD-BMGK hattında proaktif değil. Medvedev yönetimi Suriye eksenli gelişmelere karşı reaktif siyaset izliyor. ABD yönlendirmeli hamlelere göre reaksiyon gösteriyor. Ekonomik çıkar ve nüfuz söz konusu olduğunda akan sular duruluyor. Sermaye ve enerji hareketliliği için Rusya-Libya, Fransa-Libya, İtalya-Libya, İngiltere-Libya ilişkilerine bakın. Kaddafi güçlüyken nasıl el öpüyor, yalvar yakar oluyorlardı. Kaddafi’nin yolu uçuruma kıvrılınca neler yaptılar. Londra ile Kaddafi arasında 550 milyon sterlinlik doğal gaz arama anlaşması döneminde İngiliz istihbaratının muhalifleri nasıl Trablus işkencecilerine teslim edildiğine bakın. Medvedev-Putin ikilisi Libyalı muhalifleri ağırlamaktan çekiniyordu, Trablus düşünce hemen Ulusal Geçiş Konseyi’ne sarılmışlardı. Lazkiye’deki deniz üsünü korumak, bölgedeki nüfuzunu sürdürmek adına Esad’a kol kanat geren Rusya, Esad uçuruma doğru gittiğinde ise rejim değiştiğinde muhalefetin pastalarından nemalanmak, üslerini pekiştirmek için sıraya girecektir.

Hiç yorum yok: